| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Çanakkale Milletvekili Bülent Turan'ın, Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş'ın (2/2999) esas numaralı Kanun Teklifi'nin 10'uncu maddesi üzerinde yaptığı konuşmasında geçen bazı ifadelerine ve usule ilişkin açıklaması |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 04 .07.2020 |
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, izin verirseniz ben de imza sahibi olarak konuşmacının ithamlarından birkaç tanesine çok kısa cevap vermek isterim ama önce usulle ilgili şunu ifade edeyim: Arkadaşlar konuşurken -farkında olur olmaz, geçiyorum ama- çok ağır ithamlarda bulunabiliyorlar, hakarete varan, tehdide ifadeler kullanabiliyorlar. Buradan, arkadaşlarımızdan ufacık bir şerh geldiği zaman, "Yapmayın." dedikleri zaman muazzam bir gürültüyle bağırmaya başlıyorlar.
SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Karşı taraf bağırıyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Şu an olduğu gibi.
Oysa, biz sabırla dinlemeye çalışıyoruz ama Levent Bey başta olmak üzere kim ağzını açıyorsa kanun teklifi sahiplerinden, destekleyenlerden, benzer tepkiyle karşılaşıyoruz. Bir defa bu, Komisyonun adabına, usulüne uygun değil diye düşünüyorum. En absürt görüşleri, en farklı yaklaşımları bırakın söyleyebilelim; siz de söyleyin ama biz de söyleyelim. Biz sizin dediğiniz bir iddiaya "Hayır, böyle değil" dediğimiz zaman büyük bir reaksiyon göstermenin kimseye bir faydası yok.
Şimdi, ben Levent Bey'in iddialarını dinledim ama karşıdaki gürültüden hiçbir şey anlamadım mesela. Neye kızdınız, ne oldu?
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Bağırmasına.
SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Bağırmasına.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Levent Bey diyor ki: "İddiasını ispat etmeyen müfteridir."
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Bağırarak konuşuyor.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - İspat edeceksiniz!
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Belgesi var, ispatı 2010'da.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - 2010'da da aynısı oldu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Peki, bu uyarımı yaptım. İster bağırmaya devam edin ister dinleyin; ben dinleyen arkadaşlara söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, bir defa "Barolar davet edilmedi." ifadesini her konuşmacı -neyse, itham etmeyeyim ama- tekrar etmekten yorulmadı artık. Aynı şeyi burada yüz defa duyduk. "Barolar davet edilmedi." ifadesi doğru bir ifade değil, bunu izah ettik.
BURAK ERBAY (Muğla) - Reddettiniz, Komisyon reddetti.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Hâlâ dışarıda bekliyorlar.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Davete gelmedi onlar, gelmedi.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Arkadaşlar gündemi takip etmiyor galiba.
ALPAY ANTMEN (Mersin) - Çağıralım gelsinler.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Geçti.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - O zaman ben konuşmayayım, siz devam edin yine. Sevgili Vekilim, izin verin, ben anlatacağım sana.
O arkadaşlar, fotoğrafta gösterilen arkadaşlar buraya gelmek istemediler, eylem yapmayı tercih ettiler.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - 3 kişiyi çağırdınız, 3 kişi.
MEHMET RÜŞTÜ ERDİNÇ (Adana) - Yeter 3 kişi. 3 kişi derdini anlatamıyorsa, boşver gelmesinler.
OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Başkanım, konuşmalarımıza devam edelim lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Özgür Bey...
ALİ ŞEKER (İstanbul) - İşte sizin anlayışınız bu.
OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Arkadaşlar, sataşmayalım lütfen. Konuşmalarını tamamlasın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Şu an CHP'nin 130 küsur vekili var ama burada herhâlde 20-30 arkadaşımız var. Buranın şartları gereği bu yapılabilir, usulle ilgili yapılabilir ama biz iyi niyetle, Barolar Birliği Başkanının kendisiyle, Meclis Başkanımızın kendisiyle, CHP'den ilgili arkadaşlarımızla konuşup "Belki her gün, belki o gün için üçer baro başkanımız gelsin, konuşma yapsınlar." dedik ama telefonumuzu açmayan, ama konuyla ilgilenmeyen, sadece konuşmak değil de eylem yapmak ihtiyacı hisseden insanlara ne yapabiliriz ki? Ben bir avukat olarak, dışarıda eylem yapan arkadaşlarımızın zerre kadar mesleki hassasiyeti olduğunu düşünmüyorum. Ben öyle düşünüyorum.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Siz mi, baro başkanları mı? Baro başkanlarına mı söylüyorsunuz bunu?
