KOMİSYON KONUŞMASI

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet tarihinin en hazin verici hikâyelerinden biridir BAŞKENTGAZ'ın öyküsü. Aslında çok daha öncesi var ama Sayıştay raporları üzerinden gitmek durumundayız çünkü söylediğimiz her şeyi belgelere dayandırmak zorundayız, aksi hâlde başımıza neler geleceğini biz bu Parlamentoda öğrendik.

Sayıştayın 2009, 2010, 2011, 2012, 2013 raporlarına topluca baktığımızda, BAŞKENTGAZ'ın önceki işlemlerinin, Belediye dönemindeki işlemlerinin çok çok çok şaibeli olduğunu, Özelleştirme İdaresinin yönetimine geçtikten sonra da bu şaibelerin önceki işlemlerden mütevellit devam ettiğini ve en sonunda da özelleştirme sırasında korkunç işlemlerin yapıldığını görüyoruz.

Öncelikle BAŞKENTGAZ bir borç batağına sokulmuştur Ankara Büyükşehir Belediyesi döneminde, sermayesinin neredeyse tamamına yakın bir kısmı borçlandırılmıştır. BAŞKENTGAZ bir şirkete teslim edilmiştir, bu şirketin adı Elektromed şirketidir. 284 milyon TL bedel ödenmiştir bu şirkete, dönemin rakamları itibarıyla söylüyorum, bugün baktığınızda milyar dolara gelebilecek bir rakamdır. Rekabet yoktur, BAŞKENTGAZ'a sayaç alınmasında o dönem son derece pahalı elektronik sayaçlar tercih edilmiştir. Oysa ki mekanik sayaçlar çok daha ucuz olmasına rağmen, elektronik sayaçların alınmasında fahiş fiyatlar ödenmiştir ve bu Ankara halkına yansıtılmıştır, Ankara halkından, her bir aboneden, ben dâhil 300 dolar para alınmıştır ve bu paralar iade edilmemiştir, bu paralar haksız yere belediyeye gelir olarak yazılmıştır.

BAŞKENTGAZ'in yaptığı ihalelerde, özellikle boru hattı döşenmesi ihalelerinde 4734 sayılı Kanun'a aykırı olarak iş parçalara bölünmüş, parçalara bölünen işler eşik değerlerinin altında bırakılmış, ihaleler rekabete kapatılmıştır. Bu ihale sürecinde de, şirketlerle dönemin BAŞKENTGAZ yetkilileri arasındaki ilişkiler benim adıma utanç vericidir, şirketlerin arabalarının kullanılmasından diğer hususlara, alanda hiçbir üretim olmamasına rağmen ödemeler yapılmasına kadar, bunların hepsi Sayıştay raporlarında vardır. Bu sayaç meselesinde ödenen fahiş fiyatlar, yine, Sayıştay raporlarına girmiştir. Hatta bu sayaçların dokuz yıllık bakım anlaşmasının yapılması, rekabeti ortadan kaldıran ve yine Ankara halkına da yüklenen fahiş ödemeler doğurmuştur. Şirketlerin elektronik kart şifrelerinin bir kasada tutulduğu söylenmiştir, bu konuda önemli tartışmalar olmuştur, çünkü elektronik şifre verilmediği takdirde bir kamu şirketi bir özel şirkete teslim edilmiş anlamındadır. Daha sonra bu kasa açıldığında içinde şifrelerin çıkmadığı tespit edilmiştir.

Mesela, 2010 raporunun 66'ncı sayfasında diyor ki: "4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve uygulama mevzuatının ilgili maddelerinde, doğal gaz altyapı ve montaj işinin yapım tanımına girdiği açıkça belirtildiği üzere yapım işleri istisna kapsamına girmediğinden idarenin ana faaliyet konusu olan doğal gaz altyapı işlerini mal alımı ve montaj alanında 3/G istisna kapsamında gerçekleştirmesi mevzuata aykırıdır." Ne demek istiyor? Diyor ki, yapım işleri 3/G, yani KİT'lere tanınan istisna kapsamında değildir, bu bir yapım işidir ama sırf Kamu İhale Kanunu'nun getirdiği zorunluluklardan kurtulmak için yapım işi bir mal alım işiymiş gibi -yani boru hatları döşemesini bir bilgisayar alımına çevirip- buradan, Kamu İhale Kanunu'ndan kaçırılmıştır. Bu suçtur, belki bugün yargılanmıyor ama bu bir suçtur.

