| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 28 .01.2015 |
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, tabii, Sayın Bakan, bu üçüncü günümüz, bu konuyu konuşuyoruz; geçen salı günü ve dün konuştuk ama sizden önce gelen bakanların mesai saatleri daha azdı, herhâlde en çok mesaiyi şu anda siz yapmış oldunuz, değil mi on birde başladık, yedide bitecek.
BAŞKAN - Her zaman olduğu gibi, gene kurtarıcımız oldu Sayın Bakan.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Yani evet size denk geldi hem de bir maddeniz yok içinde. Şimdi torba kanununda zaten acayipliği bu, yani bir bakan gelmek zorunda. Şimdi içinde değişik maddeler var ama sizinle ilgili hiçbir madde yok. Yani eğer bir bakan gelecekse hiç olmazsa içinde kendi konusuyla ilgili maddesi olan bir bakan gelse daha uygun değil mi? Sayın Başkan yani bu konuyu da Divana iletmek istiyorum.
BAŞKAN - Hangi konuyu?
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Yani bakanlarımız gelsin, Hükûmeti de tabii temsil ediyor ama torba kanunda birçok bakanı ilgilendiren maddeler var, hükümler var. Hiç olmazsa...
BAŞKAN - Maddelerine geçeceğiz, rahat olun efendim.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bir dakika... Hayır, hayır, onu demiyorum. Burada hiç olmazsa içinde torba kanun teklifinin maddesi olan bakanlar gelsin buraya. Sayın Bakanın hiç maddesi yok çünkü biz belki orada özel olarak soracağız.
BAŞKAN - Mümkün olduğunca ilgili maddelerde ilgili bakan arkadaşlarımızı çağıracağız.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Ama hayır yöntemin... Yani ilgili bakan, maddesi olan bakanların gelmesinin daha uygun olacağını düşünüyoruz, birincisi bu.
İkincisi, bu torba kanun yöntemi gerçekten çok verimsiz bir yöntem. Bakın, torba kanun olmazsa ne yapardık? Başlamadan önce konuyla ilgili bütün kurumları, kamu kurumlarını, meslek odalarını, konuyla ilgili sivil toplum örgütlerini dinlerdik ve ondan sonra, bilgilendikten sonra bunu konuşurduk. Yapabildik mi? Yapamadık, belki birçok şeyi boşuna konuşmuş bulunduk. Çünkü bizler de sonuçta geldiğimiz zaman... Öyle değil mi yöntemimiz Sayın Başkan? Yani mesela Ekonomik ve Sosyal Konseyde de aynısını yaptık ne güzel. Geldi birtakım kurumlar, bize görüşlerini belirttiler burada sözlü olarak, aynı zamanda yazılı olarak da gönderdiler, biz de onun üzerine daha çok bilgi sahibi olarak tartıştık. Şimdi öyle bir şey yok geçmediğimiz için maddelere. İşte, bir Sayın Erdöl burada kendi konusuyla ilgili, özellikle yeni kurulacak üniversite üzerinden gitti, biraz da işte, bu Yeşilay Cemiyeti üzerinden ama onun dışında olmadı. Yani bu çok verimsiz bir yöntem, üç günden beri bizim burada enerjimizi alıyor çünkü -dediğim gibi- belki de biz bunu aldığımız bilgi ışığında başka türlü tartışacaktık.
