| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 28 .01.2015 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
MHP'den arkadaşların özel bir programı var, onu da dikkate alarak kısa konuşacağım.
Özellikle şunu ifade etmek istiyorum: İki dönemdir milletvekiliyim burada. Yani AK PARTİ hükûmetlerinin Anayasa'yı ihlalde, İç Tüzük'ü ihlalde gerçekten bu kadar sınır tanımaz duruşuna hayranım. Yani, Anayasa'yı tanımıyorsunuz, İç Tüzük'ü takmıyorsunuz, yasaları hiçe sayıyorsunuz ve düzenlemeler yapıyorsunuz, sonra da torba kanun olarak getiriyorsunuz. Torba kanun bu İç Tüzük'te yok arkadaşlar, 91'inci maddede temel kanun var. Torba kanun AK PARTİ hükûmetlerinin en büyük yanlışı ve uygulaması olarak tarihe geçecek bakın göreceksiniz.
Ben, İç Tüzük Komisyonunda iki dönem de çalıştım arkadaşlar. Bu İç Tüzük Komisyonunda 4 parti grubundan ikişer milletvekili vardı. Klasik parlamentonun olduğu İngiltere'yi de inceledik, yarı başkanlık Fransa'yı da inceledik, tam başkanlık -sizin çokça istediğiniz- Amerika'da Kongreye gittik, Senatoya gittik, Temsilciler Meclisine gittik, orada da inceledik. Dünyanın hiçbir yerinde torba kanun yok. Bu sizin torbalarınızdan nedir çektiğimiz arkadaşlar ya! Yani şu ülkede doğru dürüst bir yasa, sağlıklı bir yasalaşma süreci yapamayacak mıyız? Bırakın, Sağlık Komisyonunda görüşelim Sağlık Bilimleri Üniversitesini, niye burada görüşüyoruz ya arkadaşlar, hakikaten niye burada görüşüyoruz? Tamam, akçeli ama gitsin önce bir orada görüşülsün. Doktor arkadaşlarımız orada, tabiplerimiz orada, sağlıkçılarımız orada. Şimdi, bakıyorum, Plan Bütçe de her şeye bakan komisyon değil, adını, "Plan ve Bütçe"yi değiştirelim, "torba komisyonu" olsun adı, herkes istediğini buraya getirsin. Yasama burası şu an, bu Komisyon yasama, Hükûmet burada oturuyor, yürütme. Burası yasama, sizler yasama, teklif verenlersiniz, biz muhalefetiz, ortaklaşırız. Yani bir sağlık konusunda, bir eğitim konusunda Allah aşkına yani bu ülkelerin çıkarları için niye ortaklaşamıyoruz? Nedir bizi bu kadar birbirimize zıt eden, zıt kardeşler durumuna getiren ne çıkarlardır, ne hukuktur? Yani bir aile, bir aşiret, bir kabilede bile insanlar bir kararı aldığı zaman ortaklaşırlardı. Ksenophon'u okudunuz mu? "Onbinlerin Dönüşü" diye bir, milattan önceki bir olayı anlatır, kadim bir klasik romandır. Ninova'da, Babil'de kral öldüğü zaman antik Anadolu'dan, Yunanistan'ın şehir devletlerinden 15-20 bin kişilik kuvvet Ninova'ya gider, Babil'e gider fakat orada kral öldürülünce başıboş kalırlar ve geri dönmek isterler. Geri dönecekler ama ellerinde harita, coğrafya, cep telefonu yok o zaman, Tigris, Dicle Nehri orada akıyor tabii, Ninova'nın oradan. "Bu kaynağı takip edersek bu kaynağın çıktığı yere doğru zayıflar, biz de gideriz." der ve oradan maceralarını anlatırlar. O şehir devletlerinden komutan Ksenophon çıkar -akil bir insan- her şehirden 1 veya 2 temsilci olur, bir kurul oluşturulur, danışırlar, kararlar alırlar, o zorlu yolculuğa çıkarlar ve Trabzon'a ulaşırlar, memleketinize. Ondan sonra gemilerle İstanbul'a geçerler, ondan sonra da... Bakın, şimdi, orada bile bir danışma vardı, bir ortaklaşma vardı, bir katılım vardı ve böyle gider. Şimdi, burada siz diyorsunuz ki: "Bizim dediğimiz dedik, çaldığımız düdük." Olmaz ki böyle, bir yasalaşma süreci, böyle bir demokrasi anlayışı olmaz.
