KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar, değerli bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. Coronasız sağlıklı bir gelecek diliyorum hepimize.

Şimdi, teklif, kanun teklifi 11 madde ve 5 geçici maddeyle birlikte toplam 16 madde Sayın Başkanım. Bu 16 maddenin 5 tanesi geçici ama şunu ben bir türlü anlayamıyorum: Sayın önceki dönem Bakanım, şu anda milletvekili arkadaşımız, Bakan Yardımcısı arkadaşımız ve Kurumun Başkanı; bu 11 tane ana metnin içerisinde ya ekleme var ya çıkarma var ama bunun 9 tanesinin birinci fıkrası değiştiriliyor, yani siz bu 9 maddenin birinci fıkrasını neden değiştiriyorsunuz? Bu bilinçli olarak tasarlanmış, Meclisi aracı kılarak âdeta bu kanunun iskeletini yok etmenin dışında başka bir amaç taşımıyor. Hepsinde de birinci fıkra. Bugüne kadar benim, 24, 25, 26, 27'nci Dönem olmak üzere, dokuz yıllık milletvekilliği sürecimde böyle üst üste birinci fıkranın değiştirildiği ilk kanun teklifi geliyor karşımıza. Bunun esbabımucibesi nedir? Bu birinci fıkraların hepsi niye bu kadar hepinize dokundu? Ben buna bir açıklık getirmenizi istirham ediyorum. Yani burada -âdeta bir yapboz- iskelet önce birinci fıkralarla bozuluyor.

Gelelim, Sayın Başkanım, bu teklif sizin Komisyonunuzda görüşülmeden önce, takdir edersiniz, hem Anayasa'mızın ve İç Tüzük'ümüzün hükümleri uyarınca bu kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisine verildiği zaman Kanun ve Karalar Başkanlığı bu kanun teklifini alır inceler, Anayasa'ya ve kanun yapma tekniğine uygun olup olmadığı hususunda bir rapor düzenler. Bildiğim kadarıyla o rapor şu anda elinizdedir. Mevcut olan bu raporda, dikkat edildiği zaman, bu teklifin Anayasa'ya aykırı olup olmadığı hususunda hiçbir görüş ileri sürmemişler. Burada ileri sürdükleri sadece ve sadece maddi hatalar ve imla hataları. Ben bunu Türkiye Büyük Millet Meclisine... Hemen şunu ben izninizle vereyim, özür diliyorum sizden.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Bir arkadaş alırdı Mahmut Bey.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, Kanun ve Kararlar Başkanlığının görevlerini yapmadığı, sadece imla hataları ve maddi hataları düzeltmekle ilgili rapor verdikleri, Anayasa'yla ilgili "aykırı" veya "aykırı değil" şeklinde hiçbir görüş derdest etmedikleri, ileri sürmedikleri hususunda ve bu sebepten dolayı bu kanununun bu şekilde görüşülmesi Anayasa'ya aykırılık teşkil ettiğinden dolayı, Anayasa'ya aykırılığı hususunda Kanun ve Kararlar Başkanlığı bir rapor düzenlemeden bu şekilde görüşülemeyeceği hususunda dilekçe verdim. Dilekçeyi ekiyle birlikte sizin Başkanlığınıza da sunuyorum. Bunun da en azından mevcut olan rapora dercedilmesini ve bu düzenlenmeden, bu eksiklik tamamlanmadan bunun görüşülemeyeceği kanaatini ben taşıyorum.

Şimdi, eğer bu kanaati siz kabul etmeyecek iseniz mevcut olan bu kanun teklifi... Önceki dönem Sayın Bakanımız ve şu andaki milletvekili arkadaşımız dedi ki: "Efendim, Avrupa Birliği açısından biz bunu getirdik, müktesebat bunu istiyor." Şimdi, Değerli Başkanım, kanun teklifine baktığımız zaman, bu kanun teklifinde asıl komisyon olarak sizler yetkilendirilmişsiniz ve tali komisyon olarak Adalet Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonu. Şimdi, bununla ilgili ne kurulmuş durumda? Bununla ilgili, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu 4847 sayılı Yasa'yla kurulmuş durumda. Avrupa Birliği Komisyonunun kurulma gerekçesi: Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Avrupa Birliği arasında bir köprü vazifesi görmek için bu komisyon kurulmuş. Ama bu komisyon kurulurken en azından bu kanunlar gerçekten Avrupa Birliği müktesebatına uygun mudur değil midir diye, bununla ilgili, özellikle milletvekilleri arasından İngilizce ve Fransızca bilen, Avrupa hukukunda bilgisi olan insanların yani milletvekillerinin alınması talep edilmiş ve 5'inci maddede burada Avrupa Birliği Sekreteriyle doğrudan irtibat kurma ve görüş alma yani bu kanunun doğru çıkıp çıkmadığını kontrol etme açısından böyle bir kanun çıkmış durumda.

