KOMİSYON KONUŞMASI

İSMET UÇMA (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Ben de şimdi kadın ve erkek insan kardeşlerimi selamlayarak başlamak istiyorum.

Sevgili arkadaşlar, ben de gerçekten raporu etkileyici buldum. Uzaklaştırılan kişiyi nasıl izliyorsunuz sorusunu buraya almıştım, siz zaten onu izah ettiniz. Yani, mesela, adama "Git evden." falan diyoruz, tamam da bu ne yiyor, ne içiyor, nerede kalıyor, ne yapıyor? Bu, başka bir suç için potansiyel hâle getirilmiyor mu? Mesela, bu boyutu çok önemlidir. Şimdi bir suç işlemiştir diyelim, şiddet kullanmıştır, bizim bu muamelemiz de... Üstelik de sağ olsun bizim polislerimiz de gayet leyyin davranışlıdır, gayet nezaketli ve zarafetledirler! Dolayısıyla, bunu yine iki sefer potansiyel olarak suç işleyecek hâle getirme ihtimali çok yüksektir. Bu itibarla, uzaklaştırılan kişiyi, durumu ne olursa olsun, işlediği cürüm ne olursa olsun mutlaka izlenmesi, iaşe, ibate ve barınma açısından. Unutmamak gerekir, şu olgular insanın elinde alındığında insanın nerede ne yapacağı belli olmaz, bu kadın olsun erkek olsun, insan kardeşler dedim ya: Malum işte, insanın ilk ihtiyaç skalasında açlık dürtüsü var, sonra barınma dürtüsü var. Hani bir atasözü vardır ya "Evin kıymeti akşam olunca anlaşılır." diye. Diğer dürtüler bunlardan sonra geliyor. Eğer iaşe ve ibatesini sağlamıyorsanız, barındıramıyorsanız, siz topluma potansiyel bir suçlu daha sevk etmiş oluyorsunuz demektir. Bunun çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.

Sevgili arkadaşlar, bu tür konularda polisin yakın koruma ya da denetlemesinde gerçekten de kolluk kuvvetlerimize büyük görevler düşüyor. Kolluk kuvvetlerimizin -bize intikal eden bilgiler tabii, bunların doğruluk derecesini test etmiş değiliz- bir müddet sonra ahbap çavuşluk ilişkisi, akrabalık ilişkisi gelişiyor, birtakım bilgileri birtakım şeyler karşılığında karşılıklı aktarım konuları... Bu da olayların kördüğüm olmasına sebebiyet verebiliyor. O konuda, bu konuyla görevlendirilmiş olan kolluk kuvvetlerimizin çok iyi seçilmesi -hepsi çok değerlidir kuşkusuz ki, tenzih ederim arkadaşlarımızı ama- yakinen izlenmesi gerekmektedir. Çünkü, arkadaşlarımızın kolluk kuvvetleriyle muhatap olmalarında trafikten emniyete kadar -askeriyeyi birazdan dinleyeceğiz tabii, orada nedir bilmiyoruz ama- büyük şikâyetler vardır, bunun denetlenmesi gerekmektedir.

Evet, şimdi ben diyorum ki evlilik öncesi eş olma olgusunu okullarda ders kitabı yapalım yani ders olarak koyalım. Arkadaşlar, ağaç yaşken eğilir. Biz hep sonuçları konuşuyoruz. Bu sonuçlara bizi götüren sebepler üzerinde bizim bir şeyler üretmemiz lazım yoksa yığınlarca rapor var, bu rapor da raflardaki yerini alacak. Bakınız, eğer biz yapılmış raporlarla ilgili bir değerlendirmede bulunacaksak, buradan İstanbul'a kadar tırları dolduracak rapor vardır yani bir tır katarı olur İstanbul'a kadar. Önemli olan bunların hayata geçirilmesi ve farklı bir yöntemin uygulamaya konulması çünkü diğerlerinde gördüğünüz gibi artışlar oluyor. Şimdi, mesela, bu dersler içerisinde ne verilebilir? Kadın ve erkek evlendikten sonra ya da arkadaş olduktan sonra birbirini kendilerinin ilahı olarak görüyorlar. İşte benim "zihniyet dönüşümü" dediğim, "Rönesans" dediğim, her seferinde de sevgili hocalarımın itiraz ettiği konu bu.

