KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ ÖZ (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; sivil toplum örgütlerinin değerli temsilcileri, meslek örgütlerimizin değerli temsilcileri, saygıdeğer bürokratlar; öncelikle hepinizi ben de saygılarımla selamlıyorum.

Bu İş Güvenliği Yasası 2012 yılında hazırlanırken muhalefet olarak birtakım eksiklikler olduğunu ve düzeltilmesi gereken başka alanlar olduğunu söylememize rağmen, maalesef o zaman çoğu taleplerimiz yerine getirilmedi. Daha sonra, tabii ki ülkemizde yaşanan birtakım cinayet gibi iş kazaları arka arkaya gelince böyle yeni bir düzenleme yapma mecburiyetinde kaldığımızı siz de ifade ettiniz. "Türkiye'de iş kazaları dünya sıralamasında 5'inci miyiz, 10'uncu muyuz, 3'üncü müyüz?" değil, bir insanımızı bile alamamış olduğumuz yetersiz tedbirlerden dolayı kaybediyorsak bence bu bile çok büyük bir kayıp olarak kayıtlara geçmeli.

Bu arada, bugün, yine mevsimlik işçileri taşıyan Antalya-Gazipaşa'da bir aracın bir tırla çarpışması, kazası sonucunda 5 işçi kardeşimiz hayatını kaybetmiş bulunmakta, birçok da yaralı olduğu ifade ediliyor. Ben burada onlara da Allah'tan rahmet diliyorum. Ama, hep rahmet dileyerek, rahmet dileyerek devam edip gidiyoruz bu işlere.

Oysaki, gerçekten iş güvenliği noktasında temel eksiklerimizin ne olduğunu ve bu kanuna bunların dercedilmesi gerekirken başlangıçta Komisyona gelen ve daha sonra alt komisyona havale edilen bu tasarıyı, teklifi değerlendirdiğimiz zaman -Sayın Süleyman Çelebi'nin de ifade ettiği gibi- çok sayıda ilgisiz alakasız, Komisyonumuzda görüşülmemesi gereken -"görüşülmemesi gereken" derken ihtisas komisyonunun başka alanları, uzmanlık alanlarını ilgilendiren- maddelerin buraya kaydırılması kanun yapma ciddiyetimizin ne kadar anlamsız olduğunu ortaya koyuyor.

Bu eleştiriyi burada yapmadan geçersem, daha önce de Sağlık Komisyonunda ve hekimler adına yapmış olduğumuz bir değerlendirmeyi burada ifade etmiş olmazsam, onlara büyük haksızlık yapacağım kanaatindeyim.

Hepinizin bildiği gibi, Sağlık Enstitüsü Başkanlığı (TÜSEB) ve İstanbul'da kurulması gereken sağlık birimleri, tıp fakültesi gündemimizde varken, buradaki, Komisyondaki arkadaşlarımız uzun uzun müzakerelerini yaptıktan ve Genel Kurula inme aşamasında kanunun hızlı bir şekilde yasalaşması noktasında AKP'nin bize vermiş olduğu bir söz vardı. Tamam, burada "Evet, bu kısmını çıkartın, biz de muhalefet etmeyeceğiz diğerlerine, üç aşağı beş yukarı onlarda uzlaşırız, önergelerimizi de geri çekeriz, zamandan da kazanırız, hızlı bir şekilde bunu gerçekleştiririz." dediniz. Daha sonra bir bakıyoruz ki, bu Komisyonda tartışılan, bu Komisyonda gündeme getirilen ve muhalefetin ciddi manada tepki gösterdiği bir şeyi, bir kanunu Plan ve Bütçe Komisyonuna havale ediyorsunuz. Yani, bunu kabul etmeyi gerçekten ben bu Komisyona...

BAŞKAN - Biz etmiyoruz, Meclis Başkanlığı ediyor Sayın Öz.