BURAK ERBAY (Muğla) - Ya böyle bir şey olabilir mi!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Peki, sözümü seçerek bir daha söylüyorum...
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Avukatlara saygısızlık yapıyorsunuz.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - 3 değil, 5 değil, 10 değil, 80 baro...
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - 30'u nerede 80 yaptınız ya!
OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Sayın vekiller, böyle karşılıklı bağırarak olmaz bu iş.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, ben hiç kimsenin istediği gibi düşünmek zorunda değilim, ben böyle düşünüyorum. Tekrar ediyorum: Görüştüm, görüşmelerde aracı oldum, herkesle konuştum ve buraya gelmelerini samimiyetle istedim arkadaşlarımızla beraber ve gelmediler. Dolayısıyla, buraya gelmeyip de farklı kurumlar...
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Çünkü siz temsilci istediniz sadece, hepsini içeri almadınız.
İSMAİL BİLEN (Manisa) - Esnaf kefaletle ilgili bir kanun çıkarırken bütün esnafı buraya mı çağıracağız?
BURAK ERBAY (Muğla) - Hepsini demiyoruz, başkanlarını, başkanlarını!
OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Bir saniye, bir saniye arkadaşlar, konuşmacı konuşmasını tamamlasın.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) - Öyle bir şey demiyorlar, yanlış bilgi var sizde ya. "Kampüse 30'u girsin, 3'ü gelsin burada konuşsun." diyorlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkanım, bir kişi uyuyorsa uyandırırsınız ama uyuma numarası yapıyorsa yapacak bir şeyiniz yok. Şimdi, ben ne dersem diyeyim inanmayacaklarsa o zaman çağırmadık mı diyeyim yani? Çağırdık arkadaşlar, yapmayın.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) - Yanlış bilgi vermeyin lütfen. Burada olmayan insanların arkasından yanlış bilgi vermeyin lütfen.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Ya, bir dinleyin arkadaşlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - İkincisi, şu ifade çok rahatsız edici Sayın Başkan: "Sarayın talimatı, sarayın içerisinde, saraydaki kişi." Ya, bakınız, sizin "saray" dediğiniz bu milletin evi.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Ne evi ya!
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Hiç de değil vallahi. Vatandaşı alıyor musunuz oraya?
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Millet geceleri geliyor, yatıyor orada.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bir daha söylüyorum, sizin "saray" dediğiniz milletin yirmi yıldan beri...
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Meclisin kapısı da milletin evi.
OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Sessiz olalım arkadaşlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sizin dinlemek istemediğiniz, bizim inandığımız şudur ki: "Saray" dediğiniz, yirmi yıldan beri milletin önüne sayısız defa gitmiş, onay almış, gelmiş bir ekibin çalışması. "Saraydaki kişi" dediğiniz bizim Genel Başkanımız.
Bakın, ister inan ister inanma Sayın Vekilim, bu kanun teklifini Genel Merkezimiz, avukatlarımız, MHP'deki avukat arkadaşlarımız, bizim avukat arkadaşlarımız beraber çalıştık, barolardan fikir aldık, sendikalardan fikir aldık ve en son...
ALİ ŞEKER (İstanbul) - O daha vahim!
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Sayın Başkan, Adalet Bakanının haberi yok, haberi bundan!
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) - Nereden aldınız?
OTURUM BAŞKANI GÜLAY SAMANCI - Özgür Bey, size söz vereceğim ama arkadaşlarınıza lütfen söyler misiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Arkadaşlar, biz de cevap vereceğiz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ya, siz her şeyi biliyorsunuz maşallah ya!
Sayın Vekilim, şimdi, burada beni tahrik ediyorlar, şunları söyleyeyim mi? Zorla imza attırılan başkanlar var diyeyim mi? Mecbur kaldılar diyeyim mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Açıkla.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Açıkla, açıkla.
GÜLİSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Silah mı dayandı?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Arkadaşlar, yapmayın, bunlar yanlış yaklaşımlar.
Şunu diyeceğim: Bu çalışmayı yaptık, şerefle gururla Genel Başkanımıza sunduk, tabii ki sunacağız. Ama "Bu sarayın talimatı, o yaptı." falan; çok sığ, çok ayıp şeyler bunlar. Ben de vekilim, sen de vekilsin.
