KOMİSYON KONUŞMASI

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli komisyon üyeleri ve milletvekillerimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin imza sahiplerinden olmamız nedeniyle söz almış bulunmaktayım.

31 Mart 2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olan ve 70 maddeden oluşan kanun teklifinin öncelikle ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ederim.

Bilindiği üzere, 2018 yılı Mayıs ayında Sayın Genel Başkanımız, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında ortaya çıkan siyasi ve sosyal ortamda, cezaevlerinin kapasitesinin oldukça üzerinde bir doluluğa sahip olmasının öncelikle cezaevinde bulunan mahkûm ve tutuklular açısından insanca ve sağlıklı yaşamayı imkânsız kıldığını, yine, ülke ve millet düşmanı yapılar tarafından cezaevindeki koşulların istismar edilerek bunun üzerinden bir kaos planının yürürlüğe konulabileceğini önemle vurgulamıştır. Tespit edilen bu hassasiyetler çerçevesinde bir çalışma yapılması talimatı üzerine 24/9/2018 tarihinde hukuk ve seçim işlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcımız, İstanbul Milletvekili Sayın Feti Yıldız Bey'in ilk imza sahibi olduğu ve kamuoyunda "şartlı ceza indirimi kanun teklifi" olarak bilinen teklifimiz Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur.

Milliyetçi Hareket Partisi tarafından verilen bu kanun teklifiyle bir kısım suçların infaz sürelerinde beş yıllık maktu bir indirim öngörülmüştü. Bu indirim bir af niteliğinde değildi. Hükümlünün, bihakkın infaz tarihine kadar herhangi bir şekilde hapis cezasını gerektirecek bir suç işlemesi hâlinde indirilen sürelerin tekrar infaz süresine eklendiği bir yasal düzenlemeydi.

Başından beri, cezaevlerindeki mevcut sıkıntıların ortadan kaldırılmasının sadece Milliyetçi Hareket Partisinin inisiyatif almasıyla mümkün olamayacağını ifade etmiş bulunmaktayız. Bu konuda Mecliste 1'inci parti durumunda bulunan ve Cumhur İttifakı'nı birlikte oluşturduğumuz Adalet ve Kalkınma Partisiyle bir anlayış birliğinin ve uzlaşma ortamının temin edilmesi hâlinde bir yasal düzenlemenin hayat bulabileceğini de ayrıca süreç içerisinde birçok defa dile getirmiş bulunmaktayız. Nitekim, kanun teklifini verdiğimiz günden itibaren Adalet ve Kalkınma Partisiyle bu hususta birçok defa fikir alışverişinde bulunulmuş, verimli görüşmeler yapılmıştır. Yargı Reformu Strateji Belgesi ve vizyonu ortaya çıktıktan sonra yargıda reform niteliğini taşıyacak çalışmaların başlaması ve yargı paketlerinin Meclise gelmesiyle birlikte, Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sayın Genel Başkanımız arasında oluşan fikir birliği çerçevesinde iki parti grubunun temsilcileri bir araya gelerek toplumsal hassasiyetler ile millî manada müşterek kırmızı çizgiler göz önüne alınarak bir uzlaşma ortaya çıkmış, Cumhur İttifakı olarak iki partinin de imzasıyla görüşmekte olduğumuz kanun teklifi Meclisimize sunulmuştur.

Kalıcı ve geçici birtakım düzenlemeler getiren bu kanun teklifi, Sayın Özkan'ın da ifade ettiği gibi, hiçbir şekilde bir af kanunu, af yasa teklifi değildir. Bu kanunla İnfaz Kanunu'muzdaki infaz süreleri kalıcı olarak yeniden düzenlenmekte. Bu oranlar, istisnaları da sayılmak suretiyle, genel manada, infaz süreleri 1/2'ye çekilmektedir. Yine, İnfaz Kanunu'muzda -tahminimce Sayın Özkaya'nın ayrıntılarıyla ifade edeceği üzere- son derece olumlu gördüğümüz, cezaevi koşullarını iyileştirecek, cezaların infazını ve bu noktadaki adalet kaygılarını ortadan kaldıracak önemli düzenlemelerin olduğunu tespit etmiş bulunmaktayız. Bu noktada Ceza Kanunu'nun kalıcı düzenlemeleri Türkiye'de ileriye dönük olarak uygulanacak infaz sistemimize katkı sağlayacak düzenlemelerdir.

