KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, öncelikle sizin şahsınızda tüm Komisyon üyelerini, tüm milletvekillerimizi, yasama faaliyetlerine katkı sağlamak için burada bulunan Meclisimizin değerli emekçilerini ve basın mensuplarını saygıyla selamlıyoruz.

Usul yönünden birkaç tane itirazımız var. İtirazlarımızdan birincisi, toplantının yapılacağı saate ilişkindir. Dün Genel Kurul sırasında da anlattım, o yüzden lafı çok uzatmayacağım ama tutanaklar açısından önemsiyoruz. Bir toplantının gerçekleşmesi için bir zamana ihtiyaç var, bir mekâna ihtiyaç var, bir de kimlerle toplandığınıza ihtiyaç var. Yani bir toplantının en basit üç temel ögesi: Ne zaman, nerede, kimlerledir. Bu toplantı yapılması açısından; zaman, mekân ve katılımcılar açısından sorunludur ve bu yüzden de toplantının bu şartlar altında başlaması ve olağan akışı içinde teklif sahibi milletvekiline söz verilerek başlanması usule uygun değildir.

İtirazlarımı üçe ayırdım, zaman açısından itirazımı ifade etmek isterim. İç Tüzük'ün 26'ncı ve 36'ncı maddeleri komisyon toplantılarının ne şekilde yapılacağını, bunun nasıl duyurulacağını ve ne zaman başlayacağını ifade etmiş, hükme bağlamıştır. İç Tüzük'ün 26'ncı maddesine göre, bir komisyon kendi başkanlarınca toplantıya çağrılır. Zorunlu olmadıkça Komisyon toplantısı için çağrı en az 2 gün önceden yapılır. Bu çağrıda Komisyon Başkanınca hazırlanan gündem belirtilir ancak Komisyon gündemine hâkimdir. Üyeleri tarafından gündeme alınması teklif edilen işler hakkında karar verir. Bu çağrı ve gündem Komisyon üyelerine, Cumhurbaşkanlığına, parti gruplarına ve diğer ilgili komisyonların başkanlıklarına ve teklifleri gündemde yer alan Kanun Teklifi sahibi TBMM üyelerinden ilk imza sahiplerine gönderilir. Ayrıca gün, kurumsal internet sayfasında ve elektronik ilan panosunda yayınlanır demektedir. Burada açıkça 2 gün demektedir ve bu 2 günün 48 saat olduğu 36'ncı maddede açıkça belirtilmiştir. Zorunlu olmadıkça opsiyonu, Danışma Kuruluna bir zorunluluğu tespit etme ve 48 saatten öne çekme hakkını verir. İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi de Danışma Kurulunun toplanamadığı hâllerde parti gruplarının önerilerini doğrudan Genel Kurula sunmalarına imkân tanır.

Biz, partimize teklifin teslim edilişini -yıllardır yaptığımız bir uygulamadır- zimmet defterine tarih ve saat yazmak suretiyle alırız. Zimmet defteri, Kanunlar Kararlar Dairesinin zimmet defteri. Grubumuza ilk teslim edilen grup olarak 1 Temmuz günü saat 11.07'de teslim edilmiş. Bizim imzamız var. Zimmet defteri de Kanunlar Kararlar memurunun elindeki zimmet defteri. En erken yarın sabah 11.07'de başlayabiliriz. Kaldı ki, zimmet defterindeki akıştan bizden sonra da 3 farklı gruba daha yollandığı anlaşılıyor ki esasen son grubun teslim alış saati olmadır. Ancak Meclis Başkanlığı tarafından bugün size havale edildiği ve sizin de Komisyonunuza havale saati olan 16.00'ya veya biraz daha önceki bir saate alıp 16.00'ya toplantı koyduğunuz anlaşılıyor.

