| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b)Emniyet Genel Müdürlüğü c)Jandarma Genel Komutanlığı ç)Sahil Güvenlik Komutanlığı d)Göç İdaresi Genel Müdürlüğü e)Afet ve Acil Durum Yönetimi Müsteşarlığı f)Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı g)Özel İdareler ve Belediyeler Kefalet Sandığı Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 20 .11.2019 |
SALİH CORA (Trabzon) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, Değerli Bakanım, kıymetli bürokratlar, Komisyonumuzun değerli üyeleri; İçişleri Bakanlığımızın 2020 yılı bütçesi üzerine yapacağımız konuşmadan önce milletin huzuru ve emniyetini sağlamak için vatan, bayrak ve millet uğruna şehit olmuş, gazi olmuş tüm vatan evlatlarını rahmet ve minnetle anıyorum.
Sayın Bakanım, İçişleri Bakanı olarak dördüncü bütçe sunumunuzu gerçekleştirdiniz. Bu yıl da çok özel ve önemli bilgileri bizlerle paylaştınız. Sunumunuz ve sunumunuzda bahsettiğiniz çalışmalar için sizlere teşekkür ediyoruz. İçişleri Bakanlığının görev ekseninin çok geniş olduğunu bu sunumdan bir kez daha görmüş olduk.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin kamu düzeni ve güvenliği noktasında ortaya koyduğu mücadele, bana göre siyasi mülahazalardan ayrı tutulması gereken bir başarı hikâyesini barındırmaktadır. Türkiye, bir yandan Orta Doğu'dan batıya akan düzensiz göçle mücadele etmekte, diğer yandan PKK, DAEŞ, FETÖ, aşırı sol terör örgütlerinin faaliyetleriyle mücadele etmektedir. Diğer yandan gençleri uyuşturucuya karşı korumaya çalışmakta, bir diğer taraftan ise teknolojinin yan etkisi olarak gördüğüm siber suçlarla mücadeleye ağırlık vermektedir ve bütün bunların yanı sıra şehir güvenliğinde ve trafik güvenliğinde de yeni adımlar ortaya koymaktadır.
Değerli arkadaşlar, terörle mücadelede özellikle doğu ve güneydoğuda günlük hayatın seyrine olumlu şekilde yansıyan bir başarı ivmesi söz konusudur. Birilerinin sürekli çizmeye çalıştığı karanlık tablonun aslı astarı olmadığını hepimiz biliyoruz. Turizm rakamlarından da bunu anlıyoruz. Gençlerin Instagram'da doğu ve güneydoğu illerine yaptığı gezilerine ait paylaşımlarda düzenlenen festivallerden, rafting yarışlarından, fotoğraf festivallerinden biliyoruz. Burada özellikle kayyum adımının terörden etkilenen şehirler noktasında da çok olumlu sonuçlar doğurduğunu ifade etmek istiyorum. Tunceli'de rafting yarışları düzenleniyor, Ağrı'da bilgisayar kodlama sınıfları var, yapılan parklar, mesire alanları ve daha pek çok sosyal hayata dönük adımlar atılmıştır. PKK'nın son zamanlarda sivilleri hedef alan saldırılarının altında da esasen sivil hayattaki bu huzuru kıskanmanın olduğunu da biliyoruz.
İçişleri Bakanlığımız, özellikle 15 Temmuzdan sonra diğer terör örgütlerine olduğu gibi PKK noktasında da ciddi ve bütüncül bir strateji izleyerek örgüte ağır darbeler indirmiştir. Bir zamanlar bu örgüte katılımlar yıllık 5 binli rakamlarla ifade ediliyorken bugün, İçişleri Bakanlığımızın vermiş olduğu bilgilere göre, örgüte katılım 108'e düşmüştür; 382 kişi teslim olmuştur, teslim olanlardan 289 kişi aileleriyle görüşerek ikna yoluyla teslim olmuştur. Bana sorarsanız operasyon rakamı, etkisiz hâle getirilen terörist rakamı ve diğer rakamlar yanında en önemli veriler bunlardır. Bu örgütün tükendiğinin de en önemli göstergesi bana göre bu rakamlardır.
