KOMİSYON KONUŞMASI

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Komisyon üyesi ve dışarıdan gelen arkadaşlar -yine bir AKP klasiği diyeceğim- yine bir torba yasayla karşı karşıyayız. Yani kimseye sormadan, danışmadan yasa hazırlanıyor, ne meslek örgütlerinin haberi var ne tarımla ilgili kuruluşların -arkamızda bir çiftçi arkadaş vardı, o da yeni öğrenmiş- ne üniversitelerin. Gerçi hepsini bitirdiniz, kimse sayenizde konuşamıyor, danışsanız belki de destek verirlerdi, "Padişahım çok yaşa!" derlerdi.

Yasa teklifini veren sayın milletvekilimiz AKP'nin tarım karnesinden bahsetti. Acaba Hollanda'nın tarım karnesini mi anlattı diye bir an böyle düşündüm ama aslında sizin karneniz nasıl, biliyor musunuz? Hepsi 1. Ama böyle yaramaz çocuklar, haşarı çocuklar, tembel çocuklar vardır ya, gider tükenmez kalemle o 1'in yanına "sıfır" yazar, annesine babasına gösterir, "Bak, benim karnem 10." der. Yani siz Türkiye tarımını bize böyle anlatıyorsunuz ama gerçekte böyle değil, vatandaşı kandırdığınızı zannediyorsunuz ama artık kimse kanmıyor çünkü biz daha önceden de sizi biliyoruz; "300 koyun vereceğiz." dediniz, koyunlar ortada yok; "Mazotun yarısı sizden, yarısı bizden." dediniz, hiç öyle bir şey olmadı; "Türkiye tarımı Avrupa'da 1'inci, dünyada 7'nci." dediniz, bakın, bu doğru, buna "Doğru." diyoruz. Neden? Tarım toprağımız o kadar fazla ki, coğrafi ve stratejik açıdan o kadar güçlü topraklara sahibiz ki o yüzden emperyalist güçler bizim topraklarımıza göz dikmişler, topraklarımız el değiştiriyor, bunun farkında mısınız bilmiyorum ama yabancılar toprak satın alıyor. Bu Mecliste yabancılara toprak satışıyla ilgili yasa çıktı hatta burada 2 katına, 600 dekara çıkartıldı, biliyoruz. Dolayısıyla, buradan gitsek yani Türkiye'nin bu topraklarını korumadan gitsek dünyanın ilk sıralarında yer alan bir ülkenin, tarım ülkesi olan bir ülkenin toprağını daha fazla değerlendirsek, üreticisini daha fazla değerlendirsek çok daha iyi olur. Tropikal ürünler dışında her şeyi üretiyoruz. İşte mesele zaten burada, görüyorlar bizim ne kadar stratejik öneme sahip olduğumuzu ya topraklarımızı ya da tarıma dayalı sanayi kuruluşlarımızı ele geçiriyorlar. Yem fabrikalarımız gidiyor, bir bakıyorsunuz tavukçuluk sektörümüz el değiştiriyor, küresel sermayenin eline geçiyor ya da bankalar geliyor, çiftçi borçlanıyor.

