KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET ŞIK (İstanbul) - Benim kısa bir sorum olacak. Şimdi, siz günlüğün eksik sayfalarına ilişkin Buğra'nın konuşmalarına atıf yaptınız ama şimdi annesiyle yaptığı bir konuşmada günlüğün sayfalarının Köksal Vatan tarafından yırtıldığına dair bir ifade var, Yeşil Klasör 1 sayfa 93'te. Şöyle başlıyor konuşma: "Buğra annesine günlüğün sayfalarının fotoğrafı var mı?" diyor. Güler de "Yok." yanıtını verince Buğra da diyor ki: "Köksal Vatan'da var son sayfasının fotoğrafı. Son sayfasını o yırttı ya." gibi bir ifadesi var telefonda.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - O, söylemde kalan bir şey. Onu...

AHMET ŞIK (İstanbul) - Şaban Vatan'ın yırttığına dair bir şey iddia edildi ya...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - O şey, sadece "En son alınan Buğra Sezgin Vatan'ın ifadesinde böyle bir husus var." diye ben sadece dile getirdim. Bununla ilgili, Şaban Vatan'la ilgili...

AHMET ŞIK (İstanbul) - Yani bir çelişki var Buğra'nın konuşmalarında. Hem şikâyet dilekçesiyle bu konuşma arasında çelişki var da onu söylemeye çalıştım. Ona ilişkin bir soruşturma oldu mu acaba?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Hepsi şu: Bulanlar, okuyanlar günlüğün sayfaları "Tamdı." diyor. Söylenene göre Şaban Vatan alana kadar da "Tamdı." diyor ama o şeyden emin değiliz. O arada alan, okuyan çok var çünkü Ülkü Eren köyde, evi boş, anahtar orada, isteyen kişi binaya girebiliyor, daireye girebiliyor. Aile içinde öyle bir ortam var, binada oturan herkes her daireye girip çıkabiliyor. Herkes de gidip oradan alıp tekrar yerine koyabiliyor okuduktan sonra. Kimin yırttığı konusunda net bir tespitte bulunamıyoruz. Orada parmak izi çalışması yaptık, günlük üzerinde ne kadar kişi ararsanız şeyi var, polisin -atıyorum- aklınıza gelecek herkesin. Kim kimdir, hangi aşamada dokunmuştur, ne zaman dokunmuştur, yırtmış mıdır, yırtmamış mıdır, bununla ilgili bir hüküm veremiyoruz. Sadece günlükte yırtık sayfa var, başta yırtık değildi, sonradan yırtıldı. Bu net.

AHMET ŞIK (İstanbul) - Peki, günlüğün yırtılan sayfası bakıldığında hemen gözle görüldüğünde anlaşılabilecek bir biçimde mi yırtılmış yoksa...

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Ben kendim de gördü. Yani şöyle çevirdiğiniz anda kaçırabilirsiniz ama bakıldığında net bir şekilde görülebiliyor.

AHMET ŞIK (İstanbul) - Anladım, tamam.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Onda da arka sayfaya geçebilir diye fluaj çalışması da yaptık Samsun Kriminal tarafından.

AHMET ŞIK (İstanbul) - Evet, oradan bir şey edinilemedi.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Oradan da çok ümitliydik hani bir şey var mıdır, yok mudur diye. Oradan da herhangi bir netice gelmedi.

AHMET ŞIK (İstanbul) - Şimdi siz de sunumuzda belirttiniz ya sonuçta aslında bir kayıp on üç-on dört dakikalık bir zaman dilimi var ve orada Rabia Naz'ın binanın içinde olduğundan hareketle 4 şüpheli varmış gibi gözüküyor; babaanne, ağabeyi, yengesi ve kuzeni.

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Efendim "şüpheli" demeyelim isterseniz.

AHMET ŞIK (İstanbul) - "Şüpheli"yi şundan dolayı kullandım: Başsavcılık da o yönde bir soruşturma yürüttüğü için yani amca, eşi ve çocuğuyla ilgili. Yani neden o kişilerin şüpheli olarak değerlendirildiğine dair bir bilgi verebilecek misiniz?

KIDEMLİ BAŞPOLİS MEMURU HÜSEYİN EMİR - Tabii ki. Zaten o kişilerin şüpheli olarak dinlenmesine dair raporu tanzim edenlerden biriyim. Aldığımız ifade sürecinde mesela bir beyan vardı. Muhammet Vatan olayı ilk öğrendiğinde doğruca çocuğun yaralı bulunduğu alana değil, apartmana gidiyor. Şimdi apartmana gittiğinde acaba bir delili saklamak için mi gitti? Şimdi görünemeyecek bir yer değil diyorum, oradan geçiyor. Acaba bir delili mi yok etmeye gitti, belli bir düzenek mi, belli bir temizlik yapmaya mı gitti, buradan bir şüphemiz oluştu. Şimdi Güler'in ve oğlu ve Berkay'ın da evde olduğunu biliyoruz. Saatler konusunda çelişkili beyanlar veriyorlar. Hatta Neşet Usta'nın ifadesinde geçen bazı hususlar vardı. Onları da göz önüne aldığımızda ciddi bir şüphe oluşuyor o 3'ü hakkında. Yoksa babaanne zaten yaşlı, kardeş çok bu anda bizim şeyimiz şeklinde... Yani bir de dinleme konusu kişilerin özel hayatına çok fazla müdahale gerektiriyor. Yani olabildiğince uzak durmaya, en son çare olarak başvurmaya çalışıyoruz. burada da hassas bir konu olduğu için biraz daha çabuk şekilde hareket etmiş olabilir. Ama gerekçemiz oydu.