| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3050) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 23 .07.2020 |
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, hayırlı uğurlu olsun, başarılar diliyorum.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Teşekkür ediyorum, sağ olun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Bu Parlamentoda milletvekili sıfatıyla Anayasa Mahkemesine başvuran tek avukat benim herhâlde. Twitter ve YouTube kararlarında...
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Ben de başvurdum.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Hayır, şöyle: Twitter ve YouTube kararlarında yani burada konuşulan kararlarda başvurucu aynı zamanda benim, mağdur olarak. Anayasa Mahkemesi mağdur sıfatımı kabul etti ve bu kararları verdi.
Biraz önce sayın vekil Anayasa Mahkemesinin Başkan Vekiline atfen bir şey söyledi yani çok yanlış bir şey söyledi. Sonuçta, orada 5 üye var, bakın, karar oy birliğiyle çıkmış; karara bir daha baktım yani herkesi FETÖ'cükle suçladı, bütün daireyi. Şimdi, orada hâlen görev yapan Serdar Özgüldür var -Başkan Vekili- hâlen görev yapıyor, Celal Mümtaz Akıncı var, Emin Kuz var; bunlar üyeler ve oy birliğiyle karar verilmiş. "FETÖ'cü Başkan Vekilinin eliyle karar verildi." dedi. Ya, FETÖ'cü denilen Başkan Vekilinin nasıl oraya geldiğini biliyoruz. Bir günde müsteşar yardımcısı yapıldı raportörken ve oradan geldi. Şimdi, bakın ama kendisiyle ilgili tam 34 sayfa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı da var, bunu da görün, bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı var. Burası Adalet Komisyonu, Adalet Komisyonunda avukatlar konuşuyor. AİHM kararı var o üyeyle ilgili olarak. Bütün bunları görmezden geliyoruz, 5 üyeyi burada mahkûm ediyoruz aynı zamanda o verdikleri kararla ilgili olarak. Arkadaşlar, her ikisinde de hem YouTube kararında hem de Twitter kararında başvuruculardan biri de benim ve Anayasa Mahkemesi o zaman eğer bu kararları vermeseydi Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yolu olarak etkin bir yol olmadığı konusunda bir kanaat oluşacaktı. Dolayısıyla, bugünden geriye doğru gittiğiniz zaman bu değerlendirmelerinizi böyle afaki yapmayın. O zaman doğru karar vermişti, şimdi bu kararı verir mi, vermez mi o ayrı mesele.
Bakın, şunu söyleyeceğim: Dünya Türkiye'ye baktığı zaman burada konuşulanlara bakmıyor, endekslere bakıyor, bütün dünyada ölçülen endekslere bakıyor. Şimdi, Türkiye, eksik demokrasiden çok yakın bir zamanda ılımlı otokrasiye geçen bir ülke konumuna geldi bu endekslere göre. Şimdi, yurt dışından, dünyadan bir şirket geldiği zaman bu endekslere bakıyor. Burada söylenmiş, söylenmemiş, bizlerin ne söylediğine değil, onlara bakıyorlar. Dolayısıyla buna göre gelmiyorlar. Şimdi, otokrasinin yasalarını yapıyorsunuz, mesele burada. Bu yasa da yeni otokratik düzenin başka bir sosyal medyayı düzene alma, zapt etme operasyonundan bir tanesi ve son zamanlarda bunları yapıyorsunuz çünkü otokratik düzenler bu şekilde baskıyla ancak ayakta kalabilirler, bütün dünyada böyle, benzer ülkelerde de böyle oluyor zaten. Yani bu böyle birdenbire gündeme gelmedi, yeni düzenin araçları aynı zamanda. Yani 11 maddeyi falan değerlendirecek değilim, arkadaşlarım bu değerlendirmeleri yaptılar. Bakın, getireceğiniz yasak sonuçta dönecek yine sizi vuracak. Bir kez daha burada ben ikaz ediyorum, bu görevimi yapıyorum çünkü yeni kuşak, bizden farklı kuşak teknolojinin -ne olursa olsun- mutlaka ama mutlaka yolunu bulur, yeni bir yoldan gider.
Bakın, bana Sezgin Tanrıkulu'na televizyonları yasak ettiniz, açık söyleyeyim. Cumhurbaşkanlığından "merkez medya" dediğimiz medyaya giden o zamanki talimat şuydu, CHP'den kimler çıkacak, kimler çıkmayacak listesi gönderilmiş, 1 numara bendim. O zamandan beri, bakın, tam beş yıldır "merkez medya" denilen ve şimdiki yandaş medyaya bir programa çıkmamışım yasak olduğu için. Kendi televizyonumu kurdum, MST TV. Her pazartesi günü yayın yapıyorum, dünyayı değerlendiriyorum.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Reklam yasağı var, avukatlar reklam yapamaz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Bakın, kapıyı kapatırsanız pencereden yine gireriz, çatıdan yine gireriz, bacadan yine gireriz. Dolayısıyla, bu yasalarla -gerçekten uyarıyorum- gidişinizi hızlandırıyorsunuz.
Bakın, Türkiye, Basın Özgürlüğü Endeksi'nde dünyada 154'üncü; Bağımsız Yargı Endeksi'nde en sonlarda, en dipte. Bizim yargımız yok...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Sayın Tanrıkulu...
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Güler, müdahale etmeyin.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - 154'üncü sıradayız ya, 101'inci sırada hangi ülke var?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Ya, kim varsa...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Bizim inanacağımızı mı sandınız? Suudi Arabistan var.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Bakın, kötü örneği söylemeyin ya, Allah'ını seversen ya!
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Güler, teşekkür ederiz.
Sayın Tanrıkulu, toparlayalım.
Şeker TV varken sizin televizyonunuzun esamesi okunmaz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Toparlıyorum.
Yani Bağımsız Yargı Endeksi'nde en diplerdeyiz. Almanya örneğini verdiğiniz zaman oradaki yargıya bakacaksınız, kurumlara bakacaksınız, kurumların bağımsızlığına bakacaksınız; Türkiye'de o yok. Biraz önce Genel Başkan Yardımcımız sayıları verdi. Türkiye'de bütün bunlara rağmen internet yasaklanabiliyor, o size yetmiyor, şimdi başka bir şey getiriyorsunuz. Bunlar Adalet ve Kalkınma Partisinin ve iktidarının yeni yöneldiği eğilimin yasalarıdır. Karşı çıkmaya devam edeceğiz ama ne yaparsanız yapın, bakın, bu yasalar, getirdiğiniz bu yasalar, çoklu baro, bekçi yasası, bu yasa, getireceğiniz diğer yasalar sizin kurmak istediğiniz otokratik düzenin zeminidir, araçlarıdır ama hiçbir işe yaramayacak, bunu bilmenizi isterim.
Teşekkür ederim.