| Komisyon Adı | : | ÇEVRE KOMİSYONU |
| Konu | : | (2/3133) esas numaralı Türkiye Çevre Ajansının Kurulmasıyla İlgili Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 14 .10.2020 |
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar, değerli bürokratlar; hepinize selam ve saygılarımı iletiyorum.
Kanun teklifinde emeği geçen arkadaşımıza teşekkür ederim. Tabii, teşekkür etmek ayrı ama eleştirileri de sıralamak, övgüleri de dizmek ayrı bir olay.
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Eleştiri olmasa zaten sen Tanal olmazdın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yok, ben bugüne kadar övülecek olan işleri öven bir insanım, eleştirilecekleri eleştiren bir insanım. Yani, eleştiri için dünyaya gelen bir insan değilim, hakkı yerine veren bir insanım, teslim eden bir insanım. Keşke siz de benim gibi olabilseniz çok daha mutlu oluruz ve Komisyon daha iyi olur.
Şimdi, başta şunu söyleyeyim ben yani sizden öncelikle istirhamım benim, konu teknik; 1 ayrı özel kanun düzenleniyor, 5 ayrı kanunda da ayrı bir değişiklik var. Onun için bunun alt komisyona gönderilerek enine boyuna tartışılmasında kamu yararı var.
Şimdi, Değerli Başkanım, zaten İç Tüzük'ün 37'nci maddesinin birinci fıkrası "Komisyonun kendisine havale edilen teklifi kırk beş günde sonuçlandırması gerekiyor." diyor. Burada kimsenin bunu kırk beş güne uzatma vesaire gibi bir niyeti yok, hatta ve hatta mevcut olan o şeyle ilgili "poşet" dediniz ya, o kanun teklifini verenlerden birisi de benim, benim o kanun teklifiyle birleştirelim dediğim hâlde birleştirmediniz. İkincisi, size o dönemde "Bununla birlikte, gelin, depozitoyu alalım." diye konuşma yapan vekil de yine benim ama maalesef alınmadı, bugüne kadar geldi. Yine de gecikmeli bir teklif de olsa teşekkür ediyorum. Ama, şimdi, burada, bu yasayla ilgili olarak genel anlamda baktığımız zaman... Hemen bir 20'nci maddesini açabilir miyiz? 20'nci maddesinde "İdari nitelikteki cezalar şunlardır..." diyor. Zaman kaybına sebebiyet vermemek adına (c) bendi "6.000 Türk Lirası (22.109 TL)" diyor. Ne demek bu? Bu, kanun yapma tekniğine aykırı Sayın Vekilim. Yani burada şunu diyebilirsiniz: "6 bin TL ile 22 bin TL arası." O zaman da makas çok açılmış olur, ölçülülük ve orantılılık ilkesine aykırılık olur. Yani bunu siz hangi amaçla yazdınız oraya? Ben otuz yıllık avukat olarak bunu anlamıyorum ama siz Allah rızası için beni bu konuda aydınlatın, beni ikna edin. Bu bir, yani orada çok ceza var, ben bir tanesini söyledim. Ya bir yerde "2.000 Türk Lirası (7.360 TL)" diyor yani sanki biri dolar biri euro karşılığı mıdır, nedir, ben anlamadım. O da Türk lirası, o da Türk lirası; bize bu konuda bir açıklık getirin yani burada hakikaten büyük bir sıkıntı var.
Değerli arkadaşım, yani bir yandan Sayın İbrahim Kaboğlu Hocamız hakikaten uluslararası bir anayasa hukukçusu ve uluslararası anlamda ders veren bir hocamız, anlattı bunu. Bu hakikaten kamu kurum kuruluşu mudur? Kamu kurum ve kuruluşu da tabii o desteklerle, işte, getirdiğiniz 30'uncu maddede "Kamu İhale Kanunu'ndan muaftır, istisnadır." diyorsunuz, istisna ise o zaman bu ne demek? Kamuculuğu daha ağır basan, daha doğrusu kamucu bir kanun bu. E peki madem öyleyse, bu kamu kurumu niteliğinde bir kurumsa -ben öyle anlıyorum yani bir bütün olarak okuduğumuzda çıkardığım sonuç o- e ama burada siz buraya alınacak olan personelleri 4857 sayılı İş Kanunu'na tabi ediyorsunuz. Ya arkadaşlar, şimdi, bu kamu kurumu ise kamu kurumuna alınacak olan personelleri vesairesini hepsini İş Kanunu'na tabi tutsanız kamu kurumu niteliğiyle bağdaşmaz çünkü bu iş sürekli bir iş, devamlı bir iş, uzmanlık gerektiren bir iş, hafıza gerektiren bir iş. Peki, siz bunu İş Kanunu'na göre aldınız, niye sürekli 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre almıyorsunuz? Yani o organları, o yönetimleri vesaireyi oraya alırken ona göre alıyorsunuz da niye bunu İş Kanunu'na tabi tutuyorsunuz? Doğru bir olay değil değerli arkadaşlar.
