| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonunun hazırladığı Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu İnceleme Raporu ile Silivri Ceza İnfaz Kurumları İnceleme Raporu'na ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 14 .11.2019 |
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Değerli Komisyon üyeleri ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, Silivri ve Bakırköy'e ilişkin alt komisyon toplantılarına katıldım aslında, orada ayrıntılı olarak neleri gözlemlediğimizi, nelerin doğru, nelerin eksik ya da yanlış olduğunu çok ayrıntılı anlatmıştım yani bugün bunların tümünü yinelemeye gerek duymuyorum. Sebebi de şu: Zaten ayrıntılı muhalefet şerhlerimiz var. Onu alt komisyon üyesi olmadığım için üst komisyonda verme koşulları var. Onu bugün sunacağım Komisyonumuza.
Genel hatlarıyla birçok milletvekili arkadaş farklı yerlerine değindi aslında yani cezaevi ziyaretlerimizdeki tespitlerimiz, gözlemlerimiz ve çözüm önerilerimiz konusunda bana göre aramızda nüans var ama bir uçurum yok. Bu, sevindirici bir şey. Ne kastettiğim anlaşılıyor herhâlde yani en azından gözlem olarak birçok şeyi birlikte gözlemledik ama artık buna alıştık, iktidar partisi farklı ifade eder, muhalefet farklı ifade eder; bu, işin doğasında var; arada açılar olabilir, farklı bakış açıları olabilir ama genel itibarıyla, geçen sefer de söylemiştim, hep olumsuz şeyler söylediğimizi iddia edenlere yönelik, olumlu şeyler de söylüyoruz. Cezaevi ziyaretlerimizde bize gerçekten çok büyük katkılar ve ön açıcı uygulamalar yapıldı, istediğimiz yere gittik, özgür bir çalışma ortamı oldu, rahatlıkla sorduk, yanıt aldık yani o ortamın sağlanması çok önemliydi çünkü bizim bizzat bir cezaevine gidip onu denetlememiz de önemli bir adımdır zaten. O yönüyle Komisyon üyelerimize ve Başkana tabii ki teşekkür ediyoruz. Olması gereken bu çünkü gerçekten cezaevlerinden çok sayıda mektup alıyoruz, çok sayıda şikâyet alıyoruz. Bunların önemli bir bölümünü Komisyona yansıtmadan da çözmeye çalışıyoruz, en azından bazılarını, bir kısmını da Komisyona iletiyoruz. Aslında bir iş birliği ve pozitif bir bakış açısıyla bu sorunların üstesinden gelebiliriz kanaatindeyim. Rolü de bu, misyonu da bu Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun ama tabii ki bu anlattıklarım "Sorun yoktu." anlamına gelmiyor.
BAŞKAN - Mutlaka.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sorun vardı ve bunların tümünü özellikle ayrıntılı yazdık muhalefet şerhinde. Yani bunu yetkili arkadaşlar gözlesinler, tespit etsinler. Hani, bazıları çok rahat çözülebilir, bazıları belki zamanla. Ne bileyim, müdürden kaynaklıdır diyelim, hani o müdürün değişmesi gerekir. Mesela Elâzığ gibi, ben gitmedim ama biliyorum yüzlerce şikâyet aldım müdürle ilgili, bizzat şiddet uyguladığına dair yani buna ilişkin çözüm önerilerimiz de mevcut.
Genel hatlarıyla bunları söyleyeyim. En son bölüme önerilerimizi söyledim ama mesela, benim için böyle "İlk hangi sorunu söylersin?" derseniz gerçekten sağlık problemleri ilk sırada yer alıyor çünkü adli olsun, siyasi olsun, kadın olsun, çocuk olsun, genç olsun gittiğimiz her koğuşta hepsinin ortaklaştığı bir mesele vardı: "Sevk geç yapılıyor." "Doktora gidemiyoruz." "Tedavi zamanında yapılmıyor." Diş hekimlerine ilişkin çok yoğun bir talep ve sıkıntı aktarımı oldu, hastalar revirde yeterince bakılmıyor, ağrı kesici veriliyor, radikal müdahaleler yapılmıyor yani ilk sırada aslında bu var çünkü neticede şu anda cezaevlerinde olup yaşamını yitirenlerin sayısına baktığımızda bu sorunun çok daha ciddi ele alınması ve çözüm odaklı yaklaşılması gerektiğini ortaya çıkarıyor. Bu, sağlığa erişim hakkı üzerinde Komisyonumuzun özellikle durmasını... Dün değil önceki gün Sağlık Bakanlığı bütçesi vardı, orada da ifade ettim Sağlık Bakanımıza yani dedim ki bu meseleyi çözmemiz lazım, neticede tutuklu olmak ya da hükümlü olmak, orada ölüme terk edilmek değildir; hani, istediğinde doktora gidebilmektir, tedavi olmaktır. Kanser hastası var, ne bileyim, verem hastası var ve benzeri. Sağlık Bakanı da bizzat ilgileneceğini söyledi ama Sağlık Bakanlığından önce bizim alanımız yani bu İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun. Bunu özellikle söylemek istedim.
