| Komisyon Adı | : | MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU |
| Konu | : | Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu ve 56 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3002) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 06 .07.2020 |
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli komutanlarımız; tabii, şimdi, burada isimlerle ilgili geçmişteki harp akademilerinin Gülhane Askerî Tıp Akademisinin ve benzeri askerî liselerin isimleri değişiyor, "millî savunma" ibareleri konuyor ama tabii, aslına baktığımızda, bugüne nerelerden geldiğimizi, neden bu isimlerin değişikliğini konuştuğumuzu, neden geçmişten bu yana uzun yıllardır Türk Silahlı Kuvvetlerinin kaynağı olan, menşesi olan ve liyakatli komutanlarımızın yetişmesine vesile olan askerî liselerin, askerî harp akademilerinin neden bu anlamda pasifize olduğunu da düşünmek, değerlendirmek lazım.
Değerli arkadaşlar, maalesef 15 Temmuzun iktidarınız üzerinde bıraktığı çok ciddi bir paranoya hâkim. Yani, 15 Temmuzdan sonra Kuleli Askerî Lisesinin acilen kapatılması, harp akademilerinin acilen kapatılması, sanki burada bir cezalandırmanın unsuru gibi görülüyor. Yani, eğer FETÖ'yle ilgili, "FETÖ bu okullardan mezun oldu." diye okulları kapatmaya çalışırsanız, Türkiye'de açık okul kalmaz neredeyse. Her okuldan FETÖ terör örgütü mensubu çıkmıştır. Ama, ama her okuldan farklı olanda Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli komutanlarının, komuta kademesinin yetiştiği komutanların bir okulu vardır. Ben diyorum ki: İsimlerden öte, biz bu okullarımızı geriye kazanalım. Kuleli Askerî Lisesi binasının ne suçu var içinden bir terörist çıkmışsa? Askerî Lise, bundan yirmi sene evvel, otuz sene evvel, kırk sene evvel çok değerli komutanlar yetiştirmiş ve Türkiye'nin şanlı tarihinde destan yazmışlardır. Ama biz çıkıyoruz şimdi, burada, Silahlı Kuvvetleri âdeta 15 Temmuzun tek müsebbibi gibi, tek sorumlusu gibi mütemadiyen Silahlı Kuvvetler üzerinde kendi kendimize ayarlar yapıyoruz; Sayın Bakan Yardımcısını dinledim az önce.
Değerli arkadaşlar, her kademede seçilmişleri, tabii ki atanmışlardan üstün görebilirsiniz, her makam ve mevkide seçilmişlerin istisnai olmasını öngörebilirsiniz ama Türk Silahlı Kuvvetleri başka bir şeydir. Liyakatin esas olduğu, eğitimin esas olduğu; liseden itibaren, ortaokuldan itibaren komutanlık ruhuyla, askerî bir edayla yetişmiş yapıyı direkt bir Millî Eğitim okulu gibi, Millî Eğitim müfredatı gibi görmek yanlıştır.
Sayın Bakan Yardımcısı biraz evvel dediler ki: " Kuvvet komutanlarının ve Genelkurmay Başkanının ayrı ayrı Millî Savunma Bakanına bağlı olması." Ya, Allah aşkına, Genelkurmay Başkanlığıyla sorunumuz ne? Genelkurmay Başkanının, ben Millî Savunma Komisyonu üyesi olarak ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak soruyorum: Genelkurmay Başkanının şu anda yetkisi nedir yahu? Genelkurmay Başkanlığına kuvvet komutanı bağlı değilse, Genelkurmay Başkanının görevi ne? Genelkurmay Başkanı, adı üzerinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana komutanlarda Cumhurbaşkanı adına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkomutanlık görevi verdiği Cumhurbaşkanı adına Başkomutan Vekilidir. Ve Türkiye Cumhuriyeti'nin her türlü müdafaasına karşı orada komuta kademesinin başıdır. Şimdi, Genelkurmay Başkanı hangi kademenin başı? Kuvvet komutanı ona bağlı değil, neredeyse kendi emir subayından başka, yaverinden başka kimse bağlı değil. E kuvvet komutanlarını ayrı ayrı kendinize bağladıysanız, Sayın Bakan Yardımcısı, Genelkurmay Başkanının görevi ne? Yani, bir görevi varsa ben bileyim ve ayrıca Genelkurmay Başkanını bu kademeden, bu hiyerarşik yapıdan çıkararak neyi çözüyorsunuz? Geçmişte her komutanın bir hayali olurdu, neydi? Komuta kademesinin en üst makamı, Genelkurmay Başkanlığı makamı. E şimdi, o makamı çektiniz, burada diyorsunuz ki: "Genelkurmay Başkanı bize ayrı bağlı." E, Değerli Bakan Yardımcıları, siz, kuvvet komutanlarının başındaki organizasyon olarak liyakatten bahsediyorsunuz; her komutada, her kademede. O zaman, ben size soruyorum -değerli Çelebi Kardeşim az önce de söylediler; bu, üzerinde durulması gereken çok önemli bir unsurdur-: Sayın Başkan, Millî Savunma Bakanımız asker menşelidir. Birçok konuda kendisinin tecrübelerini ben de izlerken görüyorum çünkü liyakati gerektiren bir Bakanlıktır her bakanlıkta olduğu gibi ama bu, ülke savunmasında önemli bir yer aldığı için daha da önemlidir. Millî Savunma Bakan Yardımcıları, burada gördüğüm kadarıyla, kuvvet komutanlarının da üstündedir hiyerarşik yapı olarak. E, Millî Savunma Bakan Yardımcılarımız içinde askerî menşeli kaç Bakan Yardımcısı var? Yarın Bakan Bey coronaya, pandemiye -Allah korusun, olmasın da- yakalandı, on dört gün izolasyonda; ne yapacağız? Bakan Yardımcıları hangi harekâta komutanlık yapacak? Allah korusun, olası bir terör saldırısında hangi Bakan Yardımcısı Millî Savunma Bakanı adına harekâtta görev alacak, kışlaya gidecek, sınıra gidecek, dağ tepe gezecek?