Peki, biz bakıyoruz bu teklif Avrupa Birliği Komisyonuna havale edilmiş mi? Edilmemiş. Avrupa Birliği Komisyonuna havale edilmiş olsaydı Avrupa Birliği Komisyonu en azından Avrupa Birliği müktesebatıyla ilgili bir inceleme yapardı, gerçekten bir rapor düzenleyip Sayın Komisyon Başkanına sunmuş olurdu. Böyle bir havale olmadığı için, bu eksik olduğu gibi yani biz ne kadar kanun yapma tekniği açısından... Yani işi kılıfına uyduruyoruz Sayın Başkanım, kılıfına.

Bu Avrupa Birliği Komisyonu var mı? Var. Şu anda komisyon üyesi arkadaşlarımız aramızda var mı? Var. Mesela İstanbul Milletvekilimiz Değerli Doktor Sibel Özdemir arkadaşımız Avrupa Komisyonunun üyesi. Peki, Avrupa Komisyonu üyesi... İç Tüzük'te değişiklik yaptık Sayın Başkanım, siz o dönem bakandınız. Bakın, İç Tüzük'ün 20'nci maddesinin içerisinde Avrupa Birliği Komisyonu yok arkadaş. Bakın, fiilen var, Komisyon üyesi var, herkes Avrupa Birliğinden bahsediyor, Avrupa Birliği Komisyonunun kanunu var ama İç Tüzük'ün 20'nci maddesinde -aslında tam manşetlik bir olay, bakar mısınız- tüm komisyonlar yazılır, Avrupa Birliği Komisyonu yazılmaz arkadaş. Bu ne garabet, bu ne samimiyetsizlik. Bir yandan kanunu yaparken biz Avrupa Birliği müktesebatına bakacağız, İç Tüzük'ümüzün 20'nci maddesinde Avrupa Birliği Komisyonunun adı yok.

Sayın Başkanım, bunu gerçekten istirham ediyorum yani bunu samimiyetle dile getiriyoruz, İç Tüzük'te bu niye yazılmaz ya, niye geçmez? Madem kanunu var, Komisyon üyeleri var, dünya kadar toplantı yaparlar, bu kanunda tamam, görüşleri sorulmamış, diğer kanunlarla ilgili bu görüşleri soruluyor, komisyonlar nazara alınıyor yani hakikaten bu büyük bir eksiklik.

Gelelim bu teklifle ilgili hükümlere, neler var? Evet, şimdi, burada tali komisyonla ilgili maddeler var, tali komisyonla ilgili... Peki, bunların raporları size geldiyse sizden istirham ediyorum. İlgili komisyonlar yani Plan ve Bütçe Komisyonu ile Adalet Komisyonu eğer tali komisyon olarak rapor verdiyse o raporların bir suretini bana verebilir misiniz? Onlar ne diyorlar, onların bu konuyla ilgili görüşleri ve düşünceleri nelerdir? Çünkü onların görüş ve düşüncelerini öğrenip bazı ileri süreceğim sözleri belki söylemeyebilirim veyahut da ona göre bir başka yorum veya bir katkı sunabilirim en azından. Onları bana vermenizi istirham ediyorum. "Ya, Mahmut Tanal, bu konu da benim inisiyatifimdedir, yetkimdedir." diyecek olursanız İç Tüzük'ün 31'inci maddesi gayet rahat, son fıkrası bana bu yetkiyi de veriyor. Sizden istirham ediyorum, önce bu belgelerin birer fotokopilerini almak isterim.

