| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Cumhurbaşkanlığı b)Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı c)Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ç)Diyanet İşleri Başkanlığı d)Devlet Arşivleri Başkanlığı e)Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı f)Strateji ve Bütçe Başkanlığı g)Kalkınma Bakanlığı ğ)İletişim Başkanlığı h)Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ı)Savunma Sanayii Başkanlığı i)Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu j)Yatırım Ofisi Başkanlığı k)Başbakanlık |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 29 .11.2019 |
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, Abdüllatif Şener Bey konuşmasına başlarken Cumhurbaşkanlığı sistemine dönük birtakım tespitler yaptı. Tabii, o kendi zaviyesinden bakış açısıyla aktardı ama ben de şu zeminde yaptığım çalışmalar odağında birkaç kayıt düşeceğim.
Geçtiğimiz dönem de milletvekiliydim yani parlamenter sistemde de milletvekiliydim, bu dönemde de milletvekiliyim. Bütün samimiyetimle söylüyorum -burada benden çok daha eski parlamenterler var, onlar da biliyor- önceki sistemde milletvekilinin kanun yapma süreçlerine katkısı ihmal edilebilir düzeydeydi. Oysa şimdi, geldiğimiz noktada -ben bizim grup için özellikle söylüyorum, AK PARTİ Grubu için söylüyorum, Cumhur İttifakı'nın diğer paydaşı Milliyetçi Hareket Partisi için söylüyorum- varsa bir kanuni düzenleme çalışması mutlaka ama mutlaka esaslı şerik pozisyonu alıyoruz, çok net. Yani yetkin olma sahamıza göre mutlaka gidip oralarda müdahil oluyoruz. Dolayısıyla, biz Cumhurbaşkanlığı sisteminin propaganda sürecinde de bunu anlatıyorduk, geldiğimiz nokta bizi haklı çıkardı ve geçen bir yıllık süre içerisinde Türkiye'deki yönetme erkinin hadiselere müdahale hızı, hadiselere vaziyet etme hâli geçmişle kıyaslanmayacak kadar muhkem, sağlam bir hâldedir. Kaldı ki şunu söyleyelim: Yani daha önce Başbakan neyi söylemiş de olmamış o zaviyeden bakarsak? Şimdi "Cumhurbaşkanı ne derse o olur." deniyor ya, sistemin özünde bu var, evet, millet Cumhurbaşkanına güvenoyu veriyor. Cumhurbaşkanının yaptığı tasarruflar milletin hoşuna gitmezse verdiği güvenoyunu geri çekiyor. Oysa Başbakanın her tasarrufu velev ki milletin seçip gönderdiği milletvekillerine karşı bile olsa, Parlamentodaki milletvekillerinin duruşuna karşı bile olsa milletvekillerince tebcil edilip onaylanıyordu, bunlar hiç tenkit edilmiyordu. Daha samimi, daha sahici bir tarz Cumhurbaşkanlığı sistemi. Dolayısıyla, biz orada sizin gibi düşünmüyoruz.
Zaten Sayın Cumhurbaşkanımız ısrarla, altını çize çize şunu söylüyor: "Bizim davamız, her alanda ülkemizi zirvelere taşıma davasıdır." Bizim nefislerle, şahıslarla asla ve kata bir hesabımız olmadı. Bakın, biraz önce Diyanet İşleri Başkanlığı bağlamında bir toplantıdan bahsedildi. Sayın Cumhurbaşkanımız mertliğin timsali, mertliğin zirvesi bir isim. Orada bir konuşma yapıyor ve "Hayatımızın odağına, hayatımızın merkezine dinimizin umdelerini koyacağız." diyor. Bundan doğal ne olabilir? Diyanet İşleri Başkanlığının toplantısı, oradaki heyet bütün bütün o kurumu ifade ediyor ve biz "tek millet" kavramını her vesile terennüm eden bir kadroyuz. "Tek millet" asla soy sop işin içerisine sokmayan bir tarz. Kim varsa, etnik aidiyeti ne olursa olsun başımızın üstündedir, ta ki niyet olarak bölmezse, yıkmazsa, yok etmezse kucaklamışız; biz hep bunu söylemişiz. Sayın Cumhurbaşkanımız, bu tarzı, siyaset yaptığı her zeminde -siz de iyi biliyorsunuz Sayın Bakanım- dillendirmiş müstesna bir isim. Dolayısıyla buradan bakıp bize tenkit yöneltmek çok ciddi bir haksızlıktır. Yani Diyanet İşleri Başkanlığında bu söyleniyor. Bizim "soydaş" kavramını kullanmamızdan daha tabii ne olabilir? Mesela hep söyledim "Markar Eseyan" diye bir isim, benim çok fevkimde vatansever birisi, benim çok fevkimde bu milleti sarıp sarmalayan, kucaklayan, milletin menfaatlerini önceleyen bir isim. Ben onu benim kendi etnik kimliğime sahip milyonlarca insana değişmem; biz böyle bakıyoruz hadiseye. Kaldı ki biz milletçe dünyada var olduğumuzdan bu yana hep adalet dağıtmışız, bu yaklaşımımızla yapmışız. Dolayısıyla millete bühtan, millete iftira bizim vicdanımızı yaralıyor; biz milleti temsil ediyoruz.