Siz bir yandan sağlıkta alabildiğine özelleştirmeye hız vereceksiniz, kamu ortaklığıyla şehir hastanelerini kuracaksınız, buradaki hocaların tam gün yasasında iflahını keseceksiniz, devlet hastanelerini, fakültelerini bütçesiz, parasız bırakarak boyasız, mikrop yuvasına dönmüş, yoksul insanların perişan olduğu yerlere çevireceksiniz, Tabipler Birliğini saymayacaksınız, böyle bir doktor kuruluşu yokmuş gibi yok sayacaksınız, hiçbir çalışmanızda görüşüne başvurmayacaksınız, biz talep edince, buraya gelince zar zor bir beş dakika dinleyeceksiniz, sonra yasa yapacaksınız. Bu yasa, Anayasa'ya aykırı. Olmuyor işte arkadaşlar, olmuyor. Bakın, Anayasa'da yazmış, bu Kenan Evren'in Anayasa'sı, isteyelim, istemeyelim otuz beş senedir bununla yaşıyoruz ama bu Kenan Evren'in Anayasa'sına göre yönetiliyor devlet, maalesef, buna yemin edildi. Peki, bu Anayasa'ya göre YÖK'ün bir düzenlemesi var, üniversitelerin nasıl kurulduğu var, vakıflarla ilgili özel bir yasa da var, vakıfların mütevelli heyetleriyle ilgili yasalar var. Hangi Hükûmet baki ki bu kubbenin altında bir üniversite kuracak da onun yönetiminde ilelebet kalacak, bana söyler misiniz? Kaç hükûmet, kaç parti, kaç Başbakan, kaç kişi geldi, geçti bu Meclisten Sayın Erdöl, kaç kişi? 2023'e kadar hadi siz diyelim bu muhalefetle gittiniz. 2023 göz açıp kapayana kadar biter arkadaşlar. Bakın, ciddi söylüyorum, böyle üniversite kurulmaz, yanlış yapıyorsunuz. Müsteşarın, bakanın üniversitesi olur mu? Hani düşünüyorum, taşınıyorum, mütevelli heyeti koyuyorsunuz vakıf üniversitesi tarzı. Hem devletin üniversitesi olacak hem vakıf üniversitesi tarzı mütevelli heyeti olacak, olmaz. Bu hem yasaya aykırı hem Anayasa'ya aykırı hem sisteme aykırı. Arkadaşlar bunu çokça anlattılar ama akçeli işler vardır üniversitelerde, biliyorsunuz, döner sermaye vardır, para vardır ve bunun dönüşümü vardır, vergisi vardır, burada sorun vardır. Mütevelli heyetleri YÖK'e rağmen, birtakım karar mercisi olmazlar ki ama bu mütevelli heyetleri, biliyorsunuz... Vakıflar özel birer şirket gibidir, ihalelere girer, iktisadi şirketler kurar, para, nemalanma işleri hepsi vardır. Özel üniversiteler böyledir, istediğiniz kadar ilim irfan için kurulduğunu söyleyin. Öğrenci, borcu olan birisi üniversiteyi bitirsin, iki dönem öğrenci bu harcını ödememiş olsun diplomayı verirler mi? Bana gösterebilir misiniz diplomayı o harcı yatırmadan alabilen babayiğit var mı? Ben çok kişi gördüm, alamıyor. Onun için burada ısrar etmeniz yanlıştır. Arkadaşlar çok detaylı anlattı, ben buradan bir düzenleme istiyorum.
