| Komisyon Adı | : | BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU |
| Konu | : | Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 16 .01.2020 |
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Komisyonun değerli üyeleri, değerli milletvekili arkadaşlarım; maddeyle ilgili birkaç konuda tereddütlerim var, o tereddütlerimi ifade edeceğim ve bu çerçevede bazı önerilerde bulunacağım.
2012 yılında 14 ilde büyükşehir belediyesi kurulmasıyla ilgili olarak 6360 sayılı Kanun kabul edilmişti, tarih 12/11/2012. Genel Kurul görüşmelerini gayet iyi hatırlıyorum. 14 ilde büyükşehir kurulurken veya bu büyükşehir belediyelerinin sınırları il sınırları olarak belirlenirken köylerin mahalleye dönüşmesinin yaratacağı problem karşısında, köylerdeki emlak vergisinin ve köydeki vatandaşlarımızın ödeyeceği su paralarının eskisi gibi devam etmesi konusunda önerilerde bulunmuştum. Komisyon metninde bu yoktu. Genel Kuruldaki bu önerim üzerine ve vermiş olduğumuz önerge sonrasında, AK PARTİ Grubunun da vermiş olduğu önergeyle geçici bir süreyle bu yerlerde emlak vergisi ve su paralarının eskisi gibi tahsil edilmesi, uygulanması konusunda bir düzenleme yapıldı; bu, geçici bir düzenlemeydi. Sürenin sona erecek olması nedeniyle daha sonra bu süre 31 Aralık 2022 tarihine kadar uzatıldı. Şu andaki yasa metnine göre su paraları yüzde 25 oranında daha fazla bir bedelle tahsil edilecek. O zaman bu düzenlemeye karşı bir Anayasa hukukçusu, Uludağ Üniversitesi Anayasa Hukuku Profesörü Kemal Gözler şöyle bir benzetme yapmıştı: "Kanun koyucu, kelimelerin günlük kullanım dilindeki anlamlarıyla bağlıdır. Bu anlamları kanun koyucu asla değiştiremez." Ve bir örnekle bu görüşünü şöyle açıklamıştı: Kanun koyucu yani Türkiye Büyük Millet Meclisi bir yasa çıkarsa "Bütün kadınlar erkektir." dese, kadınlar erkek olur mu? Olmaz. Ama kadınların erkek olduğuna ilişkin yasa var. Yasa öyle demiş olsa dahi "kadın" kelimesinin anlamını kanun koyucu yasayla değiştirme iktidarına sahip değildir. "Bu yerleri, bu köyleri mahalle yaptım." demekle köyler mahalle olmaz. Köyün mahalleden farkı, tarımsal karakterinin baskın olmasıdır. Köyde tarım yapılır, hayvancılık yapılır ve bu tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin biçimlendirdiği bir sosyal ilişkiler ağı vardır. "Bu yerleri mahalle yaptım." demekle mahalle olmaz. Nitekim, mahalle olacak olması nedeniyle emlak vergisi ve su paralarında yaşanacak sorun bir geçici düzenlemeyle çözüldü. Bu geçici düzenleme 31 Aralık 2022 tarihine kadar uzatıldı. Yani sorun hâlâ devam ediyor ve bu, mahalleye dönüşen köylere su paraları ve emlak vergisi yönünden mahalle demeye çekiniyor yasama organı. Dememeli elbette yani, çünkü derse sorun yaşanacak. O zaman yapılan düzenlemenin ne kadar tartışılmaksızın eksik yapıldığını anlıyoruz, sorun hâlâ devam ediyor. O geçici madde düzenlemesi ne kadar daha devam eder bilemiyorum, o tarihler geldiğinde tekrar göreceğiz.
Bu çerçevede, tersi yönde sorun olan başka yerler vardı. İstanbul'da Sarıyer'deki bazı mahalleler aslında emlak vergisi ödemesi gerektiği hâlde köy karakterini haiz olmadığı hâlde emlak vergisinden de muaf olmuşlardı. Sonra bir yasal düzenlemeyle o sorun çözüldü. Ama İstanbul'un Çatalca, Silivri, Şile ilçelerinin köylerinde, tarımsal karakteri haiz olan köylerinde bu sorun devam ediyor. Silivri'nin köylerine gidin, Çatalca'nın köylerine gidin, Karamandere'ye gidin, Sayalar'a gidin, Aydınlar köyüne gidin -ben hâlâ "mahalle" diyemiyorum buralara "köy" diyorum- buralarda vatandaşların tarımla, hayvancılıkla geçindiğini göreceksiniz.