Değerli arkadaşlar, Komisyonumuzda görüşmeler esnasında özellikle seçilmiş kişilerin görevden alınması ve kayyumlar hususu çok tartışıldı. Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir, Anayasası vardır, kanunları vardır. Anayasası, kanunları ihlal edildiğinde de yaptırımları uygulayacak bir yargısı vardır. Kırk yıldır ülkemizi rahatsız eden, binlerce insanın yaşam hakkını ihlal eden PKK terör örgütünün elebaşı hakkında "Başkan Apo'nun heykelini dikeceğiz, heykelini." derseniz, terör örgütünün kazdığı çukurlar için "Bu direniş kazanacaktır, öyle 'hendek, çukur' diyerek küçümsemeye çalışanlar da dönüp tarihe baksın." derseniz, Kobani olaylarında sokak çağrısı yapıp 50'den fazla vatandaşımızın ölümüne neden olursanız demokratik bir hukuk devletinde de yargının tüm bunlara kayıtsız kalabileceğini nasıl düşünebiliyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, yine bir eş başkan "Biz sırtımızı YPG'ye, PYD'ye yaslıyoruz. Bunu söylemekte, bunu savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz." diyebilmiştir. Bu PYD, bu YPG milyonlarca insanı yerinden yurdundan eden, mülteci yapan, Akçakale'de okulun bahçesindeki çocukların üzerine havan mermisi fırlatan PKK'nın Suriye'deki terörist kolu değil midir? Bir HDP Milletvekili "PKK'nın öyle bir gücü var ki PKK sizi tükürüğüyle boğar, tükürüğüyle." diyebilmiştir. Dünyanın hangi demokratik ülkesinde bir terör örgütünün propagandasının yapılmasına bu derece müsamaha edilebilir?
Sayın milletvekilleri, insan hakları mücadelesi iddiasında bulunurken en temel yaşam hakkını ihlal ederek demokratik siyaset yerine terör ve şiddetin yanında durmayı hiçbir hukuk düzeni korumaz. Bugün, bu adımları karalamak isteyen zihniyetlerin, çeşitli iftiralarla bu olumlu algıyı değiştirmek isteyen zihniyetlerin maalesef çukur eylemlerinde insanların evleri yakılıp yıkılırken, milyonlarca liralık endüstri meslek liseleri, kütüphaneler yakılıp yıkılırken hiç sesleri çıkmıyordu. Biz bunların hepsini yeniden yaptık, vatandaşımızın hizmetine sunduk. Bizim meselemiz, belediye yönetmek değil, belediyeleri hizmet üretir hâle getirmektir. Bizim, vatandaşa yol yapan, çöpü toplayan, suyu akıtan hiçbir belediyeyle meselemiz olamaz ama belediye binasından roketatar mermisi çıkıyorsa, belediye araçları bombalı eylemlerde kullanılıyorsa o zaman işin şekli değişir. Bunu, özgürlükle, yok efendim, yerel yönetimlerle filan açıklamanız mümkün değildir; dünyanın hiçbir yerinde bunu kimse yemez. Son seçilen belediye başkanlarının eylemlerine baktığımız zaman, onların da başlangıçta yaptığı eylemlerin sonucunu beklememiz mümkün değildi; bekleseydik de çukur mu kazsaydılar, asfaltın altına EYP mi döşeseydiler? Yani sonuç itibarıyla, Türkiye'nin terörle mücadelesi, aslında bir hukuk ve kamu düzeni mücadelesidir; vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini temin etme mücadelesidir ve bu mücadele çok şükür olumlu seyretmektedir.
Değerli arkadaşlar, keza FETÖ'yle mücadeleye de aynı şekilde, tempomuzu düşürmeden devam etmekteyiz. Rakamları Bakanımız az önce ifade etmişti. Bu mücadeleye ilişkin zaman zaman eleştiriler ortaya konulmaktadır. Eleştiri, elbette ki olacaktır ancak FETÖ'yü değerlendirirken bu örgütün yapılanması, kendini gizleme, hatta yok gösterme biçimi hakkında daha fazla bilgi sahibi olma gerektiği kanaatindeyim. Bir PKK-KCK-YPG yapılanmasıyla, aynı kriterlerle bakarak değerlendirmemek gerekiyor. FETÖ, günümüzde terör örgütlerinin beta versiyonudur ve yapılanma biçimi olarak klasik örgütlerden ayrılmaktadır. Dolayısıyla, bu örgütle verilen mücadeleyi siyasi mülahazalardan ayrı tutmak, buradaki hukuku gözetmek lazımdır. Unutulmamalıdır ki FETÖ'nün hainleri Gazi Meclisimizi bombalarken iktidar milletvekili, muhalefet milletvekili diye bir ayrım yapmamıştır, bir hesap yapmamıştır. Ankara Emniyet Müdürlüğü bombalanırken veya diğer meydanlarda vatandaşlarımıza ateş açılırken böyle bir değerlendirmeleri olmamıştır. Dolayısıyla, bu mücadeleye herkesin sahip çıkması elzemdir. Bu mücadelenin herhangi bir argümanla sulandırılmamasına da dikkat etmek, bana göre meşru siyasetin en büyük vazifesidir.