Bakın, burada bir mugalata yahut bir tartışma mevzusu yapmak için söylemeyeceğim ama -daha önce de söyledim- lütfen bu tartışma bitsin. Başkanımızın kendisi hukukçu. Ya, arkadaşlar, bir seçim oluyor, seçimin sonuç ifade edebilmesi için mutlaka ve mutlaka sürecin tamamlanması lazım. Yani seçim oldu. Ne zaman? 24 Haziranda. Ben milletvekili mazbatamı almadan önce, milletvekili olmamın onayı söz konusu değil ki. Dolayısıyla efendim 1 Nisanda "Bu görevden alınsın." gibi bir tarzı burada ortaya koymak büyük bir haksızlıktır. Böyle bir şey olabilir mi? Ben yazıları okudum. Efendim, 19 Ağustos tarihi itibarıyla böyle bir işlem başlatılmış ama onun önceki süreçleri var. Bak, altında yazıyor, gerekçesi var.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - 1 Nisan.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yok, böyle.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Talep, Valiliğin talebi, 1 Nisan, Valilik yazısı.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Öyle bir şey yok.
Arkadaşlar, tamam, ben sadece not düşme adına söylüyorum bunları, buna gerek yok.
Efendim, bizim bütçelerini görüştüğümüz kurumlarımız var, kuruluşlarımız var. Mesela burada ben not aldım ve bir vesile gene söylemiştim, bizim en büyük yatırımımız "millî" ve "yerli" kavramını zihinlere nakşetme yatırımı olmuştur. Bakınız, kavramlar, isimler hayatımızı şekillendiriyor, bunlar bütün bir topluma yön veriyor. "ATAK" "GÖKBEY" "ANKA" "Bayraktar" "Akıncı" "AKSUNGUR" "ATMACA" "KORKUT" "GÖKDENİZ" "HİSAR" milletimizi ifade eden isimler ve bunlar eşsiz hizmetlere konulmuş ad olmuşlar; şevkimizi, şavkımızı artıran yaklaşımlar. Efendim, dolayısıyla, burada Savunma Sanayii Başkanlığımıza hususen şükranlarımı sunuyorum, müthiş bir gayret koyuyorlar, müthiş bir çalışmayla millet evlatlarının çok daha müreffeh şartlarda yaşamaları için bir zemin oluşturuyorlar. Buradaki heyetin tamamı bu kıvamda, bu nitelikte.
Millî İstihbarat örgütümüz, Millî İstihbarat Teşkilatımız, şu anda dünyada öykünülen, hakikaten özenilen bir kurum hâline geldi. Ne adına yapıyor bunu? Millet adına yapıyor. Bizim verdiğimiz, burada hazırladığımız, oylayacağımız bütçelerle bunları yapıyorlar. Öyleyse bunlara hak teslimi yapmak durumundayız.
Sevgili Bakanımız sabahleyin gene Sayıştaydan bahsetti, oysa yanındaki Sayın Kuşoğlu -her zaman öğrendiğimizi de ifade etmişizdir- her bakanlık bütçesinde kayıtları çok net bize aktardı, biz de o vesileyle öğreniyoruz, teşekkür ediyoruz kendisine. Sayıştay çok sahici değerlendirmeler yapıyor, zaman zaman bizim cenahın "Bunlar da abartılmış." dediği değerlendirmeler oluyor. Oysa öbür taraf, sanki perdelenmiş gibi göstermeye çalışıyor; böyle bir şey yok.
Ben burada Diyanet İşleri Başkanlığımızın yetkilisinden hususen bir şeyi talep ediyorum: Şu yurtlara dönük çalışmanız hakikaten çok saygıdeğer; çok çok değerli, çok önemli ama bunu biraz daha yaymak lazım. Yani "70'e çıkardık bütçede." demişsiniz, çok daha fazla olması lazım. İstismar edenler, değerlerimizi istismar edenler bu alanda yer bulamamalılar. Buradaki gayretinizi biz biliyoruz. Allah razı olsun.
