| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3050) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 23 .07.2020 |
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin siyasi parti gruplarının çok değerli temsilcileri, milletvekili arkadaşlarım, basınımızın değerli temsilcileri, elbette ki Komisyonumuzun üyeleri; sizleri saygıyla selamlıyorum, hoş geldiniz.
Değerli arkadaşlarım, bugün, burada bulunma sebebimiz, malumualiniz, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'miz var, Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte. Tabii ki bugüne kadar -belki önümüzdeki hafta tatile girmeden evvel yapacağımız son iş olacağını düşünüyorum bu kanunun- iki yıllık bu süre zarfı içerisinde yaptığımız kanun çalışmalarının en önemlilerinden bir tanesini yaptığımızı düşünüyorum ve bu kanun düzenlemesiyle, tabii, bence sadece bugüne dair değil, geleceğe dair de çok önemli bir düzenleme yapacağımız kanaatindeyim.
Zaten yaşadığımız olaylar, problemler bunu ihtiyaç hâline getirdi. Şuna inanıyorum ki bir konuşmayı yaparken, bir işi yaparken ve tabii ki bir kanunu yaparken en temel mesele, hakiki bir ihtiyaçtan kaynaklanması. Bu kanuna baktığımız zaman da bizi buraya getiren noktanın aslında hakiki bir ihtiyaç olduğunu görüyoruz ve tabii ki sadece Türkiye ile alakalı bir mesele değil, dünyanın da bir arayış içerisinde olduğunun hepimiz farkındayız. Aradığımız şey bir hukuk arayışı, bir yöntem arayışı, bir yol arayışı ve bu yeni oluşan, sosyal medya dediğimiz ama aslında ben bir yaşam alanı olarak tanımlıyorum, kendine ait dili olan, kendine ait bir ifade kabiliyeti olan, kendine ait bir raconu olan, kendine ait iyi ya da kötü işler yapma raconu olan bir yeni yaşam alanıyla alakalı bir hukuk ihdas etmeye çalışıyor Türkiye ve dünya. Aradığımız şey bu aslında çünkü yaşadığımız meseleler, problemler bizim mevcut mevzuatımızın ve dünyanın bugüne kadar inşa ettiği hukuk mevzuatının yaşadığımız problemler karşısında az geldiğini, yetersiz geldiğini bize gösterdi; hem sürat açısından böyle, hem suçun tanımı açısından böyle, hem muhataplık açısından böyle. Böyle bakıldığı zaman bu arayışın evrensel bir arayış olduğunu düşünüyorum ve aslında buradan varacağımız noktanın da uluslararası hukuk anlamında yeni bir inşanın parçası olacağı kanaatindeyim. Çünkü hepimiz biliyoruz -hukukçu arkadaşlarımın buradan baktığımda ağırlıklı olduğunu görüyorum, zaten Adalet Komisyonundayız- çok bildiğimiz alanlarda, örneğin denizcilik hukukunda, havacılık hukukunda veya bankacılık hukukunda çok genel, uluslararası kaideler var, hukuk mevzuatları var. Fakat bu konuya dair henüz uluslararası anlamda gerçek bir mevzuatın, hukukun oluşmadığını görüyoruz.
Ben, bu yaptığımız çalışmaların uluslararası anlamda, sosyal medyayla alakalı hukuk inşasına bir katkı sağlayacağını düşünüyorum ve Türkiye'nin de bu manada buna öncülük etmesi gerektiği kanaatindeyim. Evet, Avrupa Adalet Divanının ve tabii ki bu konuda arayış içerisinde olan, çok yeni çalışmalar yapan İngiltere'nin, Fransa'nın, Almanya'nın ve Amerika'nın -ve sair ülkeler de var- bu konuyla alakalı yaptıkları mevzuatlar var ve yapılıyor, hızla yenileniyor çünkü yetersiz kalıyor, yapılıyor tekrar yenileme ihtiyacı duyuluyor. Böyle bakıldığı zaman, bu konunun son derece elzem, bakir bir alan ve muhakkak suretle hem yerelde bir düzenleme yapılması gerekiyor yerel mevzuatla alakalı ama bence asıl yapılması gereken şey uluslararası hukuk anlamında da sosyal medyayla alakalı bu mevzuatın muhakkak suretle uluslararası hukukun korumasına ihtiyaç duyduğu kanaatindeyim.
