| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Hazine ve Maliye Bakanlığı b)Gelir İdaresi Başkanlığı c)Kamu İhale Kurumu ç)Özelleştirme İdaresi Başkanlığı d)Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu e)Türkiye İstatistik Kurumu f)Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu g)Hazine Müsteşarlığı ğ)Sermaye Piyasası Kurulu h)Yatırımcı Tazmin Merkezi ı)Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 27 .11.2019 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, kurumlarımızın değerli başkanları, kıymetli bürokratlar, saygıdeğer basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2019-2021 yıllarını kapsayan orta vadeli program "Yeni Ekonomi Programı" adıyla geçen yıl 20 Eylül 2018 tarihinde açıklanmıştır. Son dönemde yaşanan iç ve dış gelişmelerin önemli boyutta ekonomik ve sosyal maliyet yüklediği Türkiye ekonomisinin özel olarak da kur ve faiz üzerinden çökertilmek istendiği ve belirsizliğin yüksek olduğu bir zamanda hazırlanan program, rasyonel temeller üzerine oturtulan gerçekçi ve tutarlı hedefleriyle önemli bir yol gösterici olmuştur.
2020-2022 yıllarını kapsayan orta vadeli program da yine "Yeni Ekonomi Programı" adıyla ve "değişim başlıyor" temasıyla 30 Eylül 2019 günü açıklanmıştır.
Programın temel amacı, fiyat istikrarı, finansal istikrar ve cari işlemler dengesinde son bir yılda elde edilen kazanımların korunup geliştirilmesi, üretim ve verimlilik odaklı sürdürülebilir büyüme ile adaletli paylaşıma yönelik ekonomik dönüşümün ve değişimin gerçekleştirilmesidir.
2019 yılında bütçenin 125 milyar lira açık vermesi beklenmekte olup bunun ana sebebi, vergi gelirlerinde 2019 yılı hedeflerinin altında kalınmasıdır. Nitekim, bütçe gerçekleşmelerine göre 2019 yılı Ocak-Ekim döneminde faiz hariç bütçe giderleri yüzde 20,6, faiz giderleri yüzde 36,6 artarken vergi gelirleri sadece yüzde 6,3 oranında artış göstermiştir. Dâhilde alınan KDV yüzde 9,4 oranında azalırken ithalde alınan KDV yüzde 0,3, kurumlar vergisinde yüzde 3,6 oranında düşük bir artış söz konusudur.
2020-2022 yıllarını kapsayan orta vadeli program döneminde bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 3'ün altında kalması, faiz dışı dengenin gayrisafi yurt içi hasılaya oranının ise dönem sonunda yüzde 0,3 olarak gerçekleşmesi hedeflenmektedir. Bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2019-2021 yıllarında yüzde 2,9; 2022'de ise yüzde 2,6'ya düşeceği öngörülmektedir. Bütçe hedeflerinin tutturabilmesi, hiç şüphesiz yüzde 5'lik büyüme hedeflerinin tutturulmasıyla doğru orantılı olacaktır. Bunun da sağlanmasını umut ve temenni ediyoruz. Ancak son yıllarda imar affı, bedelli askerlik gelirleri ve bu sene Merkez Bankasından aktarılan yedek akçe gibi kalemler bütçe açıklarının daha da büyümesine mani olmuştur. Önümüzdeki yıllarda bu gelirlerin düşük seviyelerde kalabileceği ya da olmayabileceği ihtimali değerlendirildiğinde bütçe açığı hedeflerine ulaşılması için kamu harcamalarında tasarruf ve vergi reformu yapılması zorunluluk arz etmektedir. Ayrıca, vergi denetimlerinde etkinlik, dolaysız vergileri tabana yaymak, döviz bağımlılığını azaltıcı önlemler bütçe dengesi açısından önemli adımlar olacaktır. Sermaye piyasalarında derinlik oluşturma ve halka açılmanın kolaylaştırılması da bütçeye yeni kaynaklar sağlayabilecektir.
