KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Şimdi iki şey söyleyeceğim: Birincisi, bu Plan Bütçe Komisyonuna bir fiyat farkı önergesi sunulmuştu, tartışıldı, geri çekildi; tartışıldı, Genel Kurula gitti sonra geri çekildi. Bir kez şunu söyleyelim: O sadece Türkiye Kömür İşletmelerinin hizmet alım ve redevans anlaşması yaptığı TKİ'nin firmalarına yönelik bir önergeydi. O TTK'yı, TTK'nın redevansçılarını ve özel madenleri kapsamıyordu. Eynez ve İmbat için sadece şu söylenebilir: Mesela getirilen yeni kurallar gereğince, son maaşa göre ödenmesi gereken kıdem tazminatı yükünden dolayı birçok firma elemanları çıkardı, bazısı yeniden geri aldı; bazısı almadı, faaliyetini durdurdu. Oysa İmbat ve Eynez böyle bir yola gitmediler. Ben TKİ'nin redevans ve hizmet alımı anlaşmalarından, redevansçıların ve hizmet alımı yapanların hakikaten deli paralar kazandığını düşünüyorum. O İstanbul'daki devasa binaları da bir başka şeyle kazanarak yapmadılar. O yüzden de gerçek maliyet hesapları üzerinden bir fiyat farkına gitmek lazım yani mayıs ayında maliyetlerin neydi, getir bana; bir de şimdi bu yeni koşullarda maliyetlerini getir bana, ona göre. Oysa Plan Bütçede Bülent Bey'in de ciddi şekilde itiraz ettiği fiyat farkı önergesinde şöyle bir şey hesaplanıyordu: Eskide 1 asgari ücret alıyordu, şimdi 2 asgari... Oysa Soma'da neredeyse 1,5 asgari ücret alıyordu, şimdi yeni düzenlemeyle Soma'daki artış çok fazla değil ama mesela özel madenlerde adam 1 asgari ücret veriyormuş, şimdi 2'ye çıkınca -dediğiniz gibi- alım garantisi olmayınca başka bir şey var. Yani, burada meselenin enine boyuna araştırılması lazım. Mesele TKİ'nin değil, bence en rahat olan TKİ'nin redevansçıları. Esas özel madenlerde ve Türkiye Taş Kömürü Kurumunun redevansçılarında ciddi sıkıntılar olduğu anlaşılıyor. Yoksa herkes işi bırakırken Soma'da kimse işi bırakayım falan demiyor, versen bir tane daha işletecekler.

İkinci husus şu Alp Gürkan veya Soma Madenlerine ilişkin. Ben daha önce bu Komisyonda ifade ettim mi bilmiyorum ama bunun söylenmesi gerekir. Alp Gürkan ya da Can Gürkan bir futbol maçı izlerken sinirlenip sahaya bir tane pet şişe atsalardı bir daha ömür boyunca futbol maçına gidemeyeceklerdi, mevzuat öyle. Men edebilirsiniz maç izlemekten holiganizm yüzünden, öyle bir düzenleme yapıldı biliyorsunuz.

Bu arkadaşlar devlet ihalesinde 301 lira devleti, kamuyu zarara uğratsalardı bir daha ömürleri boyunca kamu ihalelerinden men tutulacaklardı "Devleti 301 lira zarara uğrattın." diye. Çünkü kamu ihalelerinde böyle önlemler var, daha önce kamuyu zarara uğratan bir daha kamu ihalesine giremez.

Şimdi, 301 tane civcivin ölmesinden bahsetmiyoruz. 301 tane civciv bir yerde bir ihmalden ölse hepimizin canı yanar. 301 kişi ölmüş, yargılama bitmemiş, bu adamların sorumlulukları ciddi şüphe altında ve savcıya giden bilirkişi raporunda da 1'inci dereceden suçlular. Aynı kurum kültürüyle, aynı güvenlik anlayışıyla ve aynı yani 13 Mayıs günü ne hata yapıldıysa -ne kusur, ne hata, neyse onun adı- aynı kurum kültürüyle devam ediyorlar şu anda. Şimdi, burada, bence mevzuattaki önemli eksiklik, bu kişilerin hâlâ daha enerji ihalelerine girebiliyor, yeni maden alanları alabiliyor, mevcut madeni işletmeye devam ediyor olmasıdır. O yüzden diyorum ki Soma'da elbette madenler işletilecek. En kötü şey, bir daha Soma'da oradaki kömürün çıkarılamayacak hâle gelmesidir. Ama, bunun için TKİ'nin... Bence mevzuatımızda olsaydı, böyle büyük bir ölümlü kazada kusur durumları tespit edilene kadar ruhsatlarının askıya alınıp buranın esas sahibi olan TKİ tarafından işletiliyor olması gerekirdi şu anda. Bu kuruma bu eksikliklerine rağmen bu madeni işlettiriyor olmamız önemli bir eksikliktir. Bunun Komisyonun raporunda da değerlendiriliyor olması gerekir diye düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Şimdi, yurt dışı gezisiyle ilgili birkaç tane şey oldu, benim gıyabımdaki tutanakları da okuma imkânı buldum.