Kelepçeli muayene meselesi var; bu da çokça söylendi, hatta Silivri'de bir kelepçe değil, iki kelepçeyle. Alt komisyonda da söylemiştim, söylemekten rahatsızlık duyuyorum, sanki insan olmayan birini, hayvanı götürür gibi böyle sürükleyerek götürülme hâlini avukatlar söylediler bize, içerideki avukatlar söylediler yani bu kabul edilemez bir şey, kelepçenin bu şekilde ikiye, üçe çıkarılması. Bir de tedaviye gidiyor yani bir teşhis yapılacak, tedavi yapılacak ve vazgeçiyorlar, genellikle bu uygulamadan dolayı hastaneye gitmeyi reddediyorlar. Birçok tutukludan ve hükümlüden bunu duyduk. Bu hepsinde, hem Bakırköy'de hem Silivri'de olan bir mesele ama Silivri'de daha vahim, Bakırköy'de bunu çok yoğun söylemediler. Silivri'de özellikle 9'uncu bölümde bunu çok ciddi bir şekilde ifade ettiler. Kapasite meselesi, yine işyurtları, kitap, yasaklanmayan yayınların alınması ve benzeri bütün meseleleri muhalefet şerhinde yazdım; tekrar etmeyeceğim. Bu Bakırköy'dü.
Silivri'ye ilişkin ayrıca bir mesele var mı diye bakacağım. Yani Silivri'de dikkat çeken mesele, Sayın Başkan, koğuştan koğuşa, bölümden bölüme şikâyetlerin farklılaşması meselesiydi yani mesela diyelim, benim dikkatimi çekti "adli" diye nitelendirdiğimiz koğuşlarda şiddet şikâyeti vardı. "Bizi dövdüler, hakaret ettiler." gibi şikâyetler yoğun geldi ama 9'uncu bölümde böyle bir şey yoktu. Yani şöyle bir uçurum vardı: 9'uncu bölümde mahpusların önemli bir bölümü personele teşekkür ettiler mesela, hani "Bize saygılılar, bir sıkıntımız yok." yani bunu bildiğimiz, bilmediğimiz isimler söylediler "Düzeyli bir temasımız var, bir sıkıntı yok." diye. Ama mesela adli koğuşlarda tam tersine bir durum vardı, arada gerçekten uçurum vardı. "Bize hakaret ediliyor." Baskı yapılıyor." "Küfrediliyor." Dayak yedik." "İşte şöyle olduk." Bu arada, koğuşlardan koğuşlara farklılık gösteren bir tablo vardı. Bunu Genel Müdürlüğün de özellikle not almasını rica ediyorum.
Yine, kitap sıkıntısı orada vardı. Mesela. su meselesini biz de yerinde tespit ettik. Suların bazen kesilmesi ve bulanık akması meselesi. Biz de açtık gerçekten sular bulanık akıyordu. Kıyafet ve benzeri alım sorunları vardı. Bunları zaten şerhi size vereceğimiz için tekrar etme ihtiyacı duymuyorum.