2019 yılında kabul edilen On Birinci Kalkınma Planı'nda gelir ve kurumlar vergilerini tek bir kanunda birleştiren, vergi tabanını genişleten, vergiye uyumu kolaylaştıran, öngörülebilirliği artıran, yatırım ve üretimi destekleyen Gelir Vergisi Kanunu'nun yasalaşmasının sağlanması, ayrıca yeni bir Vergi Usul Kanunu'nun çıkarılması hedeflenmiştir.
2020-2022 dönemine ait Yeni Ekonomi Programı'nda da yapılacak olan vergi reformuyla mükellef haklarının daha etkin bir şekilde korunacağı, beyanname sisteminin yaygınlaştırılacağı, vergi tahsilatının etkinliğinin artırılacağı, vergi gelirlerinin artırılacağı ve vergi adaletinin sağlanacağı hususlar temel hedef olarak yer almıştır.
Ülkemizde vergi alanında bir reform ihtiyacı olduğu açıktır. Basit, sade, anlaşılır ve herkesin mali gücüne göre vergi ödediği adaletli bir vergi sisteminin tesisi yıllardır dile getirilmesine karşın bugüne kadar yapılmamıştır.
Ülkemizdeki vergi sistemi ağırlıklı olarak tüketim ve işlemler üzerinden alınan vergilerin yer aldığı, tabana yayılmamış bir yapıdadır. Türkiye'nin bir an önce adil, tabana yayılmış ve hakkaniyetli bir vergi reformunu gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Sayın Bakan, On Birinci Kalkınma Planı'nda teşvik, destek ve sosyal yardım uygulamalarının gözden geçirilerek etkin olmayan uygulamaların kaldırılması hedeflenmiştir. Yine, vergisel teşviklerin tüm iktisadi ve sosyal etkileriyle birlikte değerlendirilmesi, vergi harcaması nitelikli düzenlemelerin gözden geçirilerek etkin olmayanların kademeli olarak kaldırılması hedef olarak yer almıştır.
Ülkemizde vergi muafiyet, istisna ve indirimler yoluyla çeşit çeşit teşvikler verilmekte ancak teşviklerin sonucunda "Ne oldu?" diye bir değerlendirme yapılmamaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumunun prim indirim ve muafiyetlerinde de aynı durum söz konusudur.
Verilen teşviklerin getirisinin ne olacağı, ne ekonomik katkı sağlayacağı mutlaka irdelenmeli, teşviklerin sonunda ne beklendiğinin fayda-maliyet sonuçları ve bu elde edilemezse sonuçlarının ne olacağı açıkça tanımlanmalıdır. Aksi takdirde, rastgele teşvik verilirse kaynaklar heba olmaktadır.
Maliye Bakanlığının 2018 yılı Vergi Harcamaları Raporu'nda 2019 yılında tahminen 178,7 milyar liralık vergiden vazgeçileceği yer almıştır. Aralarında sosyal ya da başka amaçlı olanlar da bulunan bu tutar, 2019 yılında gerçekleşmesi beklenen 125 milyar liralık bütçe açığının çok üzerindedir. Yani bir taraftan vergiden vazgeçerken bir taraftan da açığı, malum, borçlanmayla, faiz ödeyerek kapatıyoruz. Bu açıdan önemli.
Yine, Sosyal Güvenlik Kurumunun prim indirim ve muafiyetleriyle ilgili vazgeçilen prim gelirlerinin de bu kadar, hatta daha fazla olacağı düşünüldüğünde çok büyük rakamlar ortaya çıkmaktadır. Bu itibarla, verilen vergi ve prim istisna, muafiyet ve indirimlerinin getirisinin ne olduğu iyi analiz edilmeli, teşvik politikaları buna göre belirlenmeli, teşvik uygulamasında seçici olunmalıdır.
Sayın Bakanım, kayıt dışılık önemli bir sorundur. Haksız rekabete ve çalışanların sosyal haklardan yoksun kalmasına yol açan kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı istihdamla mücadelede daha etkili yöntemler benimsenmeli, hem kayıt dışılığın önlenmesine hem de kayıtlı ekonomiye geçişin özendirilmesine yönelik tedbirler bir arada uygulamaya konulmalıdır.
Kayıt dışılıkla mücadele ve vergi bilincinin yerleştirilmesi için mali müşavirlik mesleği çok önemli bir işleve sahiptir. Mali müşavirlerin başta muhasebe ücretlerinin tahsili olmak üzere, sorunlarına çözüm getirilmeli, KDV indirimi mali müşavirler için de mutlaka yapılmalıdır.