Birincisi: Yurt dışı gezisiyle ilgili tutanakları da okudum, benim olmadığım bir toplantıda konuşulanları. Selçuk Özdağ -kendisine de söyledim- benim önerim üzerine şey demiş: "Özgür Özel'in çok parası var; ayda 50 bin lira." Öncelikle şunu söyleyelim, tutanağa geçsin: Benim eczanem devlet tarafından kategoriler içinde en düşük kategorideki ciroya sahip. Söylediği kâr değil, cirom bile değil benim; onu söyleyeyim.

İkincisi yurt dışıyla ilgili. Ben basının olmadığı bir toplantıda şunu söylemiştim, demiştim ki Soma Komisyonunda mesir yedik, üzüm yedik, Soma'dan onlarca telefon geldi "Boğazınızdan nasıl geçiyor?" diye. Soma'daki hassasiyeti düşünerek yurt dışına yapılacak olan böyle bir ziyaret milletvekilleri açısından -ki milletvekillerinin özlük hakları falan kamuoyunda nasıl tepki yaratıyor, onu da biliyorsunuz- Soma'da bu şartlar altında tepkiyle karşılanabilir, eğer bu ziyaret gerçekten yapılması gerekiyorsa Komisyon üyeleri kendi bütçelerinden karşılasın. O gün öyle bir şey söylemiştim kapalı toplantıda. Bundan yirmi bir gün sonra Komisyon tutanaklarından hareketle Cumhuriyet gazetesi bunu haber yaptı, bir gün, iki gün sonra da Milliyet haber yaptı. Daha sonra, benim olmadığım bir toplantıda benimle ilgili bir sürü şey konuşulmuş burada. Hakkımı helal ediyorum Komisyon üyesi arkadaşlara varsa eğer, hani, orada söyledikleri sözler üzerinden. Ama, mesela o gün eğer benim bu tavrım üzerine bu iptal edildiyse veya... Daha sonra gruplar da ortak irade gösterdiler bu konuda. O gün karar Amerika ve Avustralya'ya gitmekti, bugün vardığımız noktada Amerika ve Avustralya'nın doğru tercihler olmadığı ortaya çıkıyor.

BAŞKAN - Hayır, hayır, bakın, Amerika ve Avustralya değil. Bana göre Amerika ve Avusturalya doğru tercihlerdi o zaman fakat şu an bu işin organizasyonunu yapmak en azından yirmi günlük, bir aylık bir zaman ister; görüşülecek, resmî yazışmalar yapılacak, izinler alınacak, o yüzden diyorum. Yani, yarın "Ben bilet aldım, gittim, ertesi gün de ocağa gireyim." diyeceğiniz bir şey değil. Sadece bu değil. Bu çok özel bir konu, bunun için çok özel izinler alınması gerekir, herhangi bir toplantı yapmak için de.

Şunu da söyleyeyim: Ben NATO Parlamenterler Asamblesi Komisyonu Başkanıyım. Belki, Meclisteki en aktif, Avrupa Konseyinden sonra ikinci aktif düzeydeki komisyonun Başkanıyım. Ben İtalya'daki toplantımı iptal ettim, Ukrayna'da toplantımız vardı iptal ettim, Brüksel'i iptal ettim, Yunanistan var ona da gitmiyorum rapor nedeniyle. Yani, ben şahsım adına söyleyeyim, yurt dışına gitmekten yorulmuş bir insanım, iki gece kaldım mı üçüncü gece artık çekemez hâle geldim, yaşım 58, 59 oldu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Başkan, müsaade edersen tamamlayım, nasıl olsa herkes görüşünü söyleyecek.