Bir başka tespit, mesela -yine 2010 yılından bahsediyorum- raporun 49'uncu sayfasında "Başkent Doğalgaz Anonim Şirketince 7/4/2004 tarihinde sözleşmesi imzalanan ve sözleşme bedeli 14,6 milyon ABD doları olan yapılan ek sözleşme bedeliyle ve 16/1/2006 tarihinde bitirilmesi gereken mevcut SCADA sisteminin denetim raporunda adı geçen şirketin 2009 yılı faaliyetlerinde yaptığı denetim sırasından henüz geçici kabulünün bile yapılmamış olduğu ve teknik şartnamede öngörülen birçok işlevi yerine getirmediği konusunun incelenmesi, gerekirse soruşturulması hususunun takdir edilmesi" deniyor. Neden bahsediyor? SCADA sisteminden. SCADA sistemi nedir? Biliyorsunuz gaz çok tehlikeli bir şey, SCADA sistemi bir güvenlik ve izleme aracı ve SCADA sistemi teslim bile alınmıyor, aradan yıllar geçiyor, soruşturma isteniyor. Ben hâlâ güvenilir çalıştığına inanmıyorum, o konuda, bildiğim kadarıyla, Kale Kalıp şirketiyle de bir sürü davalar var, bu da hüzün verici.

Ön ödemeli sayaçlara yapılan toplam şeylerden bahsedilmiş ve orada Sayıştayın çok açık tespitleri var bu sayaçların alınması ve fiyatlandırılmasıyla ilgili.

Şirketin bu Elektromed şirketine teslim edilmesi meselesi ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ile Elektromed şirketi arasındaki ilişkilerin son derece rahatsız edici bir boyuta ulaşması, hatta Elektromed şirketinin daha sonra vergi borcunun Maliye Bakanlığı tarafından silinmesi ki o ayrı bir kavramdır, yani "uzlaşma" adı altında, neredeyse kesinleşmiş vergi borçlarının silinmesi...

Bir sürü şey tespit etmiş, birkaç tanesini ana şirket şeyleriyle okuyayım. Sayıştay raporlarında bu geneli görüşüyorsunuz ya özelde neleri ihmal ettiğimiz açısından, diyor ki: 1995-2000 yılları arasında Elektromed şirketinin kanuna aykırı bir şekilde -bu benim tespitim- 284 milyon TL para ödenmesi; şartnamesine uygun yapılmayan SCADA sisteminin teslim bile alınmaması; Kamu İhale Kanunu'nun 5'inci maddesine aykırı biçimde ödeneği almadan ihaleye çıkılması; yapım işlerinin 3/G istisna kapsamına sokulması; Ankara mücavir alan ve Yenimahalle ilçesi Alacaatlı doğal gaz yapım işlerindeki tespit edilen ihale usulsüzlükleri...

Çok önemli bir şey var mesela, şirketin kasasından 10 milyon TL'nin alınıp Ankara Kültür Vakfına, kültür ve tabiat koruma işlerine aktarılması. Yani doğal gaz şirketinin kasasından 10 milyon TL'nin alınıp götürülüp bir taraftaki bina restorasyonlarına harcadık demesi -o paranın nereye gittiği de belli değil- açıkça kanuna aykırı bir işlem

3/G istisna yönteminde yayınlanması zorunlu olan yönetmeliğin... Yani bu önemli bir şey, "3/G" dediğimiz bir istisnadır. İstisna demek Kamu İhale Kanunu'nun tamamıyla uygulanmasından çıkılması demektir ve şirketin bir düzenleme yapması gerekiyor. "3/G'de paraları şöyle harcayacağım, yani ihalem şöyle olacak, itirazlar böyle olacak, şartnameyi böyle yazacağım..." diye kendini bağlayacak bir metin yazması lazım ki gelecekte o ihalelerle ilgili sorun çıkarsa o yönetmeliğe bakıp acaba buna uygun yapmışlar mı diye karar verecekler. Şirket bu yönetmeliği bile çıkarmamış, Kamu İhale Kanunu'nun açık yükümlülüğü olan 3/G alımlarıyla ilgili bir yönetmelik bile çıkarmamış.

48 adet binek araçla ilgili mesele var, idare bunu bildiği için Komisyonu şimdi bu şeyle meşgul etmek istemiyorum ama kapalı teklif usulüyle alınması filan...

Bir kişi var mesela, hakkında hiç şirkete gelmediği gibi bir şey var, bu kişiye 36 bin lira ödeme yapılmış.

Bu doğal gaz yenileme ve 99 milyon dolarlık yenileme ve yaygınlaştırma projesiyle ilgili iş artışları, fiyat artışları tespitler itibarıyla da son derece şaibeli.