Şimdi, bugüne gelirken bu yaptığımız şeylerle alakalı olarak bizi buraya getiren genel gerekçeyi kısacık özetleyeceğim, arkasından maddelerimizle alakalı kısa bir bilgi verdikten sonra... Asıl tabii bugün burada bulunma vazifemiz muhakkak yoğunluklu dinleme yapmak istiyoruz siyasi partilerden gelen arkadaşlarımızdan, konuyla alakalı kanaatlerini birlikte dinlemek istiyoruz.
Düşündüğümüzden çok daha hızlı hayatımıza giren bir sosyal medya düzeni var, iletişim araçları var. Bu iletişim araçlarının zaman içerisinde hem altyapısıyla ilgili gelişmeler çok arttı hem de aslında yeni mecralar ortaya çıktı, sosyal ağlar ortaya çıktı ve bu ağlar çeşitlendi. Bu çeşitlenmeyle beraber bu ağlarda bir taraftan aslında kendi rızamızla, bilerek, isteyerek pek çok paylaştığımız bilgi var, pek çok veri var. Ve bu verilerin bir kısmını öngörebiliyoruz nasıl işlendiğini kişisel verilerimizin ama biz bir kısmını da öngöremiyoruz. Ve dünyada çokça tartışma var -siz de biliyorsunuz- bu verilerin nasıl kullanıldığıyla alakalı. Bir tarafıyla uluslararası anlamda kendi ülkemizin güvenliğiyle alakalı bir kaygı taşıyoruz kişisel verilerimizin paylaşılması ve nasıl değerlendirileceği konusu da bir şüphe olduğu için bireysel kaygılar taşıyoruz ve elbette bu verilerin bu kadar aktif kullanımıyla beraber ortaya çok muazzam bir ekonomik büyüklük ortaya çıkıyor. Ve bu ekonomik büyüklükle beraber ortaya çıkan bu yeni sosyal ağlar karşımıza neredeyse devletlerin üstünde güce sahip olan -iddiaları da böyle- devletlerin üstünde güce sahip olduğunu iddia eden muazzam bir sosyal ağlar, dünyası inşa olundu. Ve bu ağlara sahip olanlar hukuk tanımak istemiyorlar. Sadece Türkiye için değil, işte, Amerika'da yaşananları görüyorsunuz, Amerika Başkanı Trump'ın yaşadıklarını görüyorsunuz. Pek çok ülkede buna baktığımızda sadece adını bildiğimiz isimlerin, şöhretli başkanların, sanatçıların değil, sade vatandaşların da -ki örneklerini konuşacağız, örnek davalar da var bu konularla alakalı- bireysel hayatlarla alakalı yaşadıkları mağduriyetlerde bu büyük devlerin, "sosyal ağlar devlerinin" diyeceğim hukuk tanımak istemediklerini -sadece kendi yarattıkları hukuku- hatta bence hukuksuzluğun böylece devam etmesini arzu ettiklerini görüyoruz.
Tabii ki, çok tabii bir şekilde bu kadar büyük gelire sahip olan, bu kadar büyük veriyi aynı anda bulunduran ve bu verileri bulundururken de sınır tanımayan, hatta muhafaza ederken de... Bugün bizim kendi kullandığımız verilerin bir kısmı İrlanda'da, bir kısmı, bakıyorsunuz Avustralya'da, şahsi verilerimizin de parçalanarak ayrı ayrı muhafaza edildiği bir düzenden bahsediyoruz. Ve tüm bunlara rağmen, işte, bu yapıların, bu sosyal ağ sahiplerinin kişisel haklarının korunmasında ihtiyaç duyulan önleyici ve koruyucu mekanizmaları hayata geçirme konusunda bir direnç gösterdiğini görüyoruz.
