KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakanım, saygıdeğer Komisyon üyeleri, değerli bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, sunumunuz ve millî menfaatlerimiz doğrultusundaki gayretli çalışmalarınız için size ve ekibinize teşekkür ediyorum.

Her geçen gün karmaşıklaşan ve kırılganlaşan uluslararası sistem, devletlerin dış politikalarının idare edilmesini de aynı ölçüde zorlaştırmaktadır. Konvansiyonel çatışmaların sayısındaki artış, etnik, dinî yahut ekonomik temelli uyuşmazlıkların yaygınlaşması, küresel güç mücadelesinin kazandığı yeni boyutlar, göç ve mültecilik olgularında ortaya çıkan trajik örnekler, terörizm ve kitle imha silahları konusunda yaşanan gelişme ve tartışmalar yakın geleceğe ilişkin tahmin ve değerlendirmeleri de güçleştirmektedir. Güvenlik konuları günümüzde daha fazla gündeme gelmekte, ne var ki bölgesel ve küresel nitelikteki uluslararası kuruluşlar da çok boyutlu yeni uluslararası sorunların çözümü noktasında ancak sınırlı bir etkiye sahip olabilmekte, hatta bazı bölgesel teşkilatlarda çözülmelere şahit olunmaktadır. Bu durum, Birleşmiş Milletler dâhil uluslararası kuruluşların hak ve adalete dayalı yeniden yapılandırılması gerektiğini de ortaya koymaktadır.

Türkiye, coğrafyası itibarıyla hiçbir zaman bir sükûnet halkası içerisinde olmadığı gibi karmaşa, belirsizlik ve çatışma düzeninin ortasında kalmıştır. Kafkasya coğrafyasında Ağustos 2018 savaşıyla beraber yeni bir durum ortaya çıkmıştır. Azerbaycan'ın yaklaşık çeyrek asırdır işgal altında olan Karabağ bölgesinde bir cephe savaşının başlaması ihtimali son yıllarda birkaç defa belirmiştir. İran'ın nükleer programı bağlamında ortaya çıkan uluslararası kriz sonrası sorunlar hâlâ devam etmektedir. Irak'ta 2003 ABD müdahalesinden sonra taşlar yerine oturmamış, bugünlerde de yeni çatışmalar ortaya çıkmıştır. İsrail bölgede terör estirmeye devam etmektedir.

Tüm bunların yanında, Türkiye'nin ve bölgenin en önemli sorunu, insan kaybı, düzen tesisine ilişkin sıkıntılar, çıkar çatışmalarındaki düzey bakımından şüphesiz ki Suriye krizidir. Suriye'den terör kaynaklı olmak üzere Türkiye'nin egemenlik haklarını tehdit eden önemli gelişmeler yaşanmıştır. Türkiye'nin güneyinde, Suriye'nin kuzeyinde Türk milletinin huzur ve güvenliğini, devletimizin egemenlik haklarını tehdit eden bir terör koridoru oluşturulması girişimi önce Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarıyla, son olarak da Barış Pınarı Harekâtı'yla engellenmiştir. Terör, insanlığa ve insanlık değerlerine karşı şiddet saçan, saldırı yapan, vahşet yağdıran büyük bir tehdittir. Terör, bütün insanlığa çevrilmiş kanlı bir silah; barış, huzur ve güvenliğin önüne döşenmiş mayın tarlası, ölüm tuzağıdır. Şayet bugün terör varsa, terörizm asimetrik mücadelelerin, çıkar ve güç çatışmalarının acımasız bir aracı olarak kullanılıyorsa, esasen, ne hukuktan ne medeniyetten ne de gelişmişlikten bahsetmek mümkün olabilecektir. Terörizmi perdeleyen, terör örgütlerini önce kurgulayıp sonra adı konmamış ittifak kümesinde buluşan ve bu yolla mazlum toplumlara ateş ve yıkım ihraç edenler kuşkusuz zulmün asıl elebaşlarıdır. Türkiye bugüne kadar yalnızca terör örgütleriyle mücadele etmemiş, perde gerisinde el ovuşturan, zulmün senaryosunu yazan muhasım ülkelerle de kıran kırana hesaplaşmıştır. Çok şükür ki Türk milletine biçilen kefen, her seferinde yırtılıp atılmıştır.