Daha böyle bir sürü tespitler gidiyor ve BAŞKENTGAZ bu hâllerde, bu hâllere düşürüldükten sonra -çünkü BAŞKENTGAZ Ankara halkının bir varlığıdır- özelleştirmeye çıkıyor. Birinci özelleştirmeye çıkıyor yüzde 80, 1 milyar 110 milyon dolar, tamamına baktığınızda yaklaşık 1,5 milyar dolar ve ne olduğunu anlayamadığımız şekilde -Türkiye'de rekabetçi ve şeffaf bir ihale süreci olmadığı için- 96 milyon dolarlık teminat yakılarak iptal ediliyor. Sonra, BAŞKENTGAZ'ın Ankara Belediyesine ait yüzde 20 bedelini koyuyorsunuz, o da yüzde 100 blok hâlinde özelleştirmeye tabi tutuluyor. Önceki özelleştirmede olmayan iletim hatları var, yani dağıtım hatları ile iletim hatları farklıdır, iletim hattı yüksek basınç hatlarıdır, özel müşterilere ve doğal gaz elektrik üretim santrallerine gider. Bir iletim hattı on binlerce dağıtım hattından daha kârlıdır, çünkü bir hattan geçiyor bunlar. İşte, bu Yapracık'taki istasyona gidenler, RMS-A istasyonuna gidenler, bunları da kapsam içine alınıyor ki bu, çok büyük bir yeni gelir demektir. Mülki sınırlara döndürülüyor BAŞKENTGAZ'ın yatırım alanı. Bir sürü üst üste şey konuluyor ve BAŞKENTGAZ burada 1 milyar 100 milyon dolara satılıyor, üstelik satış bedelinden bir de BAŞKENTGAZ'a para ödeniyor. Yani BAŞKENTGAZ'ın alacakları var ya, o satış bedeli tekrar BAŞKENTGAZ'a ödendiğinde BAŞKENTGAZ'ın bedeli aslında 800 milyon dolara filan düşüyor. Bütün bunlara aslında siz çok iyi niyetli olarak "yarı fiyatı" dediniz, bütün bu sağlanan avantajlara baktığınızda BAŞKENTGAZ dörtte 1 fiyatına satılıyor.

Ben, BAŞKENTGAZ'ın satılmasına da karşıyım, şöyle ki karşıyım: Ben bir sol görüşlü milletvekili olduğum için değil, liberal ahlaktan bunu eleştirirsek, tekel olan sektörler, imtiyaz olan sektörler zaten satılamaz. Çünkü o kutsal özelleştirme tarafında olanların hepsi ne derdi bize: "Özelleştirmeden sonra rekabet olacak, fiyatlar düşecek, hizmet kalitesi artacak." Allah aşkına, BAŞKENTGAZ'la Ankara'da kim rekabet ediyor, bir başka şirket var mı? Veya özelleştirme ahlakından... Özelleştirmeyi çok savunan, bence küresel sermayenin kölesi zihniyet için söylüyorum: BAŞKENTGAZ satıldıktan sonra BAŞKENTGAZ'da bir hizmet kalitesi yükselişi oldu mu? Bugün gidin Ankara'da BAŞKENTGAZ'ın tahsilat bürolarında bu ülkenin halkının, Ankaralıların he hâle geldiğini göreceksiniz. Ve öyle bir acı tabloyla karşı karşıyayız ki Ankara halkı soyulmasına rağmen, haksız tahsilatlar yapılmasına rağmen bir kişi bile dava açmıyor. Ya, bir kişi bile "Bu memlekette hâkim var." deyip hâkim karşısına gitmiyor. İnsanların hukuktan umudu kesilmiş. "Öde." diyorlar ödüyorlar, her bir bireyin nasıl ödediğini biliyor musunuz? Dönüp baktığınızda ailesinde çocuğuna harçlık veremeyen, eşiyle kavga eden, boşanma noktasına gelen insanlar gidip...

BAŞKAN - Aykut Bey, sözünüzü kestim ama yani genel bir siyasi mütalaaya dönüyor. Netice itibarıyla, bu süreç özelleştirme boyutuyla tamamlanmış. Eleştirilerle ilgili somut, biraz önce sıralamış olduğunuz konular varsa yönetimin cevaplaması imkân dâhilinde olan oraya dönüştürelim, sonra biz sizi ayrıca dinleyelim.

ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) - Siyasi bir müdahale olmasın.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Aslında, tabii, anladığım kadarıyla eczacıların konferansında... Ben siyasetçiyim, elbette ki siyasette gereğini yapacağım.

BAŞKAN - Ama biz bugün 3'üncü kuruluşun müzakeresini yapıyoruz, sabahtan beri de biraz yorulduk.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Siz haklısınız, ben sizi biraz daha yorduğum için özür diliyorum ama siz geneli üzerinde görüşme kararı aldığınızda ben sizi uyarmıştım, bu mesele Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli meselelerinden biridir, geneli üzerinde değil, madde madde tek tek görüşmeniz gerekiyor. Çünkü buraya oy atanların... Siz Ankara'dan da iyi oy aldınız.

BAŞKAN - Muhatap yok yani.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Vallahi getirin muhatabını, bakana konuşayım, kimi getirdiyseniz ben ona konuşuyorum.