Tabii, bu direnç bize şu soruyu sorduruyor beraberinde. Bir taraftan vazgeçmek istemiyoruz bu mecralardan, burada olmayı hem seviyoruz özgürlüğümüzün parçası olarak görüyoruz, istifade ediyoruz her şey yolunda giderken ama problem çıktığı zaman da bir hukuksal enstrümana ihtiyacımız var, bir araca ihtiyacımız var. Ve devlet olarak da bu manada bir yükümlülüğe sahibiz yani bu alanla alakalı bir düzenleme yapmamızın muhakkak suretiyle gerektiğini bu şartlar altında görüyoruz.
Biraz evvel söylediğim gibi, yani her şey yolundayken sorun yok ama sahte isimlerle, sahte hesaplarla... Çünkü bu mecraların bence en önemli meselesi bireyin varlığını ortadan kaldırıyor. Yani siz muhatap olurken, aslında biz burada muhatapken ben size baktığımda tanıyorum, biliyorum kiminle muhatabım, ismen biliyorum, cismen biliyorum, tanıyoruz birbirimizi, ne yapıp ne yapamayacağımızı biliyoruz ve ne kadar karşıtlık içinde olursak olalım ben günün sonunda birbirimize itimat ettiğimizi düşünüyorum, her şeye rağmen bir itimat var. Fakat bu dünyada bireyin değil, "account"un bir anlamı var, siz bir "account"sunuz, bir hesapsınız yani sadece bir hesapsınız. Ve bir hesap olduğunuzda, bir "account" olduğunuzda, işte, o zaman size karşı her şeyin yapılması sanki mübah hâle geliyor. En temel sıkıntının, ben bu gündelik hayatın içerisinde bir kişi, bir birey olarak sahip olduğumuz o haklar bütünlüğünün, bu "account" dünyasında temas edilemediğini, görülemediğini, hakkıyla bir kefeye konamadığını görüyorum.
İşte, böyle olduğu zaman da, yani bir genç kızımız öldürülüyor -Pınar'ı rahmetle anarak söyleyeceğim- ve onunla alakalı olarak oluşturulan o sahte hesaplardan onun bu kadar vahşice öldürülmesi üzerinden bile bakıyorsunuz öldürülmeyi hak ettiği iddiasına varacak şekilde paylaşımlar yapılabiliyor ve bakıyorsunuz, çaresiz bir tablo var bu olan bitenler karşısında. Sadece Pınar değil, bakıyorsunuz farklı dinlere mensup insanlar... Ben görüyorum, benim pek çok farklı dinden arkadaşım var, onların inançlarıyla alakalı hakaretler, her şeyi onlarla ilgili günah keçisi hâline dönüştürmeler, milletlere dönük küfürler, iftiralar, hakaretler... Yani kendiniz de yaşıyorsunuz. Şimdi, ben geçtiğimiz günlerde böyle bir saldırıya maruz kaldım, bu saldırıların neticesinde 100 tane davam oldu. Yani nasıl baş edeceğiz bunlarla bilemiyorum yani uğraş, uğraş yani 100 tane dava. Sonuç aldığınızda da maalesef bunlar olumlu neticelense bile, haklı olduğunuzu ispat etseniz bile gündelik hayattaki yansıması bu kadar verdiğiniz mücadeleye değmeyecek şekilde tezahür ediyor.
