| Komisyon Adı | : | (10 / 124, 226, 320, 321, 336, 601, 637, 958, 1055, 1126, 1127, 1128, 1129, 1130, 1131, 1132, 1133, 1134, 1135, 1136, 1137, 1138, 1139, 1140, 1141, 1142, 1143, 1144, 1145, 1146, 1147, 1148) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 28 .01.2015 |
KEFEK BAŞKANI İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Ben de çok teşekkür ediyorum. Dikkatle dinlediğiniz çok belli. Müsaadenizle Sayın Başkanım, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
KEFEK BAŞKANI İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Şimdi, kadına karşı şiddetle alakalı bugüne kadar mesela ne yapıldı çalışmalar noktasında?
İşte, biraz evvel paylaştım. Mesela, 6284 sayılı Yasa'nın çıkmasında Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda o gün kurmuş olduğu alt komisyon çalışmasının ben çok önemli bir veri olduğunu düşünüyorum. Şimdi, o komisyon çalışmasının bizzat içinde değildim ama o gün komisyon üyesi olarak gerçekten Mustafa Hamarat da benim değerli bir meslektaşımdır, kendisi de avukat olarak sahadan gelmiştir, çok istişare halindeydik ve o gün için ve o 4320 sayılı Yasa'nın ilk çıktığında da yine sahada olan bir kardeşiniz olarak özellikle şunu vurgulamak istiyorum. Çok büyük bir eksiklikti. Yani ondan öncesini hiç düşünemiyorum. O güne kadar bir yasal düzenleme hiç yoktu. 4320'yi bulduğumuzda uygulama noktasında bir şey yakalamış olmanın sahada mutluluğu içerisindeydik o gün itibarıyla ve daha sonrasında Meclisimizde özellikle bir alt komisyon kurulması, bu konuda çalışmalar, Hükûmetimizin o dönemdeki hassasiyetleri, Bakanlığımızın da hassasiyetleri de düşünüldüğünde bu çalışmanın aslında 6284'e çok ışık tutucu olduğunu düşünüyorum. Raporu biz size sunacağız. O rapora baktığınızda özellikle hukuki alanlardaki eksikliklere baktığınızda neredeyse -biraz evvel konuşmamda da bahsettiğim üzere- tamamı hukuksal boşluklarla, 4320 sayılı Yasa şöyle olsaydı, 4320 sayılı Yasa böyle olsaydı diye tamamen yorumlar yapıldı eksiklikler üzerinde ki o sonuç kısmının yazımında biz bizzat destek vermeye de gayret gösterdik hukukçu kökenli milletvekilleri olarak ve bugün 6284'e geldiğimizde yeni bir yasa belki uygulamasındaki sahadaki özellikle vurgu yapmak istediğim de şu: O günkü çalışmalar, Bakanlığımızın, Hükûmetimizin hassasiyetleri 6284'ü ortaya çıkardı ama 6284 de hâlâ yasada, sahada yasayla tolere edilemeyen, yok edilemeyen, eksik olduğunu düşündüğümüz ya da uygulamada sıkıntı varsa nerelerden kaynaklanır? İşte, bu anlamda da araştırma komisyonunun 6284'ü de tolere edebilmek adına, eksikliklerini tamamlayabilmek adına ben çok önemli bir çalışma olduğunu düşünüyorum bu anlamda. Bu, birinci sorunuza bir cevap niteliğiydi.
Yine, konuşmamda da söyledim. Özellikle bizler okumaktan ziyade görerek, zaten öğrenmenin de bildiğim kadarıyla ağırlıklı bir, çoğunluklu kısmı yani yüzde 70'e varan kısmı görmeyle, izlemeyle algı oluşabiliyor. Dolayısıyla söylediğim şekilde yasa olmak zorunda, yasal düzenleme yapılmak zorunda, tedbirler alınmak zorunda. Tüm alandaki boşluklar devlet eliyle giderilmek zorunda ama bununla beraber yapılması gereken bir şey var ki eğitimle beraber zihinsel dönüşümü gerçekleştirebilmek.
