| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 182 Milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 02 .07.2020 |
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli Komisyon üyesi ve milletvekili arkadaşlarım; son yıllarda, iktidar, maalesef yargıya daha fazla müdahale eder oldu. İddia ve yargılama makamlarına HSK yoluyla müdahale ederek emeline ulaştı. HSK kurum olmaktan çıktı, âdeta HSK Genel Müdürlüğü oldu. İktidar bugün savunma makamına da müdahale etmek istiyor. Muhalif avukatların çoğunluk olduğu baroları bölerek yönetme taktiği uyguluyor. Hâlbuki demokratik bir ülkede bağımsız olması gereken kurumların başında yargı gelir. Her makamıyla yargı bağımsız olmalıdır ki hukuka güven artsın.
Değerli arkadaşlar, barolar sendika değildir. Çoklu baro teklifi baroları ayrıştırmaktadır. Bazı kesimlerce baroların siyasileştiğinden şikâyet ediliyor. Evet, ama bu durum, baroların bu hâline çözüm bulmak yerine iyice siyasileştirmektedir, baroları kendi içlerinde de yargı düzeninde de kutuplaştırmaktadır.
Barolar ve avukatlar yargının ayrılmaz bir parçasıdır. Yargının hiçbir unsuru siyasete malzeme olmamalıdır. Bugün biz hâlâ yargıya güveni tartışıyorsak sebebi, yargının siyasete malzeme olmasıdır; sebebi, siyasetçilerin yargıya sürekli müdahale etmesidir. Yargıya edilen müdahale de toplumu ikna ederek yapılmıyor. Bir aksaklık varsa o oturulur, konuşulur, gerekli kişilere ve kuruluşlara başvurulur, daha sonra mutabakat sağlanır ve sonunda değiştirilir. Buna kimse yargıya siyaset eliyle müdahale olarak bakmaz. Ancak barolarla ilgili bir düzenlemeyi baroların bunca tepkisine rağmen çıkarmak yanlıştır, eylemlerini kısıtlamaya çalışmak yanlıştır. Baro Başkanları şahsi kaygılarla eylem yapmıyor, savunma makamının ağır bir darbe alacağını söylüyorlar.
Değerli arkadaşlar, halkın yargıya güveni olmadığını biliyoruz. Daha önce Genel Kurul kürsüsünden dile getirdim. ORC'nin 2019'da yaptığı bir kamuoyu araştırmasında "Yargıya güveniyor musunuz?" sorusuna cevap verenlerin yalnızca yüzde 11,7'si "Güveniyorum." demişti. Yargı adil olursa, özgür olursa, bağımsız olursa kimse yargıdan birine hizmet ediyormuş gibi bahsetmeyecektir, halk, hukuka güvenecektir. Defaatle söylüyoruz: Türkiye'de yargı sisteminin düştüğü en büyük sorun siyasetin yargıya müdahil olmasıdır. Yine, maalesef ,Türkiye'de siyaset kişiler üzerinden sürdürülmekte, bu da yargıya tek bir kişinin hâkimiyet kurması demektir.
Ünlü Fransız düşünür Montesquieu "Kanunların Ruhu Üzerine" isimli eserinde kuvvetler ayrığıyla ilgili şunları söylüyor: "Eğer aynı idarenin kişilik ve yapısında yasama erki yürütme erkiyle birleşmişse hiçbir şekilde hürriyet yoktur. Çünkü aynı monarkın veya aynı senatonun zalimce yürütmek için zalimce kanunlar yapmasından korkulur. Yargı erki de yasama ve yürütme erklerinden ayrılmış değilse, yine hürriyet yoktur. Eğer diğer erkler yasama erkiyle birleşirse, vatandaşların hayat ve hürriyetleri üzerindeki idare keyfe kalmış bir idare olur." Ayrıca, yine Montesquieu: "Bu üç erki de aynı kişi veya kurullar kullanırsa her şey mahvolur." demektedir.
Değerli arkadaşlar, unutmamak gerekir ki iktidar yozlaştırır, mutlak iktidar mutlak yozlaştırır. 2020 yılında açıklanan Hukukun Üstünlüğü Endeksi'ne bakın. Türkiye, hükûmet yetkilerinin kısıtlanması hususunda 128 ülke arasında 124'üncü sırada. Bizim arkamızda sadece Kamboçya, Mısır, Nikaragua ve Venezuela var; hepsi de darbe ve diktatörlüklerin olduğu ülkeler. Bu size bir şey anlatmıyor mu?
Değerli milletvekilleri, eğer gerçekten yargıya güvenin artması, vatandaşlarımızın hakkının, hukukun korunması gibi amaçlarınız varsa, en başta yargı bağımsızlığını sağlamak gerekir. Baroların kendi aralarında sendika gibi bölünmesine, hizipleşmesine neden olacak uygulamalardan vazgeçilmelidir. Baroların iyileştirilmesi düşünülerek adım atılacaksa, bu barolara rağmen yapılmamalı, barolarla birlikte istişare edilerek yapılmalıdır. Bu gibi kutuplaştırıcı uygulamalardan vazgeçeceğinizi umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.