Son olarak da Türkiye, 9 Ekimde başlattığı Barış Pınarı Harekâtı'yla uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak ülkemizi tehdit eden PKK/YPG-PYD oluşumunu askerî, siyasi ve diplomatik başarıyla bertaraf etmiştir. Bu vesileyle Barış Pınarı Harekâtı şehitlerimizi rahmetle anıyorum; Hükûmete, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımıza ve Bakanlığımıza teşekkür ediyorum.

Yeri gelmişken, Cumhuriyet Halk Partisinin sayın sözcüsünün "Etnik temizlik yapıldığı..." ifadesini şiddetle reddediyoruz. Bu, Türkiye'ye atılmış büyük bir iftira ve bühtandır. Bu sözün Cumhuriyet Halk Partisinin resmî görüşü olup olmadığını da doğrusu merak ediyoruz.

Bugünlerde dünyada yaklaşık 30 civarında ülkede hareketlilikler izlenmektedir. Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan iç çatışmalar, sokak hareketleri görünürde demokrasi, yolsuzluklara ve ekonomik olumsuzluklara tepki saikiyle olsa da yönetim değişikliği olan ülkelerde tüm bunların gerçekleşmediği görülmekte, bu yönüyle, hadiselerin büyük güçlerin bölge üzerindeki ellerini çekmemesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Türkiye, geçtiğimiz birkaç yıldan beri Doğu Akdeniz'de Mısır ve İsrail'in de içinde bulunduğu bazı devletlerle derin krizler yaşamıştır. İsrail, Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan Türkiye aleyhine birlikte hareket etme mekanizmaları geliştirmiş, Avrupa Birliği Türkiye karşısında konumlanmış, enerji denkleminden Türkiye'yi dışlamak için iş birliği süreçlerini derinleştirmişlerdir. Bu kırılgan ve hareketli bölgede mevcut gücünü muhafaza etmek ve hatta artırmak Türkiye için zaruret arz etmektedir ki Türkiye bunun gereğini millî menfaatlerimiz doğrultusunda layıkıyla yapmaktadır.

1990'larda uluslararası sistemde ortaya çıkan köklü değişiklik, Türkiye'nin ağır terörle mücadele yıllarına eşlik etmiş, buna rağmen Türkiye, Balkanlardan Kafkaslara, Afganistan'dan Somali'ye kadar geniş bir sahaya yönelik çok boyutlu ilgisini sürdürmüş, artırarak sürdürmeye de devam etmektedir. Bilinmektedir ki bugün itibarıyla da gelecekte de Türkiye, karmaşık ve riskli sorunlarla yüz yüze olmaya devam edecektir. Bizim "lider ülke Türkiye" ülkümüzün en önemli unsurlarından biri Türkiye'nin bağımsız, etkili ve sonuç alıcı bir dış politika izleyebilmesidir. Bu kapsamda, Türkiye'ye karşı tarihten gelen husumetleri bugüne taşıyan ve Türkiye'nin millî çıkarlarını hedef alan ülkelere karşı uluslararası hukuk ve meşruiyet çerçevesinde gereken caydırıcı politikaların uygulanmasını, uluslararası ilişkilerde diğer devletlerin bağımsızlık, ülke bütünlüğü ve iç işlerine karışmamanın temel ilke olarak benimsenmesini ve diğer devletlerden de bu ilkeye uygun bir tutum beklenmesine dayanmaktadır.

Bu düşüncelerle, Dışişleri Bakanlığımızın değerli mensuplarına, zor şartlarda üstlendikleri görevlerin yerine getirilmesi için harcadıkları olağanüstü gayretten dolayı teşekkür ediyor, 2020 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı sonuçlar doğurmasını temenni ediyorum.