KOMİSYON KONUŞMASI

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hoş geldiniz.

Evet, eğitim alanındaki sorunlar gerçekten çok büyük ve hepsini anlatmamız mümkün değil. Şuradan başlayayım: Türkiye OECD ülkeleri arasında Meksika'dan sonra eğitime en az harcamanın yapıldığı ülke olarak duruyor. Bu konuda sizin de görüşlerinizi merak ediyoruz doğrusu.

Yine, öğretmenlere dair çok yıkıcı problemler var, genel başlıklarıyla söyleyeyim: Mesela 3600 ek gösterge seçim vaatleri arasında olmasına rağmen, ciddi bir seçim propagandası aracı olmuştu ama şu ana kadar bu söz tutulmadı ve on binlerce eğitimci, öğretmen bu göstergeyi bekliyor gerçekten, bunun önündeki engellerin kaldırılmasını istiyor.

Diğer bir mesele, güvencesiz istihdam ve esnek çalışma koşulları eğitim alanında da maalesef bir kural hâline geldi ve eğitim emekçileri kadrolu, sözleşmeli, geçici sözleşmeli, vekil, ücretli olarak farklı şekillerde istihdam ediliyorlar ve bu, eğitimin niteliğini gerçekten ciddi anlamda düşürüyor, etkiliyor.

Bir de ayrıca, buna ek olarak, bir güvenlik soruşturması uygulaması var ve güvenlik soruşturması uygulamasının çok subjektif olduğunu, elimizdeki birçok veriden bunun "iltisak" diye icat edilen bir kavramdan farklı şekillerde sirayet ettirildiğini ve KHK'yle de bunu çok büyük bir mağduriyete sebep olduğunu, ilk derecedeki sorumlu kişi olarak Sayın Bakan, sizinle paylaşmak istiyorum. Gerçekten bu KHK'yle ihraç edilenler ve güvenlik soruşturmasına takılan eğitimcilerin sorunu çok önemli bir yerde duruyor.

Yine, ataması yapılmayan öğretmenlere ilişkin bu konuda Millî Eğitim Bakanlığı ne düşünüyor gerçekten? Yine, şu anki sayıya göre ataması yapılmayan öğretmen sayısı bizim elimizdeki verilere göre 438 bin, resmî öğretmen açığı ise 109 bin. Bu, ileriki dönemlerde 1 milyonu aşacaktır bu şekilde giderse.

Bununla ilgili birçok başlık var ama OHAL, KHK, atanamayan öğretmen, 3600 ek gösterge ve diğer başlıklarda özellikle eğitimcilerin sorunlarının çözümünü ve bu konuda sizin görüşlerinizi diliyoruz, bu konuda çözüm öneriyoruz aynı zamanda.

Bu alana ilişkin son olarak, 15 Temmuz 2016'dan sonra sistemimizde "mülakat" adı altında, biliyorsunuz, bir yöntem gelişti ve bunun gerçekten sadece eğitimciler değil, kamuoyunda kişiye özel -tırnak içinde değil- torpil olarak görüldüğünü ve mülakattan eleniriz, yakınımız yok, dostumuz yok gibi tartışmaların yoğunlukla yaşandığını da paylaşmak isterim.

Diğer çok önemli bir mesele, eğitim müfredatındaki ayrımcılık ve cinsiyetçilik hayatın birçok alına ilişkin. Türkiye çoğulcu bir ülke. Çok dilli, çok renkli, çok kültürlü ve kadın erkek eşitliğinin olması gereken bir sistemdeyiz. Ama okul kitaplarında gerçekten bu ayrımcılık ve cinsiyetçilik inanılmaz boyutlarda. Yani şunu söyleyeyim -bir iki örnek vereceğim- cinsiyetçiliğin en görünür olduğu alan: Örneğin, örgün ve yedek öğrenim sisteminde bu cinsiyet farkı kapatılmıyor. Açık öğretim hariç tüm düzeylerde erkeklerden geri durumda kız çocuklarının okuma oranı.

Mesela meslek liselerinde bölümler cinsiyetçiliğe göre ayrıştırılıyor. Ne oluyor? Hemşire kadın olur, öğretmen kadın olur ama tamirci ya da buna ilişkin meslek tercihlerinde kız çocukları...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ZİYA SELÇUK - Yasak yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yasak yok ama böyle bir fiilî ayrıştırma hâli var.

Ders kitaplarında kız çocuklarına daha çok ev içi alanda -bu çok somut- ya da onların rolüne -tırnak içinde- uygun meslekler, ev hanımlığı, öğretmenlik, hemşirelik ve benzeri yapılırken müdürler hep erkek oluyor nedense kadın müdür olamazmış gibi. Kitaplarda gördüm bunları.

Yine, örneğin, buna dair kimlik anlamında da bir ayrımcılık var. Mesela Sevgili Hrant Dink'in hayaliydi, neden Ali Agop'a top atmıyor diye.

BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız efendim, süreniz doldu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Başkan, lütfen, bitmedi. İki dakika...

BAŞKAN - İki dakika veremem. Beş dakika açtım zaten.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Pozitif ayrımcılık...

BAŞKAN - Lütfen...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yani Agop, Rojda adları neden kitaplarda yok?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yani şu veri çok önemli: Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nde "Evli olanların kayıtları yapılmaz, öğrenci iken evlenenlerin okulla ilişiği kesilerek kayıtları e-Okul üzerinden Açık Öğretim Lisesine veya Mesleki Açık Öğretim Lisesine gönderilir." denerek aslında çocuk yaşta evliliklerin önü açılıyor bu şekilde.

TÜİK son on yılda 482.908 kız çocuğunun devletin izniyle evlendirildiğini tespit etmiş. Son altı yılda 142.298 çocuk anne oldu ve bu çocukların büyük kısmı dinî nikâhla evlendirildi.

Şimdi bu veriler kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi, eğitimden kopmasını da destekleyen bir politikaya dönüşüyor. Bu konuda maalesef çok veri var ama...

BAŞKAN - Evet...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bitiriyorum.

Son olarak, deminki dindarlık meselesine ilişkin iki cümle söyleyeceğim, yanlış yorumlandı: Her dindarım diyen dindar değildir yani bir kere bu bir. İkincisi, dindarlık subjektif bir kavramdır yani kişiye göre değişir. "Dindar vicdansız olamaz." diye bir genelleme yeryüzünde hiçbir din için yapılamaz yani bu da subjektif bir kavramdır ve şu anda vicdansızlığa örnek olarak binlerce, yüz binlerce örnek verebiliriz. Örneğin, kayyum atamak büyük bir vicdansızlıktır.