| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Adalet Bakanlığı b)Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu c)Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı ç)Anayasa Mahkemesi d)Yargıtay e)Danıştay f)Hâkimler ve Savcılar Kurulu g)Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ğ)Kişisel Verileri Koruma Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 25 .11.2019 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, yüksek yargımızın değerli temsilcileri, kıymetli bürokratlar, sayın basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2017 yılında milletimizin kabul ettiği Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi kabul edilmiş, hukuk ve yargı sistemiyle ilgili anayasal bazı düzenlemeler ve iyileştirmeler yapılmıştır. Bu değişikliklerle daha demokratik ve adil, tarafsız ve bağımsız bir yargı düzeninin ortaya çıkması amaçlanmıştır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi uygulamaya geçeli daha bir yıl, dört ay olmuş. Diyorlar ki: "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi tutmadı." Diyorlar ki: "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi hem hukuku hem demokrasiyi hem de ekonomiyi çökertti." Hatta Erol Hoca adaletsizliği Jön Türklere kadar götürdü, getirdi faturayı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine çıkarttı. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine itibar suikastı yaparak sonuç alabileceklerini sananlar büyük bir yanılgı içindedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün çizdiği yol haritasına ve tarihî gerçeklere uygun olup Türk milleti Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde geleceğini bulmuştur.
Anayasa Mahkemesi ve HSK üyelerinin tek başına Cumhurbaşkanı tarafından belirlendiği gibi bir algı operasyonu çekiliyor. Bakalım Anayasa değişikliğine. Anayasa Mahkemesi üye sayısı 17'den 15'e düşürülerek Cumhurbaşkanının askerî yüksek mahkeme üyeleri arasından seçtiği 2 üyelik kaldırılmıştır. İyi olmadı mı? Asker kökenli üyelerin çıkarılması Anayasa Mahkemesinin sivilleşmesi yönünde demokratik bir adımdır. Anayasa Mahkemesiyle ilgili başka da bir değişiklik söz konusu değildir. Cumhurbaşkanı, 14 iken 12 üye belirler hâle gelmiştir. Daha önceden olduğu gibi, bu üyeler YÖK, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay genel kurullarından seçilen 3'er kişi arasından Sayın Cumhurbaşkanı tarafından seçilmektedir. Ayrıca üyelerin görev süresi on iki yıl olduğundan Cumhurbaşkanınca seçilen 12 üyenin tümünün aynı anda aynı Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi de söz konusu değildir.
HSK'ya bakalım. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu "Hâkimler ve Savcılar Kurulu" adıyla yeniden yapılandırılarak üye sayısı 22 asıl, 12 yedek üyeden 13 üyeye düşürülmüş ve Türkiye Büyük Millet Meclisine ilk kez ve HSK'nın çoğunluğunu oluşturan 7 üyeyi belirleme yetkisi verilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi güçlendirilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin üye seçiminde de nitelikli çoğunluk aranmaktadır. Hepiniz biliyorsunuz, birinci turda üçte 2 yani 400 milletvekili; ikinci turda beşte 3 yani 360 milletvekilinin çoğunluğunu arıyor. Eğer her iki turda da bulunamazsa üçüncü turda en çok oy alan 2 aday arasından ad çekme usulü uygulanıyor yani bundan daha demokratik bir şekilde nasıl üye seçimi yapılabilir Türkiye Büyük Millet Meclisinde?
Bu düzenlemeyle, yargıda kutuplaşmaya ve illegal oluşumların sızmasına zemin hazırlayan yapının ortadan kaldırılması da amaçlanmıştır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerini tek başına aynı Cumhurbaşkanının belirlediği iddiaları doğru değildir, hiçbir dayanağı da yoktur, tamamen algı operasyonudur.
Diğer taraftan, yargıda birlik amacıyla sivil-asker ayrımı kaldırılmış, askerî mahkemeler disiplin mahkemeleri hariç kapatılmıştır. Askerî mahkemeler sadece savaş hâlinde kurulabilecektir. Bu da yerinde bir düzenleme.
