KOMİSYON KONUŞMASI

İSMET UÇMA (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, değerli katılımcılar; verdiğiniz bilgiler ve sunumlar için çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, kadın-erkek eşitliği kadına yönelik şiddetin azaltılması ya da ortadan kaldırılması konusunda önemli bir olgu olarak görülüyor. Şuna yönelik bir araştırma var mı?

Doğrusu kadın- erkek statüsünü eşitlemek kadın aleyhine bir haksızlık çünkü insanlık yeryüzü serüvenine başladığı andan itibaren kadın daima öndedir ve erkekten üstündür. Şimdi, kadının bütün kültürlerdeki bu gerçek değerinin tespiti konusunda elinizde bir çalışma olup olmadığını doğrusu merak ediyorum. Çünkü alışılmış bir ezber var, dünya da bunu bizim toplumumuza iyi ezberlettiriyor "Kadın-erkek eşittir." Hayır, değildir. Bu, kadın aleyhine bir durumdur. Kadın, yani kimi imtiyazlar ve kimi donanımlar ve kimi değerler bakımından erkekten üstündür. Biz bunu adaletin sağlanması açısından söylüyoruz, temel hak ve özgürlükler bağlamında ifade etmiyorum.

Dolayısıyla bu konuda elimizde yapılmış herhangi bir çalışma ve veri olup olmadığını ya da sahiden eşitse eşitliğine ilişkin bir verinin olup olmadığına dair hem alan araştırması, ampirik araştırma olabilir hem diğer alanlarda uzmanlarına sipariş edilmiş araştırmalar olabilir. Bu konuyu eksiklik olarak görüyorum ve bunun Başkanım, gündeme alınmasını talep ediyorum doğrusu çünkü bu statünün farklılaşması bizim işimizi kolaylaştıracaktır.

Şimdi, şiddet uygulanmadan önce alınabilecek tedbirlere ilişkin de arkadaşlarımızdan bir istatistiki veri alamadım. Şimdi biz, evde hep çocuklara falan evden çıkarken tembih ederiz ya da siz kendiniz yaparsınız, acaba elektrik düğmelerini kapattım mı, işte fırını kapattım mı falan diye. Bazen içimizden biri şöyle der "Aman canım, hep öyle çıkıyoruz. Yani bu zamana kadar bir şey olmadı ki." Çok ilginçtir bu. Basit bir anekdottur ama zaten bir şey bir kere olur.

Peki, şiddet uygulanmadan önce, daha doğrusu alınabilecek tedbirler konusunda elimizde ciddi veriler yok. Yani bir toplumda, bireylerin birbirine şiddet uygulamadan önce bir toplumsal yapıda alınması gereken tedbirlere ilişkin bir veri maalesef gözükmüyor.

Cinsel suçların hastalık belirtisi olup olmadığına dair bir istatistiki veri de yok. Bu fevkalade önemlidir arkadaşlar. Yani bir toplumda, mesela 76 milyonluk bir toplumda, bunu sonra genelleştiririz, dünya insanı üzerinde de araştırmalar yapabiliriz ama bu suçlara ilişkin, bu suçlara mütemayil olan ya da bu suçları işleyenlerin gerçekten de hastalık düzeyleri; bu, çevre şartlarından olabilir, doğuştan getirdiği bir durum olabilir yani gensel olabilir, bunlara ilişkin elimizde ciddi veriler yok. Bu konuların da araştırılması gerekir diye düşünüyorum ya da bu tür öngörülere ilişkin bir rehabilitasyon çalışmanız var mı?

Uyuşturucu konusu, toplum bu konuda iç denetimle, diğer konularda olduğu gibi iç denetimle bir yeniden yapılanmaya ve organizasyona gidilmesi konusunda bir çalışma var mı?

Örneğin, hiç arzu etmeyiz ama sevgili arkadaşlar, toplumumuzda bunlar hiç olmasın, insanlıkta hiç olmasın isteriz ama aykırı cinsel tercihlerle ilgili yaşanmış olaylara ilişkin bir istatistiki bilgi elimizde yok. Bu şöyle ya da böyle, kabul edilsin ya da edilmesin toplumun bir vakıası. Bunu şunun için önemsiyorum: Bunun önlenebilir metotları ve yöntemleri vardır, dünyadakinden farklı, bizim kodlarımızdan da üretilebilecek birtakım çözüm önerileri olabilir. En azından, toplumsal olarak -yani doğuştan getirmiyorsa- yaygınlaşması önlenebilir ve onların da insan haklarının koruma altında olması gerekir. Ama buna ilişkin elimizde bir çalışma ve bir veri yok. En azından buna yönelik, reklamasyon ve tanıtıma yönelik, propagandaya yönelik olguların önü belki eğitimle, anlatımla kesilebilir diye düşünüyorum.

Şimdi sevgili arkadaşlar, görüldüğü gibi, istatistiklerde daha farklı sorular da sorulabilirdi ama namus, inanç, gelenek görenek ikisinde de 36-36; demek ki gerçekten de bu toplumun değer yargılarının ta başında olan Diyanete büyük işler düşüyor, orayla irtibatlı olmanız gerekiyor. Yani bizim toplumumuzda kadın erkek arasındaki ilişkide aşağı yukarı kadına yönelik şiddetin ağırlıklı bir bölümünü namus, inanç, gelenek görenek... Aslında ikisi aynı şey, bu soruyu niye farklı farklı sormuş arkadaşımız bunu anlamak mümkün değil.

Bir başkası, egemenlik dürtüsü yani erkek egemen bir algı eğitimle çözülebilecek bir durumdur ama buna ilişkin tedbir önerilerini de görmek bugün nasip olmadı, inşallah olur. Yani erkeğin kadın üzerinde fıtri egemenlik duygusunun dışında yani örfsel olarak gelişmiş olan boyutlarının eğitimle ortadan kaldırılabileceği hususuna ilişkin elimizde bir veri gözükmemektedir.

Çok sevindirici bir durum yani başka araştırmalar ne der bilmem ama dikkat ederseniz bütün yoksulluğuna, mahrumiyetine rağmen ekonomik olguların bu hususlarda geride olmasıdır, yüzde 5'lik, en zorlamayla yüzde 17'de olmasıdır. Bu çok önemli bir avantaj oluşturuyor bize. Esasen değer yargılarımızı doğru kanalize eder ve arındırabilirsek yani toplumumuzu büyük oranda bu şiddet olgusundan korumuş oluruz.

Şimdi, erkeklerin onda 4'ünün daha önce şiddet uygulanmış aile ortamında büyüdüklerini görüyoruz. İşte sürekli, başından beri ailenin tahkimi, iyileştirilmesi. Yani işte "Çocuğu kaybetmemek için işe babaannesinden başlamak gerekir." diye tarihe adanmış bir sözümüz vardır.

Şimdi, arkadaşlar, şiddet uygulayan kadınların oranını göstermiyorsunuz. Niye? Yani dün de ifade ettim, bir fiil tek yanlı işlenebilecek bir durum değildir. Yani bazen sebep olur, bazen fail olur, bazen de mağdur olur. Dolayısıyla kadınların mesela erkek cinayetlerini falan da biliyoruz. Erkeğe yönelik kadınların uyguladığı hususlarla ilgili elimizde istatistiki veriler yok.

Bu bölümde bunları söyleyeyim, şunlar üzerinde başka ifade edeceğim hususlar var, teşekkür ediyorum, sağ olun Başkanım.