ALİ ÖZ (Mersin) - Meclis Başkanlığı da olsa fark etmiyor.

BAŞKAN - Biz etmiyoruz yani biz etmedik.

ALİ ÖZ (Mersin) - Sizin talebiniz olmasa Meclis Başkanlığına direkt olarak gitmez. Yani, sonuçta, Adalet ve Kalkınma Partisi, Hükûmetin yetkilileri Komisyondaki arkadaşlarla anlaşılmış, uzlaşılmış bir konuyu bir başka yere kaldırıyorsunuz el çabukluğu marifet misali yani bu çok doğru değil.

Burada, yine alt komisyonda bir maddeyi, işte "Muhalefet istedi, biz bunu buradan çıkardık, dolayısıyla hızlandırdık." gibi bir ifadeniz var. Ben artık şuna net bir şekilde inanıyorum ki, bu çıkardığınız 52'nci maddeyi bu Komisyondan çekersiniz ama siz yarın bir başka komisyona aynı şekilde koyarsınız. Burada muhalefeti biraz yumuşatmış olma adına bu tavrınızın doğru olmadığını, kayıtlara geçmesi açısından net bir şekilde ifade etmek istiyorum.

Burada tabii ki temel derdimiz, Türkiye'de iş kazalarının önlenmesi, iş güvenliği önlemlerinin, tedbirlerinin alınması, denetimlerinin sıklaştırılması. Bunları yaparken iş güvenliği konusunda daha önceki birtakım bizim tekliflerimiz var. Türkiye'de az tehlikeli, A sınıfı, B sınıfı, C sınıfı, D sınıfı diye iş kollarını sınıflandırıyoruz. Ve buralarda görev yapacak olan iş güvenliği uzmanları, iş güvenliği uzmanlığı sertifikası verdiğimiz herhangi bir iş güvenlik uzmanı bu sertifikaya sahipse bu alanlarda görevli olarak çalışabiliyorlar. Aslında hangi iş kolundaysa oranın ilgili okulunda okuyan... Biz Türkiye'de sertifikaların, sertifikalandırmaların nasıl olduğunu da biliyoruz, kendimizi kandırmayalım. Yani, bu iş güvenliği uzmanlığı sertifikası verirken, gerçekten bir iş kolundaki iş güvenliği noktasındaki denetimi, eksiklikleri tam tespit edecek yeterliliğe sahip olmadan iş güvenliği uzmanlığı statüsünü veriyoruz yani kâğıt üzerinde yazılmış olan bir ifadeyi yerine getiriyoruz, akabinde de işte bu hiç arzu etmediğimiz, istemediğimiz kazaları yaşıyoruz.