BAŞKAN - Ben onun için söyledim boşuna geneli üzerinde konuşmaya gerek yok diye, maddelerden devam edecektik dün akşamdan itibaren.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Yani işin kolayını bulmuşsunuz. Böyle bir yöntemi getirmeyeceğinize, yöntemin değişik biçimde sonuçlarını ortadan kaldırmaya çalışıyorsunuz ama semptomları kaldırarak hastalık yok olmaz, hastalık varsa, ateş varsa vücutta virüs ya da bakteri vardır yani tek başına ateş değil, onu bir neden yapıyordur, o yüzden bu yöntem gerçekten doğru bir yöntem değil yani semptomlarla, sonuçlarla değil, nedenlerle ilgileneceğiz burada. Bu torba kanun yöntemi yanlış bir yöntemdir, tekrar bunu söylüyorum. Tasarı olarak gelse hiç olmazsa bir nebze çünkü sonuç itibarıyla kamu kurumlarının görüşleri alınacak, Başbakanlık Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik'e göre üzerinde tartışılacak, düzenleyici etki analizleri yapılacak, bunlarda o da yok. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Yani belli ki sonuçta bürokrasinin ihtiyaçları doğrultusunda verilmiş bir teklif, öyle değil mi Sayın Erdöl? Bürokrasinin, bakanlıkların ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulmuş bir teklif. Yani öyleyse o zaman tasarı olarak gelsin. Ha, tabii, daha önceden "Tasarı bir daha gelmeyecek." dendiği için herhâlde yeni bir yöntem oluyor.
BAŞKAN - Sayın Türeli, bu, tecrübeyle alakalı bir şey. Siz de -Sayın Erdöl'ün dediği gibi- iktidar olduğunuzda bu tekliflerin nasıl oluştuğunu daha iyi anlayacaksınız tabii ki.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Şimdi, arkadaşlar, kötü örnek şey olmaz. Bakın, sizin kötü yönetiminiz bizim Cumhuriyet Halk Partisinin yönetiminde de aynen devam edecek diye bir şey yok, kendi yaptığınız hataları lütfen kabul edin. Biz şunu söylüyoruz, baştan beri de hep yapıcıyız, tekrarlıyorum: Biz, hepimiz sonuçta bu ülkenin insanları, evlatlarıyız. İnsanlar bizi seçti, hepimizi Parlamentoya gönderdi. Bizim görevimizin burada önemli bir parçası yasama faaliyetleridir. Bunu da en etkin, verimli bir biçimde yapma sorumluluğumuz var, o yüzden bu yöntemler yanlış yöntemler. Bugün iktidarda sizsiniz, yarın biz de getirsek o da yanlış olur, yanlış yanlıştır, siz de o zaman söylersiniz. Siz zaten arada iniyorsunuz aşağıdan konuşuyorsunuz, laf atıyorsunuz Sayın Bilgiç yani kendinizi hazırlıyorsunuz, şimdi burada Divandasınız yönetici olarak. Şimdi, bu işin birinci tarafı yani bu yöntem yanlış bir yöntem, bunu kabul edelim, bundan sonra getirmeyelim. Bakın, üç günden beri tartışıyoruz, oysa belki birçok tartışmayı yapmazdık, hepimizin zamanı da gitti.
İkincisi, bu hukuk çerçevesi açısından konuya bakmak lazım. Yani yasalarımızdaki bu kanunların kendi içinde bir norm hiyerarşisi oluşturması önemli yani hiçbir kanun Anayasa'ya aykırı olamaz. Anayasa'ya aykırı olup olmadığına tabii, burada direkt olarak biz karar vermeyiz, sonuçta sonrasında Anayasa Mahkemesine gidiyor ama eğer Anayasa'ya aykırılığıyla ilgili birtakım şüpheler varsa o zaman koymayalım bu maddeleri buraya, bunlar yanlış olur. Eğer böyle bir şüphe varsa, üzerinde tartışma varsa lütfen koymayalım bunları çünkü gereksiz. Yaptık, bütün yaz biz torba kanun tartıştık, elli gün, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve belli maddeler yüzünden. O maddeler çekilsin dedik, çekilmedi, onun üzerine uzadı, Sayın Bakan da gene geldi, hatırlar.
BAŞKAN - Biz Başkanlık Divanı olarak anayasa hukukçularıyla bunu gündeme almadan önce görüştük efendim, Anayasa'ya aykırı olmadığına ilişkin.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Tabii. Yazın görüşmeyip şimdi mi görüştünüz? Yazın niye görüşmedik torba kanunda Sayın Başkan?
BAŞKAN - Efendim, o öbür komisyonların iş yapış biçimiyle alakalı.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Anladık ama yani sonuçta verimli bir yöntemle çalışalım arkadaşlar. Biz Türkiye'nin sorunlarını çözmek için burada varız, vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek için burada varız.
