KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Bakanım, Millî Savunma Bakanlığımızın ve kurumlarımızın kıymetli personeli, sayın basın mensupları; öncelikle hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Sözüme başlamadan bir konuyu burada ifade etmek istiyorum. Garo Bey'in her gün yaptığı açıklamalara burada muhatap kalıyoruz. Garo Bey, yani belli cümlelerin tekrarlanması için eğitilmiş papağanlar gibi hep aynı konuları dillendiriyorsunuz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bilmukabele.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Emperyalist güçlere ve onların taşeron terör örgütlerine, PKK'ya, Kandil'e bir çift laf söyleyemeyenlerin hiçbir sözünün itibarı yoktur. Yalan, iftira, ithamla da bir yere varamazsınız.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Başkan, bu hakarettir, "eğitilmiş papağanlar gibi" dedi, bu konuda uyarmanız lazım.

BAŞKAN - Evet, lütfen...

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Hakaret değil.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu hakarettir.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sen Türkiye'ye hakaret ediyorsun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Temiz bir dille konuşmaya çağırın lütfen.

BAŞKAN - Lütfen devam edin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu hakarettir.

BAŞKAN - Efendim, hakaret falan etmedi.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Her gün her gün aynı şeyleri söylüyorsun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ben iade ediyorum aynen. Hakaret değilse iade ediyorum.

BAŞKAN - Evet, buyurun.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Türkiye, varlığımızı ve geleceğimizi hedef alan tehdit, tehlike ve tuzaklarla dolu, çok zor ve sancılı bir dönemden geçmektedir. Hain darbe girişimi, terör saldırıları, ekonomik saldırılar, hamdolsun, bertaraf edilmiş ve edilmektedir. Başta FETÖ, PKK/PYD-YPG, DEAŞ olmak üzere, terör örgütlerinin varlığını sonlandırmak üzere operasyonlar kararlılıkla ve başarılı bir şekilde sürdürülmektedir.

Bilindiği üzere, Türkiye, ülke içinde yaşadığımız terörün yanı sıra bölgesel ve uluslararası alanda artan güvenlik riskleri ve tehditleriyle de karşı karşıya kalmıştır. Türkiye, millî güvenliğini ve millî bekasını müdafaa etmek için haklı ve haysiyetli bir mücadelenin tarafıdır. Millî güvenliğimizi hem içte hem de mücavir topraklarda sağlamak, emniyete almak durumundayız. Sınır ötesinden kaynaklanan terör musibetinin kaynağında yok edilmesiyle birlikte teröristlerin etkisiz hâle getirilmesi hedefi ülkemizin takip ve tahkim ettiği millî stratejinin ara etaplarıdır.

Türkiye, terörün belini kırmak; huzuru, barışı ve güvenliği ihya etmek; ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıların vatanlarına emniyetle dönüşlerini sağlamak maksadıyla sınır ötesi harekâtları devreye koymuştur. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, hatta Pençe Harekâtları bütünüyle terör örgütlerinin hain emellerine karşı icra edilmiştir. Kaldı ki ülke içinde de Kıran Operasyonlarıyla terörün beli iyice kırılmıştır.

Türkiye'nin barış koridoru tasavvur ve teklifine karşı çıkıp terör koridorunu canlı tutmak isteyen küresel muhasım odakların maskesi düşmüş, foyaları ortaya çıkmıştır. Türkiye güney sınırları boyunca inşa edilmek istenen korsan terör devletine darbe indirmiştir; oyun bozulmuş, şer oyuncular bozguna uğratılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti devleti uluslararası hukuka, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne ve daha önemlisi, insanlık vicdanına bağlı ve saygılı tavrını sonuna kadar muhafaza etmiştir. Türkiye, dünyaya demokrasiyi de insan haklarını da adalet ve hukuku da sahada ve masada tek tek dikte etmiş, deyim yerindeyse hafızalara nakşetmiştir.

Aynı anda hem ABD hem de Rusya'yla uzlaşmaya varıp Barış Pınarı Harekâtı'nın haklılığını ve millî tezlerini kabullendiren Türkiye, bölgesinde ve küresel zeminde parlayan, öne çıkan, sözünü dinleten bir ülke seviyesine bileğinin ve birikiminin yardımıyla ulaşmıştır. Uzlaşmalara riayet edilmemesi hâlinde de gereken cevabın verileceğine inancımız tamdır.

Siyasi ve diplomatik kanallarla beslenen, milletimizin tamamıyla benimseyip arkasında durduğu askerî bir harekâtın nasıl dengeleri değiştirip bekamızı emniyete aldığı son gelişmelerle iyice anlaşılmıştır. Türkiye, ihmal edilmesi, yok sayılması, hafife alınması imkânsız bir ülke olduğunu millî şuur ve ruhuyla teyit ettirmiştir. Bu konuda üstün bir emek ve çalışma sarf eden, sabır ve akılla mücadele gösteren, kararlılığından ödün vermeyen Sayın Cumhurbaşkanımıza içtenlikle teşekkür ediyoruz. Kahraman ordumuzla ve şahsiyetli diplomatlarımızla iftihar ediyoruz.

Türk Silahlı Kuvvetleri Türk milletinin göz bebeği, aziz milletimizin ifadesiyle "Peygamber ocağı"dır. Türk Milleti her daim dualarıyla, desteğiyle Mehmetçiklerimizin yanındadır. Teröre karşı başlayan, moral düzeyi çok yüksek olan mücadele azmi bir bayrak gibi Türk milletinin her ferdinin vicdanında dalgalanmaktadır. Biz tam bağımsız yaşayacağız; Türkiye Cumhuriyeti'nin sonsuza kadar yaşaması için cansa can vereceğiz, fedakârlıksa onun gereğini sonuna kadar da yapacağız.

