KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan Yardımcıları, bürokrasinin değerli temsilcileri; geçen hafta cuma günü AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Muş bir açıklama yaptı; görüşmekte olduğumuz bu teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiklerini, ancak vergi ve prim borcu yapılandırmasına ilişkin önergeleri de teklif görüşülürken Komisyona sunacaklarını söyledi. Bugün Dünya gazetesine baktım, Dünya gazetesinde verilecek olan önergelerin ayrıntıları yazıyor; eğer önergeler de aynı mahiyetteyse, aynı içerikteyse tabii, o kaydı da belirteyim. Matrah artırımının hangi yılları kapsadığı, artırılan matrahlar üzerinden hangi oranda vergi ödeneceği, işletme kayıtlarının düzeltilmesine yönelik düzenlemelerin içeriğinin ne olacağı yazılmış durumda ama ben bu görüşmelere katılan bir milletvekili olarak, Dünya gazetesindeki gazeteci arkadaşımızın bildiğini bilmiyorum. Sayın Muş bunu açıkladıktan sonra hangi arkadaşlar bu önergeyi verecekse doğru olan, bu önerge veya önergeleri hemen Komisyon toplandığı anda burada bulunan Komisyon üyelerine ve tüm milletvekillerine dağıtmaktır. Bu önergeleri beklediğimizi ifade ediyorum. Basının bildiğini herhâlde milletvekilinin de bilmesi en doğal hakkıdır diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, coronavirüs süreciyle birlikte yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin daha da derinleştiğini biliyoruz. Bu çerçevede iktidar birtakım önlemler alıyor. Biz iktidara yardımcı olmak amacıyla 25 Mart 2020 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinde yapmış olduğumuz bir basın toplantısıyla "Toplumsal Dayanışma Programı" adı altında bir paketi açıkladık. Burada yer alan ve önergelerle sunulacak olan tekliflerin bir bölümünü, aslında önemli bir bölümünü kamuoyuna açıklamıştık.

Örneğin, vergi ve prim borcu yapılandırması; bir kısmı ödemesiz, faizsiz olmak üzere o teklifimizde yer alıyordu. Çok daha ileri düzenlemeler önerdik. Aslında sadece kriz dönemi düzenlemesi değil, daimî müessese olarak düşünülebilecek birtakım müesseseler önerdik. Örneğin, zarar mahsubunun geriye doğru yapılması. Bugün birçok gelişmiş ülkede bu düzenleme vardır. Şu anda vergi mevzuatımızda zarar mahsubu geleceğe yönelik olarak beş yıl süreyle vardır. Oysa o işletmelerin gelecekte kâr edip etmeyecekleri belli değildir. Dolayısıyla bu mahsubu geçmiş yılların kârlı olması hâlinde geriye doğru iki yıl gitmek suretiyle, geriye doğru yapabiliriz diye düşündük.

Şüpheli alacak karşılığı ayrılması hâlini, kriz dönemine münhasır olmak üzere kolaylaştıran öneriler yaptık. Herkesi dava ve icra safhasına mecbur bırakmayalım istedik. Dava ve icra aşamasının ertelendiğini de biliyoruz birtakım düzenlemelerle. O aşamaya götürmeden şüpheli alacak karşılığının daha kolay ayrılmasını önerdik.

Yatırım indirimiyle ilgili kolaylaştırıcı öneriler yaptık.

Birçok önerimiz o teklifte yer alıyordu. Umarım, bizim önerimizin bir kısmını kopya eden sayın teklif sahipleri diğer önerilerimizi de dikkate alır; belki bu düzenlemede, belki daha sonra başka düzenlemelerde buraya getirirler.

Şimdi tartışmamız gereken, Türkiye'nin ekonomik olarak nereye gittiğidir. Türkiye bir ödemeler dengesi kriziyle karşı karşıyadır, rezervlerimiz erimiştir. Resmî rakamlara göre 88 milyar dolar olarak gözüken rezervler, hazine mevduatı ve bankaların zorunlu karşılıkları dikkate alındığında 10 milyar dolara kadar inmektedir. Swap işlemlerini düştüğümüzde eksi 45-46 milyara kadar düşen bir rezerv söz konusudur. Böyle bir ortamda Türkiye'nin konuşması gereken budur. Bu açık tehlike, ödemeler dengesi kriz riski nasıl önlenir, bunu konuşmak gerekir. Teklifin bu anlamda buraya yapacağı herhangi bir katkı olduğunu düşünmüyorum.

