| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 28 .01.2015 |
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, gerek iktidarın gerek muhalefetin, hepimizin hayırlı işlerde el birliği yaptığımızı ben biliyorum. Belki muhalefete ve arkadaşlara bunu biz iyi izah edememiş olabiliriz. Bu eksikliği de ben şahsen kendimde görüyorum. Biraz daha açıklama ihtiyacı hissediyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bazen diyor ya "Hayır dediğimiz şeyde şer, şer dediğimiz şeyde hayır vardır." diye, onun için bizim artık kafamız karışıyor Hocam.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Şimdi, şöyle: On iki yıldır ben yasama faaliyetleri içerisindeyim. Eskiden de şimdi de tanıyan arkadaşlar vardır. Bizim şahsen hiçbir gizli ajandamız olmadı, şeffaf bir şekilde...
MUSA ÇAM (İzmir) - Yapma Hocam, nasıl ajandanız olmadı? İşiniz gücünüz gizli ajanda Hocam, on iki yıldır.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Musa Bey, bak, Komisyonda çalıştık beraber. Ne gizli ajandam olduğunu eğer söylerseniz ben size onu izah ederim.
Şimdi, sağlık üniversitesi gibi değerli bir üniversiteyi, konusu sadece sağlık olan bir üniversiteyi burada sizlerle hep birlikte, el birliği içinde bizim hayata geçirmemizden sizler de bizler de hep birlikte memnun olacağız, bunda bir kuşku yok.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Olmayacağız, olmayacağız Sayın Hocam. Kendi adınıza konuşun.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Şimdi, burada yapılan kanun sanki "Sağlık Bakanlığının üniversitesi" gibi algılanıyor. Bu belki bizim anlatmamızın...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ama öyle Sayın Erdöl, aynen öyle. Hatta AKP'nin sağlık üniversitesi...
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Öyle, öyle.
BAŞKAN - Arkadaşlar, tamam, öyle, zaten siz söylediniz.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Böyle çok karşılıklı konuşarak bir şey anlatamayız ama.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ama aynen öyle yani şimdi Sayın Başkan.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Hayır, olmadığını...
BAŞKAN - Gerekçelerini söyleyecek.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Ah bir susabilseniz.
BAŞKAN - Ama bir de dinleyin.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Yani, bakınız, milletvekili arkadaşlarımız, gerçekten bu karşılıklı konuştuğumuzu çocuklar inşallah görmezler. Bu kadar memleketi yönetmeye talip insanların birbirini dinlemekten âciz olduğunu inşallah görmezler. Ben şahsen hicap duyuyorum. Ya, ben size hiç karıştım mı? Yok. Bana soru sordunuz, Başkan söz verdi, ben de anlatmaya çalışıyorum; birincisi bu.
Şimdi, madde 4'te Sağlık Bakanlığıyla ilgili bir kanun yapılmadığını, yükseköğretim kurumları teşkilatında bir üniversitenin açıldığını gayet net bir şekilde görebiliriz. Yani, üniversite YÖK teşkilatı içerisinde bir üniversitedir. Sağlık Bakanlığıyla ilgili olan tek bağlantısı mütevelli heyetidir. Zaten, daha önceki teklifte siz orada çok haklı olarak Bakanın mütevellide olmasının Anayasa'ya aykırılık oluşturabileceğini ikaz ettiniz, bunu da muhalefetin katkısı olarak değerlendirdik ve ondan çıkardık.
MUSA ÇAM (İzmir) - Müsteşar yaptınız. Ne fark eder?
BAŞKAN - Bir dinleyelim.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Arkadaşlar konuşsunlar Başkanım, ben ondan sonra konuşayım.
MUSA ÇAM (İzmir) - Yok Hocam, sizin işinizi kolaylaştırmak için laf atıyoruz, işinizi kolaylaştırmak için.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Tamam.
Şimdi, burada müsteşarın olması sizi rahatsız ediyorsa, bu kanunu biz zaten sizin için yapıyoruz, birkaç ay sonra seçimler olacak, siz iktidar olacaksınız diyoruz.
MUSA ÇAM (İzmir) - Bal akıyor, bal bal.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hocam, onu biliyoruz. Sistem yanlış, biz de öyle olmasını istemiyoruz yani bize de öyle yaramasın, adam gibi iş yapalım diye.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Bak, yine yaranamıyoruz. Sizin için yapıyoruz diyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bir de dalga geçer gibi konuşuyorsunuz.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Bak, bunu da kabul etmiyorsunuz.
BAŞKAN - Yok yani kim için olursa olsun.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Şimdi, netice itibarıyla, mütevelli heyetinin olması belki mevcut YÖK Kanunu'na farklılık getiriyor, olabilir ama Anayasa'ya aykırı değil, bizim kanaatimiz budur. Burada şunu söylemem gerekiyor değerli arkadaşlarım: Şu anda Sağlık Bakanlığı aslında -hani Adalet Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Maliye Bakanlığı diye farklı farklı örnekler veriliyor- bunlardan farklı olarak yükseköğrenimle ilgileniyor zaten yani şu anda eğitim veriyor. Tam üniversitelerimizden mezun olanlar kadar Sağlık Bakanlığı ihtisas veriyor şu anda; genel cerrahi, ortopedi, kardiyoloji gibi bütün branşlarda şu anda ihtisas veriyor, yükseköğrenim yaptırıyor. Diğer bakanlıkların böyle bir özelliği yok. Şu anda tam 59 hastanede -bakınız, teyit etmek için Müsteşarımdan onu öğrendim biraz önce- üniversite eğitimi veriyor Sağlık Bakanlığı.