Şimdi, İç Tüzük 26 niye var? Yani Cumhurbaşkanlığına da gruplara da haber verilir diyor ve en az 48 saat önceden. Şimdi, 48 saatlik süre şunun için var. Komisyon üyesi milletvekilleri gibi Komisyon üyesi olmayan milletvekillerinin de toplantıdan haberdar olması, açıp teklifi okuması, gelip buraya o teklif üzerinden konuşması gerekiyor. Bunların yapılması için İç Tüzük'ün öngördüğü 48 saatlik süreyi 36'ncı madde tekrar bekleme süresi olarak ifade ediyor ve orada Komisyon üyelerine 48 saat önceden yollanacağını bir kez daha ifade ediyor. Biz Komisyon üyelerimize de bu teklifin bu toplantının başladığı şu saatten 48 saat önce yollandığına ilişkin de bir kayıt Meclis Başkanlığından istediğimiz hâlde göremedik. Diyorlar ki: "Biz gittik odalara, kapının altından attık." Böyle bir şey yok. Kapının altından atsan bile o kapıda onun tutanağının saatinin olması lazım. Kaldı ki bütün milletvekillerinin Komisyon üyesinden farkı önerge verememek ve oy kullanamamaktır. Bu toplantıya 48 saat önceden onların haberdar edilmesi ancak ve ancak grubumuza teklifin teslim edilmesiyle ve 26'ncı maddede açıkça ifade edildiği gibi bizim tarafımızdan milletvekillerine ulaştırılmasıyla mümkün. Bu yüzden -daha çok uzatmadan- bu toplantı en erken biz saat ve tarih attığımız için yarın 11.07'de ama İYİ PARTİ Grubu ne zaman teslim aldıysa ondan 48 saat sonra başlamalıdır. Yani toplantının 3 ana ögesinden ne zaman toplanacağımıza usul yönünden itirazımız vardır.

İkincisi, toplantının nerede yapılacağı hususu. Komisyonlar kendileri açısından en uygun mekânda toplanmaları lazım. Şimdi siz kendi toplantı salonunuzu yeterli bulmadınız ve bu toplantı salonuna geldiniz ama bu toplantı salonu biraz önce ortaya çıkan şartlar açısından baktığınızda, ilerleyen saatler de düşünüldüğünde hepimizin sağlığı açısından bir tehdide dönüşecek. Kaldı ki Komisyonda bu kadar tarihî bir oturum yapılırken, milletvekillerinin bunu başından sonuna izleme hakları vardır. İsteyen her milletvekiline bu olanağın tanınabilmesi için Komisyon için doğru salon burası değildir. Doğru yer -ki tercihi size bıraktık, zaten Meclisteki her yer hepimizin ve hepsi milletindir, CHP'nin grup toplantı salonu yoktur aslında, CHP'ye tahsis edilmiş salon vardır- takdir sizin olmak üzere, ister sizin her hafta grup toplantısı yaptığınız, eski senato salonu olarak bilinen salonda, ister bizim ve İYİ PARTİ'nin müştereken kullandığımız salonda, ister MHP ve HDP'nin müştereken kullandıkları salonda bu toplantı daha sağlıklı bir şekilde yapılabilir. Benim gencecik, 27 yaşında milletvekili olmuş, 29 yaşındaki hukukçu arkadaşım burayı izlemek istiyor ama "Komisyon üyeleri ve belli sayıda hukukçu milletvekili..." dedik, izleyemiyor. Yıllarını baro yönetimlerine vermiş hukukçu milletvekillerim, baro başkanlığı yapmış hukukçu milletvekillerim, baroların işleyişini, bundan sonraki seçim sistemlerini değiştirecek, delege sayılarını değiştirecek, iktidarın doğrudan baroların seçimlerine müdahale etmeye çalıştığı bir kanun teklifine baştan sona hâkimiyet sağlayamayacaklar. Bu yüzden, toplantının ikinci olmazsa olmazı "Nerede?" sorusu açısından da toplantı salonu sorunludur ve itirazımız dâhilindedir.

Üçüncüsü: Kimlerle? Elbette Komisyon üyeleriyle ama İç Tüzük açıkça yazıyor, isteyen bütün milletvekilleriyle. Bu Meclisin bir geleneği var, yasama faaliyeti açısından İç Tüzük'te yazıyor, kaliteli yasama için bürokrasinin katkısı önemli, sivil toplumun, meslek örgütlerinin katkıları önemli. Ne yaptığımızın farkında mıyız Sayın Başkan? Biz sizinle çok acılı Soma faciasından sonra kurulan komisyonda da görev yaptık, elimizi vicdanımıza koyup görev yaptık, tarih önünde görev yaptık. Yazdığımız rapor gündeme alındı, gereği yapıldı yapılmadı ayrı tartışma konuları ancak biz, sizinle dört ay süreyle Türkiye'nin dört bir yanında ve bu Mecliste belki toplamı haftaları geçen mesailer yaptık ve tarihe bir şey bıraktık. Şimdi sizin riyasetinizde tarihe bir şey bırakılacak. Bırakılan şey şu: Baroların seçimiyle ilgili kanun değişiyor, teklif o. Kim yok? Baro başkanları yok. Kim yok? Bu konuyla ilgili sivil toplum örgütleri yok, Anayasa 135'ten güç alan, Anayasa'nın açıkça kamu kurumu niteliğinde olduklarını ifade ettiği ve 135'in son iki kelimesiyle "...kamu tüzel kişilikleridir." diye ifade ettiği, devlet tüzel kişilikleri dediği baroların kanunu değiştireceksiniz. Anayasa 135'ten dayanak alan diğer bütün kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri açısından da bu Anayasal ihlal ve yasama açısından yetki aşımı noktasına gelecek bir yolu açmış olacaksınız. Burada baroların başkanlarının yanında elbette ki Türk Eczacıları Birliğinin, Türk Tabipleri Birliğinin, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin de temsilcilerinin olması ve onların hukuki görüşlerinin de tutanağa geçmesi son derece önemli.