Yine burada şunu da ifade etmek isterim: Örneğin hastaneler. Bu konuda daha önce Mecliste de gündeme getirdiğim bir şeyi tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum. Burada bunu aslında düzeltmemiz gerekiyor. Şimdi, hastaneleri nasıl değerlendirmişiz? Çok tehlikeli iş kolları olarak. Orada ne kadar sayıda iş güvenliği uzmanı istihdam edileceğine -sadece bir istihdam sorunu değil bu- hastanenin yatak sayısına göre planlamışız. Şimdi ben soruyorum: Bir yerde iş kazası olduğunda sadece o hastanedeki yatak sayısını mı etkileyecek o kaza? Bunun orada çalışan personeli var, bunun orada hastası var, polikliniğe geleni var, ziyaretçi olarak yanında geleni var. Birçok alanda bu şekildeki eksikliklerimiz var. Bunlar aslında bu kanun tasarısı, teklifi görüşülürken çok rahat giderilebilir ama ne hikmetse eksikliklerimizi değerlendirmek yerine, olan bir olay üzerinden bu olayları perdelemek, hak mağduriyetine uğrayanların haklarını iade etmek adına hızlı bir şekilde bir düzenlemeye gidiyoruz. Ben şunu peşinen kabul etmiyorum: "Soma", "Ermenek", "Zonguldak" Ya, bu işin bir adı var. Bu işin adı "Çok tehlikeli iş kollarında yaşanılan iş kazaları." Yani, bunu niye bir ana başlık altında toparlamıyoruz Sayın Bakanım? Yani, burada "Zonguldak'ta olmuş, Ermenek'te olmuş, Mersin'de olmuş, Hakkâri'de olmuş, Van'da olmuş" niye diyoruz? Yani, bir kanun olarak bütünleştirelim, içeriği neyse onu ifade edelim. O alana giren her kimse gene de onların kazanmış olduğu bir hak olsun. Yani, biz sosyal devlet değil miyiz, hukuk devleti değil miyiz? Vatandaşlar arasında bir ayrımcılığı, işte "Soma'da olursa şöyle, Ermenek'te olursa böyle, Zonguldak'ta olursa böyle." niye diyoruz, bunun ne anlamı var? Ben, bunu bir türlü mantığıma kabul ettirebilmiş değilim. İş kazalarında, çok tehlikeli iş kollarında meydana gelen iş kazalarında devletin sorumlulukları, yükümlülükleri neyse onlar belirlenir ve onlar yerine getirilir, niye ayırıyoruz yani bunu niye yapmıyoruz? Bu Komisyon bunu yapmaktan neden geri duruyor, neden bütünleştirmiyoruz? Bunu bir şekilde anlayabilmem mümkün değil.

Tabii ki, burada daha sonra maddeler üzerindeki görüşlerimizi ifade edeceğiz.

Bir de şunu söylemek istiyorum: Gerçekten iş güvenliği uzmanlığı konusunda iş güvenliği uzmanlığını yapanların sahada çalıştırdıkları iş güvenliği yardımcı personelleri var. Ama, bunların da statüsü nedir, görevleri nedir? Aslında iş güvenliği uzmanlarına çoğu zaman sahada görev yapan bu arkadaşlar raporu getirip veriyorlar. Tıpkı bir hastanede biyokimya uzmanının, en son çıkan raporun altını imzalamayıp "Bu tetkikler, bu cihazlar akredite tetkikler tarafından yapılmıştır, doğruluğunu onaylıyorum." diye uzmanın imzaladığı gibi sahada çalışan iş sağlığı ve güvenliği teknik elemanları var. Bunların statüsü ne, sorumlulukları ne, bunların özlük hakları ne? Bunlar da net olarak tanımlanmıyor Sayın Bakanım. Saha elemanları var, saha teknik elemanları var.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Yani, iş güvenliği uzmanının yardımcısı falan yok yani.

ALİ ÖZ (Mersin) - Yardımcısı değil...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - İş sağlığının var.

ALİ ÖZ (Mersin) - İş sağlığını söylüyorum. İşin büyük -amiyane bir deyimle- hamallık kısmını, zor kısmını bunlara yaptırıyorlar aslında. Sahada bunu görebilirsiniz net bir şekilde ama bu arkadaşların yetki alanları, özlük hakları bunlar tanımlanmamış. Yani, bunlardan geri durmamız lazım. Bunları, sahada gördüklerimizi, Türkiye'de yaşanan sıkıntıları doğru düzgün buraya, kanuna derceder ve doğru denetlersek biz bu iş kazalarının önüne ancak öyle geçeriz, iş güvenliği konusunda alınması gereken tedbirleri o zaman yerine getiririz.

Bir şeyi yeniden keşfetmeye gerek yok. Yaşadığımız sıkıntıların çözüm noktalarını buradaki herkesin çok rahat bir şekilde bulabilecek zekâ yetisine sahip olduğu kanaatindeyim ama yeter ki kelime oyunlarıyla, bir yerden al öbür tarafa aktar şeklinde bu Parlamentonun zamanını, Komisyonun zamanını boşa harcamayalım diyor, saygılar sunuyorum.