KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Maddedeki, bu, mücbir sebeplerle ilgili çelişki yaratabilecek, uygulamada sorun yaratabilecek bir hususu biraz daha açık cümlelerle ifade etmek istiyorum. Bir kere "mücbir sebep sayılan haller" ifadesini kesinlikle düzeltmek lazım. Birinci fıkrada mücbir sebeplerden söz ediliyor, ikinci fıkrada mücbir sebepten söz ediliyor, üçüncü fıkraya gelince "mücbir sebep sayılan haller" diyoruz. Onu "mücbir sebep hâlleri" diye değiştirmekte yarar var. Sanki kanunda "Tanımlar" maddesinde sayılan mücbir sebepler dışında ayrıca Bakanlık aldığı yetkiyle mücbir sebep sayılan başka hâlleri de belirleyebilecek gibi bir anlam çıkıyor buradan. Niyet o değil ama böyle bir anlam çıkıyor, onu düzeltmekte yarar var.

Birinci fıkranın ilk cümlesinde şöyle diyorsunuz: "Mücbir sebeplerden herhangi birinin bulunması halinde Bakanlık tarafından bu Kanun kapsamındaki mali yükümlülüklerin ve/veya beyanların ertelenmesi ile mali yükümlülüklerin taksitlendirilmesine karar verilebilir." Bakanlık yetki alıyor, sorun yok. Son fıkraya geliyoruz: "Bakanlık, mücbir sebep sayılan haller nedeniyle; bölge, il, ilçe, mahal veya afete maruz kalanlar itibarıyla mücbir sebep hali ilan etmeye..." Burada başka bir yetki alıyor Bakanlık, mücbir sebep hâli ilan etme konusunda yetki alıyor. "...ve bu sürede bu Kanunda belirlenen mali yükümlülüklerden yerine getirilemeyecek olanları tespit etmeye yetkilidir." Bu "mali yükümlülüklerden yerine getirilemeyecek olanlar" derken birinci fıkradaki yetki kapsamına giren işlemlerden daha farklı bir şeyi kastediyorsunuz, öyle anlıyorum ben. İlk fıkraya göre Bakanlık beyanları erteleyebilir, yükümlülüklerin taksitlendirilmesine karar verebilir. Daha sonra "bu yükümlülüklerden yerine getirilemeyecek olanlar" derken, örneğin bir maden ocağında sel meydana geldi, yangın meydana geldi, grizu patlaması meydana geldi; o maden nedeniyle ödenmesi gereken maden hakkını ödetmeyecek mi Bakanlık?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKAN YARDIMCISI ABDULLAH TANCAN - Erteleyecek.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Ama "Yerine getirilemeyecek olanları tespit etmeye yetkilidir." cümlesi başka bir anlama geliyor burada. Bence birinci fıkradaki yetki ile son fıkradaki yetkiyi ya birinci fıkrada ya son fıkrada birleştirin; 2 ayrı yetki var gibi gözüküyor burada.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Yani mücbir sebep oldu diyelim, sel oldu; selden o bölge içerisindeki bütün işletmeler zarar görmemiş olabilir. Burada, Bakanlık gidip onu, zarar gören işletmeyi tespit edip ona göre... Biz, öyle bir şeyi ifade etmeye çalıştık yani.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Ama birinci fıkranın ilk cümlesinde mücbir sebep hâli ilan etmeden Bakanlık karar veriyor değil mi?

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Son söylediğinizi bir daha alabilir miyiz? Ne dediniz son cümlenizde?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Birinci fıkrada, Bakanlık mücbir sebep hâli ilan etmiyor, sadece, mücbir sebeple ilgili bir başvuru yapıyor maden ocağı işletmesi "Benim madenimde grizu patlaması meydana geldi, belgeleriyle size sunuyorum, yükümlülüklerimi erteleyin." diye; değil mi? Ama son fıkrada, mücbir sebep hâli ilan edecek Bakanlık; bu başka bir şey. Bir çelişki var 2 fıkra arasında, onu düzeltip gidermekte, sadeleştirmekte yarar var.

Bir de soracağım soru şudur: Bir maden şirketinin Türkiye'nin muhtelif yerlerinde madenleri var. Bir maden ocağında, Manisa'da, Soma'daki bir maden ocağında grizu patlaması meydana geldi ve başvurdu "Yükümlülüklerimi erteleyin." diye. Peki, o şirket İstanbul'da bir vergi dairesinin mükellefi, tüm kazancını orada beyan ediyor, katma değer vergisini orada beyan ediyor. Maden hakkını Manisa'da mı ödüyor, nerede ödüyor bilemiyorum? Gerçi siz, vergi yükümlülüklerini erteleme konusunda bir yetki almıyorsunuz -Maden Kanunu kapsamındaki yükümlülükler bunlar ama- grizu patlaması meydana gelmeyen diğer madenlerdeki yükümlülükleri ertelemeyeceksiniz herhâlde, öyle mi?

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hayır.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Ama emin değilsiniz herhâlde, öyle anlıyorum.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hayır hayır, çok eminim; burada yok.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bunları bir daha değerlendirmekte yarar var. Yani ilk fıkranın ilk cümlesi ile son fıkradaki yetki cümlesini baştan bir daha ele alıp yeniden yazmakta yarar var.

Teşekkür ederim.