KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, bürokrasinin değerli temsilcileri; teklifle ilgili olarak değerlendirmelerime geçmeden önce, ekonomiyle ilgili, çok kısaca, birkaç cümleyle görüşlerimi ifade etmek isterim.

Türkiye şu an bir ekonomik krizin içerisindedir. Ekonomik krizden çıkış için iktidar, başta Hazine ve Maliye Bakanı olmak üzere, çeşitli önlemler alıyorlar, açıklamalar yapıyorlar, piyasaya olumlu mesajlar veriyorlar ama bütün bunlara rağmen piyasalarda olumlu bir düzelmenin olmadığını, iyiye doğru giden bir şeyin olmadığını görüyoruz. Tekstil sektöründe çok uzun yıllardır faaliyet gösteren bir iş adamı bir dergiye demeç veriyor. "Otuz, kırk yıldır bu piyasadayım, benimle beraber bu piyasanın en eskisi 3 kişi daha vardır, ben hayatımda böyle bir kriz görmedim." diye bir değerlendirme yapıyor. Bir baktım, bir hafta sonra bir gazetenin birinci sayfasında "İşler çok iyi." diyordu bu iş adamı. Böyle zorlamayla, telkinle, baskıyla ekonominin iyiye gittiği görülmemiştir, iyiye de gitmeyecektir.

CDS primleriyle ilgili Sayın Hazine ve Maliye Bakanı bir açıklama yaptı: "Mayıs 2018'den bu yana Türkiye CDS priminde en düşük seviyeye geldi, primimiz 267." dedi. Diğer ülkelerin ne olduğunu söylemiyor tabii. Türkiye en kırılgan 5 ekonomi içerisinde, Güney Afrika, Hindistan, Endonezya, Brezilya'yla birlikte yer alıyordu. Şimdi kimlerle beraber yer alıyoruz? En kırılgan beşli şu ülkelerden oluşuyor: Türkiye, Bahreyn, Mısır, Ruanda, Pakistan. Türkiye'nin durumu budur değerli arkadaşlar, öyle iyiye giden bir şey yoktur. Bütün yük Merkez Bankasının üzerine bindirilmiştir. Para politikası ve Merkez Bankası kaynaklarına başvurmak suretiyle bütçe açığının finansmanı dengelenmeye çalışılıyor. En son 2020'nin Ocak ayında, erkene alınan bir Genel Kurul kararıyla, yine kâr dağıtımı erkene alındı ve aynen 2019 Ocak ayında yapıldığı gibi, kâr dağıtımı ve ihtiyat akçeleri toplam 40,5 milyar lira bütçeye aktarıldı. Bunun içerisinde değerleme hesabından gelen farkın da olduğu görüyor. Bunlar sürdürülebilir gelirler değildir, para basmaktan başka bir anlam ifade etmez, para basarak ekonomi düzelmez.

Bankacılık Kanunu 2005 yılında çıktı. Türkiye, 2001 krizinde tarihinin en ağır bankacılık krizini yaşadı. Kamu ve özel bankalara toplam 47 milyar dolarlık kaynak aktarıldı. 2005 yılında çıkan Bankacılık Kanunu, bu krizin etkisiyle, bankaların hortumlandığı o dönemin etkisiyle çıkarılmış olan bir kanundur; çok ağır tedbirler öngörmüştür, zimmet maddesi bunlardan biridir; 2017'de bu zimmet maddesinin çok ağır olduğunu fark ettiniz ve bir düzeltme yaptınız.

Bakın, çok ağır önlemler vardır o kanunda, 2001 krizinin yarattığı o ortam nedeniyle getirilen bu ağır önlemler, şimdi, burada, bir adım daha ileri götürülüyor.

Bakınız, Bankacılık Kanunu'nun 26'ncı maddesinde şöyle bir ibare var: "Kurum denetimleri sonucunda, bu Kanun veya ilgili diğer mevzuat hükümlerini ihlâl ettikleri ve bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürdükleri tespit edilen..." "Bu tespit edilenler hakkında şunlar şunlar yapılır." diyor.

"Bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürenler" ibaresi oldukça muğlak bir ibaredir. Nasıl zimmet maddesinde zaman içerisinde bir değişikliğe gitmişseniz, aslında bu emin bir şekilde çalışmasının tehlikeye düşürüldüğü hâllerin neler olduğu tek tek sayılmalı. Tabii, o günkü ortamda, bu, o kadar tartışılmadı.

Şimdi, bir adım daha ileri gidiyorsunuz, Bankacılık Kanunu'na 76/A maddesini ekleyerek çok yanlış, muğlak bir düzenleme yapıyorsunuz. BDDK ne için vardır bilemiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Eğer bu maddeyi BDDK yazıyorsa, BDDK yıllar içerisinde kanun yazma birikimini, yeteneğini kaybetmiş demektir.

Bakın, madde şöyle başlıyor: "Bu Kanun kapsamındaki bankalar tarafından; 4 üncü maddede sayılan işlemler yoluyla finansal piyasalarda yapay arz, talep..." vesaire "yollarıyla manipülasyon yapanlar" diye bir hüküm var. Ne anlaşılıyor buradan? "4'üncü maddede sayılan işlemler yoluyla" deyince, 4'üncü maddede sayılan birtakım kanuna aykırı işlemler var gibi anlaşılıyor. Hâlbuki bu 4'üncü madde bankaların görevlerini sayıyor: "Mevduat kabul etmek, teminat kabul etmek, saklama hizmetleri..." Bir bankanın bugün yaptığı hangi görev var ise 4'üncü madde bunları sayıyor. Böyle bir kanun yazma tekniği olmaz. Bu manipülasyon kapsamına nelerin gireceğini BDDK tespit eder.

Sayın BDDK Başkanı, Anayasa Mahkemesi kararlarını okumuyor musunuz? Sermaye Piyasası Kanunu'nu açın bakın, sonra gidin bakın. 110'uncu maddesinde "gibi" ifadesini Anayasa Mahkemesi 14/11/2013 tarihinde iptal etti. Ceza uygulamasında fiiller tek tek sayılır "gibi" diyerek genişletici bir yorum yapamazsınız. Eğer BDDK'de liyakat esas alınsaydı, orada atamalarda liyakate önem verilseydi bu teklif buraya böyle gelmezdi, biliyorum ama liyakat yerle bir edildiği için, oraya atanan kişiler, başkanlar kendilerini iktidarın bürokratı olarak gördüğü için, ne emrediliyorsa... Aslında, böyle bir emrin geldiğini de düşünmüyorum, ben yanlış söyledim. Elbette, krize karşı iktidarlar önlem alacaktır ama ne suçu olacak, bunun cezası ne olacak? Buna BDDK karar verecek. Siz kimsiniz? Siz yargı mısınız, mahkeme misiniz? Ya, bu Tanzimat Dönemi'nde bile yoktu, 1876 Kanun-ı Esasi'de bile yoktur. "Kanunsuz suç ve ceza olmaz." ilkesini, 1876 tarihli Kanun-ı Esasi'miz getirmiştir. Bu, kesinlikle kabul edilebilir bir madde değildir.

Sayın Abdüllatif Şener İhlas'la ilgili bir değerlendirme yaptı, çok kısaca o konuya değinmek isterim.

