KOMİSYON KONUŞMASI

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de benden önce konuşan milletvekili arkadaşlarım gibi İzmir depreminde hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına sabır diliyorum ve orada üstün gayret gösteren resmî, gayriresmî sivil toplum örgütlerinin gayretlerini takdirle karşılıyorum ve kendilerini tebrik ediyorum.

Şimdi, Kültür ve Turizm Bakanlığımızın bütçesini görüşüyoruz. Turizm, Türkiye ekonomisi için son derece önemli bir gelir kaynağı. An itibarıyla karşı karşıya olduğumuz bir ödemeler dengesi -kriz lafını sevmiyorsunuz ama hadi "ciddi sorun" diyeyim- sorunuyla ilgili olarak önemli bir kaynak olan turizm gelirlerinden mahrum kaldık. Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'na baktığımızda 2019 seviyesine tekrar dönebilmesi için minimum iki buçuk; maksimum dört yıl alacağı söylenen ve yeniden eski seviyelerine çıkması beklenen turizm gelirleri... Tabii, el ile gelen düğün bayram, bu sadece Türkiye'yi etkileyen bir durum değil dolayısıyla özel olarak bizim kendi bünyemizde birtakım durumlar varsa biz onların üstesinden gelmek için özel çaba gösterebiliriz. Bu meyanda da şunu söyleyebilirim: Bundan iki üç ay önce coronayla ilgili olarak Dünya Sağlık Örgütüne yapılan bildirimlerin hatalı olduğu ortaya çıkınca bazı ülkelerin Türkiye'ye gelen turistlerle ilgili yasaklar getirdiğini, bazı rezervasyonları iptal ettiklerini de biliyoruz, bu da son derece önemli dolayısıyla bunun böyle olmaması tamamen bizim elimizde.

Biz, an itibarıyla yepyeni bir bütçeleme sistemi içerisinde 2021 yılı bakanlık bütçelerini görüşüyoruz ve şu anda da Kültür ve Turizm Bakanlığımızın bütçesini görüşüyoruz. Birkaç gün önce bu Komisyondan geçen kanun teklifi çerçevesinde artık bütçe sunumları, yapımları, takvimleri, program bütçe ve program bazlı performans bütçe olarak sunulacak, yapılacak ve bundan sonra da kaynaklarımız buna göre tahsis edilecek ve kullanılacak kaynakların kontrolü, denetimi de bu çerçevede yapılacak. Şu anda bu kanun teklifi Genel Kurulda görüşülüyor ve görüşülmesi de bitmek üzere. Dolayısıyla, Sayın Bakanın şurada verdiği rakamları, sunumunu vesairesini şu anda ilk defa uygulamaya konulacak olan ve ilk defa tecrübe edeceğimiz performans bazlı program bütçe çerçevesinde sunmasını isterdim açığını söylemek gerekirse, nasıl olacağı, ne yapılacağı, nasıl yapılacağını.

Evet, buradaki bize verilen bilgiler 2021 yılı bütçe gerekçesinin... Örneğin, Bakanlıkla ilgili 3 tane sayfada var, burada gördüğüm kadarıyla birisi 152'nci sayfa ve diğerleri de 192, 160'ıncı sayfalarda performansla ilgili programlar var. İşte, bunlardan bir tanesi millî kültür, diğeri yine buna bağlı olarak sanat ve kültür ekonomisi ve böylece gidiyor. Bu çerçevede bu sunumun yapılması son derece faydalı olur diye düşünüyorum, bizim öğrenmemiz açısından da son derece faydalı. Dolayısıyla, Sayın Başkanım, bundan sonra buraya gelecek olan bakanlarımız, yapacakları sunumu bu çerçeveye oturturlarsa hepimiz için faydalı olacağını düşünüyorum. Lütfen bunu sağlarsanız memnun olurum.