Yine, bir başka konu; burada ne yapıyoruz? "Belediyenin yetkileri..." Kime veriyoruz? İlçe belediyesine veriyoruz. Kimden alıyoruz? Büyükşehirden. Peki, arkadaş, kanunlar için rahmetli hocalarımız derdi ki: "Kanunlar yapılırken kanun koyucu şunlara dikkat edecek: Bir, genel olacak; iki, özel olmayacak; üç, eşit olacak; dört, uygulanabilir olacak, herkese uygulanması lazım." kişilere özgü veya intikam alma amacıyla, siyasi amaçlarla kanun yapılmaz. Şimdi buradaki hedef, buradaki olay, Cumhuriyet Halk Partisinin aldığı tüm büyükşehir belediyelerini ilçe belediyelerine verdiniz. İlçe belediyelerden... Peki, burada bir rahatsızlık nereden duyuldu? Belediyeler bir rahatsızlık duydu mu? Yok. Belediyelerden böyle bir teklif mi geldi? Yok. Amaç ne? "Ben büyükşehir belediyelerini nasıl etkisiz hâle getirebilirim." amacının dışında başka bir amaç taşımıyor ki. Ben böyle okuyorum Sayın Vekilim, kafanı sallasan da sallamasan da ben böyle okuyorum.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Anlatacağım inşallah.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ama o zaman bunu niçin... İlçe belediyelerinin sayılarına baktığımız zaman, büyükşehir ilçe belediyelerinin aşağı yukarı çoğunda AK PARTİ. Büyükşehirleri Cumhuriyet Halk Partisi almış durumda. Yetkiyi alıyoruz, ilçe belediyesine veriyoruz. Bunun adı "siyasi intikam yasası" olur. Yani işin şekli bu.
Gelelim, Anayasa'ya aykırılık anlamında zaten Hocamız bunları söyledi, ben o şeylere girmeyeceğim. Alt komisyon önemli, talebim, evet; depozito anlamında tamam. Burada, çevre kirliliği, çevre kirliliği... Vallahi, benim canım sana feda. Bir sefer, bizim bu Meclisin binasında filtre yok arkadaş. Çevre kirliliği... Alın size, Ankara'nın başkenti, merkez ya. Filtre konulmaz mı? Alın size çevre kirliliği. Çevre kirliliği toprakta olur, suda olur, havada olur. Türkiye'de bulunan sanayici arkadaşlarımız işte burada. Biraz önce Kırklareli Milletvekili arkadaşımız buradaydı. Trakya'nın tüm fabrikalarında baca yok arkadaşlar. Çevre kirliliği açısından, Ergene'nin kirlenmesi açısından... Filtre yok arkadaş. Gelin, çevre kirliliğinde gerçekten biz gerçeklerle yüzleşeceksek objektif anlamda tamamını yapalım. Bu mevcut olanları uygulamıyoruz ki. Burada şey kokuyor, değerli vekil arkadaşlarımız söyledi Sayın Başkanım, Değerli Hocam da söyledi. Gayet rahat... Anayasa'nın 128'inci maddesi -dün yine Mecliste konuştuk- diyor ki: "Görev ve yetkilerini açık bir şekilde tanımlayın." Burada görev ve yetki tanımı yok bu seçilen organlardaki arkadaşlarımızın. Liyakate göre... "Liyakat" ibaresini, tamam aramıyoruz, bari kamu kurumuysa deyin ki: "657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na uygun personel alınır." Bunun bir ölçüsü olur Değerli Başkan. Keyfîliği engellemiş oluruz. Keyfîliği engellediğimiz zaman adaletli bir personel alımı yapmış oluruz. Adaletten uzaklaşırsak devletin düzeni biter. Devleti ayakta tutan adalet. Hiçbir devleti Allah adaletsiz bırakmasın. Ama hakikaten, burada, personelin hangi niteliklere, hangi vasıflara göre bu organlara atanacağı belli değil. Yani bir nitelik, bir özellik, bir vasfın belirtilmesi lazım. Şu anda -Bakanımız, daha iyi bilir, kendilerine gelen sorunlar açısından, yanlış anlaşılmasın cümlem- köylerimizde çobanın bile nitelik ve vasıfları var arkadaşlar. Burada onu yazmamışız ya. Alınacak olan çoban için diyor ki: "Efendim, eğitim görmüş, ruhsat belgesi olması lazım." Bizim, burada, alacağımız insanın hiçbir niteliği, hiçbir vasfı yok. Bunun özellikle konulması lazım.
