| Komisyon Adı | : | MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU |
| Konu | : | Devlet Mezarlığı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/2536) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 27 .01.2020 |
MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinize öncelikle saygılarımı sunuyorum.
Elâzığ'da yaşanan deprem dolayısıyla milletimize geçmiş olsun ve başsağlığı dileklerimi ifade ediyorum.
Bu felaket, devlet-millet kaynaşmasının nasıl güzel, çarpıcı ve çok derin bir şekilde duyarlı olarak yaşandığını da bize gösterdi ki bunu son derece önemli görüyoruz. Yaşadığımız coğrafyada devletin varlığı, görevi ve anlamına ilişkin de maalesef, müessif bir hadisenin arkasından da olsa onun altını çizen, önemini vurgulayan bir hadise olmuştur.
Başta, devletin organizasyonu olmak üzere, millete şefkat elini uzatan, felaketzedelere yardım eden, elleriyle kazarak toprağın, enkazın altından canlarımızı çıkaran işçilere, görevlilere, orada uyumaksızın çaba gösteren, o soğukta koşturan tüm insanlara, tüm siyasi partiden arkadaşlarımıza, yardım için gönüllü bir şekilde felaket merkezine giden arkadaşlarımıza çok teşekkürlerimi ifade ediyorum.
Burada, bizim getirmiş olduğumuz kanun teklifi, 5 grubun ortak imzasıyla gelen bir kanun teklifi.
Esasen, 1981 yılında Devlet Mezarlığı hakkında bir düzenleme yapılmış ve bu düzenlemenin 1'inci maddesinde, Devlet Mezarlığı'na kimlerin defnedileceğine ilişkin statüler birer birer tadat edilmiş görünüyor fakat yaptığımız değerlendirmede bu kanun yapılırken önemli bir hususun atlandığını gördük, o da şu: Devlette görevli olan kişiler sayılıyor ve onların talepleri hâlinde Devlet Mezarlığı'na defnedileceği ifade ediliyor fakat eşlerine ilişkin husus muallak bırakılmış, boş bırakılmış. "Eşler defnedilemez." diye bir hüküm yok ama eşlerin defnedilmesine ilişkin de bir hüküm yok. Toplumun geleneği, anlayışı, değerleri, talepleri hâlinde eşlerin bir arada defnedilmesi hususunda çok kuvvetli bir anlayışa sahip, bunu biliyoruz. Esasen, halkımızın ölüme ve mezarlara yaklaşımında da bu hususu çok net bir şekilde görürüz. İnsanlar daha yaşarken eşleriyle birlikte mezarlarını hazırlarlar ve yan yana defnedilmeyi daha sonra gelen kuşaklardan talep ederler. Dolayısıyla, halkın geleneğinde, ahlakında ve vicdanında karşılığı olan bir hususun bu kanunda muallak bir şekilde bırakılması uygun düşmeyeceği için, biz 5 grup olarak bir araya geldik ve buradaki eksikliği gidermek için bu kanun teklifini ortak bir şekilde verdik.
Tabii, kanun teklifinin ortaya çıkmasında, bu eksikliğin giderilmesinde Sayın Rahşan Ecevit Hanımefendi'nin vefatı uyarıcı bir etki yaratmıştır.
Rahşan Hanım'ı hepimiz biliyoruz; siyasette memlekete yapmış olduğu katkılar, değerli hizmetler konusunda neler yaptığına dair toplumumuzda çok sağlam bir kanaat var. Rahmetli Ecevit'le birlikte bütün Türkiye'yi dolaşarak insanların dertlerini siyaseten temsil etme ve onlara çare arama hususunda uzun yıllar boyunca göstermiş olduğu çaba, çalışkanlık, performans, muhakkak her türlü siyasi mülahazanın ötesinde insanların vicdanında ortak bir değer olarak karşılık bulmuştur diye düşünüyorum.
Rahmetli Ecevit, bundan bir süre önce vefat etmişti, sanıyorum on seneyi aşkın bir süre geçti ve kendi talebi çerçevesinde Devlet Mezarlığı'na defnedilmişti. Rahmetli Ecevit, siyasi tarihimizde çok önemli hizmetler yapmış, Başbakan olarak görevlerde bulunmuş bir şahsiyettir. Şüphesiz bütün siyasi figürlere ilişkin yakın tarihimizde ya da uzak tarihimizde söylenecek çok söz vardır, lehte aleyhte birçok değerlendirme yapılabilir, insan ki kusurdan münezzeh değildir, hiçbirimiz, buradaki arkadaşlar da dâhil, olumlu ve eleştirilecek yanlara sahip insanlarız muhakkak ama aslolan şudur: Sonuçta, bizler insan olarak memleket için, millet için fedakârca çaba göstermeye uğraşırız ve toplum hakkında, dünya hakkında belli kanaatler istikametinde bu çabaları millet için, millete hizmet olsun diye gösteririz. Siyaset de böylelikle asli amacına varmış olur.
Rahmetli Ecevit de elbette zamanında çok tartışıldı, siyasi figürlerin tartışılmaması söz konusu olmaz ama sanıyorum şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Siyasiler, defterlerini kapayıp siyaset sahnesinden çekildiklerinde artık siyasi mülahazalar da bir kenara bırakılıyor ve toplum daha bir bilgece, bu insanın yapıp ettiklerini toplumun ortak siyasi tarihinin bir parçası olarak görmeye başlıyor. Bu da son derece önemlidir, çünkü bizim siyasi tarihimiz dediğimizde, geçmişte kimler varsa, bu siyasette kimler milletin hafızasını ve bu Anadolu toprağına derin bir şekilde çizik atmış, hizmet etmişlerse onlar ortak bir şekilde bizim geçmişimizi oluşturuyorlar. Geçmişimize ilişkin baktığımızda, hepimizin bugünkü kanaatlerinde, fikirlerinde bugün yaşarken ve siyasi olarak birtakım çabalar gösterirken eminim ki bizim kanaatlerimizin teşekkülünde geçmişteki bu siyasi tarihin ortak mirasının çok önemli etkisi vardır, çıkartılan derslerin, yapılan hizmetlerin. O bakımdan, bu insanlar geçmişte kaldığında, tarihte kaldığında, defterleri kapandığında, hepimizin ortak kültüründe, ortak vicdanında, ortak irfanında haklı yerlerini alıyorlar. Rahmetli Ecevit de böyle insanlardan birisiydi, rahmetli Rahşan Ecevit de böyle insanlardan birisiydi. O bakımdan, zaten böyle bir nitelik olduğu için, vefatının ardından hemen bu Devlet Mezarlığı'na ilişkin husus muallak bir şekilde karşımıza çıktığında ve Hanımefendinin vasiyeti de öğrenildiğinde buradaki eksikliği gidermek için bütün siyasi partiler, ikinci bir cümle kurmaya gerek kalmaksızın el birliği içerisinde bu kanun teklifini hazırladılar ve bu şekilde, boşluğu giderici mahiyette bu teklifi Meclisimize sunduk. Bugün de esasen Komisyonumuzda 3 maddelik bu kanun teklifi görüşülecek.
Ümit ederim burada da Komisyon üyelerinin kıymetli katkıları ve destekleriyle kanunlaşır ve Devlet Mezarlığı'na ilişkin çok önemli bir eksikliği gidermiş oluruz. Bu çerçevede ben bütün arkadaşlara, bütün gruplara çok teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum, sağ olun.