Şimdi, buraya getirilmiş olan bu maddede yer alan sondan ikinci fıkra hükmü hangi amaçla getirilmiştir, bunu bilemiyorum; Sayın Mustafa Demir'in açıklamasından da bu bir netliğe kavuşmadı. Hükmü bir daha okuyorum: "Büyükşehir belediyesi sınırının il sınırı olması nedeniyle mahalleye dönüşen ve nüfusu 5.000'in altında kalan yerlerin, kırsal yerleşim özelliğinin devam edip etmediğine büyükşehir belediye meclisince karar verilir."
Şimdi, geçici madde hükümleri açık, 31/12/2022 tarihine kadar o madde hükümleri yürürlükte. Onun sonrası için bir önlem mi alınıyor burada? Sonrası için büyükşehir belediye meclisi mi karar verecek?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - 31/12/2022 sonrası dönem için emlak vergisi uygulaması ve su paraları konusundaki uygulamanın ne olacağı konusunda büyükşehir belediye meclisinin bu hüküm çerçevesinde alacağı karar mı esas olacaktır? O niyetle mi getirilmiştir, bilemiyorum. Eğer o niyetle getirilmiş ise emlak vergisi açısından -su parasında olabilir belki ama- bu hükmün bir anlam ifade etmeyeceğini belirteyim. Çünkü emlak vergisinde, daha doğrusu bütün vergilerde muafiyetler, istisnalar kanunla konulur. Büyükşehir belediye meclisinin bir yeri emlak vergisine tabi tutma ya da emlak vergisinden muaf kılma konusunda herhangi bir yetkisi olamaz. Anayasa'nın 73'ncü maddesi bu konuda son derece açıktır.
Hangi ihtiyaçtan doğmuştur bilemiyorum ama devam edeyim. Eğer bu konuda bir düzenlemeye ihtiyaç var ise -mutlaka getirildiğine göre bir dayanağı olmalı- bu kararı büyükşehir belediye meclisi değil, köy vermeli, köy halkı vermeli. Yani büyükşehir belediye meclisi o köyde gökdelenler dikmek için köy karakteri baskın olan bu köylerin köy özelliğini kaybettiğini, mahalle özelliğine kavuştuğunu belirleyebilir, böyle bir karar verebilir. Bu karar, eğer demokrasiye inanıyor isek köy halkı tarafından verilmelidir. O fıkrayla ilgili görüşlerim bu şekildedir.
İkinci konu: "Kesinleşen imar planları veya parselasyon planlarına karşı kesinleşme tarihinden itibaren her halde beş yıl içinde dava açılabilir." hükmü. Şu anda bu konuda bir sınır yok, herhangi bir süre düzenlemesi yok; genel hükümler bu konuda bir süre sınırlaması getirmişse onlar uygulanacaktır, medeni hukukun öngördüğü süre sınırları ne ise onlar uygulanır. Genel dava zaman aşımı süresi geçerlidir. Beş yıllık süre belki uzun bir süre gibi gözükebilir ama ülkemiz uygulamasında biliyoruz ki imar planı değişiklerinde vatandaşlar hiç haberdar olmayabiliyor, çok uzun yıllar sonra haberdar olabiliyor ta ki o taşınmazıyla ilgili bir tasarrufta bulunacağı ya da o taşınmaza bir kamu idaresinin kamulaştırma veya diğer kanunlar çerçevesinde ihtiyaç duyması nedeniyle işlem yapacak olması hâlinde haberdar olabiliyor. Beş yıllık süre çok kısa. Önerim, hiç sürenin olmamasıdır ama illa bir süre koyalım diyorsanız, bu süre Borçlar Kanunu'ndaki on yıllık süreden az olmamalıdır, hak ve alacaklarla ilgili dava açma süresi olarak ifade edebileceğimiz on yıllık süreden az olmamalıdır.