Anayasa'ya aykırı olmaması gerekiyor, ayrıca başka kanunlarda benzer düzenlemeler varsa onlarla da bir aykırılık taşımaması gerekiyor. O yüzden de esas itibarıyla ilgili kanuna gidip ilgili kanunda değişiklik yapmaya ihtiyaç var.
BAŞKAN - Sayın Türeli, bu söylediklerinizin altına hep imza atıyoruz ama bunları şu an tartışmanın bize bir faydası yok.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Tabii, tamam, Sayın Başkan izin verin, konuşacağım yani bunları söylüyoruz.
Şimdi, bakın, ayrıca kanunda değiştirmediğimiz için bu 4'üncü madde ek madde olarak düzenleniyor. Niye ek madde? İlgili kanuna gidip orada değişiklik yapılmalıydı çünkü -tekrar söylüyoruz- bu hem Anayasa'ya hem de baktığımız zaman 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'na aykırı. Bakın, 2547 sayılı Kanun...
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Bütün üniversite kuruluşlarını ek madde olarak görüşüyoruz.
BAŞKAN - Bütün üniversite kuruluşları orada düzenlenir, o yüzden, bilginiz olsun diye söylüyorum.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Böyle bir yöntem var mı Sayın Başkan?
BAŞKAN - Sayın Erdöl, lütfen cevap vermeyin.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Siz de yani Başkanlık Divanı olarak lütfen...
Şimdi, bakın, 13, 14, 15'inci maddeleri üniversite organlarını düzenliyor. 13'üncü maddede rektör, 14'üncü maddede senato var, 15'inci maddede üniversite yönetim kurulu var. Mütevelli heyeti var mı? Yok, öyle bir şey yok arkadaşlar. Mütevelli heyet vakıflarda olur, vakıf üniversitelerinde, bütün vakıf sisteminin içinde olur. Bir girdim "devlet üniversitesi" diye "Wikipedia"da, şöyle bir tanımı var: "Devlet üniversitesi yönetim olarak herhangi bir vakıf veya özel kurumla bağlantısı olmayan, bütçesi devlet tarafından karşılanan üniversitedir." Böyle bir şey yok arkadaşlar. Yani siz mütevelli heyet kuruyorsunuz, bir tarafta senato var, bir tarafta üniversite yönetim kurulu var, bunların yetkileri var. Kim kullanacak bu yetkiyi? Mütevelli heyet mi kullanacak, yoksa senato mu kullanacak? Çakışıyor çünkü bu yetkiler. Burada görev ve yetkileri var, çakışıyor arkadaşlar, onların görev alanına giriyorsunuz. Yani ucube bir durum yaratıyoruz, böyle bir şey yok. Yani eğer böyle bir şey illa yapılacak olursa doğrusu, gidersiniz ilgili kanunda kamu üniversitelerinin, devlet üniversitelerinin yapısını değiştirirsiniz; böyle yapamazsınız, bu doğru değil. Bu zaten -dediğim gibi- hem Anayasa'nın 130, 131 ve 132'nci maddelerine de aykırı.
Sonra gerekçeye baktım, gerekçede de şöyle bir şey söylemişsiniz, 4'üncü maddenin, ilgili maddenin Sağlık Bilimleri Üniversitesi kurulmasıyla ilgili gerekçesini söylüyorum: "Üniversitenin yönetim organları arasına mütevelli heyet eklenerek daha etkin bir şekilde çalışması." Hayda... Yani öbürleri çalışmıyor mu etkin olarak, nereden çıktı şimdi bu? Yani yeni bir şey söylüyorsunuz, bütün kamu üniversitelerinin, devlet üniversitelerinin etkinsiz olduğunu söylüyorsunuz, gerekçede var. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Neden böyle bir yapı yapıyoruz, neden var olan birtakım şeyleri doğru dürüst düzenleme yapmadan, ilgili kanuna gidip kanundaki yönetim yapısını, idare yapısını değiştirmeden böyle ne idüğü belirsiz birtakım yapılar kuruyoruz? Mütevelli heyeti diye bir şey yok orada ve zaten var olsa da birtakım görev ve yetki çatışmaları çıkacak. Ayrıca gene bir sürü zaten eleştirilecek konu var, arkadaşlarımız söylüyor, tekrar girmek istemiyorum onlara ama bu şekilde olmaz, Sayın Erdöl, olmaz, gerçekten olmaz, yanlış, Anayasa'ya da aykırı, dediğim gibi ilgili kanunlardaki maddelere de aykırı. Bu gerekçenin neden bu şekilde yazıldığını da açıklarsanız sevinirim.
