KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, kıymetli bürokratlar, kıymetli basın mensupları; öncelikle hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Evet, torba bir düzenleme olduğu için, torbayla ilgili görüşlerimizi de defaten tüm görüşmelerde ifade ettiğimiz doğrudan maddeler üzerinde genel olarak fikirlerimizi beyan edeceğim.

Öncelikle, ben de bu ikrazen özel tertip devlet iç borçlanma senedi ihracıyla ilgili düzenlemeden başlamak istiyorum. 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 5'inci ve 6'ncı maddelerine baktığımız zaman, hem net borç kullanımıyla ilgili düzenlemeyi hem de ikrazen özel tertip devlet iç borçlanma senedi ihracıyla ilgili düzenlemeyi orada görüyoruz. İkrazen özel tertip devlet iç borçlanma senetleriyle ilgili limitin bütçe kanununda yer alacağını öngörüyor kanun ve bunun için "İkrazen yapılan devlet iç borçlanma senedi ihraçlarında bütçede yeterli ödenek olup olmadığı aranmaz." diyor. Adı üzerinde "ikrazen" olduğu için yani doğrudan bütçeye gelen bir yük yok. Ne zaman yük olabilir? Eğer bu hazine alacağı tahsil edilemezse o yılın bütçesine gider kaydediliyor yani 4749 sayılı Kanun'a göre. Yani yanlış bir şey söylüyorsam, Kamu Finansmanından burada arkadaşımız varsa daha detaylı bilgi verir. O nedenle, yani bir ek bütçe yapılmasına şu aşamada gerek yok yani kanuna göre bir işlem yürütülüyor, yüzde 3 olan limit yüzde 5'e çıkarılıyor yani limit parasal olarak da 32,5 milyar liradan 54,1 milyar liraya yükseltiliyor. Gerekçede de ifade edilmiş, kamu sermaye bankaları ile kamu kurum ve kuruluşlarının finansman ihtiyacını karşılama amacıyla ihraç edilebilecek.

Bir diğer konu, teklifin 7 maddesini içeren birbirine benzer düzenleme, bu sözleşmelerin elektronik ortamda düzenlenebilmesi. Baktığımız zaman, bankalar ile müşteriler arasındaki her türlü sözleşme, banka kartları ve kredi kartlarında kart çıkaran kuruluşlar ile kart hamilleri arasındaki sözleşmeler, finansal kiralama şirketleri ile müşteriler arasındaki sözleşmeler, faktoring şirketleri ile müşteriler arasındaki sözleşmeler, finansman şirketleri ile müşteriler arasındaki sözleşmeler mesafeli olarak ya da mesafeli olsun, olmasın uzaktan elektronik ortamda sözleşme yapılabilecek. Burada birbiriyle tutarsız olan bir konu var, normalde, bankacılık işlemlerinde neyi kullanacaksın? Bilişim ya da elektronik haberleşme cihazını kullanarak elektronik ortamda sözleşme imzalayacaksın ama elektronik haberleşme abonelik sözleşmelerinde oraya gideceksin. Yani bunun bir mantığı yok. Yani elinizde telefon var, bununla ilgili abonelik sözleşmesi imzalayacaksın, illa gitmek zorundasın. Niye bankalarla öngördüğümüz düzenlemeyi burada da öngörmüyoruz? Yani yapılan düzenleme doğru, bankacılık işlemlerinin artık bu çağda bu teknolojiden istifade ederek elektronik ortamda sözleşme imzalanabilsin ama niye elektronik haberleşme abonelik sözleşmesini aynı düzenleme içerisine almıyoruz, niye onda ayrık hüküm yapıyoruz; açıkçası ben anlayamadım. Diğer maddelere baktığınız zaman, motamot aynı ifadeler konmuş ama elektronik haberleşme abonelik sözleşmesinde bir farklılık var. Feshederken gitmeyeceğim yani elektronik haberleşme abonelik sözleşmesini yaparken gidip ya elektronik imza kullanacağım ya da parmağımı basacağım ama feshederken gitmeyeceğim. Ya, sözleşme imzalarken de gitmeyelim. Niye böyle bir düzenleme yapıyoruz? Yani bu konuda madde gelinceye kadar arkadaşlarımız bunun gerekçesini ortaya koyabilirlerse memnun olurum. Bu alanda çalışan birçok şirket var, birçok firma var yani onların da önünü açmış oluruz; bir tekel oluşumunu da bir anlamda önlemiş oluruz.

Bu karşılıksız çeklerle ilgili düzenleme anlatıldı zaten, yüzde 10 peşinat ödemedeki üç aylık süre bir yıla çıkarılıyor, o konuda başka bir diyeceğim yok. Depremle ilgili de 2'nci maddede Elâzığ, Van, Manisa ve çevresinde meydana gelen depremlerde bu inşaat ve kredi desteğinde zorunlu deprem sigortası yapmış olma ve imar planına uygun yapı olma şartlarının önceki depremlerde olduğu gibi aranmaması öngörülüyor. Evet, yani zorunlu deprem sigortası istediğimiz düzeye çıkmadı yaygınlaşma anlamında. Burada vatandaşımızın mağdur olmaması düşünülüyor ama bir yandan da bizim zorunlu deprem sigortasını daha yaygın hâle getirmek için kafa yormamız lazım. Yani böyle bir düzenlemeye ihtiyaç olmadan hem deprem sigortası yapılmış hem de imar planına uygun hâle gelmiş bir yere gelmemiz gerekiyor.