Daha önce "Millî Güvenlik Kurulu" dendiğinde aklımıza şu geliyordu: Ya, acaba oradan nasıl bir vesayet dayatması çıkacak? Şimdi, toplantıları, fevkalade vatan, millet için gerçekleşiyor; çıkan sonuçlardan da herkes, muhalif, muarız, muvafık herkes tatmin oluyor. Bir tartışma odağına o kurumu koymuyoruz. Her kurum için söylüyorum. Efendim, noksanımız yok mu? Elbette var, burada tartışıyoruz işte. Mesela, birisi, yine Sayın Paylan dedi ki: "Bu bütçede yatırımın adı yok, yatırım yok." Oysa dün söyledim ben. Bir arkadaşımız, Erzurum Ovit Tüneli'yle bağlantılı Kırık Tüneli'nin yatırım değerine itiraz etti: "Bu olmamalı, buradan çok az sayıda araç geçecek. Buraya niye bu yatırım yapılıyor? Niye 948 milyon buraya para aktarılmış?" diyor. Böylesine alil, düşük, sakat düşünceler burada serdediliyor. Yani "Yatırıma para aktarılmamış." sözü abartılı bir şey. Olur mu? Milleti çok tatmin edecek değerler ifade edilmiş. Elbette ki ülkemizin imkânları orta yerde, o zaviyeden bakıyoruz.
Kaldı ki Bütçe Başkanımız -burada onu yine en iyi tanıyan Sayın Kuşoğlu'dur- efendim, yetkinliğin, birikimin doruklarında bir isim; yaptığı işi bihakkın, hakkını vererek yapan bir isim. Dolayısıyla oradan neşet edenlerin tamamına yakını bütün milleti tatmin ediyor arkadaşlar.
Bütçe -yani Cumhurbaşkanlığı, kurumları da içine alarak söylüyorum- millet odaklı, milleti merkeze koyan bir bütçe, asla milleti ihmal etmeyen, dahası istismar etmeyen; bakın, çok çok mühim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(Oturum Başkanlığına Sözcü Abdullah Nejat Koçer geçti)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Aydemir, tamamlar mısınız.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Arkadaşlar, ben daha önce bir şey söylemiştim: Sizin memleketinizde, Sivas'ta yerel seçimlerin ilk mitingi yapıldığında Sayın Cumhurbaşkanımız hitap ediyor. Aşağıdan birileri "Efendim, biz kadro istiyoruz." dediler Sayın Cumhurbaşkanımıza. Başka bir lider olsa -samimi söylüyorum- sükût eder en azından ama o, kalbî olduğu için, içiyle dışı bir olduğu için "Hayır, ülkemizin imkânları buna elvermiyor." dedi. Oradan -seçim olacak- seçim zemininde bunu yapıyor.
Şimdi, şu EYT'liler. Daha önceki tavırları biliyoruz, bu ülkenin geleceğine tasallut eden politik tarzları hepimiz gördük, yaşadık. Ama şimdi ne yapıyor? "Asla." diyor. "Ülkemizin imkânları, geleceğimizin karartılması adına ben bunu yapmam." diyor. Dolayısıyla samimi, içten, kalbî tenkitler, eyvallah ama öforik özellikle karartmaya dönük olanlara da pes demeyeceğiz yahut geçit vermeyeceğiz. Yaptığımız budur arkadaşlar.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Aydemir, lütfen tamamlayalım.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Tabii, ben, özellikle şu "Kürtlere karşı" kavramına açıklık getireceğim çünkü ben, Kürt seçmenden oy alarak buraya gelmiş birisiyim. Tam tersi arkadaşlar, bu devlet Kürt'ün devleti. Kürt'ü öteki gören namerttir. Kürt'ü bu devletten dışlayan haindir. Asla böyle bir şey yok. Kürt bizatihi bu devletin sahibidir. Dün, İbrahim Kalın'ın -benim hemşehrim, asalet timsali birisi- karşısındaki gazeteciyi gördük ve ben, onu seyredince, izleyince bunların aslında organize bir yapı olduğunu, içeriyle dışarının çok senkronize yöneldiklerini görüyoruz.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Aydemir, vaktimiz çok bol değil. Lütfen tamamlayın.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hemen bitiriyorum.
Aynı dil, burada kullanılan dil orada da kullanılıyor ama elhamdülillah, milletimiz bunları görüyor, milletimiz bu ihanet yaklaşımının ucunu da biliyor, nereye gitmek istediğini de biliyor. Bunlara fırsat vermiyoruz ve şu dirayetli liderimiz Sayın Cumhurbaşkanımız ve onun etrafındaki şu seçkin kadro ve siyasi heyet, sonuna kadar, ilanihaye bu süreci devam ettireceğiz ve ülkemizi çağlar üzerinden aşırtıp muasır medeniyetler seviyesine en kısa sürede ulaştıracağız.
Efendim, bütçeleriniz hayır uğur getirsin inşallah.
Hepinize saygı sunuyorum.