| Komisyon Adı | : | (10 / 937, 938, 939, 940, 941, 942, 943, 944, 945, 946, 947) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 22 .10.2014 |
HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, şimdi, talebimiz tabii ki bu kazanın olduğu yere inmek. Yani, eğer bu Komisyon senaryolar üzerinden bir rapor yazacak ise inanın sonunda bize gülerler. Yani, teknolojinin, bilimin bu kadar ileri noktaya gittiği bir dünyada Türkiye'de bir maden kazası yaşanıyor ve bu maden kazasının olduğu yeri sadece savcılık inceliyor, Komisyon incelemiyor. Belki yurt dışından insanlara ihtiyacımız var, onları getireceğiz, inceleteceğiz, belki kendi ülkemizdeki bilen insanlarla birlikte inceleme yapıp olayı somutlaştırmamız gerekli, biz bunun için bu araştırmayı yapıyoruz ama hâlâ daha bu Komisyon yetkili olmasına rağmen -sizin de ifade ettiğiniz gibi- benim ve CHP'li arkadaşlarımın "Madene inelim." talebini "On beş güne kadar hazırlayacaklar, olmazsa o zaman gidelim." düşüncesi vardı, iş yeri sahipleri öyle söylemişlerdi. Biz de dedik ki: "Ziyanı yok, gidebildiğimiz yere kadar gidelim, görelim." Şimdi, gittiğimiz yerde bir yangının olmadığı belli. Niye? Geçilmeyecek yeri getirmişler, tahtalarla koymuşlar. Niye gidemiyoruz biz buraya? Neden bu arkadaşlarımız bize bu imkânı sağlamıyor? Bu arkadaşlar sağlamıyorsa o zaman "Buraya girilmez."in başka bir kurumdan, başka bir bilirkişi heyetinden girilemeyeceğiyle ilgili bir bilgi alalım biz. Biz buraya girip de bu olduğu yerde işte bu senaryoları yerinde görüp tespitleri yapamaz isek bu rapor havada kalır. Siz de söylediniz, dediniz ki: "Efendim, ay sonunda -geçen aydı- veya işte ayın on beşine kadar burası girilebilecek hâle geliyor." Niye girilemeyecek hâlde burası? Yangın olur betonlarsınız, küllersiniz, anlarım. Bugüne kadar bahanesi buydu, bu bahaneyle de biz buraya girmeyi erteledik, tamam deyim. Ama buraya savcılık girdi mi?
BAŞKAN - Hayır, giremedi.
HASAN ÖREN (Manisa) - Nasıl tespit edeceğiz?
BAŞKAN - Şimdi, savcılığın girdiği şey...
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Bizim girdiğimiz yer ya savcılığın girdiği yer de.
BAŞKAN - Bir saniye...
HASAN ÖREN (Manisa) - Nasıl o zaman, nasıl tespit edeceğiz, niye rapor yazacağız ki biz?
BAŞKAN - Ama biz gireceğiz oraya. Şimdi, onun hazırlığını yaptık.
HASAN ÖREN (Manisa) - Ama artık senaryolar üzerinden değil, girdikten sonra biz senaryo üretelim.
BAŞKAN - Şimdi, şöyle yapalım: Kazanın oluş yeri burası. Savcılık şuraya kadar girdi ve daha ilk girişinde de savcılık buraya kadar girdi yani şurayla şunun arasında 70 metre fark var, şurayla buranın arasında 55-60 metre fark var. Yani, ne savcılık ne de bilirkişi hiçbir zaman kazanın olduğu yere tam inemedi.
HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, 70 metreyi temizleyeceklerse temizlesinler, temizlemeyecekse devlet temizlesin.
BAŞKAN - Şimdi ona geleceğim Hasan Bey. Şimdi biz Haluk Bey'le görüştük. Bizim geldiğimiz nokta şu noktaydı. Orayı zaten tahtayla germişlerdi, baktık içeriye, normalde 16 metrekare kesit alanı, 1 metrekareye düşmüştü, temizliyorlardı onlar.
