KOMİSYON KONUŞMASI

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan değerli arkadaşlar, ben Adalet Komisyonu üyesiyim. Arkadaşlarımız daha öncede söyledi. Bu düzenlemenin Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanun Teklifi'nin tali komisyon olarak, Adalet Komisyonu olarak gösterilmiş İçişleri Komisyonu ana Komisyon olarak gösterilmiş. Bu kadar aceleye getirilmesine gerek yok diye düşünüyorum. Neden bunu düşünüyorum? Şu anda pandemiden önce genç işsizlik oranı yüzde 24,4'tü, bu pandemiden sonra da şu anda işsizlik oranı yüzde 38'lere, yüzde 40'lara dayandı. Yani, şu anda üniversite mezunu genç kızlarımız, çocuklarımız şu anda işsizlik girdabında ve bunlar iş bulacak, kamu görevinde KPSS'ye girecek, sınavı kazanacak, 70'inci madde gereği hakkını yerine getirecek ondan sonra da karşısına da güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kanunu gelecek, çıkacak ve bazı keyfi olgu, tahdit -idari tahdit mi, mahkeme mi ne olduğu belli değil- gibi unsurlarla birlikte girdiği işte çalışamayacak ne olacak? Yani KPSS'de kazanacak ancak değerlendirme komisyonlarının vereceği, amirlerin vereceği kararlar ile Anayasa'dan doğan çalışma hakkı elinden alınacak yani cezalandırılacak. Kamuya beğenmedikleri kişileri almayacaklar, hangi parti iktidardaysa bu çerçevede işsiz bırakabilecekler, var olanları da işsiz bırakabilecekler.