Tabii, biz bu işleri yaparken çok zor bir dengedeyiz yani bugün dengesi çok zor bir işi yapacağız hani adaletle alakalı bizim bir terazimiz var ya, terazimizde bugün çok hassas, kuyumcu terazisiyle bir iş yapmamız gerekiyor bu işi yaparken. Bir taraftan bir yerde özgürlükler var, birbiriyle yarışan özgürlükler var, bir taraftan da bu özgürlüklerin çakıştığı alanlar var. Burada çok dengeli, temel hak ve özgürlüklerin hem bir taraftan korunmasıyla alakalı hem de bu sosyal medya alanındaki özgürlüklerin kullanımıyla alakalı çok hassas bir dengeyi oluşturmamız gerekiyor.
Tabii, bu konuyla alakalı verilen kararlar var, Yargıtayımızın verdiği kararlar var, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar var, elbette yerel mahkemelerin verdiği kararlar var, Avrupa Adalet Divanının verdiği kararlar var, kişisel verilerin korunmasıyla alakalı kanundan kaynaklanan hakların kullanılmasıyla ilgili ortaya çıkan içtihatlar var. Yani konuyla ilgili aslında hayatın zarureti içerisinde karşımıza çıkan oluşmuş da bir mevzuat var elimizde. Bu mevzuatla beraber bir tamamlayıcılık içerisinde biz bunları, bu kanunu yapmaya, inşa etmeye devam edeceğiz. Ve ben öyle zannediyorum ki yapacağız, bitireceğiz, bir süre sonra bu da az gelecek, yeni bir şey yapma ihtiyacı duyacağız. Yani en hızlı yenilenen mevzuat alanlarından bir tanesi olmak durumunda kalacak.
Tabii ki, mukayeseli hukuk bu manada bizim için çok önemli, biraz evvel ifade ettim, işte, örneklerinden istifade etmeye çalıştık, her ülkenin kendine has tabii ki değerlendirmeleri var. Hukukun en önemli özelliği, kendi neşet ettiği yerle alakalı, hayatla alakalı özellikler taşımasıdır evrensel kaidelerle çerçevelenmiş olmasına rağmen. Almanya, Fransa, İngiltere örneği bizim için bu manada fevkalade önemli.
Özü itibarıyla, yapmak istediğimiz şey, aslında, Abdullah Bey, bu sosyal ağlarla ilgili konularda hukuk inşa edebilmenin en önemli noktası bir muhatap oluşturabilmek. Biraz evvel ifade ettim ya, işte, "account"lar dünyası sadece bu ilişkiler dünyasında değil, aynı zamanda bu "account"ların tamamının oluşturduğu o havuzda, onların çatısında, çatı dünyasında da bir muhataplık sorunu yaşıyoruz. Biz kiminle muhatap olacağız? Nerede muhatap olacağız? Alıştığımız yöntemlerle hangi tebligatları hangi yöntemlerle hayata geçireceğiz? İşte, bununla ilgili olarak birinci hedefimiz, bu sosyal ağ sağlayıcılarla ilgili olarak bir muhataplık oluşturabilmek. Bu muhataplıkta da temel sorun, kendi ülkemizden neşet edenlerle ilgili bir sorun yaşanmazken özellikle uluslararası sosyal ağ sağlayıcılarında muhataplık bulmakta büyük bir sıkıntı yaşıyoruz, tebligatın ulaşmasında büyük bir sıkıntı yaşıyoruz, sorumlunun tanımlanmasında, "taraf teşkilinde" diyelim, sorun yaşıyoruz. Bu manada bu ağ sağlayıcılara muhataplığın oluşturulmasıyla alakalı kademelendirilmiş bir teklifimiz var, bunu biraz sonra detaylandıracağım bu konuyla alakalı sürecin nasıl olacağını. Ve bu kademelendirilmiş bir mekanizmadan sonra, onları yönlendirmek açısından, daha sonra da yargı denetimiyle beraber olmaması hâlinde hangi yaptırımların olabileceğine dair maddeler içeriyor düzenlememiz.