Tabii, Bakanlık para harcıyor, harcayacağı parayı bir program çerçevesinde yapacak ve dolayısıyla bu paranın hangi programlara gideceği burada gösteriliyor. Bunun arkasından söz konusu teklif burada görüşülürken fonksiyonel bütçe olacak mı, olmayacak mı; olursa nasıl olacak; program bütçeyle ilişkisi nasıl olacak, konuları da gündeme gelmişti. Şu anda bize, burada, bu, ne 2021 yılı bütçe gerekçesinde ne Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'nda yok ama bize dağıtılan flaş disklerde Bakanlığın sunumuyla ilgili oralarda çok daha fazla bilgi var. Bu bilgilerin burada paylaşılması ve dolayısıyla sunumların buradan yapılmasının son derece önemli olacağını düşünüyorum. Mesela, bir örnek verecek olursak RTÜK'ün bütçe sunumunda program ve performansla ilgili 3 tane madde var. Programın adı bilgi ve iletişim ama onun altında 3 tane husus var, diyor ki: "Ben, 2021, 2022, 2023'te aldığım karar sayısını şu adetten şu adede çıkaracağım." Böyle önemli bir performans hedefi koymuş. 2 hedefin alt program performansı var. Şimdi, biz buradan ne anlayacağız? Yani 2021 yılında örneğin, 100 olan karar sayısını 2023 yılında 115'e çıkardığında buradan ne tür bir performans çıkacak? Bize şunu mu söylüyor? "Şu andaki Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun görev alanıyla ilgili olan düzenlemeler son derece sıkı, ben bunu giderek liberalleştireceğim ve dolayısıyla ifade özgürlüğünü daha da etkin hâle getireceğim." mi diyor? Yoksa "Şu anda bir başı bozuk düzen var. Dolayısıyla ben bunu daha da sıkacağım, daha fazla şu şu şu kararları alarak bambaşka bir yere gideceğim." mi demek istiyor? Yani buradan açıkça söylemek gerekirse biz, bunu anlamıyoruz, anlayamıyoruz. Dolayısıyla mesela, ben oraya performans olarak şunun konulmasını isterdim: "2018 veya 2019, 2020, her neyse, yılı itibarıyla, Türkiye'nin ifade özgürlüğü endeksindeki sırası şu. Dolayısıyla ben 2023 yılında bu endeksteki sırayı bir basamak yukarı çıkaracağım, onu hedefliyorum." Yani performans böyle ölçülebilir. Fakat burada karar sayısını X rakamından Z rakamına çıkarmak pozitif veya negatif bir şey ortaya çıkarmıyor. Yani nasıl değerlendireceğiz bunu? Bu, son derece önemli dolayısıyla bundan sonra buraya sunum yapmaya gelecek olan Sayın Bakanlarımızın ve Bakanlıklarımızın bize performansa dayalı program bütçe konusunda yapacakları konuşmayı o perspektife oturtmaları ve bize bir yön ve istikamet vermeleri son derece önemli.

Tartışmalar esnasında gördük, kanun geçerken fonksiyonel dağılım olacak mı, olmayacak mı? Burada var, gördük ama şunu da gördüm ki ben: Sunulan bütçe tekliflerinde 2020 yılı için gerçekleşen rakamlar haziran ayı itibarıyla verilmiş. Yanlışım varsa düzeltin, açıkça söylemek gerekirse ben bunu şöyle anlıyorum: Demek ki program bütçe yapılmasına karar verilmiş, yasa henüz ortada yok ama kurumlara, birimlere denilmiş ki: "Buna göre çalışma yapın." Çalışmanın yapıldığı an itibarıyla da haziran ayıymış, haziran ayına göre de bir rakam ortaya konulmuş. Arkasından da teklif geldi, teklif de yasalaştı, şu anda Cumhurbaşkanı imzaladı veya imzalayacak, yürürlüğe girecek. Dolayısıyla tekraren söylüyorum: Bu, performansa dayalı program bütçenin hedeflerinin Sayın Bakanların sunumlarıyla irtibatlanması ve ilk yıl olması itibarıyla da bize yol göstermesi lazım. Mesela, şu soru benim kafamda hâlâ geçerli ve bu soruyu soruyorum: Bu sene haziran ayında, mayıs ayında bu bütçe hazırlıkları talimatı verildiği için zaman vardı dolayısıyla fonksiyonel bütçe de yapıldı. Gelecek sene bu zaman olacak mı? Böyle 2 bütçe yan yana, aynı anda bize verilecek mi? Bilmiyorum, inşallah verilir ve dolayısıyla toplum olarak biz bundan faydalanırız ve biz de muhalefet olarak iktidarın kullandığı kamu kaynakları üzerindeki kontrol ve denetim hakkımızı vatandaş adına bihakkın yerine getiririz diye düşünüyorum.