İSMAİL KAYA (Osmaniye) - Hepsi yapar Teoman Ağabey, kafanı yorma.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Şimdi, "Hepsi yapar." dediğin zaman liyakati es geçiyorsun. Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesini bu kadar basit göremezsiniz, görmemeniz de lazım.
İSMAİL KAYA (Osmaniye) - Komutanlarımız görevinin başında.
HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) - Bu, sizin için, bizim için değil; kuvvet komutanlarımızın... Burada değerli komutanlarımız var. Kusura bakmayın; teğmenlikten albaylığa kadar, orgeneralliğe kadar otuz sene, kırk sene, elli sene dağda taşta gezip "Ben, burada bir bakan yardımcısı atadım." derseniz bu, liyakate haksızlık olur; bunu sizin de bildiğinize inanıyorum.
Diğer açıdan, okullarımızın açılmasında hiçbir mahzur yok; okullarımızın yeniden Türkiye Cumhuriyeti'nin değerli komutanlarını, Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesini oluşturmasında hiçbir engel yok. Yeter ki eğitimini, liyakatini ellerinde tutarak bizlerin, Türkiye Cumhuriyeti'nin aydınlarının kontrolünde olsun.
Şimdi, 2004 yılında, Millî Güvenlik Kurulu toplantısında -biliyorsunuz- çok önemli bir karar vardı; bu kararı sizler bizden iyi biliyorsunuz: FETÖ'cü terör örgütünün Türkiye'de önemli bir terör örgütü olduğu Millî Güvenlik Kurulunca karar altına alındı, Cumhurbaşkanımızın Başkanlığında herkes imzaladı. İşte, harp akademilerindeki o tasfiyeler, harp akademilerindeki o içeriye yerleştirilen terör örgütü üyeleri, maalesef, o dönemde bunlar önemsenmediği için, ciddiye alınmadığı için, hatta ve hatta o dönemin bazı bakanlarınca "Haydi canım! 'Devletin kadrolarının içine FETÖ sızmış.' diyorlar, buna kargalar bile güler!" dendiği için o akademiler bugün cezalandırılıyor. Ama yapmayın; akademideki 3 öğrenci, 5 öğrenci, 115 öğrenci terörist çıktı diye akademi cezalandırılmaz; Kuleli Askerî Lisesi cezalandırılmaz, Gülhane Tıp Akademisi cezalandırılmaz. Onun için, sizlerden önemle rica ediyorum: Devirler gelir geçer, iktidarlar gelir geçer. Türk Silahlı Kuvvetlerinin en önemli özelliği, bugüne kadar hiçbir siyasi kuvvete ve eğilime destek ve köstek olmamasıdır; tek amaçları, Türkiye Cumhuriyeti'nin menfaati ve bekasıdır. Bu açıdan yola çıkarak diyorum ki: Türk Silahlı Kuvvetlerinin -seçilmişlerin mutlaka desteği ve kontrolü olur ama- hiyerarşi kademesinde böyle yanlış ayarlar yaparak o hiyerarşinin birbirine olan inancını bozmamak lazım diyorum.
Ayrıca, bu akademilerin açılmasında şöyle bir zaruret var: Kadrosuzluğu bizler de tespit ediyoruz, aslında bugün konuştuğumuz önemli gündemin çoğu da buradan geliyor. Dikkat edin, sözleşmeli erden uzman erliğe, uzman erlikten uzman çavuşluğa, uzman çavuşluktan astsubay yardımcılığına, astsubay yardımcılığından astsubaylığa, astsubaylıktan teğmenliğe geçiş için mütemadiyen bir kadro çabası içindeyiz. Aslanlar gibi yetiştirelim; astsubaylarımızı astsubay okulundan, subaylarımızı subay okulundan çıkaralım; liyakatleriyle harekâtta, dağda taşta, tepede Türkiye Cumhuriyeti'ni sonuna kadar yürekle, bilekle müdafaa etsinler diyorum.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.