BAŞKAN - Hayır, şu anda önerileri değerlendirip... Özelleştirme dışında, yani özelleştirilmesi bittiği için, tamamlandığı için ilgililer görevde değil yani.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkan, ben Parlamentoda bir milletvekiliyim. Siz iktidar olarak kimi karşıma getiriyorsanız ben ona konuşuyorum. Görevim bu süreci anlattıktan sonra... Nihai çünkü bundan sonra bir daha Parlamentoya gelmeyecek bu iş, son gelişi.

BAŞKAN - Evet.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sizi de yormak istemem, elimden geldiğince yine toparlamaya çalışayım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bu hâle gelmiş bir kurum dörtte 1 fiyatıyla satılmıştır. Peki, satıldıktan sonra yine iktidar partisine mensup Ankara Anakent Büyükşehir Belediye Başkanı bir televizyon programında şunu söylemiştir, demiştir ki: "BAŞKENTGAZ'ın binası ihale kapsamında olmamasına rağmen, özelleştirme odasının bilgi odasında olmamasına rağmen BAŞKENTGAZ'ın idare binası tapu işlemiyle Torunlar Gıdaya devredilmiştir." Ve kendi beyanına göre bu bina 200 milyon dolardır. Bu konuyu Sayıştayın gerekirse soruşturmasını... Çünkü bu bir ihbardır aynı zamanda. 200 milyon dolarlık bir bina eğer ihale özelleştirmesinde -şartnamesi diyeyim de herkes anlasın, çünkü bilgi odası o anlama gelir- yoksa bu tapu işlemi nasıl gerçekleştirilmiştir? Bu tapu işlemi Torunlar Gıdaya nasıl devredilmiştir? Bu işlemin talimatını kim vermiştir? Daha sonra, yargı kararıyla geri alınmıştır, bu bir suçtur, eğer Ankara Anakent Belediye Başkanının söyledikleri doğruysa bu bir suçtur, kayıtlara girmesi açısından söylüyorum, bu suçun soruşturulması gerekmektedir, bu nasıl olmuştur diye.

Bir diğer mesele, aynı zamanda, kurumun genel müdürü özelleştirme konusunda yetkilidir, hangi yatırımlar sözü verilmiştir? Özelleştirilecek şirket yıllar itibarıyla ne kadar ve hangi alanlarda yatırım yapacaktır? Şu an itibarıyla özelleştirilen şirket en küçük sayaç arızalarını sebep gösterip yurttaşlardan tekrar sayaç parası toplayarak geçmişten gelen kirliliği yeni bir kirliliğe bulaştırmaktadır. Sayaçlar değiştiriliyor şu an itibarıyla ve bunların parası halktan alınıyor.

Bir diğer mesele, bunu alan şirket bir dağıtım bedeli tahsil ediyor, bu bir hizmetin karşılığıdır. Dağıtım hizmeti ne demektir? Binalara kadar doğal gaz hatlarının götürülmesiyle ilgilidir. Ama Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı eğer doğru söylüyorsa, bu bedelin de vatandaşlardan toplandığı şeklinde, bu bedelin de vatandaşlardan alındığı şeklinde bir beyanı vardır. Eğer şirket bunu da yapıyorsa bu da bir suçtur. Çünkü kendi yapması gereken ve bu amaçla para topladığı işlemleri tekrar yurttaşlarımızdan toplamak, bu insanlarımızdan toplamak başka bir suçtur.

Ayrıca, doğal gaz karneye bağlanmıştır Ankara'da. Yine bu iktidarın belediye başkanı tarafından, bütün itirazlara rağmen, mekanik sayaç neredeyse beşte 1 fiyatındayken ön ödemeli sayaç almayıp mekanik sayaç almayı tercih etmiştir ve sonuçta enflasyon ve fiyat sistemi dönüştüğünde bu yurttaşların lehine bir şeye dönüşmüştür. Doğal gaz fiyat artışları öncesinde yurttaşlar gidip doğal gaz almakta ve aldıkları doğal gaz bedeli abonelere yansıtılmamaktadır. Bu durum karşısında şirket doğal gazı karneye bağlamıştır, almak isteyen yurttaşlara doğal gaz vermemektedir. Bu da, özelleştirmenin rekabetçi mantığı diyorlardı, bu duruma aykırıdır.

Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin mali suçlar itibarıyla en büyük suç silsilesi BAŞKENTGAZ'ın yönetimi ve özelleştirilmesinde gerçekleşmiştir. Bugünkü siyasal iradenin bu özelleştirmeyi sorgulama konusunda bir kararlılığının olmadığını görüyoruz ama bu ülkenin bir milletvekili olarak söylüyorum ve buradaki herkese söz veriyorum, bu suçlar yargılanacak ve bu işlemleri yapanlar bu halka bu bedeli ödetmenin cezasını bir gün ödeyecekler.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.