| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Milletvekili Nevzat Şatıroğlu ve Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu ile 88 milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3116) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 20 .10.2020 |
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli katılımcılar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasa teklifinin geneline bakacak olursak; detaylı bir teklif hazırlanmış, eksiklikler iyi düşünülmüş, firmalar çağırılmış, enerji şirketleri toplanmış, onların sorunları dinlenmiş, sonra da o sorunlar kanun teklifi olarak getirilmiş görünüyor. Fakat ufak bir şey unutulmuş: Burada, vatandaşın sorunları hiç dinlenmemiş, vatandaşın sorunları hiç kale alınmamış. Bu kanun teklifiyle vatandaş düşünülüyorsa, buna göre bir düzenleme yapılacaksa, vatandaşın elektriğe önce erişimi sonra da ucuz erişimi sağlanmalıdır.
Bakın, dün bir e-posta geldi. Çanakkaleli bir çiftçi Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde hayvan ahırlarının köy yerleşim alanı dışına çıkarıldığını belirtmiş; ahırı, yolu, suyu için kuyuyu kendi imkânlarıyla yapmışlar fakat elektrik yok. Bu insanlara elektrik lazım, elektrik olacak ki sütler bozulmasın, hemen soğuk bir ortama alınması lazım. Fakat özelleştirilen elektrik dağıtım şirketleri -ben, onlara artık, fatura dağıtım şirketleri diyorum, belki daha doğru- hat ve trafo yapımının maliyeti arttıkça hat ve trafo yatırımından vazgeçiyorlar. Durum böyle olunca da yerleşim yeri dışındaki hayvancılar, çiftçiler mağdur oluyor. Sonra da biz tarıma çok önem veriyoruz, destekliyoruz diyorsunuz. Bu sadece bir örnek. Allah bilir bu durumdan muzdarip kaç insanımız var.
Dediğim gibi önce elektrik erişimi sonra da ucuz erişim gerekli. Kanun teklifinde 22'nci maddede verdiğiniz tabloya bakınca görüyoruz ki dünyada kilovatsaati 2 sent olan güneş ihalesi, bizde 7,3 sent. Bizim vatandaşımızın Avrupalılardan, Amerikalılardan ne eksiği var da bunu pahalı bir şekilde alıyoruz?
Maddi durumlarda vatandaşa çekinmeden "sabret" diyorsunuz, gelin görün ki şirketlere ya kıyamıyorsunuz ya da "sabret" diyemiyorsunuz.
Kanun teklifine ilişkin olarak alt komisyonda yapılan görüşmelerde, katılımcılığın oldukça sınırlandırıldığı, çok sesliliğin kısıtlandığı bir komisyon sürecinin uygulandığı görülmektedir. Yeterli tartışmanın olmadığı da iddia edilmiştir. Görüşmelere katılan sivil toplum kuruluşları kapsayıcılıktan uzak bir yaklaşımla belirlenmiştir. İnsan hayatını ve çevreyi bu kadar yakından ilgilendiren düzenlemelerin, sivil toplum kuruluşlarının sektör açısından çok olumlu düzenlemeler olduğu yönündeki değerlendirmeleri tutanaklarda yer almaktadır. Düzenlemelerin, çevre ve doğa üzerindeki, insan sağlığı üzerindeki yansımalarını ele alan herhangi bir değerlendirme Komisyonda dile getirilememiştir.
Sivil toplum temsilcilerinin yeterli katılımının sağlanmadığı ve halkın değil, şirketlerin çıkarlarını gözeten kanun teklifinde genel olarak şu hususlar yer almaktadır:
Maden şirketlerinin ruhsat temdit başvurularında idareden kaynaklanan değerlendirme süresinde gecikme olması hâlinde on iki ay ruhsatsız çalışmasına olanak sağlanmaktadır.
6183 sayılı Kanun'un 22/A bendi kapsamında 18 ayrı konuda talep edilen "Borcu yoktur." belgesinin bazı durumlarda aranmaması yoluyla, madencilik sektörünün muhatap olduğu bürokratik süreçlerinin azaltılması kılıfı altında, maden şirketlerinin devlete olan borçlarına göz yumulması sağlanmaktadır. Borcunu ödemeyene kolaylık göstererek âdeta borcunu ödeyenleri cezalandırıyoruz arkadaşlar.
Havaya çeşitli kimyasal ve zehirli gazları salan, araba lastiği yakarak elde edilen enerji yenilenebilir enerji sayılmaktadır. Alt Komisyondaki görüşmeler sırasında bu konuda sivil toplum kuruluşlarının ortaya koyduğu itirazlar görmezden gelinmektedir.