Şimdi, biz, yıllardır birbirimizi tanıyoruz hep tarımdan bahsettik; suyun ne kadar önemli olduğunu, toprağın ne kadar önemli olduğunu ama şu pandemi süreci bizi zaten haklı çıkardı. Bize hiç inanmayan daha önce tarımla ilgisi olmayan, gıdayla ilgisi olmayan kişilerde artık tarıma ilgi duymaya başladı, gıdaya ilgi duymaya başladı. Neden? Sokağa çıktıklarında önce makarnaya hücum ettiler. Sizin Bakan da çıktı dedi ki: "Depolar dolu." Biz de o zaman şunu söyledik: "Evet, depolar dolu ama ithal ürünlerle dolu." Eskiden biz makarnayı -Türkiye'nin makarnası meşhurdur, durum buğdayı; Konya, Karaman o taraflarda çok fazladır- işlerdik, dünyaya satardık. Şimdi, Meksika ve Amerika Birleşik Devletleri'nden satın alıyoruz, işleyip yine satıyoruz. Niye kendi çiftçimizden almıyoruz da başka ülkelerin çiftçilerinden almaya çalışıyoruz? Bize kalırsa siz hâlâ tarımın önemini anlamadınız. Çünkü torba kanun getiriyorsunuz, güzel, 35 maddeden oluşuyor, bir çok alan var, bazılarına destek veriyoruz ama ben, şu ortamda mesela bu yasanın içerisinde çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılmasını görmek isterdim açıkçası. Yani madem bir dinamizm kazandıracaksınız tarıma bunu görmek isterdim ya da bir aylık süreç içerisinde 70 tane ile dolu yağdı, kuraklık oldu, zararın 1 milyar liranın üzerinde olduğu söyleniyor. Bu gelir kayıplarını telafi edecek önlemler yok. Tamam, bazıları sigortalanmış ama sigortalayan çiftçiler Tarım Krediden borç aldıkları için kredi aldıkları için mecburen sigortalatmış. Yani çiftçiyi kaderine terk etseniz, Tarım Krediden başka yerden kredi almasa kimse sigortalatmayacak çünkü para yok çiftçide, çay parası yok, nasıl sigorta parası versin? Yani belki on beş yirmi gün sonra, bir ay sonra Meclise böyle bir yasa getirmemiz gerekecek; çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılması ya da doğal afetlerden zarar gören çiftçinin kayıplarının telafi edilmesi. Ama işte arkadaşımız, Genel Başkan Yardımcımız bahsetti, Mardin'de su vermediniz, tarlalara su vermediniz. Bu ürünler bizim en önemli ürünlerimiz. Sanayimizin temel ihtiyaç maddesi suyu kestiniz. Tamam, çiftçinin desteğinden kesiyorsunuz ama bu ürün de yetişmiş, artık burada hesap kitap yapmayın, birazcık daha dikkatli olmak lazım. Ne bileyim, üretim teşviklerini görmek isterdim yani biz buğday ithal ediyoruz, un ihraç ediyoruz. Bu mantıkla yıllardır sizlerle tartıştık ama ne oldu? Un ihracatını durdurdunuz. Niye? Çünkü bize lazım. Rusya durdurmadı mı, Ukrayna durdurmadı mı? Rusya, Ukrayna en değerli ihraç ürünlerini durdurdu. Demek ki dünya da artık tarımın önemini görüyor. Biz, hâlâ niye sıfır gümrükle ithalat yapmayı planlıyoruz. Bakanınız çıkıyor diyor ki: "26 Ekim 2019'dan sonra hayvan ithalatı yok." Cumhurbaşkanı çıkıyor "Evet, yok." diyor ama 200 bin tane hayvanın girdiğini biz kamera kayıtlarından buluyoruz, videolardan buluyoruz. Uruguay'dan gemiye yüklerken diyor ki: "Bak, Türkiye'ye 15 bin tane hayvan gönderiyoruz." Ya böyle ciddiyetsizlik olmaz yani.

Yine, siz dediniz: "Ülkenin yükselişi de çöküşü de tarımla başlıyor." Evet ama bunun sadece lafta olduğunu görebiliyoruz. Niye üretebildiğimiz ürünleri ithal ediyoruz? Bakın, çok basit, sizi tebrik ediyorum, nohuda destek verdiniz. Ne oldu? Nohut üretimi arttı. Övünüyorsunuz nohutla, değil mi? Niye? Türkiye kendine yeterliliği aştı, ihracat yapabilecek potansiyele geldi. Demek ki diğer ürünlere de birazcık para verebilseniz, şu kesenin ağzını bir açabilseniz... Başka yerlere açıyorsunuz, çiftçiye açtığınız yok. Ya 4 tane ürün, bakın, yağlı tohumlu bitkiler -bizim bölgemizin ürünü- ayçiçeği, soya, pamuk, bunun çiğiti ve kanola; 3,5 milyar dolar, ya 3,5 milyar dolar ithalat bedeli. Her yıl 3,5 milyar dolar ne, biliyor musunuz? Yani bu sene ÇKS'de kayıtlı yaklaşık 8-9 milyon çiftçiye verdiğiniz tüm destek, bir yılda başka ülkelere verdiğiniz para. Bunu hiç göremiyor musunuz? Biz bunu kendimiz üretebilir miyiz? Evet. Ne yapmamız lazım? Destek yapmamız lazım. Yani bu torba yasa... Bunu görmemiz lazımdı.

2019'un desteklerini hâlâ tamamlamadınız. Biz olsak 2019'un tamamını öderdik, 2020'yi verirdik. Çünkü niye? Ya bütün sektörler durdu şu anda, bütün sektörlerde sorun var; tarımda sorun yok çünkü topraklar bizde. Sulamaya daha fazla destek verirsiniz -beraber yapabiliriz bunu- kaynakları tarıma aktarırsınız. Çünkü bizim üretmeye ihtiyacımız var, ithal pamuğa ihtiyacımız yok.

Bakın, arkadaşımız söyledi, üç yıldan beri pamukta destekleme yok, dört yıldan beri de ayçiçeğinde destekleme yok. Ya, biz bu fabrikaları yapmışız, fabrikaları çalıştırmak için ürüne ihtiyacımız var, ürünü başka ülkeden alıp ihracat yapıyoruz. Demek ki Türkiye'de bir potansiyel var, ihracat potansiyeli var ama ithal ham maddeyle yapıyorsunuz.