Vergi denetimine daha fazla önem verilmeli; kayıt dışılık, kaçakçılık ve kara parayla mücadele daha etkin hâle getirilmelidir.
Ülkemizde vergi kaçakçılığı suçlarının büyük bir kısmını karmaşık suç örgütleri tarafından oluşturulan ve yönetilen, gerçekte farklı kişiler tarafından kurulduğu hâlde konuyla ilgisi olmayan kişiler adına kurulan firmalar üzerinden yüksek tutarlarda vergi kayıp ve kaçağına neden olan işlemler oluşturmaktadır. Bu karmaşık işlemler ve örgütlerle mücadele için standart vergi inceleme usulleri yerine, geniş bilgi ağı, yerinde denetim olanakları ve kısa sürede işlem yapabilen uzman örgütlenme modeline ihtiyaç duyulmaktadır.
Geçen hafta kabul edilen kanunla Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının müfettiş alımı ve görevlendirilmesine dair hükümlerde değişiklik yapılarak vergi kaçakçılığıyla etkin mücadele ve vergi incelemelerinde sektörel ve fonksiyonel uzmanlaşma sağlanması hedeflenmektedir. Bu hedefe ulaşılmasını önemli görüyoruz ve destekliyoruz.
Sayın Bakanım, Maliye ve Gelir İdaresi teşkilatında çalışanların beklediği kurum içi uzmanlık sınavıyla ilgili düzenlemeyi geçtiğimiz aylarda kabul edilen kanunlarla yaptık. Önümüzdeki süreçte yapılacak KPSS sınavından sonra kurum içi uzmanlık sınavlarının yapılması beklenmektedir. Böylece binlerce çalışanın talebi ve beklentisi yerine gelmiş olacaktır.
Yine, her bütçe döneminde her zaman dile getiriyoruz: Merkez-taşra uzmanı ayrımından vazgeçilerek gelir uzmanları ve defterdarlık uzmanlarının özlük hakları diğer kariyer uzmanlıklarla eşit hâle getirilmelidir.
Sayın Bakanım, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini itibarsızlaştırmak için her türlü tezviratın yapıldığına hep beraber şahit oluyoruz. Dün televizyonda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini boş ve mesnetsiz iddialarla eleştiren malum bir kişi "Başkanlık sistemi kısa süre sonra Türkiye'nin en önemli ekonomik kriziyle anıldı." diyor. Kim bu? On üç yıl boyunca ekonomi politikalarını dizayn eden ve uygulayan, İngilizlerin tabiriyle "ekonominin eski çarı" "ekonominin eski imparatoru" diye adlandırılan bir kişi. Yazık, yani gerçekten çok yazık. Gerçeklerden ve yaşadığımız gelişmelerden bihaber bir değerlendirme.
Türkiye, varlığımızı ve geleceğimizi hedef alan tehdit, tehlike ve tuzaklarla dolu çok zor ve sancılı bir dönemden geçmektedir. Türk milleti özellikle son on yıldır siyasi, sosyal ve ekonomik abluka altına alınmak istenmiştir. FETÖ kumpasları, Gezi olayları, Doğu ve Güneydoğu il ve ilçelerinde hendek terörüyle birlikte tezahür eden işgal planları, onlarca insanımızın hayatına kasteden isyan denemeleri, güney sınırlarımız boyunca kukla terör devleti kurma girişimi, büyükşehirlerimizde hatta Ankara'nın göbeğinde patlatılan bombalar ve 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü, dayanılmaz boyuta yükselen şehit haberleri yakın tarihimizin âdeta özeti niteliğindedir. Doğrudan bekamızı ilgilendiren bu yaşananları bilmemek için ya uzaydan gelmiş biri olmak lazım ya da akıl, izan, vicdan ve insaftan mahrum kalmış biri olmak gerekmektedir.