Millî birlik ve beraberlik güçlü olduğu müddetçe, millî yürekler toplu vurduğu sürece hiçbir müstevlinin, hiçbir zalimin, hiçbir sömürgecinin fermanı okunamayacaktır. Nitekim, tarih, Türk milletinin destanını tekrar okumaya başlamıştır, bu destan bitmeyecektir. Türkiye bölgesinde parlayan yıldız, uyanmış devdir. Küresel ve bölgesel senaryo yazanların karşısında 82 milyon tek bilek, tek yürektir.

Teröristlerin yanında kim duruyorsa Türkiye'nin karşısındadır. Terör örgütlerine kimler yardım ve yataklık yapıyorsa Türkiye'nin azmi ve azametiyle, Allah'ın izniyle, her seviyede tanışacaklardır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak millî beka mücadelesinde, hainler ve zalimler karşısında devlete ve Hükûmetimize desteğimiz tamdır. Hiç kimse Türk milletinin diriliş ve yükseliş ruhunu sekteye uğratamayacak, buna teşebbüs edenler de bedelini ödemekten kurtulamayacaktır.

Sayın Bakanım, askerî savunmada asimetrik, politik ve ekonomik güvenlik anlayışlarını da dikkate alan, ön alıcı bir yaklaşımla millî çıkarlarımızı sınırlarımızın ötesinden başlayarak koruyacak stratejik güvenlik anlayışı devam ettirilmelidir. Üye olunan uluslararası güvenlik ortaklıkları ve müttefik ilişkilerinden bağımsız, ülkemizin kendi dinamiklerinden ve değerlerinden hayat bulan millî bir savunma yapılanması esas olmalıdır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin dünyanın en caydırıcı ordularından biri hâline gelmesi, Türkiye'nin jeopolitik ve jeostratejik konumunun, tarihî ve kültürel mirasının yüklediği sorumluluğun gereğidir. Bu doğrultuda güçlü ve caydırıcı bir savunma sisteminin sürdürülebilir kılınması ve fiziki, teknolojik ve beşerî kapasitenin güçlendirilmesine yönelik gelecek planlamasının sağlıklı bir şekilde yapılması zorunludur. Türk Silahlı Kuvvetlerinin silah ve teçhizat yönünden dışa bağımlılığını daha da azaltarak ihracat kapasitesi yüksek, bağımsız ve yerli bir harp sanayisinin gelişmesi ve yerli müteşebbisin de silah ve askerî teçhizat üretimine daha fazla yatırım yapması teşvik edilmelidir.

Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasında üstlendiği görevin ve oynadığı rolün öncelikli unsuru eğitilmiş, nitelikli, motivasyonu yüksek insan gücüdür. İçinde bulunduğumuz coğrafya ve İslam dünyasına yönelik oynanan küresel oyunlar Türk Silahlı Kuvvetlerinin hiçbir zaman zafiyet göstermeden kendisinden beklenen görevi yapacak şekilde hazır olmasını gerekli kılmaktadır.

Günümüz orduları konvansiyonel silahlardan kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlara hatta yakın bir süre içinde akıllı silahlara ve mühimmata geçmiştir. Dolayısıyla, silah gücü, sonucu belirlemede geçmiş yıllardan daha etkin hâle gelmiştir. Bu nedenle, profesyonelleşmiş ve vuruş gücü, tahribat gücü yüksek silahlı kuvvetler daha etkili olma imkânını ele geçirmiştir. Bu gelişmelerin de yakından takip edilmesi ve Silahlı Kuvvetlerimize robot ve akıllı silah, mühimmat dâhil yeni teknolojik imkânların sağlanması özel önem arz etmektedir. Zira, tüm imkânlara sahip ve dünyanın sayılı, NATO'nun 2'nci güçlü ordusu olmamıza rağmen, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, temininde güçlük çekilen silah ve mühimmat ile yetişmiş personel sıkıntısı zaman zaman yaşadığı bilinmektedir. Nitekim, F-35 uçaklarının temini ve S-400 hava savunma sisteminin tedariki konusunda yaşananlar ortadadır. Türkiye, ihtiyaç duyduğu silahları üretene kadar, tek tedarikçi ve belirleyici konumunu muhafaza etmek isteyen ülkelerin tahakkümünden kurtulmak zorundadır. Bu nedenle, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Hükûmetin takındığı tavrın yerinde olduğu ve bugüne kadar izlenen politikanın ve tavrın sürdürülmesi gerektiği inancındayız. Bu konuda ortaya konulan iradeyi Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz ve ısrarla sürdürülmesini bekliyoruz.

Sayın Bakanım, son olarak personelle ilgili bazı konuları gündeme getirmek istiyorum. Subay, astsubay ve uzman erbaşların özlük hakları, özellikle de emekli aylıkları iyileştirilmeli; idari, mali ve sosyal hakları görev ve sorumluluklarıyla uyumlu olmalıdır. Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde çalışan sivil memurlar da yaşadıkları sorunlara çözüm arıyorlar. Devlet Memurları Kanunu'nda yer alan kısıtlamaların kaldırılmasını, emsalleri gibi ek gösterge, yıpranma payı ve tazminat haklarından yararlandırılmalarını ve görevde yükselmeyle ilgili düzenleme yapılmasını istiyorlar. Dikkatlerinize sunuyorum.

Bakanlık ve kurumlarımızın bütçelerinin hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum. Başarılarınızın devamını diliyorum Sayın Bakanım.