KOMİSYON KONUŞMASI

İSMET UÇMA (İstanbul) - Bir ara ayrılmak zorunda kaldım, konuşmaların tamamını dinleyemedim.

Çocuklar, içinizde Schopenhauer'un "Kadına Dair" kitabını okuyan var mı? Şimdi, Schopenhauer "Kadına Dair" kitabında kadın konusunu son derece irdelerken hiçbirimizin kabul edemeyeceği bir şekle sokar. Mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. Malum, ünlü anarşist bir filozoftur. Yani, Kant'ın kendisinden mi, onun Kant'tan mı etkilendiği de ayrıca tartışma konusudur. Gerekçesi şudur: Belli yaşa geldiğinde, annesinin babasını aldattığını görür yani bu, çocukluk yaşlarındadır. Buradan hareketle kadına karşı bir düşmanlık geliştirir ve koskoca ünlü bir filozof bunun için bir kitap yazar, "Kadına Dair". Şimdi, orada bu nefrete konu teşkil eden süreçleri de işler zaten. Yani, annesi tarafından babasının aldatılmasına şahit olduktan sonra, Schopenhauer'un gözünde bütün kadınlar böyledir. Tıpkı ailede çocuklarımız eğitilirken, örneğin bir kız çocuğunu anne eğitirken kendi eşinden gördüğü birtakım olumsuzlukların hikâyesini anlatarak büyütüyor. Kız çocuğu peşin olarak zaten bir erkek düşmanlığıyla yetiştiriliyor ya da erkek bir kadın düşmanlığıyla yetiştiriliyor. Bunun için ciddi bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç var, eğitime ihtiyaç var ancak kadının kadına şiddetini hiç konuşmuyoruz. Statü sahibi görünen kadınlar, diğer kadınlara şiddet uyguluyorlar. Şiddet sadece fiziksel değil, psikolojik, fiziksel, duygusal. Yani, işte, hep söyledim, gene, beş çayında otururken "Aa, siz ev hanımı mısınız?" diye aşağılıyorlar. Bizim yapmamız gereken, anneliği, eşliği, ev hanımlığını yüceltmektir. Bunu çok örseliyoruz ve ilginçtir, bunu kadınlar kendi aralarında çok örseliyorlar. Yapmamak gerekiyor bunu.

Çocuklarımızla ilgili temel sorunlardan biri de şudur: Tarım toplumu süreçlerinde, işte, beldenin, kasabanın ya da köyün en zengin ağasının çocuğunun giydikleri ile en fakirinin giydikleri aynıydı. Hepsi cızlavet giyerdi, kara lastik giyerdi, naylon gömlek giyerdi ya da keten gömlek giyerdi diyelim. Daha doğrusu, değineceğinizi umduğum bir husus var orada. İşte, siz de birbirinize şiddeti orada uyguluyorsunuz. Değineceğim husus şu: Çağımız mukayese çağı hâline geldi. Çocuk okulda öteki arkadaşının ayakkabısına bakıyor. Bu çocukta bir öfke meydana getirdiğini hiç düşündünüz mü? Ya da sizin bir pedagog, psikolog olarak ev hanımlarıyla muhatap olduğunuzda, tarzınızla, davranışınızla onları bir komplekse sokup, kindar hâle getirip, ailesine, annesine, babasına düşman ettiğinizin hiç farkında mısınız? Konuşulması gereken çok konu var. Fıtratı zorlayarak, fıtratı birbiriyle savaştırarak varabileceğimiz hiçbir noktanın olmadığını bir kere daha ifade etmek lazım. Schopenhauer'u okuduktan sonra sizlerle bir daha görüşmek isterim doğrusu, psikolog arkadaşlarla ve pedagog arkadaşlarla.

Arkadaşlarımız da bunu ifade ettiler, bu olaylar arasında şiddet mağdurelerini hep konuştunuz, konuştuk. Şiddet uygulayanlarla ilgili elinizde veri var mı? Onların verdiği bilgiler dışında, mağdurelerin verdiği bilgiler dışında, bununla ilgili mesela hiç bilgi edinmeyi denediniz mi, düşündünüz mü, ailelerle irtibat kurabildiniz mi? Yoksa hep söylüyorum, bir kere daha tekrar edeyim, bu onuncu kez kayıtlara giriyor: Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur. Siz devrilmiş arabalara yol gösteriyorsunuz, bütün kurumlarımız böyle çünkü görevlisiniz ama almamız gereken çok önemli bir tedbir var: Araba devrilmeden önce ne yapılabilir? Benim başından beri çok ısrarla üzerinde durduğum husus şudur: Şiddet dediğimiz lanetli olay meydana gelmeden buna giden yolları nasıl kurutabiliriz, bataklığı nasıl kurutabiliriz? Olduktan sonraki süreçleri yönetmeyelim değil, onu da yönetelim ama tek tek sinek öldürerek bu işlerden kurtulamayız, bataklığı kurutmamız gerekiyor. N tane bileşeni var bunun tabii, toplum şehirleştikçe, medeniyet düzeyi yükseldikçe, gelir düzeyi yükseldikçe, eğitim düzeyi yükseldikçe... Yüzde 100 böyle mi? Hayır, Fransa çok eğitimli bir toplum; kadına şiddet ve ölümlü vakalar yüzde 21. Onun için hep söylüyorum, bir üçüncü göze ihtiyaç var sevgili çocuklar. Sizler bu göz olabilirsiniz ama aldığınız eğitim, formasyon, pedagoji, kalıplar sizi bu ezberletilmiş ilkeyle düşündürtüyor. Onun için ben size Ali Şeriati'nin "Dine Karşı Din" adlı kitabı ile "İnsanın Dört Zindanı"nı tavsiye ediyorum. İnsanı çevreleyen zindanlara bir bakın, siz oradan yığınlarca zindan üreteceksiniz. Bu zindanlardan nasıl çıkabiliriz? Bizi bu hâllere sokan kendi zindanlarımız, çevre zindanı, tarihsel zindan, örfsel zindan, mukayese zindanı.

Şimdi, mahallede top oynayan çocuklara, eğer mahallenin gelir düzeyi yüksek insanın oğlunun elinde bir top varsa çok dikkat edin, o istediğini oyuna alıyor istediğini almıyor. Oyuna dâhil edilmeyen çocuğun psikolojisini öngörebiliyor musunuz? Bütün bunlar ayrı ayrı inceleme konusu. Sizden bunları da bekliyoruz tabii.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.