HASAN ÖREN (Manisa) - Doğrudur.
BAŞKAN - Şimdi biz özellikle ondan rica ettik, "Yerinde görmeden böyle bir şey yapamayız." diye fotoğraf makinesini de götüreceğiz, kamerayı da götüreceğiz gerekiyorsa. Bunlar şuraya dar bir alandan bize geçiş sağlayacaklar, kısıtlı sayıda. Kısıtlı sayıda derken ancak 2 kişi, 3 kişi alıp geçebilir diye. Şöyle olabilir: Heyetimizin büyük bir kısmı burada olur, ikişer kişi girer çıkarız, girer çıkarız, öyle bir imkân sağlanır.
HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkanım, genişletsinler yani dar bir alandan geçişimizi sağlıyorlarsa -maden mühendisisiniz, bizden iyi konuya hâkimsiniz- 1 metre açacağına 2,5 metre açmanın teknolojik yönünü bulsun.
BAŞKAN - Onu rica ettik, söyledik. Burası aslında savcılığın... Şurası kapalı, şu alan tamamen. Burada bir şey yapmıyorlar, sadece şuraya buradan iniyorlar, bu aşağı iniş yani buradan indikleri için biz onu rica ettik, o zaman bize de söyledikleri için ama daha önce söyledikleri "Gidebildiğimiz yere kadar gidelim."di. O konuda Haluk Bey'le bir gün tayin ettiniz mi Mustafa Bey, ne zaman?
KOMİSYON UZMANI MUSTAFA BİÇER- Bu ayın sonu gibi Başkanım, öyle dedi.
BAŞKAN - Tamam yani onlar...
HASAN ÖREN (Manisa) - Başkanım, söylediklerimizle hareket etmenin ötesine geçip gördüklerimizle tartışmanın daha uygun olacağını düşünüyorum. Arkadaşlarımızla eğer bir şeyi görüp de tartışabilirsek biz bu konuyu somutlaştırırız. Bizim yeteneğimiz de artık yani buradaki herkes belirli bir şekilde maden mühendisi kadar olmasa da ona yakın bilgi sahibi oldu. Yani öyle şeyi de kabul etmiyorum, bu Komisyon onu bilmez, her şeyi bilir bu Komisyon.
BAŞKAN - Yok, yok öyle değil.
HASAN ÖREN (Manisa) - Eğer bizim Eynez'i kıyaslayabilmemiz için Işıklar'ı görmemiz gerekir.
BAŞKAN - Soma kazasına bizim Komisyon kadar kafa yoran başka bir kimse de olmadı, bilirkişi de bu kadar kafa yormadı.
HASAN ÖREN (Manisa) - Keşke dışarı gitme imkânımız olsaydı, dışarıda da gördüklerimizi gelip burada bunun değerlendirmesini yapsaydık.
Arkadaşımın söylediğine de -biz CHP'li olarak böyle bir partiyiz yani birbirimizi de eleştiririz, çok önemli değil- katılmıyorum. Hayır, dışarıya gidip de görebilecek kadar o teknolojiyi, oradaki madenlerin bizim madenlerle ne kadar ilişkili, ne kadar orası iyi, ne kadar burası kötü olduğunu anlayabilecek kadar bu Komisyon da bilgilidir. Asla böyle 17 tane dışarıdan bulalım, gönderelim, buna da katılmıyorum. O zaman niye çıkıp televizyonlarda her detayına kadar biz Soma'yla ilgili bilgi aktarıyoruz? O zaman bilgileri de gitsin, maden mühendisleri aktarsın veya Komisyon dışındaki insanlar aktarsın. Bu Komisyon yetkilidir, ısrarlıyım. Dışarıya gidip hâlâ daha 530 milyon ton üretimin nasıl yapıldığını bu Komisyon görmek zorunda. Benziyordu, benzemiyordu onun takdirini biz bilecek kadar bu Komisyonda bir şeyleri öğrendik. Işıklar'a girmeseydim Eynez'in kötülüğünü bilemezdim. Işıklar'ın kötülüğünü bilmem için de gelişmiş ülkelerde bizim yapımıza benzeyen ama 2,5 metrelik damar ama 30 metrelik damarda da orayı görelim ki elli yıl neden kaza olmadığını gelelim Işıklar'daki Haluk Bey'e diyelim ki "Sen bunu eksik yaptın." Bu Komisyon bu görevini yapmak zorundadır. Ben ısrarla hem Eynez'deki kaza yerinin görülmesi ve dışarıyla ilgili de hiç öyle bu devletin parası var öyle 3-5 lirayla da bu devlet zafiyete uğramaz.
