| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a) Millî Savunma Bakanlığı b)Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 21 .11.2019 |
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Sayın Bakan Yardımcılarım, çok değerli milletvekilleri, Millî Savunma Bakanlığımızın değerli bürokratları ve çok değerli basın mensupları; ben de Millî Savunma Bakanlığımızın 2020 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, burada, tabii, yeni Cumhurbaşkanlığı sisteminde Sayın Bakanımızın da ikinci bütçesi, geçen sene de gelmişlerdi. Ben huzurlarınızda gerçekten büyük devlet adamı, büyük asker ve benim ilime de Ağrı'ya da çok büyük katkıları olan Sayın Hulusi Paşa'ma, Sayın Bakanımıza huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum. Bu vesileyle özellikle geldiği günden bugüne kadar ki yapmış olduğu operasyonlarda ve daha önce şehit olan bütün şehitlerimize de huzurlarınızda Cenab-ı Allah'tan, Rabb'imden rahmet diliyorum.
"Vatanı imanla sev çünkü burası senden öncekiler onu imanla sevdiği için hâlâ vatandır." Bunu söyleyen bizim ecdadımızdır. Tabii, bu cümlemizin yanı sıra yine bir cümleyle bu konuşmama bir katkı yapmak istiyorum.
Şimdi, biraz önce, öğleden önce bir milletvekilimiz özellikle Suriye'de bir ailenin dininin değiştirilmesiyle ilgili bir tepkileri oldu. Haklı olarak biz de bunu şey yapıyoruz ama bunu düzelttiler, sıkıntımızı yok. Dolayısıyla bu devletin temel amacı, küresel diktatörleri arkasına alıp da mazlumları ezen değil, gerçekten hem bu devlet hem bu millet Selçuklulardan Osmanlıya kadar ve özellikle AK PARTİ hükûmetlerinde, geçmişte de öyle, bu millet, her dönemde mazlumları arkasına alıp küresel güçlere karşı dikilen bir millettir. Bunu hep böyle bilmenizi ve herkesin gerçekten bunu böyle bilmesini de arzu ediyorum. Dolayısıyla biraz önce de Sayın Bakanımız bir cümle söylediler ve Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşayan her fert de bunu çok iyi biliyor. Bu coğrafya bir kaderdir. Bu, Selçuklularda da böyleydi, Osmanlılarda da böyleydi. Bu coğrafyanın ana kaderini bize açan 1453'te Fatih Sultan Mehmet oldu. Dolayısıyla bu ülkenin üzerinde yaşayan her insan ya bu vatanı sevecek ya bu vatan uğruna ölecek. Bundan başka çıkar yol yok.
Ama özellikle sabah yine birkaç tane böyle konu oldu, onlara da biraz değinip de ondan sonra konuşmama geçmek istiyorum. Biraz önce de bazı arkadaşlar söyledi, Kürt meselesinin çözümü olarak... Değerli milletvekilleri, değerli hazırun; ben Ağrı Milletvekiliyim.
BAŞKAN - Konuşmanızın yarısı bitti, "Daha geçmedim." dediniz de ben beş dakika konuşacaksınız diye düşünmüştüm. Sizin yerinize Sayın Güneş konuşacak.
Hadi buyurun.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ben affınıza sığınıyorum.
"Çekin." dediniz, ben çektim. Sayın vekilimiz de çekseydi konuşmayacaktım, sadece Sayın Bakanımıza bir teşekkür edecektim.
Ama şunu arz edeyim, gerçekten bunlara da cevap vermek istiyorum çünkü neden dolayı? Biz burada milletvekiliyiz, burası bir ihtisas komisyonu. Dolayısıyla biz her şeyden önce şu ihtisas komisyonuna gelen, birinci sıra değil ama ikinci sıranın bütünü Türkiye Cumhuriyeti devletine hizmet eden, şerefle hizmet eden bürokratlardır. Bu bürokratlar da tabii ki... Millî Savunma Bakanlığının bütçesi üzerinde gerçekten çok da güzel konuşmalar oldu yani ona da bir şey söylemiyorum. Herkesin söylediği, görmek istediği "Biz Meclise geliyoruz, Parlamentoya geliyoruz. Acaba bu Parlamentodaki yetkin Komisyon bize ne önerir, ne söyler, devletimizin önünü nasıl açar?" Hepsinin de ortak kanaati buydu ama bunların yanı sıra, elbette ki herkes burada milletvekili, özellikle bu karşılıklı olan sıralarda hem siyaset yapacak ama hem de devletinin önünü açması lazım.
Şimdi, birinci mesele, Kürt meselesi. Ben Ağrı Milletvekiliyim, benim yaşım şu anda 55. Ben bunu dün de söyledim, daha önceki dönemlerde... Bakın, ben Ankara bürokratıydım. Siz kendi aracınızla -ki bu ülkede çok meşhur Toroslar vardı, hatırlarsanız, biraz sonra oraya da geleceğim- gittiğinizde eğer gerçekten bir polis sizi durdursaydı ve Kürtçe bir kasetiniz olsaydı, inanın, "O kaseti nasıl dışarı atarım?" diye düşünürdünüz. Bırakın kendi çoluk çocuğunuza Kürtçe bir isim koymayı, siz dergiyi okuyamıyordunuz, dergi basamıyordunuz ama bakın, bugün hem herkes konuşuyor hem herkes televizyon izliyor ve zerre kadar bir sıkıntı yok.