"'Scooter' 'scooter' 'scooter'..." dediniz. Bunun Türkçesi ne ya, Allah rızası için?
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - "Skuter."
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Nedir bunun Türkçesi?
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - TDK öyle diyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ne demek? Gayet tabii, ben Kanunlar ve Kararlara da teşekkür ederim. Kanunlar ve Kararlar demiş ki: "Ya, bu 'scooter' nedir ya? Bir Türk Dil Kurumuna sorun. Hele bunun anlamı nedir?"
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - "Bas git." gibi bir şey mi? "Bin git." ya da?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Diyor ki: "Türk Dil Kurumuna soracağız." Eğer anlamı vesairesi bilinmeyen bir şeyse yani bu, yasa yapma tekniği anlamında uygunsa sen bunu koyarsın. "Scooter" "scooter" tüm maddede geçmiş.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Sormuşlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Nedir bu? Bunu hakikaten Türk Dil Kurumuna kanun yapma tekniğine uygun mu diye... Kanunlar ve Kararlar da bilmiyorum ne diyecek bu işe.
Ve başka bir husus daha... Medeni Kanunu'muz diyor ki: 18 yaşındaki çocuklar... Eğer -aileler gerçekten çocuğun menfaati ve yararı uyarınca hareket etmek zorunda- çocuğun menfaatini gözetemiyorsa, ilgililer müracaat ederse devlet o çocuğu gözetim altına alabiliyor. Siz şimdi kanun teklifiyle "scooter"a 15 yaş getirdiniz. Benim çocuğum 15 yaşında. Bu sizin getirdiğiniz kanun teklifiyle sokağa çıkacak, trafiğe çıkacak "scooter"la. Peki, bisikletle de çıksa yine olacak mı? Bisikletle çıkabiliyor mu?
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Evet.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Serbest mi? Bir sıkıntısı yok mu trafik anlamında?
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki, bisikletlerle ilgili trafik ağı, yol düzenlemesi gibi bir düzenlememiz var mı?
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Geliyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Var.
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Bunda var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki, orada ışıklar mışıklar var mı?
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Geliyor, gelecek.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yok burada.
SELMAN ÖZBOYACI (Konya) - Elektrikli "scooter"lara da elektrikli bisikletlere de geçiş üstünlüğü sağlıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Efendim, elektrikli bisiklet değil. Adamın parası yok elektrikli alsın, ya elektriksiz bisiklete niye...
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Sayın Özboyacı, karşılıklı konuşmayalım, Sayın Tanal bitirsin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkanım, düzenleme elektriklilerle ilgili. Ya, elektriksizlerin günahı ne? Öyle ya, yani eşitlikse bu eşitliği komple kurmuş olalım.
Bitireceğim yani fazla uzatmayacağım -özür dilerim- sabrınız için de ben teşekkür ederim.
Şimdi, çevre sorunları nedir, acil yapılması gerekenler? Öyle ya, Sayın Başkan dedi: "Sayın Tanal hep eleştirir ve dinlese bizi." Bir de tabii, önerileri de şimdi sunacağım ben.
Dinliyor musunuz Başkanım? Dediniz ya: "Sayın Tanal hep eleştirir." Şimdi önerileri sunuyorum, acil alınması gereken önlemleri.
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Espriden de alınmaya başladın Ağabey, sen bizim ağabeyimizsin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, çevre kirliliğiyle ilgili, mesela, kanun teklifi getirdik, şu anda Mecliste bekliyor. Yahu, Düzce ili -Allah'tan korkun- hava kirliliğinde kışın perişan. Kanun teklifi verdim ben. Teşekkür ederim, MHP milletvekili arkadaşımız da verdi, o da verdi benden sonra, dedi ki...
Ya arkadaş, doğal gaz ne oluyor Bizim doğal gazımızı depolama yerimiz var mı Türkiye'de?
BAŞKAN MUHAMMET BALTA - Var, Konya'da, Tuz Gölü'nde.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki, tüm miktarı depoluyor muyuz Tuz Gölü'nün altında, hepsini depolayabiliyor muyuz? Yani alamadığımız doğal gazın parasını ödedik mi? Ödedik, basında çıkan haberlere göre ödedik. Peki, arkadaşım, siz bu doğal gazın fiyatını... Yani elin gavuru orada, o parasını ödediğimiz gazı kullanacağına Düzce halkına ucuz fiyata verseniz, o çevre kirliliğini engelleseniz olmaz mı? Olur. Perişanlık.