Aklıma şu geldi, açık bir şaka olarak da kabul edin: Bu ara çok böyle kurum kuruyorsunuz Hükûmet olarak. Seçimler de yaklaştı. Yani üç dönemlik 75 arkadaşınız var, üç döneme takılan. Her birini bir yere yerleştirmek için bir kurum kurmak zorunda değilsiniz arkadaşlar. Hele hele Sağlık Bilimleri Üniversitesi için de baktığımız zaman Sayın Akdağ'dan tutun...
Sizin kaçıncı dönem oldu?
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Benim Ankara'dan bir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - "Ankara'dan bir", öyle şey yok, hile hurda yok. Kaç dönem oldu ona bakılır yani.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Bizim partinin tüzüğüne fazla girmeyin.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Alakalı, alakalı.
Şimdi, ben size şunu açık söyleyeyim, bu İç Tüzük Komisyonu çalışmalarında dedim ki AK PARTİ'lilere: Kardeşim başımıza iş açmayın. Siz bir senato kurun, ismini de ak senato yapın, bu 76 kişiyi yerleştirin, kurtulalım. Yani şimdi, bakıyoruz her gün bir kurum kuruyorsunuz bunları yerleştirmek için. Cumhurbaşkanı bin oda yaptı, orada 20-30 odayı onlara ayırıyor. Tamam da bu üniversitedeki mütevelli heyeti, ölene kadar, çoluk çocuğa kadar, mirasçılarına kadar gidecek, böyle şey olmaz. "Yeter" derler yani bu kadar da olmaz.
Şimdi, burada eğitimle ilgili bir iki düzenlemede geri adım atıldı, bu konuda, özellikle müdür atamaları konusunda. Bu hassasiyeti takdirle karşılıyoruz. Binlerce millî eğitim müdürü hakikaten bu öğrenim dönemi içinde sıkıntı yaratırdı. Bizim önergelerimiz var yani bazı haklar tanınıyor eğitimle ilgili. Öğretmenler, işte lisans mezunu ebeler var, şeyler var farklı farklı, fazla mesaiyle ilgili var. Demin öğretmenlerle konuştum, bana şey dediler: Yani hafta sonu okul açılıyor, diyelim ki kurs var, ders var. Peki, okulu kim açar? Hizmetli açar. Kaloriferi kim yakar? Kaloriferci yakar. Servisi, hizmeti kim yapar? Varsa... Yani sadece öğretmenler çalışmıyor, değil mi? Onların günahı ne? Niye onlar bu haktan yararlanmıyor? Bu ciddi bir eşitsizlikti. Burada bu konudaki sorunu giderebiliriz önergelerle, bu zor değil ama inanın, sizin teklifinizi gideremeyiz.
Yani bana umutla da bakma öyle Sayın Erdöl. Vallahi, bunda umut görmüyorum. Yani inan, Lokman hekim'in üniversitesini dahi kursanız böyle bir üniversite kurulmaz. Ha, bize sorsanız, biz iktidar olursak ilk yapacağımız iş bu YÖK'ü kaldırmaktır, onu bak açık söyleyeyim yani bizim o konuda tereddüdümüz yok. Biz üniversitelerin bilim ve özgürlük yuvası olmasını isteriz.
Bir maddeye daha geçeceğim, bu konuda çok konuşuldu. Ya, şu tünel işini ne kadar çok sevdiniz. Nereden çıktı, kim size bu akılları veriyor? Kamulaştırma Kanunu'nda demişsiniz ki... Tünel geçti. Ee? Meclisin altından tünel geçti, Gökçek geldi, canı istedi, Meclisin altından tünel geçiyor arkadaşlar. Kamulaştırma bedeli istemeyeceğiz Gökçek'ten. Kardeşim, sen bu tüneli 60 metreden geçersen başkadır, 200 metreden geçersen başkadır, 500 metreden geçersen başkadır. Bu bina sarsılacak az alttan geçersen, bina hasar görecek. Yani, tüneli oradan geçiyorsun diye, hasar bedeli, kamulaştırma bedeli, şu bu, alınmayacak diye bir şey var mı? Taşınmazda şu sathın altı da, üstü de tapunun malıdır. Siz nasıl bir kanunla mülkiyet hakkını ihlal ederseniz? Bu yanlış. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 1'inci Protokolü'nün 1'inci maddesindeki mülkiyet hakkına göre, iyi bir avukat bu konuda açılacak bütün davaları kazanır arkadaşlar, onu size söyleyeyim.