BAŞKAN - Ama üniversite çatısı altında değil tabii.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Evet.
Biz diyoruz ki bunları bir üniversite çatısı altında toplayalım, yeknesaklık oluşsun. Yani, herkes...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Merkezîleştirme bu, yeknesaklık olmuyor ki.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Mehmet Bey üniversite öğretim üyesi, duramıyor konuşmadan ya.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Olmaz, olmuyor.
BAŞKAN - Ya, bir anlatsın.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Çok güzel anlatıyorsun sanki hiçbir şey yokmuş gibi de ondan diyorum.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - 59 ayrı yerde zaten üniversite seviyesinde eğitim veriliyor. Yani, şu anda siz gittiğinizde herhangi bir -Allah korusun- ameliyat olurken bunun Hacettepeden mi mezun olmuş, Yüksek İhtisastan mı mezun olmuş, Koşuyolundan mı mezun olmuş olduğuna siz de bakmazsınız, biz de bakmayız; bakmaya da hakkımız yok. Onlar aynı, eşit değerde öğretim üyeleri tarafından yetiştirilen, uzman olan kişiler olmuş oluyor. Ve bu uzmanlıklara bakın, -ben Gülhaneden ihtisas almış bir kişiyim- onlara da eğitim veriyorlar. Verilen eğitimlerin sahada karşılığı hep aynı; aynı uzmanlığı yapıyorsunuz, aynı diploma yetkisine sahipsiniz. Bunların farklı farklı yerlerde olan eğitimlerini, 59 ayrı eğitim hastanesini biz bir üniversite şemsiyesi altında birleştiriyoruz. Tek artı olarak, İstanbul'da buna bir de tıp fakültesi ilave ediliyor. Ayrıca, tabii ki hemşirelik ve sağlık bilimleri fakültesi gibi diğer fakülte ve yüksek okullarla birlikte.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Tam ayrıştığımız nokta.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Müsaade edin.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Açıklık getirmeniz için söylüyorum.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Buyurun.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - YÖK bünyesinde, YÖK mevzuatına uygun bir üniversite kuruluyor.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Evet, evet. Sağlık Bakanlığı hastanelerinin üniversiter eğitimini YÖK'e devrediyor şu kanunla aslında.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Müsaade edin, soruyu soracağım.
BAŞKAN - Şu anda YÖK'e bağlı olarak değil bunlar.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Diyelim ki...
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Evet, buyurun. Müsaade ediyorsa Başkan...
BAŞKAN - İşte onu söylüyor, şu anda Sağlık Bakanlığı bünyesinde.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - 59 hastanede değil mi?
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Evet.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Zaten ihtisas yapılıyor, eğitim veriliyor. İşte, buradaki aradaki fark: Devlet üniversitelerinde ihtisas yapan öğretim görevlileri profesör olabiliyorlar, buradakiler orada kontrpiyede kalıyor. Oraya bir denklik getirmek, orayı anladık, bir.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Dün anlatmıştım onu, doğru.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Biz buraya geldik, bunu anladık.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Tamam.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - İkinci husus şu: Ya, bu kadar akademik kariyer edinmiş insanlar kendi rektörünü seçemeyecekler mi? Niye seçmesinler? Niye oradan ayrıştırıyorsunuz? Bakın, tamamıyla engel şu, yasadaki...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Oraya gelecek ya, Sayın Zozani, gelecek oraya.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Adil Bey, siz de açıklama yapar hâle geldiğiniz için...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Katkı sunmaya çalışıyoruz, bir yol almak için söz istedim.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Anladım ben söylediğinizi.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Yani, buradaki cümleyi değiştirseniz dünya mı yıkılır?
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Ya, o bir tercih meselesi. Buna Komisyon ne karar verir, ona ben bir şey diyemem.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ya, antidemokratik bir tercih.
BAŞKAN - Yani, YÖK'ten ayrıştığı nokta diyor... "Teşkilat kanunu olarak öyle ama rektörün atamasıyla ilgili prosedürde ayrışıyor." diyor arkadaşlarımız.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Şimdi mesele bu.
Bir diğer konu: Sayın Kuşoğlu dedi ki "Bir tek gerekçe söyleyin ben inanayım, başka bir şey istemem."