Gelelim, bu kanun Anayasa'mızın 2'nci maddesine hukuk devleti ilkesi, belirlilik ilkesi açısından, Anayasa'nın 167... Nedir bu 167, nedir? Onu da ben en azından tutanaklara geçtiği için, ileride bakıldığı zaman bunlar... Neymiş 167? 167, piyasaların denetimi ve dış ticaretin düzenlenmesiyle ilgili; ona aykırı. Anayasa'mızın 172'nci maddesindeki tüketicilerin korunması hükmüne aykırı. Anayasa'mızın 128'inci maddesinde kamu görevlilerinin kanunla alınabileceği ilkesine aykırı. Anayasa'mızın yine aynı şekilde "Kamu hizmetinin gerektirdiği nitelikler dışında başka nitelik aranmaz." 70'inci maddesine, mülkiyet 44, 128 ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin Anayasa'nın 20'nci maddesine aykırılık teşkil etmektedir.

Şimdi, burada Sayın Bakanımız konuştu, Avrupa Birliğinin veya dediniz ya iyi örneklerle ilgili... Ben size bir örnek söyleyeceğim bu kanununuzdan. Bu kanunda...

Sayın Bakanım, Sayın Başkanım; siz ticaret erbabısınız, işletmenizle ilgili kalktınız mahkemeye, asliye ticarete gittiniz, dediniz ki: "Ya, efendim, benim yaptığım bu faaliyet muafiyet kapsamındadır." Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesi size muafiyet kararını verdi. Ben de aynı alanla iştigal konusuyum, benim rakibimsiniz ya, sizin çalışmanızı engelleyeceğim ya, ben de gittim Rekabet Kurulu Başkanına dilekçe verdim "Sayın Elitaş bu muafiyetten yararlanamaz, mahkeme kararı olsa bile bu muafiyetin şartları burada yoktur." dedim. Sayın Rekabet Kurulu Başkanlığı toplandı "Ya, doğru, mahkeme her ne kadar 'Muafiyet kapsamındadır, içindedir.' demişse de bizim şahsi düşüncemize göre idari anlamda bu muafiyetten yararlanamaz." dedi.

Şimdi, Değerli Başkanım, siz bir yandan Türkiye'yi tek başlılığa götürüyorsunuz, bu kanunla iki başlılık yaratıyorsunuz. Şimdi, burada Rekabet Kurulunun kararı mı geçerli, asliye ticaret mahkemesinin verdiği karar mı geçerli? Şimdi, bakın, iki başlı...

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Madde 1 mi bu?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - "Madde 1" değil, "gol 1" diyelim biz buna, bunun adı gol yani açık ve net.

Şimdi, burada -Anayasa'mızın 138- mahkeme kararları idareyi, yürütmeyi, yasamayı, yargıyı, herkesi bağlar mı? Bağlar. Peki, mahkemenin verdiği bu muafiyet kararı Rekabet Kurulunu bağlamayacak. Rekabet Kurulu oradaki işleme devam edecek. Ne diyeceksiniz bana siz? "Ya, Mahmut Tanal, sen bu örneği verdin ama bu örnek değil, bizim kararımıza karşı Danıştaya dava aç, idare mahkemesine." Güzel, orası da mahkeme, orası da mahkeme.

Sayın Başkanım, mahkemelerin üzerinde altlık, üstlük o mahkeme içerisinde yani asliye ticaretin verdiği karara itiraz edip istinafla yani BAM'la yani Yargıtayla ancak o şekilde o bozulabilir, Rekabet Kurulu o kararı bozamaz. "Rekabet Kurulunun kararı, idare mahkemesi..." diyeceksiniz. Peki, biz, idare mahkemesinin kararına mı üstünlük tanıyacağız, Kayseri'de Sayın Elitaş hakkında asliye ticaret mahkemesinin verdiği karara mı üstünlük tanıyacağız? Onun için benim sizden istirhamım yani o Montesquieu'nun "Kanunların Ruhu Üzerine" kitabında der ki: "Kanunlar, bir -hocamız da burada- yalın olur, sade olur." Yani kargaşa yaratacak şekilde kanun yapılmamalıdır ama getirilen bu kanunla en çıplak yalınla mesela bu örneği size sunmuş olayım.