Şimdi, ben şunu söylüyorum: Ben kendim eczacıyım. Bir farmakoloji kongresine ya da yurt dışındaki bir ilaç fabrikasına bir gezi yaparsak, ziyarette bulunursak, bu, benim açımdan bilimsel bir gezi ya da ziyaret olur ama yanımdaki inşaat mühendisi açısından turistik geziye dönüşür. Eğer böyle bir kaynak tüketeceksek, ben zaten böyle bir gezi yapılması durumunda kamu kaynağıyla böyle bir geziye gitmeyeceğimi söyledim, bundan sonra da gitmem. Böyle bir gezinin programına bakarım, kendi bütçemden gelebiliyorsam gelirim ama asla ve asla böyle bir geziye kamu kaynağıyla gitmem Soma'nın özel durumundan dolayı. Ben NATO'da sizin yaptığınız görevi takdir ediyorum ve o görev mutlaka bu şekilde yapılması gerekir. Birçok komisyon üyemiz birçok yurt dışı geziye gidiyor, mutlaka gereklilikleri var ki gidiyor. Ben Soma'daki bu hassas durumu söyledim. İlla Komisyon üyelerimiz gidecekse 3'er bin lira, 4'er bin lira, 5'er bin lira cepten verelim, gidelim, Soma'nın psikolojisi bunu kaldırmaz dedim. Bu benim şeyim. Ben bunu basının olmadığı bir toplantıda söylemiştim, basına yansımadan yirmi beş gün önce. Bugün geldiğimiz...

BAŞKAN - Burada konuşulan hiçbir şey dışarıda...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, hayır yani tutanaktan...

BAŞKAN - Bakın, şurada, on dakika sonra tutanaklar herkesin elindedir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Evet, aynen öyle oluyor.

BAŞKAN - O yüzden, siyaset yapıyoruz, siyaset kurumu da bana göre dünyanın en şeffaf kurumu, şeffaf da olması gerekiyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Orada hiç sıkıntı olmaz. Hatta o toplantıda farklı düşünen milletvekillerimiz olmuştu, konuşmuşlardı.

Şimdi, gelinen bu noktada eğer böyle bir ziyarette bulunulacaksa, benim önerim -kabul edilir, edilmez- siz Komisyon Başkanı olarak ve maden mühendisi olduğunuz için heyete başkanlık edin ama benim yerime, diğer milletvekillerimiz yerine konunun uzmanı ve partilerin önereceği -belki maden mühendisi var partimizde, onu önerir parti grubumuz- veya çeşitli üniversitelerin, çeşitli bilim insanlarının veya havzayı tanıyan konunun uzmanı kişilerin görevlendirilmesi, Türkiye'ye en uygun hangi madense oraya gidilmesi faydalı olur. Benim yerime bir uzman gönderin. Ama, bunu böyle düşünmez "Bizler gidelim." derseniz ona da şey.

Hasan Ağabey biraz önce söyledi. Yani, zaten biz, şeffaf, demokratik, çok tartışan, aldığı kararları birlikte uygulamakla övünen bir siyasi gelenekten geliyoruz. Bence karşı, farklı fikirlerde olmamız da bu konuda hiçbir sıkıntı yaratmaz.

Ben kendi adıma şöyle bir şey söyleyemem, ben bu Komisyonun üyesiyim, bu işi bir maden mühendisi kadar iyi öğrendim diyemem. Ama, eskiye göre çok daha iyi bir noktadadır. Her Komisyon üyesi kendisi açısından bu durumu değerlendirir, karar verir. Benim önerim: Bizlerin yerine gruplarımızdan yani bizlerden, bir süre verirsiniz, iki gün içinde kimlerin gitmesi gerektiğini öneririz. Bu, milletvekili arkadaşımız olabilir veya bir üniversiteden hoca olabilir. Ama, gittiğinde görecek, raporu çıkaracak, bu konuda benden daha faydalı olacağını düşündüğüm birisinin önerilmesini düşünüyorum. Yok "Sadece milletvekilleriyle yapılsın." derseniz Komisyona kamu kaynağıyla katılmam. Komisyonun ziyaret programı çıktığında da uzmanlar söylerler "Şu kadar para verirseniz, devlet sizin adınıza harcama yapmadan kendi cebinizden gidiyorsunuz." diye, değerlendiririm ve bütçem elverirse ki elvereceğini umuyorum, katılırım.