2005'te Bankacılık Kanunu Tasarısı burada görüşülürken -yürürlükte olan Bankacılık Kanunu da 2005'te kabul edildi- Sayın Abdüllatif Şener'in yerinde ben oturuyordum, Sayın Abdüllatif Şener de herhâlde Başbakan Yardımcısı olarak oradaydı. O gün, belki o görüşmede yoktu ama Sayın Babacan vardı zannediyorum. İhlas'la ilgili önergeyi ben ve arkadaşlarım verdik. İhlas'ın tasfiyesini TMSF yapsın. Önerge 1 oy farkıyla kabul edildi. AK PARTİ grubundan bir arkadaşımız bizim önergeye sabah beşte destek verdi ve Plan ve Bütçe Komisyonundan öyle geçti, Genel Kurula geldi. Gizli bir el diyeceğim ama Sayın Başbakan olmadan bu maddenin Genel Kurulda tasarıdan çıkarılması mümkün değildir, Sayın Başbakanın talimatıyla olduğunu düşünüyorum, bu madde oradan çıkarıldı ve 100 bine yakın insan yaklaşık 1 milyar dolarlık tasarrufla İhlas Finans'la baş başa kaldı. Bu vatandaşlara bugüne kadar doğru dürüst para ödenmedi, kendilerine "devre mülk" adı altında Yalova'da birtakım şeyler pazarlandı, zorla verildi "Bunu alırsan alırsın, almazsan almazsın." bu şekilde, perişan hâlde 10 binlerce insan şu anda bunu bekliyor.

BDDK Başkanına bir soru sormak isterim. Bir soru önergesi verdim. Denizbankla ilgili vatandaşların şikâyeti var, sosyal medyada şikâyetlerde bulunuyorlar "Benim hesaplarımdan şunlar şunlar kesiliyor." diye. İnsanlara mail adresimi gönderdim, "Bana açıklayıcı bilgi verin." dedim. Soru sordum: Denizbankın yaptığı bu işlemler doğru mudur, araştıracak mısınız, bir işlem yapacak mısınız? Ayrıca, başka sorular da sordum. Bana cevap olarak bir link gönderiyor. "Bankalara Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması Hakkındaki Tebliğ'e ilişkin linkte sorularınızın cevapları vardır."

Eğer bunu Hazine ve Maliye Bakanı verdiyse ona sormam lazım, cevabı o veriyor ama, siz, BDDK olarak, Sayın Bakana bu yazıyı gönderiyorsanız suçlu sizsiniz. Solunuzda oturan tecrübeli bir siyasetçi arkadaşımız var, değerli arkadaşımız Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bakın, isterseniz ona da sorun, danışın. Bunu asla kabul etmiyorum. "Kabul etmiyorum." derken, elbette hukuk çerçevesinde yapacağım şeyler vardır. BDDK, bu tavrıyla, Denizbankın bu şeklide usulsüz işlemler yaptığını kabul etmiş ve üstünü kapatmış oluyor. Ben bunu böyle yorumluyorum. Denizbank, vatandaştan haksız yere para kesiyor, BDDK da bana cevap vermeyerek bu usulsüz işlemlerin üstünü örtmüş oluyor.

Sayın Başkan, konuşmamı sonlandırıyorum, toleransınıza çok teşekkür ederim.

Bir de şu etki analiziyle ilgili çok kısa bir bilgi vereyim.

Arkadaşlar, etki analizi, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 14'üncü maddesinde düzenlenmiştir. O yasa, 2013 yılı Aralık ayında, burada 2 partili Parlamentoda, AK PARTİ ve Cumhuriyet Halk Partisinin oy birliğiyle kabul edilmiş ve yasalaşmış olan bir metindir. O zaman hükûmet tasarıları vardı, tekliflerle ilgili bir etki analizi öngörülmemişti. Şimdi, "hükûmet" ve "tasarı" kelimeleri ortadan kalktığı için teklifler var. Maddede, buna paralel olarak tasarıyı teklife dönüştüren bir değişiklik yapılmış durumda ancak bu tekliflerin etki analizinin yapılması için, Meclisin buna göre yeniden yapılanması gerekir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi gerekir ama biliyoruz ki bu teklifi iktidar bürokrasisi hazırladı, onun için herhâlde bunun ekinde de bir etki analizi olmalıydı. Bunun kolayına kaçmamak lazım.

Teşekkür ediyorum.