Gelelim bir başka maddeye... Evet, yerinde ve doğru yani ben destekliyorum ama söyleyeceğim fıkrayı da desteklemiyorum. Efendim, Rekabet Kurulu üyeleri görevleri nedeniyle kendilerine yapılan hakaret, saldırı, engelleme, hepsi doğru, kamu görevlisi sayılır, kamu görevlisine yapılan suç olarak nitelendirilmesi doğru ve yerinde. Peki, devamındaki fıkrada ne diyoruz? 11'inci maddede diyor ki: "Kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından kamu görevlisi sayılırlar." Ya, sizden istirham ediyorum, onun başına "görevleri nedeniyle kendilerine karşı işlenen suçlar"ı getirseniz herhangi bir tartışmaya mahal vermemiş oluruz. Niye? Çünkü öyle iş bilmez insanların eline kanunlar geliyor ki "Efendim, burada 'Kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından da kamu görevlisi sayılır.' ibaresi var." diyor çünkü "görevleri nedeniyle" ibaresi yazılmamış ki. Eğer biz burada "Görevleri nedeniyle kendilerine karşı işlenen suçlardan dolayı kamu görevlisi sayılırlar." dersek kanun yapma tekniği açısından daha doğru ve yerinde olur.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Sayın Tanal, zaten "görevleri itibarıyla" yazıyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Üstadım, o sizin yorumunuz; Değerli Bakanım, okuyalım, birlikte okuyalım. Okuyalım, beni düzeltin, bakın "Kurul Başkan ve üyeleri ile Kurum personeli, görevleri nedeniyle işledikleri -buraya kadar doğru, 've'den sonra başlıyoruz, bakın, kıyamet 've'den sonra- ve kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından kamu görevlisi sayılırlar." O "ve"den sonra "görevleri nedeniyle kendilerine karşı işlenen suçlar" ibaresinin eklenmesi doğru ve yerinde olur, hiçbir tartışmaya mahal vermemiş olursunuz Sayın Bakanım.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - "Ve" onu karşıladığı için ama...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Karşılamıyor. Yani ben size şunu söyleyeyim uygulamadan, işte, geçen hafta vatandaşın bir tanesi bana dedi ki: "Bu Mahmut Tanal'ı ya cezaevine atın ya soruşturma açın, illaki gidip beynine mi sıkalım." Savcı ne yaptı? Takipsizlik kararı verdi. Peki, bana hangi ceza kanununda "Beynine sıkalım." lafına takipsizlik kararı verebilir, hangi savcı bunu yapabilir? Yaptı, burası Türkiye arkadaş. Ya, biz vatandaşı niye bu kadar bununla uğraştıracağız, bunun doğrusunu yazalım Sayın Bakanım. Yani bunun, bu cümlenin mahzuru yok ki. Şimdi, o açıdan bunlar hakikaten önemli.

Yani bu kanunun asıl amacı rekabetin adil olmasını sağlamak ama rekabetin adil olmasını bu kanun sağlayabilecek mi? Vallaha ben pek emin değilim doğrusu. Niye? Şimdi, rekabet hukukuyla ilgili tüm öğretim üyesi hocalarımızın yazdığı kitaplarda şu deniliyor. "Rekabet Kurumunda görev alan uzmanlar hukuk yanında siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler fakültelerinde ya da endüstri mühendisliği veya işletme mühendisliği bölümlerinden mezun yahut bunlara denkliği kabul edilen yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olanlar arasından ciddi sınavlarla göreve alınılırlar." Şimdi, getirilen bu düzenlemeyle biz bu ciddiyetten uzak alelade personel alımı rejimiyle ilgili bir uygulama getiriyoruz ki bu Rekabet Kurumunun varlığına hakaret etmiş oluruz. Benim Rekabet Kurulu Başkanından istirhamım şu: Yani burada tüm kurum başkanları o güzide olan kurumları yüceltmeye çalışırlar ve onları gerçekten tanıtmaya çalışırlar, amaçları doğrultusunda Türkiye'de anılan bir kurum olarak... Mesela diyeceksiniz var mı böyle bir kurumumuz? Var. Ben Kamu Denetçilik Kurumunu ve Sayın Ombudsmanı kutluyorum, yapıyor, çok güzel de kararlar veriyor ve Kurumu da tanıtmış oluyor.