Bazı Avrupa ve Orta Doğu ülkelerine gittiğiniz zaman bakın, internet yok, siz kendinizi ifade edemiyorsunuz, devletle ilgili bir şey söyleyemiyorsunuz.
Bakın, biz burada -ben bunu yermiyorum, sakın kimse yanlış anlamasın- Diyarbakır Milletvekilimizden her gün aynı şeyi dinleriz; bilgili, kapasiteli, donanımlı, kişiliğine hiçbir şeyimiz yok ama algısı doğru değil. Her gün ya bir farklı dinî mezhep üzerine bir algı açar veya gerçekten kafasının arka lobunda "Savaşa hayır ama teröre evet." dercesine bir ikilem ortaya sokar.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ayıp yani yuh! Söylemiş olduklarınızı aynen iade ediyorum.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Şunu söyleyeyim; bu ülke toprakları üzerinde yaşayan herkesin şunu yapması lazım: Ben bu devletin ekmeğini yiyorsam, ben bu devletin havasını teneffüs ediyorsam, ben bu devletin al bayrağının altında gerçekten sabah-akşam kalkıyorsam benim bu devlete inanmam lazım. Benim genlerimde bu devlet, bu devletin geçmişteki insanları, Osmanlısı bize "sadıkayı millet" unvanını verdi. Dedi ki: "Kardeşim, sen benim milletimdensin. Sen benim canımdansın. Benim senden başka bir sıkıntım yok." Ve hatta belli olaylarda geçen dedi ki: "Benim babaannem -veya anneannem mi- gittiğinde 2 tane çocuğunu bıraktı." Bu millet şudur değerli kardeşlerim: Mazlumun hakkını her zaman için savunmuştur, kim olursa olsun. Bakın, Türkiye Cumhuriyeti devleti son üç dört senedir, asrın göçünü idare etti. Avrupalı 100 tane adam alamıyor ama 82 milyon insanımız şunu söyledi, dedi ki: "Bunlar ensar kardeşlerimdir." Kürt'ü, Türk'ü her neyse fark etmez, Alevi'si, Türkmen'i fark etmiyor bu konuda. Kim gelirse gelsin, bu devletin geninde insanları demografik yapı anlamında kesinlikle ayırmamıştır ve ayırmaz da. Bu -demin de arz ettim- Osmanlı'da da böyleydi, Selçuklu'da da böyleydi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin döneminde de böyleydi ve böyle de gidecek çünkü bizim yetiştirme tarzımız bu. Dolayısıyla biz burada bir konuşma yaptığımız zaman aynı şekilde başka bir tarafa da bizim bir mesaj vermemiz lazım. Sabahtan beri burada oturuyoruz. Bakın, sadece ve sadece HDP'nin dışında bir ayrışma veya bizi öteleme... Ya, kimse bir kavram kullanmadı.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde -ben demin de arz ettim- benim sadece ilime yapılan yatırım 17 katrilyon. Eğer bunda devlette bir ayrım olsaydı derdi, ya, biz bu bölgeye götürmeyelim. Biraz önce de arz ettim. Bakın, burada Hulusi Paşam. Bizde okul yer sıkıntısı vardı, gittim kendisine arz ettim, dedim ki: Sayın Paşam, biz burada gerçekten kamulaştırma yapmak istemiyoruz ama askeriyenin bir arazisi var, biz burada çocuklarımıza İstiklal Marşı'mızı okutmak istiyoruz; okula ihtiyacımız var, okul yerine ihtiyacımız var. "Ne demek ya. Ben sorayım, eğer burada bizim açımızdan, güvenlik açısından bir sıkıntı yoksa arazi devletin arazisi, bizim milletimizin arazisi, bizim çocuklarımızın geleceği için." dedi. Talimat verdiler, bir hafta sonra arazimiz tahsis edildi.
BAŞKAN - Sayın Çelebi, lütfen tamamlayınız.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Dolayısıyla şunu arz edeyim: Bizim her şeyden önce düşündüğümüz siyasetçi olarak... Çünkü biz rol modeliz ve biz konuştuğumuzda bizim ikinci cümlelerimizin, cümle yapılarımızın hangi benlikleri ne şekilde evirebileceğini bizim düşünmemiz lazım.
Yine bir şeyi daha arz edip de öyle, izin verirseniz Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen... Lütfen...
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Değerli milletvekillerimiz, AK PARTİ hükûmetlerinin hiçbir dönemde özellikle Suriye rejimine, Suriye'nin iç işlerine karşıma gibi bir meselesi olmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir saniye...
Lütfen tamamlayınız.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Yani "Suriye'nin biz iç işlerine karışalım da Suriye'yi handikaba sokalım." Böyle bir şey yok. Suriye'deki insanlar bizim kardeşimiz. Dolayısıyla biz bunları dediğimiz zaman sanki Türkiye, Arap Baharı'yla birlikte o bölgelere bir tetikleme yapmıştır. Bizim kendi içimizde Gezi olaylarını çıkardılar. Eğer Sayın Cumhurbaşkanımız gerçekten aynı gün -yurt dışındaydı, çok iyi hatırlıyorum- gelip de aynı şekilde sertlikle veya şey yapmasaydı olaylar daha farklı yere giderdi ama şu var...
BAŞKAN - Sayın Çelebi, lütfen.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Her devlet kendisini korumakla mükelleftir. Eğer devletler kendilerini koruyamazsa o devletlerin, o milletlerin yaşama imkânları olmaz.
Ben bu vesileyle, Millî Savunma Bakanlığımızın 2020 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.