Devam ediyorum, tabii, maddeler olduğu için bu kısım üzerinde Anayasa'ya ve hukuka aykırılık dedim, o açıdan ele almak istiyorum. 8'inci madde irtifak hakkı kurulmasıyla ilgili. Bu gene yazın görüştüğümüz torba kanunda vardı, Kamulaştırma Kanunu'yla ilgili. Biz o maddeyle ilgili arkadaşlar -yani 10 Eylül 2014 tarihli ve 6552 sayılı Kanun'un 99'uncu maddesinde vardı bu- Cumhuriyet Halk Partisi olarak Anayasa Mahkemesine gittik, Anayasa Mahkemesinde görüşülmesi bekleniyor bunun yani gündeme alınmış, daha görüşülmedi. Yani Anayasa'ya aykırılık konusunda ciddi kuşkular olan bir şey bu. Neden tekrar getiriyorsunuz bu irtifak haklarıyla ilgili yer üstü ve yer altı şeyini? Yani bunun, hem mülkiyet hakkının kısıtlanmasına ilişkin ciddi sıkıntılar var hem de aynı zamanda o maddede "Taşınmaz sahiplerine bu işlem nedeniyle kamulaştırma, tazminat ve benzeri nam adı altında herhangi bir ücret ödenemez." hükmü var. Bunlar sıkıntılı maddeler, bunlar şu anda Anayasa Mahkemesinin önünde. Neden çıkmadan bir şeyi etkisiz ve Anayasa'ya aykırı hâle getiriyorsunuz? Burada kanun yapıyoruz. Ne bu acele, anlamış değilim bunu. Yani bekleyelim bir Anayasa Mahkemesi kararını, Anayasa Mahkemesi kararıyla bu iptal olmazsa eğer o zaman bakalım. Yani açık açık üzerinde şu anda tartışılan -biz bunu torba kanunda da çok tartıştık- konuları getiriyorsunuz.
Gene 17'nci madde, Anayasa Mahkemesi iptal etti arkadaşlar, torba kanunda vardı. Yani bu İnternet yasaklarıyla ilgili işte, gecikilmesinde sakınca bulunan hâllerde içeriğin çıkarılması. Arkadaşlar, buradaki esas hikâye şu: Hukuki bir durum için yargı yerine yürütmeye karar verme yetkisi tanınıyor, buradaki hikâye o, TİB Başkanı değil. Alıp Başbakan ya da bakanlar, onlar gidiyor, onlar talep edecek şimdi, TİB Başkanı yapmamış olacak. Böyle bir şey yok arkadaşlar. Yargı kararlarının olmasına ihtiyaç var bunun için, doğru olan yöntem bu. Yani bu da aynı şekilde ciddi sıkıntı yaratıyor yani önemli bir konu. Şu anda da baktığınız zaman dünyada demokrasinin en çok tartışılan konularından birisi. Arkadaşlar, haberleşme özgürlüğü var, anayasal bir hak, insanlar düşüncelerini söyleyecek. Suç oluştursa zaten yargı var. Niye yargının yerine davranıp idareye yetki veriyorsunuz?
