| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2778) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 10 .04.2020 |
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkür ediyorum.
Yıldırım Bey'in ve Mehmet arkadaşımızın ifade ettiği konular biraz teknik ayrıntı. Sayın Başkan, şimdi diyoruz ya hani bu süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi açık olmalı, faal olmalı; faaliyetleri ile verdiği moral motivasyonla toplumu yönlendirmeli. Biz Türkiye'nin Büyük Millet Meclisiyiz. Canlıyız, yerimizdeyiz, faaliyetimiz var. Ülkemize, insanımıza, toprağımıza, sağlığımıza, varlığımıza sahip çıkmak için ne gerekiyorsa yapıyoruz, mesajını veriyoruz, vermemiz gerekiyor fakat mesaj bu değil. Şimdi bakınız -izliyoruz sanıyorum- Şu anda dünya genelinde bir tartışma var: Tıpkı İsa'dan önce ve İsa'dan sonra, milattan önce ve milattan sonra gibi coronavirüsten önce ve sonra. Değerli bilim insanları, akademisyenler en çok da sizi ilgilendiriyor. Coronavirüsten önce yaşam tarzı nasıldı, sağlık sistemi nasıldı, üretim nasıldı, insan ilişkileri nasıldı, sistemler nasıldı, devletler nasıldı, üniversiteler nasıldı, şimdi nasıl olacak? Temel meselenin bu olması gerekiyor. Temel mesele bu olunca, sevgili bilim insanları, aziz dostlarım, şimdi bu biraz çok tali kalıyor yani talinin de ötesinde bir şey oluyor. Şimdi, bütün dünyanın kilitlendiği, sistemlerin kilitlendiği bir noktada aslında, tam da üniversal sistemlerden tutalım, üniversal sistemlerdeki üniversitelerdeki eğitim programları, üniversitelerdeki bilim insanlarının üretme biçimi, öğrenciyle ilişkisi, üniversitelerin üretim alanları vesaire konusunda derinlemesine bir çalışma, çok geniş kapsamlı bir çalışma yapılması gerekiyor. Bunun belki sistemi revize eden, sistemi reorganize eden sistemi, sistemi gözden geçiren bir bakış açısı olması gerekirken, bu bakış açısı oturtulduğunda elbette içinde ayrıntılar falan çıkabilir, farklı şeyler olabilir.
İşin bir başka yanı, madem ki bir moral motivasyondan bir ortak akıldan, bir ortak iradeden, bir Türkiye varlığından, bir Türkiye iradesinden söz edeceğiz, O zaman baksanıza şu barış akademisyenlerine dair durum nedir? Barış akademisyenlerine dair durum tavsatılıyor, uzatılıyor, ipe un seriliyor. İşte, moral verme şeyidir bu; adı konmamış bir idam cezasıdır bu, adı konmamış bir idam cezası. İhraç edilmiş olmaları, ekmeğe muhtaç edilmiş olmaları, tecrit edilmiş olmaları, mahkûm edilmiş olmaları; bu da yetmiyor, bir anlamda psikolojik olarak, bir anlamda bilimsel olarak bunun üzerinde ayrıntılı bir şekilde durulması gerekirken maalesef bu da olmuyor.
Şimdi, YÖK'ün varlığı şu anda baştaki gibi tartışılmıyorsa bu "YÖK kurumu kanıksandı, kabul edildi, YÖK sahiden çok gerekli bir şeydir." anlamına gelmez. Maalesef, zamana yayılmış bir unutkanlık, bir yabancılaşma söz konusu. Sayın YÖK Başkanı geçen Komisyon toplantısında bu eleştirimize ilişkin "YÖK olmazsa üniversite sayısı kadar YÖK olur." demişti. Üniversite sayısı kadar YÖK olsun canım. Biz bilimsel, özerk, demokratik üniversitelerden söz ediyor isek eğer ve bu üniversiteler kendi iradeleriyle, kendi öğretim elemanları, bilim insanlarıyla kendi kendilerini idame ettirsinler ve buradan bir irade, buradan bir bilim üretimi, buradan üniversitenin çalışma alanı neyse onu üretsin gibi bir muradımız var ise bunun sayısının azlığı, çokluğundan öte verimliliği ve verimsizliğidir söz konusu olan.