Şimdi, bütün bunlar sonuçlarla alakalı kısımlar ama başa dönük bir bireyi 0-3 yaşından itibaren alıp yetiştirmeye başladığımızda onların yetişmesi noktasında eğitimi katmamız lazım. Yasa sonuca yönelik tedbir olduğu için birey yetiştirirken nerelerde eksiklikler var, aile içinde mi eksiklikler var, eğitimde mi eksiklikler var, toplumda mı eksiklikler var, onları hayata katmak lazım. Bunu yaparken de medyanın elbette ki çok önemli katkıları var. Bizim komisyonumuzun yine çalışmaları arasında "Medya ne kadar etkili?" diye geçtiğimiz dönem içerisinde medya üzerinde kadının rolüyle alakalı yapılan çalışmalara baktığımızda oralarda gördüğümüz bir şey var ki bu zaten hepimizin de bildiği bir konudur. Bugün medyada televizyonda, dizilerde, reklamlarda, yayınlarda kadının kullanıldığı obje anlamında ya da işte bir filmde şiddet kullanılıyorsa ertesi günü bir bakıyorsunuz bunlar bir örnek teşkil edebiliyor veya biraz evvel söylediniz, bir kadının öldürülme hikâyesini yine medyada canlı olarak çok detaylı bir şekilde verilmesi ya da yazılması. Bununla ilgili hepimizin hafızalarında vardır ki bir haberi okuyor, daha sonra bir bakıyor ki onunla alakalı uygulamayı bir başkası örnek almış. Yani, sizler bilirsiniz, birçok yerde bu basın yayın özgürlüğüne asla sınırlama değildir ama kötü örnek olacaksa bu konuda her birimizin çok büyük hassasiyetler göstermesi, yazdığımız, çizdiğimiz ve görselde gösterdiğimiz konularda kötü örnek teşkil edecek olan tüm görsellerde... Yani buna çok dikkat etmek lazım ve hassasiyet göstermek lazım diye düşünüyorum. Bu anlamda, medyanın da böyle yıkıcı olduğu kadar yapıcı bir rol üstlenmesi gerektiğini de sizlerle paylaşma gereği hissettim.
Çok teşekkür ediyorum.
--0--
HÜLYA GÜVEN (İzmir) - Teşekkür ediyorum. Bir şey daha sorabilir miyim?
BAŞKAN - Buyurun.
HÜLYA GÜVEN (İzmir) - Şiddetin artmasını, kadına karşı özellikle, onu neye bağlıyorsunuz?
KEFEK BAŞKANI İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Ben buna aslında cevap verecektim, unuttum zannediyorum.
Şimdi, şiddetin artmasıyla alakalı böyle bir telaffuz ediliyor, böyle bir cümle kuruluyor ama şimdi şiddetin uygulanmaya başlandığı andan itibaren yine konuşmamda da belirttim, kanun çıkıyor, biz ondan sonra şiddet verilerine yavaş yavaş ulaşmaya çalışıyoruz. Hâlihazırda şu anda 4320'den sonra elimizde az buçuk, çok da sağlam olmayan veriler, 6284'le beraber, işte tüm bakanlıkların, kurumların birbiriyle iş birliği içerisinde, örneğin, bir İçişleri Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu, bunların hepsinin iç içe, birbirine girift bir şekilde çalışması lazım ki 6284'ten sonra bunlar hep kayıt altına müessiftir diye girer, Adalet Bakanlığı dosyalar üzerinden aile içi şiddet, kadına karşı şiddet hangileri, bunlar ayırt edilebilmeli ve ondan sonra sağlıklı veriler üzerinden konuşabilmeliyiz. Eskiden veri olmadığı için bunun ne kadar arttığı, ne kadar eksildiği konusunda ben böyle bir algı oluşturulmasının çok doğru olmadığını düşünüyorum. Ama şu bir gerçektir ki toplum olarak hepimiz bugün uygulanan şiddetin farkındayız. Bugün gerek STK'lar gerek Komisyon olarak biz gerek sizlerin yapmış olduğu çalışmalar vesilesiyle herkesin vermiş olduğu katkıyla toplumda şiddete karşı topyekûn bir hareket içerisinde olmak ve farkındalık oluşturmanın da çok önemli olduğu kanaatindeyim. Ben arttığı noktasından ziyade veriler olmadığı için bu telaffuzun çok doğru olmadığı kanaatindeyim. Sağlıklı verilerle... Mesela, önümüzdeki on yıl içerisinde bu veriler sağlıklı bir şekilde elimize geçtiğinde artıyor mu, eksiliyor mu, nerede eksiklikler var konusunda çok daha sağlıklı bir istatistiki veri oluştuktan sonra bunun üzerinde konuşmak çok daha doğru olacaktır. Ama bugün görünen şudur ki bir şiddet vardır ve bu şiddet konusunda herkes elinden geleni yapması gerekiyor, farkındalık oluşturması gerekiyor ve topyekûn bir hareket içerisinde olmamız gerektiği kanaatindeyim.
Teşekkür ediyorum.