Yenilenebilir enerji kaynakları destek mekanizmasının (YEKDEM) kapsamı genişletilerek Karadeniz derelerinde ekolojik yıkımlara ve sel felaketlerine neden olan nehir tipi hidroelektrik santrallerinin sayısının artmasının önü açılmaktadır.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığıyla ilgili kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunların bağlı ortaklıkları tarafından yurt dışında kurulan şirketlerin ülkemizde kuracağı ve Türkiye Cumhuriyeti kanunlarından muaf tutulacak yeni işletmelerin Cumhurbaşkanı kararıyla kurulabilmesi sağlanmaktadır.
Enerji yatırımları için gereken taşınmazların kamu yararı kararı olmaksızın istimlak edilmesinin önü açılmaktadır.
Ekolojik yıkımlara yol açan; havayı, su kaynaklarını ve tarım alanlarını kirleten HES, JES ve RES yatırımlarının sayısının artırılmasına yönelik düzenlemelere rağmen bu yatırımların insan sağlığı ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaya yönelik hiçbir düzenleme yapılmamaktadır.
Bütün düzenlemelerde yatırımların daha hızlı şekilde hayata geçirilmesini amaçlayan değişiklik yapılmakta ancak sadece enerji ve maden şirketlerinin çıkarları gözetilerek bu süreçte ortaya çıkabilecek istimlak mağduriyetleri, vergi kayıpları, insan sağlığı ve çevre üzerindeki olumsuz etkiler gibi çok sayıda yan etki görmezden gelinmektedir.
Değerli arkadaşlar, bakın, vergilere, borçlara sürekli af çıkıyor. Biz söylüyoruz "Bu, adaletsizlik duygusu yaratır." diye. Şirket borcunu ödememiş, iznini uzatabiliyor. Önce borcunu tahsil edin. Vergisini, borcunu günü gününe yetiştirmeye çalışan insanlara neden haksızlık yapıyorsunuz? Biliyoruz ki bazı şirketler de fırsatçı; vergisini, borcunu ödememek için zaten ellerinden geleni yapacaklar. Devlet, adil olmak durumundadır. Bu para, kanun teklifini veren değerli vekillerin cüzdanlarından çıkmıyor ki "Canları sağ olsun." ya da "Olunca ödersiniz." diyebilesiniz. Bu, 80 milyonun hakkıdır, kul hakkıdır.
Ayrıca, yine "kayıp/kaçak bedeli" diye bir ifade var. Bu "kaçak" tabiri de doğru değil, bu hırsızlık. Hırsızlığın üzerine gitmiyor, buradaki maliyetini de alakası olmayan vatandaşa ödetiyorsunuz. Yine, ödeyen kendini hatalı hissediyor; adaletsizlik duygusu yaratıyor. Bu, sadece burada da geçerli değil; sürekli her sektörde verdiğiniz garantiler de böyle; köprü, hastane için verilen garantiler. Deli Dumrul misali, kullansak da ödüyoruz, kullanmasak da. Enerji şirketlerine de alım garantisi verilmemelidir.
Değerli arkadaşlar, kul hakkı demişken; çevre, doğa bunlar da haktır, size ait değildir; yalnızca bugüne de ait değildir, geleceğin de hakkı vardır bunlarda, torunlarımızın da onların torunlarının da. Bu ülkede sadece muhalefetin çocukları, torunları yaşamayacak; iktidardakilerin de çocukları, torunları yaşayacaklar fakat maalesef bu durumu göz ardı ediyorsunuz.
Bakınız, Alt Komisyon toplantısı yapıldı, çevreyle ilgili kaç STK temsilcisi vardı? TEMA Vakfının ya da diğerlerinin itirazları ve önerileri dinlendi mi? Kanun teklifini hazırlayan arkadaşlar çevre için çalışan gönüllülere ya da alanın uzmanlarına yeterince başvurdu mu? Başvurmamış ki bu teklif, bahsi geçen STK'lerden tepki çekti.
Değerli arkadaşlar, bunları bir eleştiri olarak söylüyorum ama yıkıcı bir eleştiri olarak değil. Bir yandan şöyle de düşünebilirsiniz: Dost acı söyler. Onun için biz oturalım, güzel bir yasa yapalım, herkese hizmet edelim. Tabii ki şirketlerin sorunlarını da çözelim ama vatandaşın da sorunlarını önceliklerimiz arasına katalım.
Sözü fazla uzatmadan, bu hâliyle bu teklif millet için değil, şirketler için... Şirketlere öncelik verdiğini düşündüğümü tekrar ediyor, Komisyona saygılarımı sunuyorum.