Ve çokça konuşacağız -doğrusu, konuya dair ilk okuduğumda beni çok heyecanlandıran- unutulma hakkıyla alakalı konu bambaşka bir yere gitti. Bu konuyu bugün çok da konuşacağımızı düşünüyorum. Bu da, dünyanın özellikle hakların korunması, kişisel hakların, verilerin korunması adına yeni ortaya koyduğu bir hak arayışı, unutulma hakkı. Bu manada buna dair de içerisinde maddeler olan bir düzenlemeden bahsediyoruz.
Şimdi, 1'inci maddede, zaman içerisinde yetersiz kalan tanımlar var, işte, bizim bildiğimiz tanımlar vardı, "ağ sağlayıcı" "erişim sağlayıcı" gibi. Şu anda da sosyal ağ sağlayıcısıyla alakalı önce bir tanımlama yapıyoruz. Biz, neye sosyal ağ sağlayıcısı diyeceğiz? Bir tanımlama getiriyoruz.
Devamında günlük erişimi 1 milyondan fazla olan ve yurt dışında özellikle yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılarına hukuki yeni yükümlülükler getiriyoruz. En az 1 temsilci; bu tüzel kişi de olabilir, gerçek kişi de olabilir. Eğer bir gerçek kişi olacaksa Türk vatandaşı olması şartı var. Bir muhataplık oluşturmalarını zorunlu hâle getiriyoruz ve devamında da 5651 sayılı Kanun'un 9'uncu ve 9/a maddeleri kapsamında kişilik haklarının ihlali ve özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesinde iddia edenlerin, bu muhataplara başvurmasını kırk sekiz saat içerisinde değerlendirilerek muhakkak olumlu ya da olumsuz bir cevap mekanizması, şeffaf bir cevap mekanizması kurmak istiyoruz. Yani, başımıza bir iş geldiğinde nereye gideceğiz, ne kadar zamanda cevap alacağız? Cevap evetse amenna ama olumsuz bir cevap alıyorsak da hangi saikle olumsuz bir cevap aldığımızı görmüş olacağız.
Kendilerine gönderilen erişimin engellenmesi ve şu ana kadar mevzuatımızda sadece erişimin engellenmesi kararı verilebiliyordu. Tabii, bu erişimin engellenmesi kararı verildiğinde haksız bir şekilde o konu değil, o sosyal ağ sağlayıcısının ne kadar mevzu varsa, konu varsa hiçbirine ulaşılması mümkün olmuyordu. Bu sebeple yeni bir açılımla erişimin engellenmesi veya içeriğin kaldırılması talebini hayata geçirmeye imkân veriyoruz. Bu şartlar altında problemli olan sadece o içeriğin kaldırılması da mümkün hâle gelmiş oluyor bu kanunla birlikte. Bu manada kişilik haklarının ihlali ve özel hayatın gizliliğinin ihlaliyle alakalı yapılan başvurularla ilgili olarak bunların çıkarılmasıyla ilgili bir takip süreci ve aynı zamanda da altı aylık periyotlarda yine Türkçe bir raporlama yapılmasını zaruri hâle getiriyor bu kanun. Burada tam icbar eder gibi değil belki ama bu verilerin muhafazası ülkeden doğan, Türkiye'den doğan verilerin, Türkiye'de muhafazası fevkalade önemli bir konu. Bu konuyla alakalı aslında ufak bir adım atıyoruz, büyük bir adım değil. Bir tavsiyede bulunuyoruz, bir ön, başlangıç maddesi diyebiliriz. Bu verilerin mümkün olduğunca Türkiye'de barındırılması yönünde bir teşvik -aslında söyleyelim- zorunluluktan ziyade bunun bir tavsiye, bir başlangıç noktası olarak altını çiziyoruz. Bakanlıktaki arkadaşlarım çok daha iyi bu konuyu açacaklardır diye düşünüyorum.