Şimdi, insan kardeşliği, o temelde bağdaştığımız zaman hiç kimse ötekinin ilahı değildir. Yani eğer bir hanımefendi beyefendiden korktuğu için iffetli ve namuslu ise yazıklar olsun ona. Bir beyefendi hanımefendiden ürktüğü ve korktuğu için bu takım şeylere tevessül etmiyorsa yani veyl olsun ona, yani yazıklar olsun hakikaten. Bunun kontrolü de mümkün değil çünkü güven esasına dayalı bir durumdur bu. Dolayısıyla, önce insanlıkta kardeş olduğumuzu sonra karı koca olduğumuzu, önce insanlıkta kardeş olduğumuzu sonra baba-oğul, baba-kız, anne-oğul, anne-kız olduğumuzun bilincini mutlaka küçük yaşlardan itibaren, yani çocuk hemen hemen "okul öncesi" dediğimiz... Gerçi bu kreşlere falan da benim itirazım var. Kreş eken huzurevi biçer. Hepiniz yarın huzurevinde yaşayacaksınız. Beğendiniz mi, sever misiniz huzurevlerini? Biz, maşallah 5 yıldızlı otel gibi yaptık, bizim büyük hizmetimiz o ama bakın altını çiziyorum, kreş eken huzurevi biçer. Ha, bu sosyal olarak kaçınılmaz bir sonuç olabilir ama ailenin önemine vurgu yapmak için bunu söyledim.

Evet, ombudsmanı konuşmuştuk zaten. Ben bunun için mahalle merkezli çözümler önerilmesi gerektiğini söylüyorum. Yani, komşuluk bağlarının güçlendirmemiz lazım. İşte Binnaz Hocam'la aynı apartmanda oturuyoruz muhalfarz, yani Hocamın benden haberi yok, benim Hocamdan haberim yok, böyle bir şey olabilir mi? Kaldı ki bizim otantik kültürümüzde komşuluk ilişkilerimizi neredeyse komşuyu komşuya kardeş kılacak zannettim. Bu noktada bir komşuluk ilişkisi ve bağı geliştirilmeli, akrabalık bağları gözetilmeli. Onlar devreye girerler ve birçok olayın hiç bize ve güvenliğe intikal etmeden -tabii, vahim olanlarını kastetmiyorum- çözerler. Mahalle merkezli ombudsmanlık.

Bir de arkadaşlar, bizim bu konuda Başkanım, üçüncü mekânlar oluşturmamız lazım. Bunu şunun için söylüyorum: Yok çünkü orada. Tabii, güvenlik tedbirlerini Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla belki konuşmamız gereken bir şey ama o bünyede o anlamda dinliyoruz bizler sizi çünkü. Yani, eğer bir çocuk salt okul ve evi arasında sıkışıyorsa o çocuk psikolojik olarak hastadır, bir hanımefendi çocukları ve evi arasında sıkışıyorsa o hanımefendi hastadır, bir beyefendi işi ve evi arasında sıkışıyorsa o beyefendi psikolojik olarak hastadır.

SEVDE BAYAZIT KAÇAR (Kahramanmaraş) - Herkes hasta o zaman!

İSMET UÇMA (İstanbul) - Dolayısıyla, biz, dikkat ederseniz, ciddi tedbirler almazsak, toplumun bütün kesimleri... Çünkü, insanın bu üçüncü mekân ihtiyacını siz karşılamazsanız arzu etmediğiniz yerlerde bunlar karşılanıyor zaten ya da arzu ettiğiniz yerler, her neyse, bunlar karşılanıyor zaten. Bu itibarla, bunu şunun için söylüyorum: Mutlaka bizim çocuklarımızın -yani iştigal alanları dışında- hanımefendilerin, beyefendilerin gidebilecekleri üçüncü mekânlar oluşturma zorunluluğumuz var. Bunu ciddi bir politika olarak bu sürece katabiliriz sevgili Başkanım.

Sonra arkadaşlar, şimdi, ailedeki olayların sebeplerine çözüm üretebilecek ciddi merkeze ihtiyacımız var. Bunlar yok değil yani sivil kuruluşlar falan bunları yapıyor. Birçoğu da işte bunu ekonomik imkân sağlamak için yapıyor. Bunu gönüllü bir kuruluş hâline getirip bunun için vakıfları, dernekleri, STK'ları devreye sokmak mümkündür sevgili arkadaşlar.

Evet, benim söyleyeceklerim ve sorduklarım bunlar. Dolayısıyla teşekkür ediyorum sunumuzun için, sağ olun.