2001'den beri daha bir tarım sayımı yapmadık; kaç milyon çiftçimiz var, kaç tane buzağımız var? Tamam, bunları görüyorsunuz ama sayılar, rakamlar birdenbire değişiyor, artırıyorsunuz. Mera varlığımız ne kadar? Yıllardır aynı. 14,6 TÜİK'te, 12,6 Tarım Bakanlığında; bizim tespitlerimize göre 10 milyon hektar civarında. Niye? Çünkü hatırlayın, beş altı yıldan beri, 6'ncı yıla giriyoruz milletvekilliğimizde... Termik santral kuracaksınız -torba yasanın içerisine- merada kurabilirsiniz, haberleşme sistemleri kurulacak, merada kurulabilir. Kanal İstanbul geçecek, "kamu yararı" diye bir şey icat ettiniz, meralar gitti. Yol geçecek, meralardan geçiyor.

Nişasta bazlı şeker... Kim denetliyor? Yani 70 bin ton nişasta bazlı şeker üretimi gerçekten var mı, istatistiği var mı? Çünkü 2 milyon 600 bin ton şeker üretimimiz var yani şeker pancarı üretiminin yüzde 2,5'u yani şeker. Acaba bu kadar nişasta bazlı şeker var mı? Denetlememiz var mı? Hiçbir cevap yok. Ama Rusya'dan beyaz şekeri ithal edebiliyoruz, 70 bin ton. Demek ki bir sorun var. TÜRKŞEKER'in stoklarında -benim bildiğim- hâlâ şeker var. Demek ki siz nişasta bazlı şekere "Yandan geç." diyorsunuz, bizim şeker pancarından elde ettiğimiz şekere de "Dur." diyorsunuz.

Yerli tütün... Hadi bakalım, şimdi, torba yasanın içerisine yazalım, "şark tipi tütün" diyelim, siz "yerli tütün" diyorsunuz. Yerli tütün kalmadı arkadaşlar, Türkiye'de üretilen tütünler de Amerikan, Virginia tipi tütün. Yani madem, o zaman, birbirimizi kandırmayalım. Yapmamız gerekenler, dediğim gibi... Dört yıldan beri ayçiçeğinde 40 kuruş destekleme, bir de yüzde 4'ünü kesiyorsunuz, bir de zamanında ödemiyorsunuz. Yani hiç olmuyor. Dünya, tam tersine, üreten sektörlere destek veriyor. Biz bunu yapabilsek, tarıma dayalı sanayimizi bir geliştirebilsek hem istihdam sorununu çözeriz hem de dünyaya mal satarız.

"Ayçiçeğindeki destekleme miktarını 80 kuruşa çıkarmalıyız." demişim. Niye? Başka ülkenin çiftçisine vereceğimize kendi çiftçimize verelim. Geçen sene Bakana açıklattınız. Çıktı Bakan yüzde 40 yağlı ayçiçeğine 2.500 lira... Bütün televizyonlarda konuşturdunuz. On beş gün sürdü, on beş gün sonra kapattınız. Neden? "E, Tarım Kredinin alım miktarı bu kadar." Madem fiyat açıklıyorsunuz, yer de söylüyorsunuz, sonuna kadar gitmeniz lazım; destekleme alımı budur. Bu sene dolardaki artışı da dikkate alarak yüzde 40 yağlı ayçiçek için 3.250 lira fiyat olması lazım. Gerçi, siz buğdayda da 1.650 lira fiyat açıkladınız. Gidin bakalım, 1.650 liradan çiftçi satabiliyor mu ürününü? Tüccar ucuza topluyor. Ben sordum, 1.450 liradan, 1.500 liradan satıyorlar -ben de borsadaydım- 1.600 liradan satan var.

Evet, lisanslı depoların önünde kuyruklar var şimdi. Tüccar -dediğim gibi- çiftçinin ürününü... Çiftçi sıkışmış tabii ki deposu olan, bekletebilen para kazanıyor ama herkesin deposu yok, herkes bekletemiyor. Kısacası, halkı eve kapattık, halk tarımın önemini anladı, televizyonda seyretti. Çünkü karnı acıktı, gitti bir şeyler yedi "Aman, bunun bende olması lazım." dedi. Fiyatlar arttı ama tarımın önemi de arttı. Ama şu torba yasada gördük ki yeni bir şey yok. Var olanlara işte, yeni, güzel bazı şeyler var. Tağşiş konusunda, evet gıdada çok tağşiş var. Evet, bazı güzel konular var, bunlarda tekrar maddelerde söz alacağız ama bu kadar emek sarf ediliyor, bu kadar toplanıyoruz. Yani, çiftçi, buradan çıkan sonuca göre "Ya, bana ne dokunacak burada, yeni bir üretim şekli olacak mı, yeni bir destek var mı, borçlarıma yeni bir şey gelecek mi?..." Yok.

Kısaca bu kadar konuşuyorum. Teşekkür ediyorum.