Tabii ki en önemli konu ya bu şeye uyulmazsa yani Türkiye'de temsilci bulundurma yükümlülüğüne uyulmaması hâlinde nasıl bir süreç işleyecek? Burada kademelendirilmiş bir süreç var. Eğer bu yaptırıma uyulmazsa bu takdirde 10 milyon TL idari para cezası kendilerine verilecek. Otuz günlük bir bekleme süresi, bu otuz günlük bekleme süresinden sonra 30 milyon TL'lik bir idari yaptırım cezası tekrar, devamında yine buna cevap verilmemesi hâlinde kendilerine üç aylık süreyle yeni reklam sözleşmesi yapılmasına müsaade edilmemesi. Yani, bir reklam sözleşmesi yasağı onlara uygulanacak. Bu da olmadığı takdirde bu sefer artık, sulh ceza hâkimliği vasıtasıyla yani bir mahkeme kararıyla -bunu da önemsiyoruz yani, mahkemenin bir tasarrufu- mahkeme bakacak, durumu değerlendirecek, kendi değerlendirmeleri neticesinde, burada, bu başvurular neticesinde bir bant daraltma yaptırımı ortaya çıkacak. Bu bant daraltma yaptırımı 1'incisi yüzde 50, 2'ncisi de yüzde 90 oranında bir bant daraltma cezası. Bu 90'ı uygulamak durumunda değil mahkeme. 50 ile 90 aralığında hangi sosyal ağ sağlayıcısıyla ilgili karar verecekse burada çünkü her birinin etkilendiği şeyler farklı. Tamamen ulaşımı, kullanımı engellemek, erişimi engellemek değil aslında bandın daralması yani kullanımla alakalı bir şey, bir yavaşlama yaptırımı ortaya koyacak bir kararı mahkeme verebilecek. Bu da bant daraltma kararlarının...
Tabii bu şeyler erişim sağlayıcısı deniyor değil mi Fatih Bey? Erişim sağlayıcılarına da bir süre sınırı var. Kendilerine yapılan bu konuda mahkemeyle alakalı tebliğlerle de dört saat içerisinde erişim sağlayıcısının bu kararı yerine getirmesi gerekiyor. Eğer sosyal ağ sağlayıcısı, kendilerine yapılan tebligatlar neticesinde, hangi aşamasında temsilci belirleme noktasına gelirse -amaç buradan bir para kazanmak değil, parayla bir ceza yaptırımı uygulamak olmadığı için- bu aşamada ortadan kalkacak bant daraltmalar ve idari para cezaları da dörtte 1 oranında tahsil edilmiş olacak.
Hukuka aykırı, hâkim veya mahkeme kararıyla tespit edilen sosyal ağ sağlayıcılarının bildirilmesine rağmen yirmi dört saat içerisinde içeriği çıkarmayan veya erişimi engellemeyen sosyal ağ sağlayıcısı, doğan zararın tazmin edilmesinden sorumlu olacak, bu da yeni gelen bir şey ve hatta burada mağdurun kendini mağdur eden tarafa ayrıca tazminle alakalı bir dava açmasına gerek kalmaksızın bu zararın tazmininde sorumlu olacak. Biraz evvel ifade ettim, kanunda daha evvel erişimin engellenmesi kararı verilebiliyordu şimdi erişimin engellenmesi veya içeriğin kaldırılması kararı verilebilecek.