Bir başka hususu gündeme getirmek istiyorum, o da vakıflarla ilgili. Vakıflar, bizim kültürümüzde -arkadaşlarımın da söylediği gibi, sizlerin de bildiği gibi- son derece önemli. Yani bizim kültürümüzde, özellikle Osmanlı ekonomisinde vakıflar sermaye birikiminin önemli bir aracı olmuş. Çünkü vakfeden öldükten sonra büyük ihtimalle miras olarak -zürri vakıflar da var ama o geçmiyor- geriye kalan topluma kalıyor dolayısıyla yol, han, hamam, ne kalırsa toplumun malı oluyor ve sermaye birikimini sağlıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - İlave süre veriyorum.

Buyurun.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Dolayısıyla bu vakfedenlerin yaptıkları vakfiyelerle ilgili olarak; şimdi, bizim kültürümüzde İmameyn'e göre "Mülkiyet Allah'ın, kullanımı şahıslarda." Bu tür vakıflarda İmameyn'e göre geri dönülemez ama İmam-ı Hanife'ye göre "Mülkiyet vakfedende, kullanımı başkalarında ama vakıftan dönülebilir."

Neyse, asıl önemli olarak söylemek istediğim şey şu: Sayın Bakanım, Sayın Vakıflar Genel Müdürüm; bir malı, bir terekeyi veyahut da bir ekonomik değeri vakfedebilmek için bunun minimum değeri nedir? 20 yaşında, 25 yaşında, daha eğitimini tamamlamamış, gelir elde edilecek ekonomik döngüsünün daha başında olan, kendisi geçime muhtaç birisi ya da 2 kişi, 3 kişi, 5 kişi bir araya geliyor ve bir vakıf kuruyor ve bu vakıf, yönetim tarafından mevzuat çerçevesinde değerlendiriliyor; işte, vergi muafiyeti, şu bu vesaire veriliyor ve ondan sonra zaten kendisi hayatını idame ettirebilmek için gelire muhtaç olan bu kişi veya kişiler zaman içerisinde giderek... Vakıf büyüyüp gidiyor. Dolayısıyla, herkesin gözü maalesef devletin malında; "Bir vakıf kurayım, şu muafiyeti alayım, ondan sonra devletin şurada gayrimenkulü var, şurada bir arsası var, şu hizmeti vereceğim, bu hizmeti vereceğim..." Devlet, bu hizmeti yapamıyor da niye bu şahıslara veriyor? Dolayısıyla, sorum şu: Bizim bu kadar genç yaşta, kendisi daha herhangi bir gelir elde edememiş, vakfedecek malı olmayan... Vakfedecek malın da aslında helalinden kazanılıp içinden zekâtının verilip, vergisinin verilip geriye kalanının vakfedilmesi, başkalarının kullanımına tahsis edilmesi lazım. Ama bugün görüyoruz ki vakıflar, mütevelli heyetleriyle vesaireyle, vesaireleriyle bir bakıma kendi çıkarlarını gerekirse -tabirimizi lütfen maruz görün- mezardan kontrol edebilecek tedbirleri alıyor. Dolayısıyla şu anda yapılan vakfiyecilik, vakıf işi gerçekten bizim kültürümüzdeki vakıfçılık işine, hayrat işine hizmet mi ediyor yoksa onu içten çürütüyor, kokutuyor mu? Bana göre, kokutuyor ve çürütüyor. Ben, helalinden kazanmış, malını biriktirmiş -mezara götürmeyeceğiz elbette malımızı- dolayısıyla başkasının, ihtiyaç sahiplerinin kullanımına arz edilen, verilen bir malı vakfedenin elini öperim ama şu anda bu vakfiye sistemi böyle çalışmıyor. Lütfen, bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bunu, soru olarak kabul edin ve buna da bir cevap verin.

Teşekkür ediyorum.