Şimdi, mesela Rekabet Kurumuyla ilgili resen hareket etme durumunuz var mı sizin? Herhangi bir şey bulunca resen hareket etme durumunuz var diye biliyorum ben. Yanlış mı düşünüyorum Başkanım, var. Peki, ya Allah'tan korkun, Ankara Başkent Doğalgaz vatandaşa "Saatleriniz eskimiştir." diye yerine haksız para kazanmak için tüm saatleri habersizce alıyor, söküyor. "Getir bana, şu kadar para yatır, ben sana yeni saat vereceğim." diyor. Peki, bu Rekabet Kurumu niye harekete geçmez? Duymuyor mu, görmüyor mu, basını izlemiyor mu? İzliyor. Hepsinden de haberiniz benden daha iyi var ama ne hikmetse görmezlikten geliniyor, duymazlıktan geliniyor. Bu, doğru bir olay değil arkadaşlar. Sizden istirham ediyorum yani bu kurumlar hepimize lazım, hepimize lazım, bu hepimizin kurumu. Yani bizim burada, muhalefet partisi olarak amacımız ülkemizi daha iyi yasalarla nasıl ülkeyi düzeltebiliriz, rahatlatabiliriz, kurumları yüceltebiliriz, vatandaşı rahatlatabiliriz, bu rekabet adil, dengeli nasıl sağlanılabilir?

Şimdi, Değerli İzmir Milletvekilimiz, Üstadımız bahsetti biraz önce, yabancı sermaye ne arar, neyi arar? 3 tane kriter saydı. Arkadaşlar, hukuk güvenliği olmadı mı kimse yatırım yapmaz Bakanım. Siz bakanlık yaptınız. Herkes hukuk güvenliğine bakıyor, hukuk güvenliği âdeta bir güvercin gibi. Güvercin bir yere konduğu zaman çevresine bakar yani hakikaten kendisine dışarıda gelebilecek bir tehdit var mı yok mu? Ürkek güvercin gibidir yani eğer orada herhangi bir saldırı olacaksa yatırımcı yatırımını yapmaz, yapmaz.

Şimdi, siz kalkıp burada rekabetin korunmasıyla ilgili kanunu biz getireceğiz... E "mülkiyet" denildi. Şirketi siz böleceksiniz, benim efendim şu kadar hissemi mahkeme kararı olmaksızın idari kararla böleceksiniz "Ona devret." diyeceksiniz. Peki, efendim verdiğiniz bu idari karar Anayasa'nın 125'inci maddesine göre yargı denetimine tabi. E, geciken adalet adaletsizliktir, hemen bitmiyor ki bu kararlar. Yani adeta o şekildeki işlemlerle iflas bayrağını çekmiş olur yatırımcı. Yatırımcı da o zaman yatırımını yapmaz.

Yani sözün kısası aslında, burada ben samimi bir... Yani bu kanun hangi ihtiyaçtan doğdu bilemiyorum. Gerek Bakanlık temsilcisi, Bakan Yardımcısı arkadaşımız burada, Kurumun Başkanı ve temsilcileri burada. Yani bu hangi ihtiyaçtan doğdu? Bu ihtiyacı bize bir anlatabilirseniz de mutlu olurum.

İkincisi: Bu kanundan kaç tane şirket faydalanacak? Yani faydalanılacak olan muafiyetle ilgili kaç tane şirket var, şirketin sayısı kaç tane? Öyle ya, hani arkadaşlar diyorlar, yandaş şu bu. Bana bir zahmet... Bununla ilgili bir fizibilite raporu var mı? Bundan kaç kişi etkilenecek? Bu kanunun tüketiciye yansıması nedir? Beyefendi, kaç kişi ,kaç şirket bundan yararlanacak?

Bir: Fizibilite raporu var mı bunula ilgili yani bu kanun değişikliğiyle ilgili, bunun tüketiciye yansımasıyla ilgili fizibilite raporu var mı? İki: Bu muafiyetten kaç tane firma yararlanacak? Burada mevcut olan... Biz komple muafiyet getiriyoruz yani geçmişte o muafiyetler yapılabilir vesaireyse 4'üncü madde... Yani oradaki muafiyeti getirtiyoruz biz ve bu muafiyetten yararlanmak isteyen kaç tane şirket veya kişi ya da kuruluş var? Bu sorularıma cevap verilirse ben geri kalan için yine sırası geldikçe söz alacağım.

Son fıkra... Bir de şey var, 4'üncü kısımda belirtilen madde 40, 41, 42 ve 43'üncü maddelerindeki âdeta uygulamasını yani cezai yaptırımlar kısmını sanki baypas ediyoruz gibi bir sonuç çıkıyor. Yanlış algılıyorsam eğer lütfen bana bunu da anlatın, ben bu yanlıştan dönmüş olayım.

Teşekkür ederim.

Saygılarımı sunarım.