ALİ KEVEN (Yozgat) - Adalet Bakanının haberi yok bundan, "Haberim yok." dedi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Siz vekil misiniz? Özür diliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Vekil, vekil; Sayın Ali Keven.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - En devamlı milletvekillerimizden birisi, Meclisten hiç ayrılmaz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Tanımıyorum Vekilim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yozgat Milletvekili Ali Keven.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Yozgat Vekilimiz diyor ki: "Adalet Bakanının haberi yok." Adalet Bakanının tüm konuşmalarına baktım, böyle bir ifadesi yok. Adalet Bakanı birkaç defa demiş ki: "Teklif nihayete ermedi. Teklif Meclise gelmedi." demiş. Haberi yok diye nereden çıkarıyorsunuz?
HAMZA DAĞ (İzmir) - Haberi olmayabilir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ayrıca, iddia edildiği gibi sarayın talimatı varsa neden Bakan Bey bilmiyor? Böyle bir şey olabilir mi ya? Ne dediğinizi bilmiyorsunuz.
HAMZA DAĞ (İzmir) - Demek ki biz yaptık, milletvekilleri yaptı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Aynen böyle.
HAMZA DAĞ (İzmir) - Bundan gurur duyarız.
SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) - Tutanaklara geçsin, kimin yaptığı belli oldu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Onun dışında, ısrarla "Baroları bölüyorsunuz." diyorlar. Bakın değerli arkadaşlar, baroları bölmek diye bir zorunluluk falan yok. Önce terminolojiyi iyi kullanın. Örgütlenme hürriyetinin gereği olarak baroların da birden fazla olmasına imkân veriliyor ama baroyu bölmek başka bir şey, imkân vermek başka bir şey. İstiyorsanız bölünmeyin, avukatlar bir araya gelsinler, ister nispi temsil gibi ister ittifak gibi bir araya gelip...
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - 20 tane meslek kuruluşu var bu şekilde, onları niye bölmüyorsunuz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Vay arkadaş ya!
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Odalar ve Borsalar Birliğini niye bölmüyorsunuz? Elinizde çünkü, sizin elinizde Odalar ve Borsalar Birliği.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Başkanım, bir daha söylüyorum. Bu üslup iyi bir üslup değil.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Hükûmeti de bölün.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Diyorum ki şu terminolojiyi iyi kullanın: Baroları bölmek, zorla bölmek diye bir metin yok önümüzde; baroların birden fazla olmasına imkân veren, fikir hürriyetine, örgütlenme hürriyetine imkân tanıyan bir teklif var.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - 80 baro istemiyor ya, istemiyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ama barolar kendi arasında anlaşırlar -illerden bahsediyorum- bölmezler kardeşim, bölmez ittifak yapar, bölmez liste yapar, bölmez beraber anlaşır meslektaşlar. Ya, Ankara Barosunu biz 3'e böldük diye bir şey demiyoruz ki, İstanbul'u böldük demiyoruz ki. Ama İstanbul'daki, Ankara'daki, büyükşehirlerdeki tüm arkadaşlar istiyorlarsa birden fazla baro kurmalarına imkân veriyoruz; imkân başka bir şey, zorunluluk başka bir şey. Ümidim odur ki avukatlar bir araya gelsinler, absürt, marjinal görüşler yerine toplumunun tümünün makul göreceği, tüm partilerin makul göreceği bir listeyi beraber yapsınlar, tek baro olarak devam etsinler, bu da olabilir. Zorunlu olmak başka bir şey ama zorla bölmek başka bir şey arkadaşlar. O yüzden bence metni bir daha ön yargısız okursanız daha iyi değerlendirirsiniz diye düşünüyorum.
Onun dışında -FETÖ ruhuyla ilgili Levent Bey zaten söyledi, girmeyeceğim ama- FETÖ ruhunun 15 Temmuz sonrasındaki muazzam mücadelemizde nerede olduğu, nerede olmadığı herkesin zaten malumu.
ÖZKAN YALIM (Uşak) - Öncesi neredeydi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - FETÖ'nün ve PKK'nın kime karşı olduğu ve olmadığı herkesin gündeminde. DHKP-C'nin kim karşısında, hedefinde, kim değil herkesin gündeminde. Böyle afaki, delilsiz, ispatsız konuları söylemeyi doğru bulmuyorum. Ben de bu iddialar ispat edilmediği zaman sizin üzerinizde büyük bir bühtan olarak kalacağını düşünüyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.