Değerli milletvekilleri, göç politikamızla alakalı olarak da zaman zaman eleştirilere muhatap oluyoruz ama göç politikasında Türkiye'nin maruz kaldığı bu baskı, Türkiye'nin esasında kendi sebep olduğu bir sorun değildir, emperyalizmin insanlığı fakirleştirmeye ve radikalleştirmeye yönelik hamleleri sonucunda insanlar doğal olarak ülkelerinden kaçmışlardır. Orta Doğu'dan, Afrika'dan, Afganistan'dan, Pakistan'dan, bu ülkelerin iç karışıklığından bir şekilde kaçıp milyonlarca insan evinden yurdundan edilirken, bunlar ülkemize gelirken biz kapımızı açmak veya kapatmak noktasında bir karar vermek durumundaydık ancak medeniyetimizin gereği olarak bizim bu kişilere kapımızı kapatmamız mümkün değildi. Bunlar ülkemize gelirken biz "Arap mıdır?" "Türkmen midir?" "Kürt müdür?" diye hiçbir şekilde bakmadık. Göç baskısı coğrafyamızın bize bir mirası, medeniyet yolundaki en büyük sınavımızdır. Geldiklerinde "Niye geliyorlar?" gönderince "Niye gönderiyorsunuz?" diye ikiyüzlü bir siyasetle, ikircikli bir anlayışla bir sonuç üretmeniz mümkün değildir. İstanbul'dan kayıtlı oldukları illere, o illerden de Suriye'ye onurlu, güvenli ve gönüllü bir dönüş sürecini başlattık. Uluslararası yapılar göç politikamızı ve insani yaklaşımımız takdir etmektedir.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; son olarak da şunları ifade edeyim: Türkiye'nin en önemli güvenlik başlığı da hepimizin bildiği gibi trafik güvenliğidir. Yine, Bakanlık verileriyle burada da geçen yılın altı aylık dönemine göre trafik kazasında hayatını kaybedenlerin sayısına baktığımızda yüzde olarak da çok ciddi bir azalma söz konusudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız efendim.
SALİH CORA (Trabzon) - Hepimiz takip ediyoruz, önemli kampanyalar ortaya konuluyor, denetim sayılarında artışlar ortaya konuluyor; özellikle bayram trafiğine ilişkin yoğun bir çaba var ve yüce Meclisin katkılarıyla yaya öncelikli trafik uygulamasına geçildi ve buradan da iyi sonuçlar alındığı bilgisine ulaşmaktayız; ciddi bir farkındalık oluştu. Sayın vekillerimizin de yasal sürece siyasi bakmadığını biliyoruz. Bu noktada, kendi programlarında, vatandaşla olan temaslarında spot uyarılara emniyet kemeri takma, cep telefonu kullanımı, aşırı hız gibi konularda mesaj vermelerinin önemini buradan bir kez daha hatırlatmakta yarar vardır.
Sayın Başkanım, son olarak uyuşturucuyla alakalı da birkaç söz söylemek istiyorum: Uyuşturucuyla mücadele noktasında ülkemizde ciddi bir teyakkuz söz konusudur. Burada coğrafi bir dezavantajımız söz konusudur. Ülkemiz, maalesef, doğal uyuşturucunun doğudan batıya, sentetik uyuşturucunun da batıdan doğuya doğru en kısa yolu üzerinde bulunmaktadır. Bunun ciddi bir kısmı da ülkemizde kalmak istiyor. Gerek Emniyet güçlerimiz gerek Jandarmamız gerekse Sahil Güvenlik Komutanlığımız bu konuda ciddi bir gayret içerisindedir. 28 AB ülkesinde gerçekleştirilen yakalamanın üzerinde yakalamalar gerçekleştiriyoruz. Bu noktada hem uyuşturucu piyasasında mal kıtlığı sebebiyle fiyatların arttığı hem de terör örgütünün ciddi gelir kaybına uğradığı değerlendirmeleri yapılmaktadır.
Bildiğiniz gibi, PKK terör örgütü Avrupa uyuşturucu ticaretinin tamamına yakınını elinde tutmaktadır. Evet, başarılıyız ama bu noktada, özellikle arzı engellesek dahi talebi sıfırlamak zorundayız. Gençlerimizin bilinçlenmesi, anne babaların bilinçlenmesi ve bu noktada toplumun tüm kesimlerinin gayretine ihtiyacımız vardır. Bu meseleyi de bir millî mesele olarak görmekteyiz.
Bu duygularla Bakanlığımızın bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Sayın Bakanımızı ve kıymetli ekibini tebrik ediyor, şükranlarımızı sunuyorum.