3'üncü maddede yurt dışında bulunan vatandaşlardan emekli aylığı alanların kısa süreli işlerde, kısa çalışma niteliğindeki işlerde çalışırsa aylıklarının kesilmemesi öngörülüyor, doğru bir düzenleme.

14'üncü maddede kaçak tütün ticareti yapanlara 1 Temmuz 2020 tarihinden geçerli olarak öngörülen üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası hükmünün Tarım ve Orman Bakanlığından yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan tütün ticareti yapanlar bakımından 1 Temmuz 2021 tarihinde yürürlüğe konulması öngörülüyor. Daha önce ön görüşmede de bu konuda bilgi almıştık. Burada küçük üreticiyi koruma amaçlı bir düzenleme, bir kooperatifleşme süreci olduğu ifade edildi. Bu bir yıllık süreç içerisinde o kooperatifleşme sağlandığı takdirde küçük üreticinin kaçak tütün ticareti yapmasına gerek kalmayacak, kooperatif bunları toplayarak kanun çerçevesinde satışını gerçekleştirecek. Bu da doğru bir düzenleme.

5'inci madde idare adına kesin teciline karar verilen ve idare adına tapuda tescil edilen kamulaştırma işlemlerini yargı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle idareye açılacak davalarda idare tarafından ödenen kamulaştırma bedelinin mahkeme veznesine depo edilmesi öngörülüyor. Tabii benim uzmanlık alanım değil açıkçası kamulaştırma işlemleri. Ama madde düzenlemesinde doğru olarak geliyor yani bir kamulaştırma yapılmış sonra iptal edilmiş, dava açıyorsa alınan kamulaştırma parasını da mahkemeye depo etmesi mantıklı geliyor bize. Yani o anlamda tabii madde görüşülürken daha detaylı bilgi verilir.

1'inci madde, ben hep bunu geçmişte de ifade ederim "Kambersiz düğün olmaz." diye, yani bir istisna hükmü. Tabii madde bazında baktığınız zaman haklılık payı var, niye? Ziraat Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı, Halk Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Kamu İhale Kanunu'ndan istisna. Vakıfbankın da aynı anlamda istisna edilmesi doğru. Ama burada şunu ifade edeyim. Sayın Bekaroğlu gitmiş herhâlde. Bu kamu ihale sistemiyle ilgili artık bir reform ihtiyacı olduğu ortada. Yani gelişen teknoloji dikkate alınarak bir güncelleme gerekiyor. Kamu İhale Kanunu herkesi kapsasın ama hiçbir kurumuzun da işini aksatmadan süreci hızla yönetebileceği bir duruma getirilmesi lazım. Yani bir İhale Kanunu reformu gerekiyor.

15 ve 16'ncı maddelerde KİT'lerde iç denetim müessesi kuruluyor. Aslında gene yatırım ve finansman programı kararnameleriyle, yanlış hatırlamıyorsam, 2014 yılından bu tarafa KİT'lerde iç denetim sistemi oluşumu yönünde düzenlemeler yapıldı. Tabii çalışan arkadaşlarımızın özlük hakları itibarıyla sorun yaşanıyordu. Şimdi, bu düzenlemeyle kanuni altyapısı oluşturuluyor. KİT'lerde iç denetim müessesi yerleştiriliyor ve KİT'lerdeki iç denetçilerin bakanlık iç denetçileriyle aynı özlük haklarına sahip olması öngörülüyor. Getirilen düzenlemeyi bu manada destekliyoruz ama iç denetim sisteminin genel anlamda sorunları var. Bugün baktığımız zaman bakanlıkların, kurumların teşkilat kanunlarında iç denetim birimiyle ilgili bir hüküm yok, sadece şemada var yani bu anlamda müesseseleşemedi. Aslında bu Sayın Cumhurbaşkanımızında yetkisinde olan bir husus yani o 1 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde ilgili kuruluşların, bakanlıkların teşkilat düzenlemelerinde iç denetim birimine de yer verilmesi gerekiyor bu sistemin müesseseleşebilmesi için. Şöyle bir örnek vereyim: İç denetim birimi harcamasını özel kalemin bütçedeki ödeneğinden yapıyor. Kendinin adı olmadığı için, tanımı yapılmadığı için teşkilat kanununda, teşkilat düzenlemesinde. Böylesi bir sıkıntı var. Bir de genel anlamda yine bu iç denetçilerin de -bir eski denetim elemanı olduğumdan arkadaşlar biliyorum- kariyer meslek hâline dönüştürülmesi lazım. Yani sınavla alındıktan sonra belli bir yardımcılık dönemi, yetiştirilmesi, tez verilmesi ve üç yılı tamamladıktan sonra iç denetçi olması yani bir kariyer meslek hâline dönüştürülmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Burada belki tartışma konusu olabilir, dört yıllık üniversite mezunları şartı var, doğru genelde denetim elemanları için malum hukuk, iktisat, maliye bölümleri öngörülüyor ama iç denetimde mühendise de ihtiyaç var. Şu anda çalışanlarda var, KİT'lerde olsun, bakanlıklarda olsun. Benim eski kurumum, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunda da biz bir denetime giderken 3 kişi giderdik. Birisi mühendis çünkü denetlediğin kuruluş KİT, hâliyle orada mühendis denetçinin de o işletme, o kuruluşla ilgili önemli katkıları oluyor. Bu anlamda iç denetimde de mühendisin yer alması doğrudur. Bu bilgiyi de sizlerle paylaşıyorum. Benim genel anlamda söyleyeceklerim bu. Maddeler üzerinde de yine gereken görüşlerimizi ifade ederiz.

Teşekkür ediyorum.