| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükûmeti Arasında Güvenlik ve Askerî İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2451) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 16 .12.2019 |
İSMET YILMAZ (Sivas) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Zatıalinizi ve Komisyon üyelerimizi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlarımızın hepsinin izahlarını dinledim, her birinin farklı bir aydınlatıcı yönü vardı fakat şunun bilinmesini isterim: Birleşmiş Milletler tarafından tanınan uluslararası meşruiyete sahip bir hükûmetle muhtıra imzalıyoruz. İçimizden hiçbir arkadaşımız "Ya, bu Birleşmiş Milletler tarafından tanınmıyor, uluslararası meşruiyete sahip değildir." diyen bir kimse var mı? Yok. Birinci husus bu. Ancak, şu soru geliyor: "Doğru, uluslararası meşruiyete sahip bir hükûmet ama, ömrü ne kadar?" Yani, "Yarına ilişkin bir varsayımda bulunun." diyor. İyi de bu hükûmet 2016'dan bu yana kadar gitmiş, e bundan sonra da Libya halkını temsil ediyor, Birleşmiş Milletler de zaten Libya halkını temsil ettiği için onu meşru hükûmet olarak görmüş. O hâlde Türkiye'nin yapması gereken şey, meşru bir hükûmetin talebine karar vermektir.
Burada maddeler var ama özü, en ağırlıklı olanı 4'üncü madde. 4'üncü maddeye bakın, söylediği husus bu: "Ani Müdahale Kuvvetini Libya kuracak." Bir egemen devletin kendi güvenliğini sağlamak için yeni yapılar kurması çok doğaldır. Bunlar bizden ne istiyor? Eğitim, danışmanlık, tecrübe aktarımı, planlama. Allah için bir komşum, denizler ülkeleri ayırmaz, denizler ülkeleri birbirine bağlar. Bir komşun diyor ki: "Senden, tecrübenden faydalanayım, bilginden faydalanayım. Bana eğitim, danışmanlık hizmeti ver." diyor. Bundan daha doğal ne olabilir.
2'nci madde, yine, Sayın Büyükelçimiz dedi: "İstisnai bir durumdur." Savunma, güvenlik, işbirliği ofisi talep edilmesi hâlinde ama bu da yepyeni bir husus değil. Mevcut, daha önceki anlaşmalarda da olan bir husus. Türkiye'de de -Mehmet Ali Bey de bilir- bir başka ülkenin... Daha önce de ortak harekât merkezleri kurduk. Böyle bir iş birliği ofisleri de var. Dolayısıyla, bu daha yeni değil.
Yine, okuyoruz; eğitim, teknik, bilgi, destek, onarım, kurtarma, bakım, imha, müşavirlik hizmeti mümkün; tecrübe aktarımı, planlama, eğitim-öğretim faaliyetleri mümkün; güvenlik, askerî eğitim mümkün; tatbikat eğitim mümkün, güvenlik savunma sanayisi tecrübe nakli mümkün, terörizmle mücadele... İnsanlığın ortak düşmanı terörizm. Bugün, uluslararası toplum Afganistan'da niçin var, uluslararası toplum bugün Irak'ta niçin var, uluslararası toplum bugün Suriye'de niçin var? Terörizmin insanlığın ortak düşmanı olduğu gerçeğinden hareketle, o hâlde terörizmi yenmek için de bir ortak iş birliği gerekir. "Bunun gereğini yerine getirmeyiz." diyorlar.
Yine, arka sayfaya bakıyorum. 4'üncü madde: İstihbarat değişimi. Her an yapılıyor, hâlen de yapılıyordur, lojistik iş birliğidir, askerî tıp ve sağlık hizmetleri, siber savunmadır. Dolayısıyla da bu yapılanların hiçbirisinin hukuka aykırı olduğunu, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne aykırı olduğunu düşünmüyorum.
Barışın, güvenliğin tesisi için uluslararası iş birliği şart. Bunun için bölgesel ve küresel iş birliği yapılmakta. Libya bizimle komşu. İnsan dostunu zor günde tanır. Allah için, zor günde yani, sular açıklansın, Bakanın da dediği gibi: "Siz bir salime çıkın, burada işte, dalgalı hava geçsin, ondan sonra ben size bir bakayım." dendi. Allah için, ondan sonra "zor günün dostu" denebilir mi? İstiklal Savaşı'nda acaba, Pakistan'daki, Hindistan'daki olanlar, işte, burada bir istiklal mücadelesi veriliyor, "Bakalım ya, kazanacak mısınız, kaybedecek misiniz? Resim, çerçeve belli olsun da, ondan sonra vereyim." deseydi, ne olurdu? Aynı yardımlar dışarıdan da geldi. Dolayısıyla, uluslararası meşru bu Hükûmetle yapılan sözleşmenin ve oradaki insanların, "Bu sözleşme bizim güvenliğimizi sağlayacaktır." dediği bir durumda "Kusura bakmayın, biz size güvenlik açısından, eğitim açısından, tecrübe nakli açısından bir destek olamayız, yardımcı olamayız." dersek, bu bizim tarihî sorumluluklarımıza aykırı olur. Sanırım bu nokta açık.
Burada belki kafaları karıştıran bir husus veya diğer iki sözleşmenin aynı anda ve aynı yerde imzalanmış olması dışında bir bağlantı yok, Sayın Büyükelçimiz de söyledi. Pekâlâ, taslağı 2016'da gönderilmiş, çalışmalarına 2016'da başlanmış, 2018'de de imzalanabilecek duruma getirilmiş. Dolayısıyla, bu deniz yetki alanlarının paylaşımıyla ilgili bunu ayırırsak herhâlde biraz daha sakin oluruz diye düşünüyorum. Her ne kadar, içimizdeki bazı arkadaşlar... "Mevcut Hükûmetin devamı Türkiye'nin lehinedir. Niçin? Bu münhasır ekonomik bölge anlaşmasının devamı sağlanır." deniyor ama Libya bizimle yapmış olduğu sözleşmede 16 bin kilometrekarenin üzerinde bir deniz alanı kazandı. Allah için, bu Hükûmet giderse, yerine başka bir Hükûmet gelirse, o Hükûmet kendi ülkesinin, Libya ülkesinin, Libya halkının hakkı olan 16 bin kilometrekarelik alanı bir başka ülkeye bırakmasını nasıl izah edecek? Dolayısıyla da, bu anlaşma sadece Türkiye'nin bir hakkını hukukunu koruyan bir anlaşma değildir, Libya halkının da hakkını hukukunu koruyan bir anlaşmadır.
Biliyorsunuz, Mısır daha önce Güney Kıbrıs kesimiyle bir anlaşma yaptı. Burasıyla ilgili alan kaybetti, yaklaşık 12 bin kilometrekare, daha önce, bu Sisi döneminden önce Parlamentoya geldi, mahkemeye başvuruldu, "İptal edelim." dedi, Parlamentoda da tartışıldı, dolayısıyla halkların kendi menfaatine olan düzenlemelerden geri adım atacağına gelecek hiçbir Hükûmetin de kabul edeceğini düşünmüyoruz.
Ben, tekrar emekler için, çalışmalar için, fikirler için sonsuz teşekkür ediyorum. Anlaşmanın ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.