Yaşanan tüm bu olumsuz gelişmelerin uzun süre belirsizliğe yol açtığını, güven ve istikrar ortamına zarar verdiğini, Türkiye ekonomisine önemli bir maliyet yüklediğini de görmek ve kabul etmek gerekmektedir. Darbe girişimi olan, şehirlerinde bombalar patlayan bir ülkede yatırım olur mu? Bırakın yatırımı turist bile gelmez. Üstelik tüm bu yaşananların yanında Türkiye ekonomisi 24 Haziran seçimleri sonrasında spekülatif saldırılarla çökertilmek istenmiştir. Hamdolsun, bekamıza yönelik her türlü tehdit ve tehlikeler boşa çıkarılmış, oynanan oyunlar ve tuzaklar bozulmuştur.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine "Ekonomik krizle anıldı" diyen kişi bakınız Gezi olaylarıyla ilgili olarak 18 Haziran 2013 günü İHA'nın geçtiği haberde ne diyor: "İllegal yapıların güven ve istikrar ortamına zarar vermesine kesinlikle izin vermeyiz." BBC, CNN International'ın İstanbul'a geldiğinden bahsediyor, çifte standarttan bahsediyor ve diyor ki: "Dünyanın en iyi bilinen yayın organlarını iyi niyetli kabul etmemiz mümkün değil. Bunların arkasında kimler var, niye bunlar yapılıyor, bunu da çok iyi biliyoruz. Türkiye'nin on yıllık başarılarından rahatsız olanlar çok." diyor. Altını çizerek okuyorum, diyor ki: "...ama öyleleri var ki 'AK Parti iktidarı gitsin de, memleket batsın' gibi çok hastalıklı düşünceye sahip olanlar var. Güçlü bir Türkiye'nin kendi egemenlik alanına zarar vereceğini düşünen çevreler var." diyor; evet, bu son söylediklerine aynen katılıyorum. Evet, bugün de aynı çevreler istiyorlar ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi çöksün, Recep Tayyip Erdoğan gitsin, Hükûmet gitsin; diyorlar ki "Terörle mücadele dursun, yeni bir çözüm süreci başlatılsın." bekliyorlar ki yeni bir anayasa yapılsın; Türkiye, önce özerklik, sonra federasyon, ardından da çözülme ve bölünme aşamalarına paldır küldür girsin. Türkiye, ne teröre ne de emperyalizmin kumpaslarına teslim olmayacaktır, olmamıştır. Türk milleti kendi kaderine yine kendisi yön vermektedir; geleceğin istikametini irade ve irfanıyla çizmektedir. Ne Türkiye eski Türkiye ne de dünya eski dünyadır. Cumhur İttifakı şuurla meseleleri kavramış, Türkiye'nin ve dünyanın gerçeklerini idrak etmiştir. Sevdamız Türkiye'dir. Hamdolsun, nereye gideceğimizi biliyoruz, mücadelemizi buna göre yapıyoruz. Türkiye'nin gelişmesi parlak bir geleceğe doğrudur.
Sayın Bakanım, hain darbe girişimini ve terör saldırılarını etkisiz hâle getiren Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik saldırılarına karşı da dik durmuş, spekülatif kur saldırılarıyla ekonomimizi çökertme girişimlerini de etkisizleştirmiştir. Türkiye'nin içine sokulduğu kur, faiz, enflasyon şeytan üçgeninden çıkarılması yönünde alınan tedbirlerle döviz kuru nispeten istikrarlı bir çizgiye oturtulmuş, faizlerin inmesi ve enflasyonun tek haneli rakamlara ulaşması sağlanmıştır.
Türk lirasının değer kaybının durmasının, enflasyonun gerilemesinin, faizlerin inmesinin ve cari fazla vermenin etkisiyle Türkiye'nin dış borç ödeme riskinde önemli bir düşüş gerçekleşmiştir. Geçen yıl 523 puana kadar çıkan CDS primi son olarak 310 puana kadar inmiştir; hâlen yüksek olmakla birlikte daha da düşeceğine inanıyoruz.
2018 yılında 27 milyar dolar cari açık verilmesine karşın 2019 yılının 1 milyar dolar cari fazlayla kapanması beklenmektedir. İthalatın önemli oranda azalması burada etkili olmakla birlikte, önemli olan, ihracatın artmakta olmasıdır. Bir taraftan cari fazla verirken diğer taraftan hem de ticaret savaşlarının yaşandığı bir ortamda ihracatımızda da artış gerçekleştirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Tamamlayalım lütfen.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Az bir şey kaldı.