Bireylerin başvurusu üzerine hâkim tarafından ilgili kişinin adının, kişilik haklarını ihlal eden bazı internet siteleriyle ilişkilendirilmesi engellenebilecek ve bu manada belki örnek olarak şunu verebiliriz: "Google İspanya" adı olarak geçen bir karar var, önemli bir karar bu manada. Avrupa Adalet Divanının verdiği bir karar ve bu karara bakıldığı zaman bu karar da aslında bir avukatın açtığı bir dava. Bu dava, kendisinin bazı vergi borçlarını ödememesi ve bunun neticesinde bir haciz işlemine muhatap olması ve bunun da bir gazetede haber olması, devamında da yıllar içerisinde kendi adını her yazdığında -artık böyle bir borcu yok, böyle bir hacizle alakalı işlem ortadan kalkmış- bu haberle karşılaşması neticesinde açtığı bir dava sürecinin Adalet Divanına kadar gelmesiyle alakalı bir yargı kararı. Bu yargı kararına bakıldığında da temel bir kriter ortaya konduğunu görüyoruz. Bu temel kriterin, kamu yararıyla bireyin yararı arasında bir tartıya konduğunu, kamu yararı mı bireyin yararı mı diye bakıldığında, olayın standart bir şekilde değil, olayın şartlarına göre değerlendirilerek... Böyle durumlarda artık kamu yararının ortadan kalktığı, haber almak konusunda da öyle, hâllerde bireyin yararının konulduğu, korunduğu ve bu manada da Google'ın artık burada, aslında haberin tamamen ortadan kalkması değil, onlar bir havuzda duruyorlar, bir stokta duruyorlar ama kendisiyle alakalı ilişkilendirilme konusunda bunun isimlerin böyle net olarak ortaya konmaması, bu ilişkilendirmenin hemen yapılmaması konusunda verilen çok önemli kararlardan bir tanesi aslında buna neşet ediyor.
Belki ben de Türkiye'den bir örnek verebilirim: Birkaç yıl evvel bir psikiyatri profesörü hanım dava konusu yapmıştı, ben de kendisiyle ilgilenmiştim. Mahallesinde bir cami var, camide okunan ezanın sesinin çok yüksek olduğunu düşünüyor, desibelinin. O zaman öğrendim hangi desibelde ezan okunacağına dair bir yönetmelik var, hangi standartta olacak. Bu desibelin fazlaca üstünde olduğunu kendisi düşünüyor, müftülüğe bir yazı yazıyor, kendisi de psikiyatri profesörü ve bunun uygun bir şekilde, uygun standartlarda okunmasıyla alakalı bir başvuruda bulunuyor. Yerelde şöyle haberler çıkıyor, her yerde "Ezan düşmanı profesör." diye haberler çıkıyor ve bununla alakalı adı her yazıldığında -diyelim ki siz hekim olarak bir arama yapıyorsunuz- "ezan düşmanı profesör" olarak çıkıyor ve artık profesör olduğu üniversitede, yaşadığı ilde yaşayamaz hâle gelerek başka bir şehre taşınma ihtiyacı duyuyor. Yani, böyle bakıldığı zaman aslında burada yapılmak istenen şey, ilgili kişinin hayatını tamamen böyle bu manada olduğu gibi yargı kararıyla tespit edilmiş de olabilir olmayabilir de. Bu manada kişilik haklarının ihlalinde kamu yararıyla, bireysel yararın kefeye konduğunda bireysel yararın üstün geldiği durumlarla ilgili olarak da bu manada ilgilinin talebiyle internet siteleriyle adının ilişkilendirilmesinin ortadan kaldırılacağı bir tablodan bahsediyoruz.
Tebligatlarla ilgili olarak da artık her alanda mevcut, elektronik yolla tebligatın mümkün olduğunu söyleyen bir düzenlememiz var.
Ben ana hatlarıyla Sayın Başkanım böyle bir sunum, giriş yapmış olayım, çokça zaten konuşacağız, her şeyi de konuşacağız ve elimizden geldiğince -Bakanlıktan gelen arkadaşlarım, teklif sahibi diğer arkadaşlarımla beraber- cevap vermeye çalışacağız. Bir şeyin tekrar altını çizmek isterim, buradaki mesele, tamamen hayatımıza yeni giren bu yaşam alanıyla alakalı olarak yaşam kalitemizi artıracak, her şey yolunda giderken bizi hiç rahatsız etmeyen bir mecra ama bireysel hayatlarımızla ilgili olarak işler yolunda gitmediği zaman, saldırıya maruz kaldığımızda, hukuksuzluğa maruz kaldığımızda bu yeni yaşam alanıyla alakalı yeni bir hukuk inşası için buradayız. Ben ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ederim.