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - "Destekleyeyim." dedim.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Ben de bir tek gerekçe söyleyeceğim. Şimdi, bu kanunun aslında 4'üncü maddesinde çok önemli cümleler var. Bir tanesini söyleyeyim: Bu kanun çıktığı takdirde, şu anda, farzımuhal Somali'de, farzımuhal Sudan'daki bizim şu anda işlettiğimiz ve yeni açtığımız... Mesela, Somali'deki hastanede biz eğitim verip oradaki insanları orada yetiştirmeye başlama hakkını elde edeceğiz yani orada eğitim verme hakkımız olacak.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Türkiye'deki hastaneleri ıslah edin, ondan sonra oraya gelin.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Artı, sadece orası değil, şu anda ismini vermek istemiyorum, Avrupa'nın merkezinde bir ülkeden Sağlık Bakanlığına bir hastaneyi devredilip orada onun çalıştırılması isteniyor. Bu tip artıları getirecek olan maddeleri var bu kanunun.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yani, Somali'deki eğitim için mi üniversite kuruyoruz?
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Yok, bakınız, ben söylediğimi söyledim, siz anladıysanız bilemiyorum.
BAŞKAN - Sağlık Bakanlığındakini de söyledi herhâlde. Sağlık Bakanlığındaki şu andaki 59 hastanedeki ihtisas yapan kadro sayısını Sayın Müsteşarımız biliyordur herhâlde. Kaç?
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Şimdi, onların kadro sayısını Sayın Müsteşarımız verir. Bunların içerisinde biraz önce de Sayın Zozani'nin söylediği gibi doçent olanlar var ama bunlar doçent kadrosunda değiller, kadroları yok.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bunun hepsini düzeltelim.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Artı, profesör kadrosu olan üniversite olmadığı için olamıyor, onlar düzeltilecek. Dolayısıyla, bir kişi, sırf doçent kadrosuna atanmak veya profesör kadrosuna atanmak için başka bir üniversiteye gitme ihtiyacı hissetmeyecek, Yani, o hastanenin kendi ayakları üstünde durması, daha kaliteli hizmet ve daha kaliteli eğitim imkânı sunması mümkün olacak ama bu 59 eğitim hastanesinde ayrı ayrı tıp fakültesi eğitimi olmayacak. Onu da tekrar altını çizerek söylüyorum. Onlar tıp eğitimi sonrası...
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sağlıkta dönüşümden sonra çok iyi olacaktı.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Oluyor zaten, farkında değil misin Sayın Çetin?
BAŞKAN - Sayın Çetin, bakın, bir izah etsin neler getirdiğini arkadaşlarımız.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Gittikçe daha iyi olması için gayret ediyoruz.
Onun dışında, ben, 59 eğitim hastanesinin ayrı ayrı, tek başına, kendi bildiğince eğitim vermek yerine, bunların bir üniversitenin kendi otoritesi altında eğitim vermesi sağlanacak.
BAŞKAN - Bu üniversite bünyesinde olmuş olacak.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Bu bünyede çalışacaklar.
BAŞKAN - Yani aynen devam edecek.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Aynen devam edecektir ama bu bünyede çalışacaklar. Durum bu.
Bir diğer konu: Kızılay, Yeşilayla ilgili söylenen sorulara da ben cevap vereyim müsaade ederseniz.
Şöyle: Kızılaya sadece ve sadece burada getirilen KDV istisnası, çadır ve diğer Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında yapılan operasyonlardaki insani yardımlarla alakalıdır. Yani, Kızılayın gidip kendine alacağı herhangi bir malzemede, herhangi bir harcamasında KDV istisnası yoktur. Yani, getirdiğimiz metin aslında eğer bunu karşılamıyorsa bu düzeltilebilir. Yani, buradaki arzu ettiğimiz şey, tamamen, Kızılayın çadır, battaniye gibi insani yardımlar için kendisinin yapacağı alımlarda KDV ödememesini getiriyor. Başka bir art şeyi yok.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Yeşilay.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Yeşilaya böyle bir imkân sağlamıyoruz. Eğer varsa burada, çıkarılsın.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Yeşilay Vakfına.
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Hayır, Yeşilay Vakfına da böyle bir KDV imkânı yoktur.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Ne imkânı var orada, bir imkân var?
CEVDET ERDÖL (Ankara) - Sadece Yeşilaya ve Kızılaya, gayrimenkul verebilme, kırk dokuz yıllığına irtifak hakkı verebilme imkânı vardır bunda. Bunlar da malumunuz yüz yıllık tarihî geçmişi olan çok önemli kurumlarımızdır. Kızılayın yaptığı işler ortadadır. Özellikle bağımlılıkla, tütünle, alkolle, uyuşturucuyla, İnternet bağımlılığıyla, uçucu maddelerle -dün de söyledim- haplarla, şunlarla, bunlarla gençliğin büyük bir derdi var, başı belada. Bunlara destek olsun diye böyle bir tarihî kuruma destek olunuyor. Bunun da art niyetli bir şekilde değerlendirilmemesi lazım. Sadece bir kamu kurumuna kırk dokuz yıllığına bir bina verebiliyorsun, onu da... Ama kendi tüzüklerinde yapılan işlemler için yani bir başka amaçla da bunları kullanamayacaklar.
Bunun dışında bir başka konu da...
Yani eğer gerekirse tekrar arz ederim Sayın Başkanım, fazla da uzatmayayım.
Teşekkür ediyorum.