Şimdi, bu Kızılay, Yeşilay konusuna gelince... Kanun tekliflerimiz, önergelerimiz var bizim. Darüşşafakayı niye sevmiyorsunuz arkadaşlar? Yüz elli iki yıllık, daha eski, daha kadim; yardım ediyor, çocukları okutuyor. Kamuya yararlı başka dernekler de var, mesela Diyarbakır'da Sarmaşık var, mesela Deniz Feneri var. Deniz Feneri'nde Hükûmet artık dikkate alır mahkeme kararları olduktan sonra Almanya'nın. Ama ayrım yapamazsınız. Yani sadece Kızılay ve Yeşilay değil kamuya yararlı dernek, gerçekten bu konuda başka yararlı dernekler var.
Şimdi, Maden Kanunu'yla ilgili aşağıda konuşma yaptım. Maden Kanunu var aşağıda, şu an görüşülüyor arkadaşlar. Niye yetiştiremediniz? Şu Maden Kanunu'nun yap-işlet-devret hakkını, devlet hakkını koymadınız oraya? Bir önergelik iştir, aşağıda görüşülüyor şimdi, aşağıdan geldim, yüzde 5 devlet hakkı var. Kanun var aşağıda görüşülen arkadaşlar, Mecliste. Niye bizim Komisyonu meşgul ediyorsunuz ya? Aşağıda kanunu görüşüyorsunuz ya, Maden Kanunu görüşülüyor, devlet hakkı görüşülüyor orada. Ben aşağıda görüşme yaptım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Görüşülmeyecek diye getirdiklerini söylediler ama görüşülüyor, onların da haberi yok. Sayın Bilgiç eksik bilgi almış. Aşağıda görüşülüyor Maden Kanunu, boşa burada duruyor madde.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bakın, arkadaşlar, "Devlet hakkı alınır." diyor. Devlet hakkının oranını dahi koyan kanun görüşülüyor aşağıda. Böyle Meclis çalışması olabilir mi? Var mı böyle bir İç Tüzük çalışması arkadaşlar? Aşağıda yasa görüşülüyor. Çok istiyorsanız, bu kanun teklifini bir önerge yapın, aşağıda verin. Bizi meşgul etmeyin ama, hakkınız yok buna.
Şimdi, İGDAŞ'ın, BOTAŞ'ın alacakları ve gecikme zamları... Ne oluyor size arkadaşlar?
(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç geçti)
BAŞKAN - Sayın Kaplan, önerge var. Önergeyle zaten bu madde tekliften çıkartılıyor. Bir önerge var orada yani sizin takdirlerinize sunacağız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Hayır, biz hatırlatalım da.
BAŞKAN - Ben de size hatırlatmış olayım da.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Aşağıda Maden Kanunu var, tren kaçmasın.
VAHAP SEÇER (Mersin) - İGDAŞ'la ilgili mi?
BAŞKAN - İGDAŞ'la ilgili olan, evet, çıkıyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bu İGDAŞ ile BOTAŞ'ı çıkarıyor musun?
BAŞKAN - Çıkıyor, çıkıyor, onu söylüyor. Çizebiliriz üzerini.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Niye enerji sektörünü özelleştirdiniz de şimdi tahsildarlığını yapıyorsunuz? Hükûmetiniz niye böyle yapıyor? Hep kendi adamlarınıza mı verdiniz yoksa?
BAŞKAN - Orada, o maddede bir tahsildarlık yok.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Elektrik yapılandırma tahsilattır, doğal gaz yapılandırma tahsilattır. Devlet özel şirketlerin tahsilatçısı olur mu ya? Vermişsiniz gitmiş. Siz denetlersiniz. Devlet sadece denetler, tahsildarlık yapmaz arkadaşlar. Bu yanlış. Çıkarmanız doğru olmuş.