BAŞKAN - Aslında görüşeceğimiz iki önergeye de, Hasan Bey konuya kısmen değindi. Bunlardan biri bir uzman heyet olarak kazanın olduğu mahalli görelim diyoruz, orada bir sorun yok, şu an oranın temizlenmesini bekliyoruz. Ben Hasan Bey'e de katılıyorum. Orayı görmeden de hakikaten raporu yazmamız...
HASAN ÖREN (Manisa) - Tartışmayalım bile Başkanım yani orayı bir görelim, ondan sonra bakın arkadaşlarımızın hepsi farklı bir boyutta tartışacaktır ve uzlaşma kolay olacaktır.
BAŞKAN - Şimdi, biz bunları geldikten sonra, geçen hafta zaten Haluk Bey'le görüştük temizliyorlar ve oraya gidecekler yani biz daha önceden de bunları tartıştık, bir an evvel görmeden sıkıntı olur diye bizim de içimiz rahat etmez ama ister istemez tabii biz...
Senaryolar konusuna gelince Hasan Bey, biz burada kendimizden bir şey yapmıyoruz, mutlaka oradaki işçilerin bize ön açtıkları, belirttikleri şeyler var. Yani, onların nasıl olabileceği konusunda teknik uzman arkadaşlarla, ne bileyim, yangın nasıl çıkmış olabilir, gaz niye bu kadar basınçlı çıktı, niye temiz havayı geriye tepiyor, yani buradan birdenbire nasıl gelişti, havanın...
HASAN ÖREN (Manisa) - İşte, olay yeri bize bunu vermiyor ki Sevgili Başkan. Siz diyebilirsiniz ki: Ben maden mühendisiyim ya bak burada şöyle bir şey gördüm, bitti.
BAŞKAN - Tabii, tabii orayı da göreceğiz ama keşke ilk gün görebilseydik. Yalnız şunu belirtmek istiyorum, şöyle bir yanlış algı var anladığım kadarıyla: Ne savcılık ne de bilirkişi olayın olduğu noktaya kadar gidemedi yani bunun bilinmesinde fayda var, sanki savcılık gitti gördü de biz gidemiyoruz gibi bir şey algılanmasın, oralar hakikaten o zaman da kapalı...
HASAN ÖREN (Manisa) - O zaman Soma AŞ'de bir problem var, bize göstermek istemiyor demektir.
BAŞKAN - Yok, Soma AŞ bize göstermek istiyor ama...
HASAN ÖREN (Manisa) - Yani o zaman benim aklıma başka bir şey geliyor. Yani, bu kadar uzun bir süre savcıya gösterme, bilirkişiye gösterme, bize gösterme. Bundan önceki gerekçesi neydi: Efendim, içeride yangı devam ediyor, biz külledik, betonladık, oraya giriş kapandı, amenna, tamam. Bundan on beş gün evvel gittiğimizde baktık ki "Efendim, ayaklarda çöküntü var, işte bu çöküntüyü temizleyeceğiz, on beş gün sonra geldiğinizde burada kaza mahallini çok iyi ve net iyi göreceğiz." dendi. Şimdi nereye döndük? Efendim sizi tek tek geçirelim, şu kadar yerden geçirelim. Bu kadar yerden geçireceğine, o kadar yer aç. Yani, ben işletmenin iyi niyeti suistimal ettiğini görüyorum veya böyle düşünceye sevk olmaya başladım, bu da doğru değil.