Sizden istirham ediyorum, bakın, Değerli Başkanım, çevreyle ilgili, Düzce'yle ilgili verdiğimiz kanun teklifi var. Yani benim verdiğim hariç, benden sonra sağ olsun MHP milletvekili arkadaşımız da verdi; ya bütünleştirin, iyilik yine sizin olsun. Benim adımı geçmişte koymadığınız gibi yine koymayın, millete faydası olsun.
Önerilerim şu:
1) Etkin bir çevre denetim sistemi oluşturulmalıdır.
2) Gelecek nesillerin iyi bir çevre eğitimiyle ilgili yetiştirilmesi sağlanmalıdır.
3) Çevre sorunlarının çözümü için sivil toplum kuruluşlarının sayısı artırılmalıdır.
Gerçi, buraya biz çağırmadık. Yani Meclis o kadar çalışkan ki Sayın Başkanım, bu kanun teklifinin Meclise sunulması 12 Haziran. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımızın "Efendim, bizim zamanımız yoktur." dediği de yine 12 Haziran. Yani mürekkep kurumadan, hemen, 12 Haziranda. Nasıl oldu? Yahu, insan usulen bu Komisyon üyelerini bir toplar, der ki: "Arkadaşlar, ne yapalım?" Meclis kapalı, ne "Zaman yok.", ne "Zaman yok." ya? Meclis kapalı. Dünyanın parasını alıyoruz ya ülkeden, vatandaştan. Vatandaşın vergilerine kadar, dünya kadar para alıyoruz "Zamanımız yoktur çalışmaya." Kaç gün çalışırız? Salı, çarşamba, perşembe günü. Pazartesi çalışamaz mıyız? Cuma günü çalışamaz mıyız? Cumartesi çalışamaz mıyız? Pazar günü çalışamaz mıyız? Yazık, günah.
Geliyoruz, diğer komisyona, İçişleri Komisyonuna. Efendim, o da 13'ünde cevap veriyor. Yani hakikaten bunlar kanuna karşı hiledir. Kanun koyucu hile yapmaz. Bu hileli yöntem. Kanunda var mı? Yok. Eh, usulen uydurmuş burada ama fiilî gerçekle örtüşmüyor. Bunu ne Allah kabul eder ne vatandaş kabul eder ne vicdan kabul eder. Bunu ben sizin vicdanlarınıza havale ediyorum.
4) Plansız kentleşmeler yerine planlı şehirlerin olması gerekir.
5) Ormanların çoğaltılması ve korunması sağlanmalıdır.
6) Düzenli ve çevreci organize sanayi bölgeleri oluşturulmalıdır.
7) Çöplerin kaynağında ayrıştırılması için çalışmalar yapılmalıdır.
Meclise koymuşuz ya şeyleri, bunu dışarıya da koyabilsek çok iyi olur. Yapılanlara teşekkür ediyorum sevgili dostum, ben önerilerimi sunuyorum.
8) Kaliteli yakıtların kullanılması sağlanmalıdır.
İşte, söyledim, Düzce olayı, hakikaten önemli.
9) Çevre sorunlarının yarattığı etkilerin izlenebilmesi ve doğru değerlendirilebilmesi için bilgi sistemi... Bilmiyorum, Çevre ve Şehircilik Bakanlığında var mı yok mu, ne kadar izleniyor, ne yapıyor bilemiyorum onu. Kendileri bilgi verirlerse sevinirim.
10) Çevre konusunda yapılacak yatırımları teşvik edici uygulamaların olması lazım yani teşvik edici uygulamalar var mı yok mu bilemiyorum ama varsa da hissedilmiyor. Yani en azından hissedilebilir olması gerekir.
Son söz, Sayın Başkanım, özellikle hepinizden istirham ediyorum: Ben Komisyonunuzun üyesi değilim ama tabii sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı bir yaşam hakkıdır. Bizim çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras sağlıklı bir çevre bırakmaktır, temiz ve sağlıklı bir çevre bırakmaktır. Onun için bence bu kanun enine boyuna... Sizin, alt komisyona gönderip olayın taraflarının sadece belirli kesim olmayıp halkın diğer kesimini de ilgilendirdiği için... Yani yine çok kısa bir sürede alt komisyonda bu pişer, önümüze gelir, hep birlikte yine bir arada otururuz, konuşuruz.
Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum, sağ olun.