Yine Türkiye'nin ekonomiyle ilgili kurumları gerekli güveni vermiyor. Bağımsız olarak tanımlanan ama bağımsız olmayan Merkez Bankasından tutun ekonomiyle ilgili diğer kurumlara, düzenleyici denetleyici kurumlara kadar hiçbir kurum kurumsal kapasitesi itibarıyla bu krizde bu kurumlara güvenebiliriz izlemini, güvenini, kamuoyuna, ekonomideki aktörlere vermiyor

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN- Buyurun efendim, devam edin.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bütün bozuk göstergelere rağmen en sağlam göstergesi olarak bilinen bütçe disiplini ve kamu borcunun düşüklüğü gibi kriterlerde de Türkiye artık bu avantajını kaybetmiş durumda. Kamu-özel iş birliği projeleri ve diğer gözükmeyen borçları dikkate aldığımızda ve bizatihi kamu borcunun nicel olarak yükselmekte olduğunu dikkate aldığımızda Türkiye bu alandaki avantajını da kaybetmektedir. Aslında konuşmamız gereken konular bunlardır. Teklifte ben bunları iyileştirecek bir düzenleme görmüyorum. İktidar alelacele birtakım önlemler alıyor ama bu önlemlerin yaşamakta olduğumuz ekonomik krizi ve coronavirüsten kaynaklı yaşadığımız sıkıntıları aşmakta yetersiz olduğunu görüyoruz, alınan önlemlerin hedefine ulaşmadığını görüyoruz. Örnek veriyorum: Kredi muslukları açıldı, doğal olarak açılmak durumundadır. Ama "Bu kredi gerçekten ihtiyaç sahiplerine mi gitmiştir, üretim sektörüne mi gitmiştir, esnafa mı gitmiştir?" diye baktığımızda rakamlarda bunu görmüyoruz. Ben rakamlara baktım, kredi hacminde 600 milyar TL'yi aşkın bir büyüme olduğunu görüyoruz. Ama ticari mevduatta -aşağı yukarı- eylül 25'lerde 113 milyar TL, şimdi ekim başı 94 milyar TL artış var yani kredi açılmış ama ihtiyacı olmayan birtakım ticari işletmeler bunu almış, kendi ticari mevduatına yatırmış ileride lazım olur bunu kullanırım diye. Ne yaptı iktidar başka? Dövize olan talebi önlemek için daha önce sıfıra indirilmiş olan banka ve sigorta muameleleri vergisi oranını önce binde 2'ye, sonra yüzde 1'e çıkardı. Yüzde 1'e çıkınca dövize olan talep azaldı mı? Azalmadı. Bankalardaki toplam yabancı mevduata baktığımızda bu vergi önlemine rağmen yüzde 53'lere ulaşan bir döviz mevduatı olduğunu görüyoruz toplam mevduat içerisindeki döviz mevduatının payı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ne yaptı iktidar? "Ya, bu aldığımız önlem geriye tepti, bir dakika, biz bunu yeniden binde 2'ye indirelim." Şimdi, ekonomi bilimini biraz bilmiş olanlar, biraz geçmişten ders almış olanlar bu hataları yapmaz. Yüzde 1'e çıkarıldığı zaman o marjı Tahtakale piyasasıyla döviz mevduatı sahibi, dövizi talep eden kişi bölüştü, devlete bir şey gelmedi. BDDK aktif rasyosunu kullanmak suretiyle bankaları kredi vermeye zorladı. Eğer bir piyasa güvenle çalışmıyor ise onu siz zorla, birtakım önlemlerle çalıştırmaya muktedir olamazsınız; bu, mümkün değil. Bunların hepsi ters tepti. İşi bilmeyen bir kadro var, bunu tespit edelim. Bu kadar önlem alınıyor.

50 bin kantinci var Türkiye'de, kantin esnafı var. "Bu kantin esnafına ne yaptınız?" diye ben sormak isterim. Okullar kapalı, kantinler kapalı. Kahvehaneler hukuken açık ama müşteri yok. 500 bin kahvehane var Türkiye'de. "Bunlar için hangi önlemi aldınız?" diye sormak istiyorum ama verilecek bir cevap yok tabii ki.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teklifle ilgili teknik konularda maddelere gelince ayrıntılı olarak görüşlerimi ifade edeceğim. Özellikle, vergiyle ilgili maddelerde sorun var. Şirketin kendi hisse senetlerini satın alması hâlinde tarif edilen matrah örneğin, emisyon primi ödenmiş olan şirketlerde sorun arz ediyor, mükerrer vergileme ihtimalleri orada çıkıyor, bunun gibi daha birçok konu var. Bunları da maddeler sırasında ifade edeceğim.

Teşekkür ederim.