21'inci madde elektrik kayıp kaçak oranlarıyla ilgili. Sözleşmeler yapılmış, bitmiş. Şimdi, sözleşmeleri değiştiriyoruz geriye doğru giderek. Yani ne diyor? Bakın, arkadaşlar, 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmesi Kanunu'nun 15'inci maddesini okuyorum: "Sözleşme imzalandıktan sonra, sözleşme bedelinin aşılmaması ve idareyle yüklenicinin karşılıklı olarak anlaşması kaydıyla -aşılmaması kaydıyla- bedeli aşağıda belirtilen hususlarda sözleşme hükümlerinde değişiklik yapılabilir.
a) İşin yapılma veya teslim tarihi.
b) İşin süresinden önce yapılması veya teslim edilmesi kaydıyla, işin süresi ve bu süreye uygun olarak ödeme şartları."
Bunun dışında sözleşmede bir değişiklik yapamazsınız. Yapmışsınız sözleşmeleri, o zaman yeniden gideceksiniz tekrar yani bunu değiştiremezsiniz. Çünkü buna göre sözleşmeler yapılmış, fiyatlar buna göre belirlenmiş, belli kayıp kaçak oranlarına göre. Geriye doğru gidip yapılmış olan sözleşmeleri değiştiremezsiniz, olmaz, olmaz arkadaşlar. Yani biz bunu, aynı şeyi tartıştık, o fiyat farkında da yazın tartıştık, olmaz arkadaşlar. Kanunda belli yani hükümler, nerelerde sözleşmede değişiklik yapılacağı belli.
Devam ediyorum, bu 10'uncu maddeyle ilgili olarak, kentsel dönüşüm projeleri kapsamında trampa yoluyla kamulaştırılan taşınmazın hazineye devriyle ilgili. Yani biz baktığımız zaman, arkadaşlar, bu adres teslim bir hukuki düzenleme olarak gözüküyor. Ne oldu, nereden çıktı, bu taşınmazlar neler, neden 31/12/2015 tarihine kadar? Neden bu işlemler için Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunu'na göre bir kazanç oluşmuyor, neden KDV'den müstesna kılınıyor? Neden arkadaşlar, neden, bunu bilmek istiyoruz. Böyle madde olmaz. Yapılmış bir iş daha önce, kurallar belli zaten. Yani yeni bir kanun teklifiyle, bir maddeyle değişiklik getiriyoruz, böyle bir şey olmaz, yok böyle bir yöntem. Yani bütün hukuku ayaklar altına alarak burada yasama faaliyetinde bulunuyoruz. Biz öncelikle hukuka uymak zorundayız. Hukuka biz uymazsak kim uyacak? Yani ona göre çıkartalım yasaları.
İGDAŞ'ın özelleştirme işine Sayın Başkan "Çekilecek." mi dedi, komple mi çekiliyor?
BAŞKAN - Evet, komple çektik.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Mesela çok ciddi burada da problemlerimiz var. Bir sayfa şeyimiz var burada.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Sayın Türeli, o konuda ben sizi bilgilendiririm yani özel bir platformda.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Çünkü burada, hayır, kısaca söyleyeyim, bakın, sorularım vardı açıklamadan sonra: Kanun teklifindeki bu taşınma bedeli ve birim hizmet amortisman bedelleri nasıl belirlenmiştir, neye göre belirlenmiştir diye soracaktım. Bu bedeller neden on yıllık bir süre için sabitlenmiştir? Bunu da soracaktım. Yüksek bedeller belirlendiği söyleniyor, neden yüksek belirlendi? Özelleştirmede...
BAŞKAN - Ya sormayacağınız şeyi niye soruyorsunuz şimdi? Hayret bir şey yani.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Belli olmaz, bugün çektik dersiniz, yarın gene getirirsiniz.
BAŞKAN - Ben çektik demedim.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Ne dediniz o zaman? Geri dönerim, ona göre ha, söyleyeyim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Maden Kanunu'na koymuşlar, aşağıda şimdi görüşüyorlar.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Devam ediyorum, birkaç konu daha var, onları da tamamlayayım.
Şimdi, Kızılay var, Yeşilay var, bunlar kamuya yararlı dernekler, Darüşşafaka Cemiyetiyle ilgili de söyledik, başka birtakım dernekler de var arkadaşlar yani bunun kapsamının neden bu kadar dar tutulduğunu anlamış değiliz.