Sayın Başkan, baroların kanunu değişirken baro başkanlarının Meclis yerleşkesine sokulmadığı bir oturumu nasıl yönetebilirsiniz? Sizin, hem hukukçu kimliğinizle hem on yılı aşan parlamenter kimliğinizle hem de bir baronun üyesi olarak buna aklınız vicdanınız nasıl el veriyor? Baro başkanlarının katılma talepleri var, son derece haklı talepler. Bunlara ret yazısı yazmışsınız.

Toplantı, süre bakımından İç Tüzük'e aykırıdır, mekân bakımından yerleşik uygulamalara, kaliteli yasamanın gerekliliklerine aykırıdır, katılımcılar bakımından çok asli bir kusur taşımaktadır. Bakın, İtalya'da, Brezilya'da, Japonya'da birileri açıp şunu okuyacaklar: "Türkiye'de Baroların kanunları değişti ve değişirken baro başkanlarını Meclise sokmadılar." Bu yaşanılanın Japoncası utanç verici arkadaşlar, bu yaşanılanın İtalyancasını dünyaya anlatamayız. Şuraya gelip dersiniz ki "80 baro başkanını mı alacağız?" Baro başkanlarına dersiniz "Aranızdan seçeceğiniz 8 temsilciyi dinleyeceğiz, dönüşümlü olarak dinleyeceğiz." Bunların hepsinin çaresi bulunur.

Sayın Cahit Özkan, teklif sahibi olarak söylüyorum, barolarla tarihsel olarak geçmişte ne yaşadığınızın bir önemi yok ama bugün siz o baroların üyeliğini yapmış, o baro başkanlarıyla aynı diplomaya sahip ve savunma mesleği gibi son derece kutsal, son derece hepimiz açısından önemli ve tüm kamu kurumlarından da farklı bir ayrı statüye tabi olmasını hepimizin doğal karşıladığı bir mesleğin mensubusunuz. Protokoldeki yerleri ayrıdır, kamusal yaşamdaki yerleri ayrıdır, yazılanın ötesinde bir genel toplumsal kabulleri vardır ve hepimize lazımdırlar. Hepimize lazım ve günün birinde mutlaka bizim de hukukumuzu savunacaklar, bu ülke için de son derece önemli bir iş. Baro başkanlarının bu yerleşkeye, bu kampüse alınmamasının, bu salonda olmamasının size, iktidar partisine mensup bir Grup Başkan Vekili olarak nasıl bir faydası var, onların olmamasından nasıl bir huzur buluyorsunuz veya olması sizi niye endişelendiriyor? Burada gelip de ne söyleyebilirler de siz ona cevap veremezsiniz? Bu ön kabul varsa zaten yanlış bir iş yaptığınız kendiniz itiraf ediyorsunuz demektir. Ben baro başkanlarının eleştirilerini dinlemeden burada karar vereceğim, demek ki onlar bir eleştiri, bir katkı yaparsa verilecek karara tesir edebileceğinden mi endişe ediyorsunuz? O zaman baştan yanlış bir şey yaptığınızı kabul etmiyor musunuz? Bir kez daha bir toplantının üç asli unsurunun üçünün de sakat olması yönünden, usul yönünden bu toplantının yarın sabah makul bir saate ertelenmesini, yarın aşağıda uygun göreceğiniz bir büyük salona alınmasını, baro başkanlarının tarafınızdan reddedilmiş katılım talebinin kendileri tarafından yenilenmesi ve tarafınızdan yeniden değerlendirilerek kendilerinin uygun sayıda ve temsiliyetle salonda yer almasını, diğer kamu kurumu niteliği tanıyan meslek örgütlerine de komisyon tarafından davet yazısı yazılarak birer temsilciyle olsun fikirlerini makul sürede tutanağa geçirmek üzere buraya davet edilmelerini talep ediyoruz. Talebimizin reddi durumunda önemli bir usul hatası yaparak tüm görüşmelerin baştan sakatlanacağı ve yapılacak yasama faaliyetinin boşa düşeceğini ifade etmek istiyorum.