KOMİSYON KONUŞMASI

SAİT DEDE (Hakkâri) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; aslında günlerdir son derece riskli bir ortamda, iç içe, pandemi koşullarında bir yasayı tartışıyoruz. Bakın, bulunduğumuz Meclis, Sağlık Bakanlığı tarafından en riskli bölgelerden biri ilan edildi ama nedense buradaki milletvekillerinin, Meclis emekçilerinin hayatı bu yasa kadar önemli değil. Şimdi, milletvekillerinin, Meclis çalışanlarının hayatından daha önemli olan bu kanun neden burada tartışılıyor? Elbette, iktidar, kalan kısıtlı zamanında değiştirebileceği kadar kanun değiştirerek yandaş kamu yelpazesini genişletmeye çalışıyor.

Bugün, burada belki tartışılması gereken binlerce sorun var. Az önce arkadaşımızın da dediği gibi, ayyukaya çıkan işkence iddiaları, 12 Eylülü aratmayan hak ihlalleri. Bakın, ben size bir örnek daha vereyim: Orta Anadolu'da 56 il için Sayın Ruhsar Pekcan'a soru sorduk. Kepenk kapatan ne kadar biliyor musunuz? 56 ilde 96 bin esnaf ve bunların içinde İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirler yok; muhtemelen 200 bini geçecek. Bunları tartışmamız gerekirken, işçilerin, emekçilerin sorunlarını tartışmamız gerekirken biz Avukatlık Kanunu'nu tartışıyoruz. Elbette, bunu da tartışalım ama bunu da ilgilileriyle, muhataplarıyla tartışmak lazım. Avukatların ne gibi sorunları var? Baroların ne gibi sıkıntıları var? Bunu kiminle konuşacaksınız? Bunu muhataplarıyla konuşacaksınız. Bugün, muhatapları bu Komisyonda olması gerekirken Meclis kapısından içeri bile alınmıyorlar. Şimdi, günlerdir iktidar gerekçe anlatmaya çalışıyor. Ben iktidara bir yerde hak veriyorum, görüşse ne diyecek? Hiçbir kılıf yok. Komisyona gelen maddelerin hangisinin avukatlara ya da barolara bir faydası var ya da hangisi toplumun beklediği, ihtiyaç duyduğu bir madde? Bunların hiçbiri yok bunun içinde.

Yalnız çok dikkatimi çeken başka bir durum oldu. Türkiye'de ne kadar hukuk fakültesi var? Şimdi, Türkiye'de 2019 yılı itibarıyla 82 tane hukuk fakültesi var, bunların 8'i pasif durumda; YÖK'ün "web" sayfasında bu bilgiler mevcut. Bu hukuk fakültelerinin yüzde 30'u hukukçu olmayan dekanlar tarafından yönetiliyor. Ben de sürekli şunu düşünüyordum: Hukuk fakültelerinin dekanları neden bir görüş belirtmiyor, neden bir ses çıkarmıyor? Mesela Ondokuz Mayıs Üniversitesinde, tıp doktoru, bir doktor hukukçuları yönetiyor. Yine Kırıkkale ve Abant İzzet Baysal Üniversitelerinin hukuk fakülteleri dekanları vekâleten de olsa veteriner.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Kırıkkale mi?

SAİT DEDE (Hakkâri) - Kırıkkale ve Abant İzzet Baysal.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Teessüf ederim!

SAİT DEDE (Hakkâri) - Evet, Bolu Abant İzzet Baysal. Tabii, bu da ülkeyi Anayasa'yla yönetemediğinizin ve sarayınızın şapkasından çıkan KHK'lerin sonucu. Hukuk fakültelerinde akademik yetkinliğiyle, üretimleriyle sabit kişileri böylece lağvettiniz.

Şimdi, ben çok fazla televizyon izleyen biri değilim, sizlere de önermiyorum çünkü aynı kişiler çıkıyor ve bu kişilerin temel görevi Hükûmetin politikalarını topluma anlatmak, bunların doğru olduğunu söylemek; başka hiçbir görevleri yok. Bu arkadaşlar da dış politikadan anlıyorlar, ekonomiden anlıyorlar, hukuktan anlıyorlar; maşallah her konuda uzman kişiler. Yalnız, geçen boş bulundum televizyonu açtım, bir baktım, ne göreyim; iki üç yıl önce isminin önünde unvanı "doktor" olan arkadaşların çoğunda şu an "prof." yazılıydı. Tabii, KHK'lerle alanında yetkin olan kişileri böyle ihraç ederseniz bazıları için Çin malı akademik kariyer de kısa sürede sağlanacaktır. Şimdi, her şeyde olduğu gibi AKP eğitim kurumlarının da içini boşaltmış.

Şimdi, çoklu barolara gelirse... Bu barolar mali açıdan zorluklar yaşayacak, eğitimleri de karşılayamayacaklar. Mali yönden külfetli bir staj faaliyeti yürütüldüğünü biliyoruz. Baroların staj eğitim merkezlerinde stajyerler yoğun bir eğitime tabi tutuluyor, hatta çoğu baro tezli sistemle stajyer yetiştiriyor Ankara, İstanbul gibi. Neticede avukatlar ne yapacak? Kolay ruhsat alabildikleri bir baroya kayıt olacaklar, bu da aslında avukatlık mesleğinin yetersiz bir şekilde icra edilmesine yol açacak.

Burada hukukçu vekil arkadaşlarımız tarafından çok konuşuldu, detaylı anlatıldı, ayrıntılarıyla tane tane sizlere anlattılar. Şimdi, bunu niye söylüyorum? Yarın öbür gün çıkıp günah çıkarmayın. "Efendim, biz yanıldık, biz bilmiyorduk, biz kandırıldık." Sizin bu kandırılmalarınızın, bu yanılmalarınızın faturalarını bu halk artık ödeyemez. Ödeyeceği kadar zaten ödetmişsiniz. Ama hâlen ısrarcıysanız, tekrar söylüyorum, yarın öbür gün bu itirazlarınızı kabul etmeyeceğiz. Bence yol yakınken dönelim bu işten. Bir devlet inatlaşmayla yönetilmez, bir kişinin ağzından çıkan sözle yönetilmez. Sizler de bunun farkındasınız; itiraz edin, anlatın, saraya söyleyin, her istediğiniz olmak zorunda değildir, toplumun uzlaşması lazım deyin. Yapılması gereken budur. Gelin, işte, dediğim gibi, ekonomik sıkıntıları konuşalım, karşı hamle yargıda nasıl yapılıyor onu konuşalım. Konuşacak çok problem var, acil çözüm bekleyen çok sorunumuz var. Ben tekrar diyorum ki yol yakınken bu yasadan geri dönelim.

Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)