Ekonomik göstergelerin hemen hemen tamamı önümüzdeki dönem için olumlu yönde gelişmelerin yaşanacağına işaret etmektedir.
2018 yılının Ağustos ayından itibaren daralan sanayi üretimi, bu yıl eylül ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3,4 artmıştır. Ekim ayı için öncü göstergeler yıllık bazda artış döneminin devam ettiğine, millî gelirin üçüncü çeyrekte sınırlı olarak toparlandığına işaret etmektedir.
İmalat sanayi kapasite kullanım oranı bu ay yüzde 77,2 seviyesine çıkarak geçen yıl ağustos ayından bu tarafa en yüksek seviyeyi görmüştür. Ekonomik büyümenin öncü göstergesi olan ve imalat sanayi performansında güvenilir referans kabul edilen Satın Alma Yöneticileri Endeksi geçen yıl eylül ayında 42,7'ye kadar düşmüş, daha sonra toparlanarak bu yıl eylül ayında 50'ye yükselmiş, ekim ayında ise 49 olup geçen yılın temmuz ayı seviyesindedir.
Ekonomiye olan güvende de önemli düzeyde artışlar görülmektedir. Ekonomik Güven Endeksi ekim ayında 89,8'e yükselerek, geçen yıl temmuz ayından sonraki en yüksek orana çıkmıştır. Reel kesim güven endeksi 102, tüketici güven endeksi de 59,9 seviyesine yükselmiştir.
Daha altı ay önce Türk ekonomisinin 2019 yılında önemli oranda küçüleceğini söyleyen IMF, OECD, Dünya Bankası, Avrupa Birliği Komisyonu ile uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları son raporlarında pozitif büyüme olacağını kabul etmişler, 2020 ve 2021 büyüme tahminlerini de yüzde 3,1'e ve 4'e yükseltmişlerdir. Türkiye'de ekonominin beklenenden daha hızlı bir şekilde toparlandığı ve Türkiye'nin zor bir ekonomik dönemden çıktığı bu uluslararası kuruluşların raporlarına da yansımıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen son sözlerinizi alalım.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Bitiriyorum.
Türkiye, tüm yaşananlara rağmen dengelenme sürecinde en önemli kırılganlıklarından biri olan cari dengeyi gözeterek ve pozitif büyümeyi de işin içine katarak çok önemli bir performans sergilemiş, ekonomide ılımlı bir toparlanma sağlanmıştır. Türkiye, 2023 yılına kadar siyasi istikrar içinde ekonomik atılımlarını gerçekleştirilebileceği bir vasatı yakalamıştır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sağladığı hızlı ve etkin karar alma mekanizmasıyla ekonomik dönüşüm ve değişim süreci daha koordineli bir şekilde yönetilmektedir.
Türkiye, inşallah 2019 yılını pozitif büyümeyle kapatacağı gibi önümüzdeki yıllarda da hedeflenen hatta hedefin üstünde yüksek büyüme oranlarını yakalayacaktır ancak Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları da bulunmaktadır. Önümüzdeki dönemde dış riskler de göz önüne alındığında, bir taraftan sıkı para politikası ve etkili maliye politikaları uygulanırken diğer taraftan başta üretim, tasarruf, vergi, iş gücü piyasası, eğitim ve tarım gibi temel alanlarda yapısal önlemlerin büyük bir ciddiyetle hayata geçirilmesi önem arz etmektedir. Daha fazla üretim, daha fazla ihracat, daha fazla istihdam ve daha fazla gelir için daha fazla yatırıma ihtiyaç vardır. Yatırım, üretim ve istihdamı sürekli kılmayı öngören üretim ekonomisi hızla tesis edilmelidir.
Milliyetçi Hareket Partisi bugüne kadar olduğu gibi bu yönde alınan kararlara ve öngörülen düzenlemelere elbette seve seve destek verecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Bakanım, bütçenizin hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum, ekibinizle birlikte başarılı çalışmalarınızın devam etmesini Milliyetçi Hareket Partisi olarak diliyoruz.
Teşekkür ediyorum.