Şimdi, ben bir de şeyi söylemek istiyorum. Şimdi, bir Yeşilay Cemiyeti vardı, biz bunu gene torba kanununda da tartıştık. Sayın Erdöl, teklif sahibi olarak sizi görünce karşımızda yoksa hep oraya dönecektik, tasarı gelseydi Sayın Bakana dönecektik ama teklif olunca böyle oldu işte. O yüzden, siz de bundan sonra kolay şey yapmayın, size benim naçizane önerim.
Şimdi, bir Yeşilay Vakfı kuruldu ve süper yetkilerle süper bir kurum kurduk arkadaşlar. Her şeye bakıyor, anormal, yetki alanı genişliyor. Ne yani, neden böyle bir şey oldu, anlamadım bunu. Bütün vergi ve harçlardan müstesna kılınıyor, şimdi gene birtakım yeni vergilerden istisna getiriliyor.
BAŞKAN - Bu uzun konu, bunu Cevdet Hocam'la özel konuş istersen.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Birtakım taşınmazların buraya gelmesi konuşuluyor. Yani neden böyle bir vakfa ihtiyaç vardır? Bir de ben şunu sormak istiyorum: Yeşilay Cemiyetine ve Yeşilay Vakfına ayrı ayrı mı yardım yapılıyor, tek mi yapılıyor?
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Hayır, tek vakfa yardım yapılıyor.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Oraya mı kayıyor?
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Vakfa.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Vakfa kayıyor. Vakfın kurulduğu tarihten bu yana vakfa ne kadarlık bir yardım yapıldı? Çünkü, zaten daha önceki düzenlemede bir yardım yapılması vardı Sağlık Bakanlığı bütçesinden ama o yetmediği için sanıyorum şimdi bunu 15 milyon diye neden belirleme ihtiyacı hissettiniz?
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Ne gün yapılması gerektiğini...
BAŞKAN - Sayın Hocam, biz baz oluşturuluyor yani 15 milyonun konulması bir baz oluşturulmasıyla ilgili bir şey.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Şimdi, zaten tekrar geleceğiz o konulara ama dediğim gibi yani kapsamın neden...
BAŞKAN - Siz 26'ncı maddeye gelirseniz...
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Geleceğim, geleceğim, acele yok. Biz bekledik bak konuşmadan bekledim, arkadaşlara sıra verdik, konuştular, sorularını sordular.
Son bir maddeye değineyim o zaman, gene geldiği zaman... Bu, ek ders ücretleriyle ilgili 2'nci maddeye geleyim yani diyor ki orada: "Millî Eğitim Bakanlığı Örgün ve Yaygın Eğitimi Destekleme ve Yetiştirme Kursları Yönergesi kapsamında görev alan yönetici ve öğretmenlere yüzde 100 fazlasıyla ödeniyor ek ders ücreti."
BAŞKAN - Doğru.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Niye hepsini ödemiyorsunuz? Neden sadece bunları ödüyorsunuz?
BAŞKAN - Nasıl yani?
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bütün ek ders ücretlerini yüzde 100 artırın arkadaşlar. Neden yani? İlla bunların hazırlık, hafta sonu kursu, üniversiteye hazırlık kursu mu olması gerekir? Yani zaten 9 lira Sayın Bakan.
BAŞKAN - Diğerlerinde zaten var Üstat. Bu, etütlerle ilgili, dershaneler kapandığı için yapılan bir şey yapılıyor.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Artırın arkadaşlar, kapsamı genişletin, olur mu öyle şey. 9 lirayı artırın, onu da artırın. Onu artırmıyorsunuz, sadece bunu artırıyorsunuz.
BAŞKAN - Efendim, etki analizi, bunun faturası 3 milyar zaten.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bir görelim, nerede etki analizi, görelim. Görmek istiyoruz, mesela bize bu ne getiriyor, bunu görelim, şu andaki ne getiriyor.
BAŞKAN - Sayın Müsteşar Yardımcımız ayrılmış, yarın bakarız.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Yani hem dershaneler kapatıldı, ondan sonra alındı bu iş. Üzerinde de...