Dün teklifin tümü üzerinde görüşlerimi ifade ederken Sayın Cumhurbaşkanının yatay mimari konusundaki konuşmalarını örnekleyerek İstanbul'un her semtinde, her mahallesinde neredeyse çok katlı yapıların, gökdelen olarak ifade edebileceğimiz yapıların çoğalması karşısında bu yoğunluğu önleyecek bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu ifade etmiştim. Yasayla bir kat sınırlaması, bir yükseklik sınırlaması elbette getirilmez, getirilmesi doğru değil ama Çevre ve Şehircilik Bakanlığının veya Komisyonumuzun bu konuda bir çalışma yaparak bu yoğunluğu önleyecek önlemleri alması gerekir. Buraya getirilen yükseklik sınırlaması konusunda ilgili idare meclislerinin karar alması, yüksekliğin hiçbir şekilde belli edilmemiş olması hâlinin ortadan kaldırılması yönündeki düzenleme yeterli değil. Yani bu bir sonuç yaratmayacaktır arkadaşlar "Belediye meclisi karar versin." E, bakacak "120 metre" dedi. "Ya, bir dakika, burada biz olabildiğince bunu yüksek tutalım da ne olur ne olmaz, yapalım." dedi, diyebilirler bunu. Serbest bırakmışız yani şu anda biz belediye meclislerine olağanüstü bir yetki veriyoruz. "Yetki zaten onundu." diyeceksiniz ama önlem almak amacıyla yola çıkan Komisyonumuzun bu yetkiyi yine sınırsız bir şekilde belediye meclislerine vermesini asla doğru bulmuyorum, doğru değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - 2 defa beş dakika oldu, size özel iltimas geçtik.
Tamamlayalım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bağlıyorum.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Şimdi, yalnız, bu konudaki görüşünüze itiraz etmemek için kendimi zor tuttum. Şöyle ki: Belediyecilikten gelen ve yerel yönetimlerin yetkileriyle ilgili değerlendirmede, şimdi, bazen meclislerin yetkili olmasını savunuyoruz, bazen de meclislerin hatalı karar vereceğini düşünüyoruz. Meclisler aslında bu kadar da rastgele karar vermez yani konu objektif tartışılırsa. Ayrıca, imar planlarınında iyi ilan edilmesi şartıyla -ki tabela, vesaire gibi bir şey ilk defa getiriliyor, bu çok önemli, geçerken görecek vatandaş- beş yıl uzun bir süre aslında. Çünkü telafisi imkânsız şeyler meydana geliyor zaten, birkaç yılda şehirler çok değişiyor. Yani teori ile uygulama arasında burada bir problem var. Uygulamayı da lütfen dikkate alarak, uygulayıcılara da acıyarak konuşursak bence iyi olur, takdir sizin.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dünkü sınırsız konuşma uygulamanız nedeniyle bugün beş dakika sınırıyla karşılaşacağımı tahmin etmemiştim doğrusu.
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Yok, dün siz yok muydunuz? Beş dakika diye oyladık ve sınırlandırdık.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Oyladınız mı?
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Evet, oyladık.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Benim dikkatimden kaçmış herhâlde.
Neyse, ben zamanı kötüye kullanmak veya sınırsız konuşmak gibi bir anlayışa sahip değilim, elbette daha kısa sürede toparlayıp ifade edebiliriz bunları.
Toparlıyorum.
Şimdi, şöyle Sayın Başkan: Aslında, belediye meclislerine bir güvensizlik ifade etmiyorum; aslında, güvensizliği ifade edeceksek bunu Çevre ve Şehircilik Bakanlığına etmek daha doğru olur. Örneğin, belediyelerin onaylamadığı imar planlarını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı parsel bazında onaylıyor. Sayın Cumhurbaşkanının "Bundan sonra asla çok katlı bina olmayacak." açıklamalarının hemen ertesi gününde Çevre ve Şehircilik Bakanlığının uzun yıllardan beri -yani Sayın Murat Kurum'un dönemini kastetmiyorum, ondan önceki dönemlerde çok daha fazladır- çok katlı binalara izin veren planları yaptığını, askıya çıkardığını, onayladığını biliyoruz.