KOMİSYON KONUŞMASI

ŞAHİN TİN (Denizli) - Şimdi, tartıştığımız konularda bazen farklı yerlere doğru da gidebiliyoruz yani emekçi, işçi haklarının savunulması konusundaki söylemlerde, sanki biz iktidar, buna önem vermiyormuş gibi bir şeye düşülüyor. Aslında geçmişten bugüne belki de her iktidar, işçinin, emekçinin hakkını korumak için çaba ve gayret sarf etmiştir ki mantıken de baktığımızda, politika anlamında, siyeseten de çünkü sen zaten oylarını oradan alıyorsun, o sebeple de işçinin haklarını korumak zorundasın ki... Bugün mahkemeye gittiğinizde şunu bir kere görün: Bir işçi bir işverene karşı hâkim karşısına çıktığında her ne olursa olsun o işçi hakkını alır, tazminatını da alır.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Uyar Madencilik yollarda duruyor o yüzden!

ŞAHİN TİN (Denizli) - Bir saniye, anlatayım. Bir dakika, ben bir şey anlatmak istiyorum burada da. Biraz önce Kadim Bey'in anlattığı konudan farklı konu.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - "İşçi hakkını savunuyoruz." diyorsunuz da on üç yıldır hakkını alamayan maden işçileri var hâlâ.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Biz de savunuyoruz bu anlamda ki biliyorsunuz, bu tazminat konusuyla, kıdem tazminatı ve diğer konuların, işçilerin haklarının belirli bir fonda biriktirilmesi konularında hep konuyu ortaya koyan biziz ve burada da işçinin mağdur olmamasını sağlatmak için çalışıyoruz. Ali Bey'in bahsettiği diğer konu, bir şirketten dolayı biz bütün madencileri, maden şirketlerini cezalandıramayız. Bakın, biz burada...

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Cezalandırmak değil...

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ama bakın, şöyle bir şey, şunu anlatmak istiyoruz: Şimdi o güvenlik soruşturmasıyla diğerine bağlantı kuruyor ya Ali Bey. Şimdi, güvenlik soruşturması ayrı bir şeydir ama bir madencinin işçilerin haklarını vermemiş olması hukuki bir meseledir; gider mahkemesine, oradan tazminatını, efendim, cezasını alır, gider.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - O mahkemede sürünsün ama bunu ben hallederim diyorsunuz yani?

ŞAHİN TİN (Denizli) - Hayır, ben şunu anlatmak istiyorum...

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Olur mu? İşte ben de diyorum ki: O ne kadar önemliyse bu da önemli olmalı.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Bir dakika, bir dakika... Bakın, şimdi...

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Arkadaşlar, bundan sonra hepinizin sözünü keserim.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Müsaade eder misiniz arkadaşlar, ben bir şey yapmak istiyorum hemen, kısaca.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Başkanım, söylediği şeyler...

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Senin söylediklerinin hiçbirine katılmıyorum ben ama dinliyorum.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Katılmayabilirsin Başkan ama başka bir durum var yani burada.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Dinliyorum ama ben. Yahu bırak konuşsun. Sözü kesmiyoruz, herkes istediği kadar konuşuyor.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Bakın, şimdi, Türkiye'de şu anda -bilmiyorum- belki 3 bine yakın maden şirketi var, çalışma yapıyorlar, 150 bin kişi buradan ekmek yiyor, işçi. Burada daha fazla maden ocağı açmak isteyenler var çünkü buradaki maden ihracatımız bizim 4 milyar dolar civarında ve dünyada 3'üncü ülkeyiz. Baktığımızda bu bizim için bir gelir kaynağıdır. Madenle ilgili yer altı zenginliklerimizi çıkarıp Türkiye ekonomisine katkıda bulunmak zorundayız. Madencilerle yapmış olduğumuz toplantıda da amaçları şuydu, dediler ki: "Biz bir maden ocağını açabilmek için, ruhsat alabilmek için bir yılı aşkın uğraşıyoruz, çalışıyoruz." Birçok safhalardan geçiyorlar yani belki de 120'ye yakın onay almak zorundalar. Diyorlar ki: "Bunu kolaylaştırın." Bizden talepleri bu. Şimdi, biz tabii burada madencileri, halkımızı, vatandaşımızı, girişimcileri, sanayicileri dinleyip geliyoruz. Bakanlığımız ve vekil arkadaşımız burada iyi bir çalışma yapmış, genel müdürlerimiz aynı şekilde. Burada girişimcilerin, sanayicilerin çalışmalarını destekleyecek, onların daha fazla iş yeri açmasını, ekonomiye daha fazla katkı sağlamasını yapacak... Biz devlete zarar vermeden, milletimizin hakkını da yemeden, çevre ve doğal kaynaklara da zarar vermeden, yapıcı bir şekilde işlerimizi hızlandırmaya çalışıyoruz yani ekonomimiz için yani amacımız bu. O zaman burada akıl ve mantıkla beraberce ortak karar vermemiz gereken "borcu yoktur" konusu veya gelecekteki diğer konularla ilgili çalışmaları yaparken lütfen bu düzlem üzerinden çalışalım. Yani ne biz emekçinin karşısındayız ne de işverenin de işini kolaylaştırıp işverene, bir kişiye peşkeş çekecek bir kanun çıkarmıyoruz. Bir kere bunu da bu şekilde algılayalım diyorum.

Teşekkür ediyorum.