BAŞKAN - Yarın, 2'nci maddede bunu konuşacağız tabii ki.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bir dakika arkadaşlar, geneli üzerinde konuşacağız bunları.
Onu söylüyorum, yani bunun öğretmenlerin hepsine verilmesi lazım. Neden sadece bu hafta sonu kurslarında yer alan yönetici ve öğretmenlere veriyoruz?
İkincisi şu: Gene bu kurslarda, hafta sonu kurslarında, okulda görev yapacak yardımcı hizmetliler de var. Birileri gidiyor, o okulu açıyor, kışın ısıtıyor orayı, birtakım hizmetleri, temizlik yapıyor, onlara bir fazla mesai, bir şey verme ihtiyacı yok mu arkadaşlar? Yani bir şeyi düşünürken bütün boyutlarıyla düşünme ihtiyacı var. Yani birlikte çalışan, elbette işleri aynı değil belki ama birlikte çalışan, aynı iş yerinde çalışan insanlar arasında, yani tabii nitelikleri farklı olmak koşuluyla, onlara uygun olmak koşuluyla bir adalet gözetmek gerekir yani.
BAŞKAN - Bırakalım da planlamayı Millî Eğitim kendisi yapsın Sayın Türeli.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Olur mu öyle şey? Hani her şeyi burada Komisyon yapıyordu, Komisyon her şeyi belirliyordu?
BAŞKAN - Planlamayı da mı biz yapacağız artık? O zaman yürütmeyi kaldıralım.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Yani bürokrasi mi hazırladı yani? Şimdi gene kendi ağzınızla "Bırakalım Millî Eğitim Bakanlığı yapsın." Niye? Burada Sayın Erdöl var kanun teklifi sahibi olarak. Ben oraya söylüyorum, Sayın Erdöl lütfen bu konuyu düzeltelim.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Belli maddelerine vâkıfım yani...
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Ya, anladım ama işte onu söylüyorum, düzeltelim arkadaşlar.
BAŞKAN - Tamamına ben vâkıfım yani de burada oturduğum için cevap veremiyorum.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Yani arkadaşlar, ezcümle, özet olarak söylüyorum, gerçekten de bakın üç günden beri boşuna konuşuyoruz. Eğer doğru bir yöntemle tartışsaydık bunu çok daha hızlı bir biçimde götürürdük, çok daha etkin ve verimli bir biçimde tartışırdık. Bu olmadı ama dediğim gibi, burada birçok maddede eleştirimiz var, Anayasa'ya aykırılık var, diğer kanunlara aykırılık var. Bunların çekilmesine ihtiyaç vardır, onları çekelim, ondan sonra gerekli olan maddeleri, biz de sizinle hemfikiriz, beraber hızlı bir biçimde geçirelim. Yoksa öbür türlü baktığınızda...
BAŞKAN - Sayın Türeli, çok teşekkür ediyoruz.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bitmedi. Ya sen niye benim sözümü kesiyorsun?
BAŞKAN - Bitti zannettim efendim yani bitme cümlesiydi bu, son cümleydi, veda cümlesi gibi geldi de.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Yok, veda edersem söylerim. Teşekkür edeceğiz, şey yapacağız ona göre...
Yani sonuç itibarıyla, dediğim gibi, bunları temizleyelim, ondan sonra da... Önemli olan, üzerinde mutabık kalacağımız konular var burada. Dediğim gibi, bu eksikleri giderin, ondan sonra bunu çıkartalım. Yoksa, yazın yaşadığımız gibi, bakın arkadaşlar çok ciddi anlamda şey oluyor. Yani burada gelen bizim haklı taleplerimiz var. Bu haklı taleplerimizi de sonuçta biz dile getirdiğimiz zaman görüşme takvimi de çok uzuyor ve sonuçta ne onu siz istersiniz ne biz isteriz yani biz geldiği zaman burada, madem zaman harcıyoruz, en etkin, verimli bir biçimde çalışalım, ihtiyaçlara göre de gerekli kanunları çıkartalım diyorum.
Teşekkür ediyorum ben de, saygılar sunuyorum.