Yine, geçici düzenlemelerle denetimli serbestlik süresi 30 Mart 2020 tarihinden önce işlenen suçlarda bir defaya mahsus olmak üzere üç yıla çıkarılmaktadır. Burada, kasten adam öldürme, altsoy, üstsoy ve eşe karşı yaralama, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar, uyuşturucu ticareti suçu, yine, Türk Ceza Kanunu'nda sayılan devlete, anayasal düzene, devlet sırlarının aleyhine işlenen casusluk gibi sayılan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar bu konuda istisna tutulmuştur. Yine, 0-6 yaş arası çocuğu bulunan kadın mahkûmların denetimli serbestlik süreleri ile 70 yaşını doldurmuş bulunan hükümlülerin denetimli serbestlik sürelerinin dört yıla çıkarılmasını; 65 yaş üzerinde bulunan, yaşlılık, kocama ve sakatlık hâli sebebiyle hayatını tek başına idame etme imkânına sahip olamayan hükümlülerin denetimli serbestlikten faydalanmasını öngören birtakım geçici düzenlemelerin olduğunu görmekteyiz.

Bu çerçevede, son derece önemli bulduğumuz, dünyada şu an itibarıyla pandemi seviyesinde ilan edilmiş olan Covid-19 salgın hastalığıyla alakalı olarak da kuşkusuz, cezaevlerimize ilişkin birtakım ek tedbirlerin alınması da kaçınılmazdı. Bu çerçevede, açık cezaevinde bulunan ve açık cezaevine çıkma hakkına sahip olup da kapalı cezaevlerinde bulunan hükümlülerin 31 Mayıs 2020 tarihine kadar izinli sayılmaları ve bu iznin salgın hastalığın devamı hâlinde 2 defayla sınırlı olmak üzere ikişer aylık sürelerle Adalet Bakanlığı kararıyla uzatılabileceği geçici düzenlemeler de yine kanun teklifimizde yer almaktadır.

Bizler, başından beri ifade ettiğimiz gibi, cezaevlerindeki bu doluluğun Türkiye'de cezaevlerinde bulunan hükümlüler ve tutuklular açısından son derece sakıncalı bir durumu ortaya koyduğunu, insanca ve sağlıklı asgari yaşam seviyesini temin etmekte ciddi zorluklar ortaya çıktığını ifade etmiştik; bu kanun buna deva olur diye ümit ediyoruz. Yine, ikinci olarak da güncel olarak ortaya çıkan bu salgın hastalıkla alakalı olarak da çok hızlı şekilde bir karar verilmek suretiyle cezaevlerinde özellikle son derece sıkışık ve kapasitenin üzerinde bir doluluğun olduğu ortamda bu salgın hastalığın yayılmasının engellenmesi noktasında bu kanun teklifinin -bu iki husus çerçevesinde değerlendirildiğinde- son derece önemli olduğunu ve Meclisimizce de ivedilikle görüşülerek kanunlaşmasını temenni ettiğimizi buradan ifade etmek istiyorum.

Kuşkusuz, bu kanun teklifinin kapsamı açısından, değerlendirmeleri açısından "Şu da olsaydı, bunlar da dâhil olsaydı." denilecek birçok şey olabilir fakat bu kanun teklifinin, demin ifade ettiğimiz gibi, toplumsal hassasiyetler göz önünde bulundurularak ve aynı zamanda, Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlarda millî manada vermiş olduğu mücadele ortamında gerekli olan ve en yüksek uzlaşma seviyesinde olabilecek olan hükümleri ihtiva ettiğini düşünmekteyiz.

İnşallah, bu teklif hayırlara vesile olur diyor, saygılar sunuyorum.