Arkadaşlar, gerçekleri yaşayalım 12 Eylül hukuku şu anda bu getirilen kanun teklifiyle sürdürülmek isteniyor. Ben genç bir hukukçuyum, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okurken, okulu bitirdikten sonra herhangi bir siyasi etkileşimde bulunmadığım hâlde askere gittim, Tuzla Piyade Okulunda ilk 20'de girmiştim, bütün sınavlarda başarılı olmuştum. Birden baktık ki bir albay çıktı karşımıza "Siz vatan hainisiniz." diye bizi suçlamaya kalktı ve sürgün kurası çektirdi. Neden? Sol görüşlü olduğumuz bilindiğinden dolayı. O sizin olgu dediğiniz var ya o eskidendi. Hâkim, savcılara tutanak tutup da bekçilerden siyasi görüşü nedir, kimlerle beraber dolaşıyor diye not tutulur ya o olgulardan dolayı, ben askerliğimi Keşan'da yaptım, sürgün olayında yaptım. Yani 12 Eylül hukuku aynen bununla sürdürülüyor arkadaşlar. Yapmayın, eylemeyin. Biraz önce arkadaşımız söyledi, yani bu yakınlarıyla ilgili olgular mantık üretmiyor. Biz ne yapmamız gerekiyor, dün güzel bir şey yaptık. 27 Mayıs darbesini hukuki anlamda yok hükmünde saydık. Doğal hâkimlik, doğal mahkeme hükmüne aykırı olduğundan dolayı Mecliste bulunan bütün partilerin onayıyla karar aldık, güzel bir çalışmada bulunduk. Niye temizlemeyelim 12 Eylül hukukunu andıran bu tür yasal düzenlemeleri? Biraz önce milletvekili arkadaşım çok güzel bir şey söyledi: beş yıl önce altı yıl önce bu yasa teklifi yasalaşmış olsaydı, bu FETÖ terör örgütünü engelleyebilecek miydik memur alımlarında? Hayır engelleyemeyecektik. Değerlendirme komisyonlarında FETÖ'cüler dolacaktı, onlar değerlendirme komisyonlarında memuriyet aldıracaktı. Arkadaşlar, iş kanunla olmuyor, iş uygulamayla oluyor. Bakın size bir örnek vereyim: Ben bir hukukçuyum, İstanbul Hukuk'tan mezun olduktan sonra İçişleri Bakanlığında kaymakamlık sınav komisyonunda yakınım vardı, baya yakınım. "Gel, kaymakam ol." dediler bana. Gitmedim, olmadım. "Ya avukat olacağız. Siyasete girelim, topluma daha farklı hizmet yapalım." dedim. Demek ki kaymakamlığa başvurmuş olsaydık, kaymakam olsaydık, kazansak dahi bu mantıkla bizi kaymakam olarak atamayacaklardı. Çoğu arkadaşımız hâkim olarak atanmadı arkadaşlar. Bir hâkim istifa ediyor, milletvekili adayı oluyor, belediye başkanı adayı oluyor. Kazanamayınca görevine dönebiliyor mu arkadaşlar? Dönemiyor ama AKP'nin belediye meclis üyeleri AK PARTİ'nin yöneticileri istifa ediyorlar avukat olan arkadaşlar, hâkimlik sınavına giriyorlar, mülakatlardan çıkıp hâkim ve savcı olarak karşımıza geliyorlar. Şu anda yargı tarafsız mı, şu anda yargı bağımsız mı arkadaşlar? Böyle bir şey görebiliyor musunuz? Değerlendirme komisyonlarında dün FETÖ'cüler vardı, bugün hangi cemaat mensupları var. Daha geçen gün vermiş olduğum araştırma önergesinde şunu söylemiştim: 4 bin küsür hâkim, savcı tayin edildi geçen hafta, birçok sürgün tayinleri oldu. İktidar kendisine uygun kararlar vermeyen hâkimleri sürgüne tabi tuttu. Ya arkadaşlar gerçekler bunlar. Değerlendirme komisyonları hangi objektif kriterlere göre değerlendirme yapacak, değerlendirme komisyonları neye göre karar verecek? Olguya göre mi karar verecek, neye göre karar verecek? Onun için ne gerekiyor? Bu ülkede demokrasi gerekiyor. Ne gerekiyor? Bu ülkede tek adam rejiminin son bulması gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen ve şu anda revize edilmeye çalışılan sistemle bu memlekette ekonomi de bitti, hukuk da bitti, yargı da bitti, eğitim de bitti arkadaşlar. Denetlemek lazım, denge sistemi kurulması lazım, kuvvetler ayrılığı sistemi gelmesi gerekiyor. AK PARTİ'nin içinden ayrılan arkadaşlar açık ve net söylüyor. Demokratik parlamenter sistem gelmediği sürece, bu memlekette hukuk, bu memlekette eğitim bir yere gelemez diyor. Onlar da doğruyu görmüşler, açık ve net söylüyorlar. Şu anda Türkiye'de yargının bağımsız olduğunu ve tarafsız olduğunu iddia edebilen kişi var mı? Yok. Biraz önce bir haber geldi: Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nu linç davası şu anda daha bitmedi ama Genel Başkanımıza linç davasında yapılanlara karşı "tweet" atan, paylaşımda bulunan eski ilçe başkanımıza bir yıl ceza verilmiş. O dava bitmiyor, onu eleştiren Cumhuriyet Halk Partisi eski ilçe başkanına, Bahçelievler ilçe başkanına hapis cezası veriliyor. İşte, yargı bu, hukuk bu. Linç davasında tutuklama yok, bir tek kişi de tutuklanmadı. 5'inci maddeye bakıyorum ben, 5'inci madde 4'üncü maddeyle bağlantılı. Tam anlamıyla demokratik ülkelerde yazılamayacak nitelemeler var. Keyfî icraatlara neden olabilecek objektif kriterlere aykırı yazılımlar var. Neden getiriyoruz bunu? Yetmedi mi arkadaşlar? Hâkim, savcı tayinlerinde İstanbul'daki bürolarda Hakyol cemaatinin isimleri yazıldığı iddia ediliyor. Arkadaşlar, bu güvenlikçi politikalarla bu memleket bir yere gelmez. Bu memleketin geleceği yer demokrasi ve özgürlüklere yer açmakla olur. Bunun açılabileceği yer de bu tür kanunları getirmemekle olacak. Yazık değil mi o işsiz çocuklara, KPSS'yi kazanıp da ondan sonra gelip de "Güvenlik soruşturmasını geçmediniz, sizi almadım." diyerek gelecek hayalleri ortadan kaldırılan insanlara yazık değil mi? Onların ailelerine yazık değil mi?

BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Toparlarsanız Süleyman Bey.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Hiç başkalarına söylemediniz Başkanım, bana söylediniz.

BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Söylüyorum, söylüyorum.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Neden başkalarına söylemediniz de bana söylüyorsunuz yani.

BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - 8 buçuk saattir çalışıyoruz.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Teknik konular bunlar. Tali komisyon Adalet Komisyonu, Sayın Başkan. Ben Adalet Komisyonu üyesiyim, bunları söylemek zorundayım.

BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Ya bir şey demiyorum, söz hakkınız...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Ya siz Adalet Komisyonuna gelin, ya durun daha yeni başladık.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - İçişleri Komisyonunun kıymetini bil.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Arkadaşlar, bu düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal gerekçelerine aykırı bir düzenlemedir. Bu düzenlemeyle Anayasa'nın 70'inci maddesi ihlal ediliyor, Anayasa'nın 38'inci maddesi masumiyet ilkesi ihlal ediliyor, Anayasa'nın 2'inci maddesi, hukuk devleti maddesi ihlal ediliyor. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kavramı ve ilişkili düzenleme keyfîliğe açık, belirsiz ve hukuki güvenlik ilkesi ihlal ediliyor. 70'inci maddeye aykırı olduğunu arkadaşlar söyledi, burada görevin gerekleri dışında bir arşiv araştırması ve güvenlik araştırması yapılması açıkça 70'e aykırı. Madde 129'a öngörülen güvenceler açısından da sorunlu bir çalışma bu. Anayasa'ya sadakat ölçüsünün ne olduğu konusunda şüpheler açık. Bu çerçevede bu maddeyle ilgili güvenlik soruşturması fişlerden hareket etme riskini her zaman barındırdığını hepimiz biliyoruz. Kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde olguların birçok zaman fişleme kayıtları şeklinde karşımıza çıktığı açıktır. İdare mahkemelerin bu konuda birçok kararı mevcut olup bu kayıtlarla kişinin istihdamına engel olunamayacağını belirtmiştir. İdare mahkemeleri güvenlik soruşturması neticesinde verilen göreve başlamama kararlarına yönelik açılan davalarda kişi hakkında terör örgütü üyeliğine yönelik herhangi bir soruşturma ve kovuşturma bulunamaması ve bu hususlara ilişkin haklarında herhangi bir yargı kararı olmaması durumunda, sadece istihbarı bilgi notuna dayanılmasını hukuka aykırı bulmaktadır.

Danıştayın yerleşik içtihadı da güvenlik soruşturmalarına ilişkin raporların istihbarı nitelikli bilgiler içerdiği ve bu sebeple doğrudan ilgiliye yönelik başkaca somut bir veri olmadıkça bu raporlara dayanılamayacağını açıkça belirtmiştir. Kanun teklifiyse bu riski taşımaya devam etmektedir. Ayrıca bilinmelidir ki kollukta ve emniyet istihbaratı içerisindeki FETÖ yapılanması bir dönem kontrolü elinde tutmaktaydı. Bu grubun kendi amacına yönelik fişlemeleri ne şekilde ayırt edilebilecektir? Zira, bu yapılmazsa FETÖ'nün gerçekleştirdiği fişlemeler kamuya alımda engel olarak yurttaşların karşısına çıkacaktır. Eş, birinci derece kan ve kayın hısımı konusu da suç ve cezaların şahsiliği ilkesine aykırılıktır. Kişilerin kendilerine ilişkin görevlendirme de ailenin de güvenlik soruşturmasına dâhili makul değildir. Kaldı ki bugün görevdeki atanmışların bazılarına yönelik olarak bu şekilde bir soruşturma gerçekleştirilmiş olsaydı, yani güvenlik soruşturmasına tabi olmuş olsalardı büyükelçi, bakan dahi olamayabilirlerdi. Ya da seçilmişler için aranmayan bu kriterin bakanlar veya büyükelçiler için geçerli olmayan bu durumun bir emniyet mensubu için söz konusu olması ölçülülük ilkesine aykırıdır. Bu çerçevede, bu maddenin Anayasa'dan kaynaklanan özgürlüklere ve İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun olarak geri çekilmesini talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.