O nedenle tekrar söylüyorum: Evet, Türkiye Büyük Millet Meclisi açık olmalı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'yi tüm kimlikleriyle, etnik, inançsal, sınıfsal, cinsel, siyasal tüm kimlikleriyle sevdiğini ve saydığını ifade eden bir tarz uygulamalı. Bu tarz yoktur, şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu tarz maalesef yoktur. Ben uzun süre sonra, yaklaşık bir hafta sonra ilk defa geliyorum Meclise. Televizyondan izledim, tüyler ürpertici bir durum söz konusu. Türkiye bu bakış açısıyla mı "Meclisimiz ne güzel çalışıyor, Meclisimiz bizi düşünüyor, hepimizi kapsıyor, birlik ve beraberlik oluyor." diyecek? Birlik beraberliği vurgulayan, önceleyen ve bunu Türkiye'ye teşmil eden bir bakış açısı maalesef yoktur; herkesin kendi bildiğinde ısrar etmesi vardır ve akabinde de şöyle denilmektedir: "Millî birlik ve beraberlik, dayanışma..." Benim varlığımı, etnik kimliğimi, inancımı, siyasal değerlerimi inkâr edenle benim millî birliğim, dayanışmam olmaz. Yoldaşlarımın hapiste olmasına onay veren bakış açısıyla benim bir arada olmam mümkün değil.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Bir gündemle toplandık bugün, gündeme dair bir şeyler söyleyin lütfen.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Gündeme dair konuşuyorum, toparlıyorum.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Gündemle ne alakası var senin konuştuklarının?
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Gündemle alakası var ve sizi ilgilendirmez, Başkan yönetiyor.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Rahatsız oldum.
BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Sayın Bülbül, teklif hakkında...
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) - "Yoldaşlarım" dediğiniz ve hapisten çıkamayanlar kimler; onları bir açıklayın.
BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Arkadaşlar, karşılıklı olmasın. Lütfen kanun teklifiyle ilgili konuşursak...
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Benim ne demek istediğim anlaşılıyor.
YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) - Top ortada kaldı, açık açık konuşun.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Selahattin Demirtaşlardan, Figen Yüksekdağlardan, İdris Balukenlerden söz ediyorum ben. Siz her konuyu her yerde gündeme getiriyorsunuz oluyor da biz bir konuyu gündeme getiriyoruz, olmuyor mu?
Evet, tekrarlıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi açık olmalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye halkının, Türkiye halklarının, Türkiye'nin çıkarlarını, değerlerini, sağlığını, varlığını, birliğini savunan bir noktada olmalıdır. Çıkar, varlık, birlik, dirlik böyle olmaz. Çıkarı, varlığı, dirliği savunabilmek için asgari bir akıl ortaklığı, duygu ortaklığı, bilinç ortaklığı lazım. Bizim bilincimizi, duygumuzu, irademizi öteleyen, iteleyen, aşağılayan bakış açısıyla bir birlik sağlanması mümkün değildir. O nedenle, bakınız, biz demiyoruz ki siyasal olarak örtüşelim, siyasal olarak aynı düşünelim. Hayır, siyasal olarak farklı düşüneceğiz fakat şu anda yaşam bitiyor arkadaşlar; yaşamın varlığı yokluğu, kainatın, insanın, eşrefi mahlukatın, canın, cananın varlığı yokluğu tehlikedeyken bizim tartışma biçimimiz, bizim dâhil olmamız, bizim adaptasyonumuz eksiktir, yanlıştır, yetersizdir. Bu nedenle, herkesin siyasal görüşünü kabul ederek ve saygı duyarak, bu siyasal görüşün bir farklılık olduğunu da var sayarak bu farklılıklara rağmen Türkiye'nin şu anda içinde bulunduğu her türlü soruna -moral, duygusal, siyasal, ekonomik, sağlık- çözüm bulacak gücümüz ve irademiz vardır. Ben bir başkasını eleştirmek istemiyorum çünkü kimsenin ayakta duracak hâli kalmamış, herkes yardıma muhtaç, herkes dostluğa muhtaç, herkes bir el uzatmaya muhtaç. Ben de herkesten biri olarak diyorum ki: İyilik, sağlık, eşitlik, varlık, birlik, dirlik, özgürlük için el uzatalım, bu el uzatmayı da önümüzdeki dönemde gündeme gelecek olan ağır sorunları şimdiden... Şununla bitireyim: Önümüzdeki dönemde yaşam yeniden dizayn edilecek; üniversiteler, eğitim programları, bunların yürütülmesi, her şey yeniden dizayn edilecek, düzenlenecek. Bu dizayn ve düzenlemeye hemen vakit kaybetmeden başlayalım sevgili bilim insanları, değerli milletvekilleri, sevgili Komisyon Başkanım ve Divan.
Saygılar sunuyorum.