Yine, yargı denetimine tabi olmayan Cumhurbaşkanının her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi hâle getirilmiştir. E, bu yanlış mı yapıldı değerli arkadaşlar? Daha önce yargı denetimi yoktu Cumhurbaşkanının, yeni düzenlemeyle her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine tabi hâle geldi. Cumhurbaşkanına cezai sorumluluk yüklenmiştir. Bu amaçla getirilen suçlandırma mekanizması yeni sistemin güçlü bir denetim aracı olarak yerini almıştır. Yüce Divan yargılamasının da en geç altı ay içinde tamamlanması şartı getirilmiştir. Kim ne derse desin demokrasi düne nazaran daha iyi seviyededir. Kaldı ki bu olumlu süreç gittikçe de güçlenecektir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin uygulama safhasında adalet ve hukuk alanında önemli bir reformun hazırlanmış ve uygulamaya geçiriliyor olması memnuniyet vericidir. Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde güven veren ve erişilebilir bir adalet vizyonu amacı çok değerlidir. Sağlam teminatlara bağlanmış bir yargı bağımsızlığı demokratik rejim için hayati önemdedir. İnsan odaklı hizmet, hak ve özgürlüklerin daha etkin korunması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının geliştirilmesi, hukuk güvenliğinin güçlendirilmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması, makul sürede yargılanma hakkının gözetilmesi ve yargıya güvenin artırılması kapsamında belirlenen ilkeler yargı reformu paketinin içeriğinde yer almaktadır. Hak ve özgürlükler ile adalet sisteminin işleyişi arasındaki sağlıklı ve dengeli irtibat ve illiyet bağı aynı zamanda toplumsal huzur ve iç barış ortamı için vazgeçilmez önemdedir. Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde bunun iyi niyet ve samimiyetle gözetilmiş olması büyük bir gelişmedir. Hak arama yollarının açık olması, etkin, objektif, verimli çalışan bir hukuk ve adalet sistemiyle inşallah mümkün olacaktır. Yargı Reformu Strateji Belgesi kararlılıkla icra edilmeli, hukukun temel ilkelerinden ve adaletin ruhundan hiçbir şart altında taviz verilmemelidir.
Sayın Bakanım, Türkiye yaklaşık üç buçuk yıldır FETÖ'yle, kalıntılarıyla ve kripto damarıyla, hukuki, siyasi, güvenlik ve diplomatik vasıtalarla mücadele etmektedir. Bu mücadele aynı zamanda bir beka ve onur meselesidir. Türk Silahlı Kuvvetleri, emniyet, bürokrasi, iş dünyası, eğitim, sivil toplum, yargı ve medyadaki FETÖ'cülerin tamamıyla sökülüp atılması hususunda tereddütsüz ve kararlılık ihtiva eden bir mücadelenin varlığı tarihî önem ve sorumluluktadır. Bu kapsamda, saygı duyulacak ve takdir edilecek sonuçlara da ulaşılmıştır.
Diğer taraftan, FETÖ'nün siyasi uzantıları konusunda henüz mesafe alınmaması da ister istemez kafalarda soru işaretlerine neden olmaktadır. FETÖ'yle irtibat ve iltisakı bilinmesine rağmen, arkası olan, destekçileri bulunan, bürokratik ve siyasi imtiyazlarla zırha büründürülen kişilerle ilgili hukuki süreçlerin tavsaması ciddi bir sorun olarak karşımızdadır. Türkiye FETÖ musibetinin üstesinden mutlaka gelmek zorundadır. Ne var ki bazı FETÖ davalarıyla ilgili kamuoyuna açıklanan kararlar millî vicdanı oldukça rahatsız etmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi yargı kararlarına pek tabii saygı duymaktadır, ancak yargı kararlarının millet vicdanıyla çelişmemesini de mecburi addetmektedir.
FETÖ'yle mücadele, ağırdan alınmasına ve aksamasına müsaade edilmeden, hukuk sınırları içinde, son FETÖ'cü hesap verinceye kadar devam ettirilmelidir. Kimin suçlu kimin suçsuz olduğu objektif delillerle ortaya koyulmalı, mağduriyet üzerinden 15 Temmuz'un sorgulanmasına kapı aralanmamalıdır. Unutulmamalıdır ki, insanlık ve inanç düşmanlarına acımak günaha ortak olmak, zulme rıza göstermektir. Bu konuda hukuk ve yargı kurumlarının daha titiz davranmaları ve uyanık hareket etmeleri zorunluluk ve adalete saygının gereğidir.
Son olarak; haklarında adli soruşturma yürütülen siyasilerle ilgili görüşlerimi paylaşacağım. Görevi, unvanı, siyasi pozisyonu, makamı ve konumu ne olursa olsun hiç kimse suç işleme özgürlüğüne, suçluyu övme hakkına sahip değildir. Kanunların açıkça suç saydığı bir fiili kasten ve taammüden işleyen kim olursa olsun bunun sonuçlarına katlanmak zorundadır. Şayet bir belediye başkanı silahlı terör örgütüne üye oluyorsa, terör örgütü propagandası yapıyorsa, suç ve suçluyu övmek için işgal ettiği makamı silah ve cephanelik gibi kullanıyorsa dünyada hiçbir devlet buna seyirci kalamaz. Sandık, seçim, demokrasi, suç ve suçluların sığınağı ve barınağı görülemez, demokrasi terörün saklandığı kılıf olamaz. Devletin kaynaklarını, milletin kazanımlarını teröristlere peşkeş çekenler hak ettiği cezaya çarptırılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Buyurun tamamlayın Sayın Kalaycı.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Bitirdim Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bakanlığınız bütçesinin hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum, başarılı çalışmalar diliyorum, sağ olun.