Bir İnternet olayına da değineceğim.
Bu, Bozkır Barajı'yla ilgili geldi, Yusufeli Barajı'yla ilgili geldi. İnşallah, Hükûmet Ilısu Barajı'nı da, başka barajları da hatırlar bir gün.
BAŞKAN - Bu çalışmayı yaptırıyoruz, sizin o konuşmanızdan sonra hepsini çıkarttırıyoruz Sayın Kaplan. Bilgi olarak...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Üniversite çekiliyor mu?
BAŞKAN - Çalışıyoruz üzerinde.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, bu trampa alışverişine, İlk Çağ'a bizi niye döndürüyorsunuz? Trampa yoluyla kamulaştırılan taşınmazların el değiştirmesi... Devletin kendine ait, hazineye ait arazileri varsa devletindir, el değiştirmesine gerek yok. TSK'dan alırsınız, AVM yaparsınız, verirsiniz Şehircilik Bakanlığına, "Nasılsa hazinenin." dersiniz. Millî Savunma Bakanlığına da dersiniz: "Gidin Keçiören'in arka tepeleri boştur, kışlayı oraya taşıyın, komutanlığı." Bu kadar basit. Hepsi sizin yetkinizde değil mi?
BAŞKAN - Bilmiyorum Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ama bizi meşgul etmeyin, zamanımızı çalmayın, zamanımız kıymetlidir.
BAŞKAN - Sayın Kaplan, o zaman hepimiz için çok kıymetli.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bakın, her ocak ayında Sağlık Bakanlığından bir aktarma kalemi var. Keşke Sağlık Bakanı burada olsaydı, söyleseydim.
BAŞKAN - 15 milyon lira mı?
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Artıyor sonra. Şimdi, Sağlık Bakanlığı döner sermayeden mi, nereden karşılayacak bunu? Zaten bu sene azalmış.
Bu İnternet konusuna gelelim. Arkadaşlar, Anayasa Mahkemesinden karar çıktı. Bu İnternet'te bir şey varsa biz de bilelim, bize de anlatın. Bu Fuat Avni hikâyesi bir kenara...
BAŞKAN - Sayın Kaplan, Anayasa Mahkemesinden çıkan kararla ilgili açıklamayı biraz sonra aşağı inince ben size yapacağım. Anayasa Mahkemesinin kararına baktığınızda, kararın gerekçesinde çok net olarak bu yetkinin TİB'e verilmesinden dolayı bir iptalin söz konusu olduğunu görüyorsunuz çünkü "TİB bu değerlendirmeyi yapamaz." diyor. Bu değerlendirmeyi Başbakanlık ya da ilgili bakanların yapması lazım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Servis sağlayıcılarını kesinlikle susturuyorsunuz, servis sağlayıcılarını, siteleri kapatıyorsunuz. Diyelim ki işte A gazetesi 30 sayfa. 30 sayfada birisi 20 santim bir haber yazmış. Al o haberi yazanı, gereğini yap. Yakasına yapışın kardeşim, bütün gazeteyi niye onun için yakıyorsunuz? Yani, şimdi, AKP'de birisi bir hata yaptı diye hepinizi boğalım mı, ne yapalım?
BAŞKAN - Aşağı yukarı öyle yapıyorsunuz ama. Siz de bu linci iyi seviyorsunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yapmayın, öyle yapıyorsunuz yani. Bu doğru değil, doğru bir sorumluluk sistemi değil, yanlış. Basın özgürlüğünü ilgilendirir, ifade özgürlüğünü ilgilendirir, demokrasinin var olmazsa olmazını ilgilendiriyor.
Burada bu Darüşşafakayla ilgili konudaki şeyi bir daha gözden geçirmenizi istiyorum. 3-4 tane önerge bu konuda veriyoruz zaten.
Şimdilik bu kadar. Maddelerde biraz daha fazla konuşurum.