Daha şey bir mesele var, bu hücrede kalma meselesi, tek başına tutulma meselesi. Mesela Selçuk Kozağaçlı, Çağdaş Hukukçular Derneğinin Genel Başkanı ve dedi ki: "Ben beş yüz gün hücrede kaldım." Beş yüz gün yani bu dile kolay. Hücrede kalmanın yasal zemini bellidir, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasında infazın bir bölümü hücrede geçirilir falan yani bellidir. Ona ne biz itiraz edebiliriz ne avukat itiraz edebilir ne mahpus itiraz edebilir çünkü yasası var bunun, dayanağı var ama bir tutuklunun henüz hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olmadan, avukat olması ayrıcalık değil yani onu o yönüyle söylemiyorum ama sonuçta bu işin hukukunu bilen, bu konuda savunuculuk yapan birinin doğal olarak buna dair itirazlarının daha güçlü olacağını tahmin ederiz. Silivri'de bu tek kişilik hücre uygulaması birçok kişiye zaman zaman uygulandı, şu anda da sanırım ara ara uygulanıyor yani bu konuda Adalet Bakanlığının gerçekten bir yaklaşımı olmalı çünkü tecrittir bunun adı ve tecrit işkence suçudur uluslararası belgelere göre ve işkence de -tarif etmeme gerek yok- insanlığa karşı suç. Bunu özellikle Komisyonumuzun da bizim de takip etmemiz açısından ifade ediyorum. Niye insanlar tek kişilik hücreye konur, neden? Yani saldırgan mı? Değil mesela Selçuk Kozağaçlı. Arkadaşları olabilecek isimler var mı? Var, avukatlar var. Aynı iddiayla yargılananlar var mı? Var. Hani olur ya cezaevinde hiç olmaz beraber kalabileceği, belki bir mazeret olabilir, o da değildir ama bu çok vahim bir tabloya işaret ediyor.
Benim başta ifade ettiğim gibi, hepsi yazılı, tekrar etmeyeceğim. Hazır Genel Müdür yetkilileri buradayken birkaç sorum var çünkü yazılı soru önergemize yanıt alamadık, en azından bunu almış olalım.
BAŞKAN - Tamam, not alsınlar.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bir de Gergerlioğlu Vekilim de söyledi, biz Genel Kurulda da ifade ettik.
BAŞKAN - Ben oradaydım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sanırım avukat bey sizinle de görüşmüş yani Gençlik Meclisi üyelerimize ilişkin akut bir durum var, işkence iddiaları ve avukatların bize...
BAŞKAN - Görüşme değil de yazılı bir şey gönderdi, evet.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yazılı bir talepte bulunmuş.
Yani bu konuda Komisyon Başkanı olarak sizin hepimiz adına İstanbul Emniyet Müdürünü aramanız ya da yazı yazmanız ya da ne gerekiyorsa...
BAŞKAN - Yapacağız onu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Lütfen acil yapalım çünkü gözaltı süresi devam ediyor yani şu anda bir işkence tehdidi devam ediyor. Buna dair 5 partinin...
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - İşkence yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - "İşkence yok." diyor da biz işkenceyi kendi kafamızdan söylemiyoruz, Grup Başkan Vekili Bülent Turan'ın Mecliste söylediği söz: "Örgüt lehine slogan." Çok net söylüyorum, attıkları slogan şu: "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek." Ben de söylüyorum, insanlık onuru işkenceyi yenecek.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Orada şov yapıyorlarmış yani doktora giderken "İşkence gördük." diye orada bir direniş göstermişler. O direnişe karşı polisler müdahale ediyorlar. Başka bir işkence yok.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Ama neye direnmişler? Yani demek ki bir kötü muamele var ki direnmişler.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Vekil, bakın, ben işkence olduğunu bizzat gözaltındakilerle görüşen avukatlardan alıyorum. Siz kimden alıyorsunuz?
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Ben devletin terörle mücadele eden güvenlik güçleri yani bu İçişleri...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - O şiddeti uygulayan o işte, onlar.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Değil, terörle mücadele eden bütün kolluk kuvvetleri...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Hayır, hayır, kolluk... Lütfen tartışmayalım. Yani şiddet uygulayan...
EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Yok, avukat da aynı görüşte.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Avukatlar farklı mı düşünüyor onlardan?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ya, siz işkenceyi meşrulaştırıyorsunuz arkadaşlar.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Hayır "İşkence yok." diyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - İşkenceyi savunuyorsunuz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Ne münasebet!
BAŞKAN - Arkadaşlar, bitirsin Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bakın, ben gayet makul standartlarda bir meseleyi ifade etmeye çalışıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Avukat arkadaşlarımızı teröristlikle suçlamayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ama avukatları teröristlikle suçlamak kimsenin haddine değildir yani.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Ben aldığım bilgiyi anlatıyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Kimsenin haddine değildir!
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Had bildiremezsin!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bildiririz, biz işkence savunulurken bildiririz!
BAŞKAN - Arkadaşlar...
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Ben işkenceyi savunmuyorum.
BAŞKAN - Arkadaşlar...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - İşkence savunulurken had bildiririz!
EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Neyi savunuyorsunuz?
BAŞKAN - Arkadaşlar...
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Ama emin olmadan burada "işkence" cümlelerini kullanamazsın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben size yürüyemeyen Metin Yılmaz'dan söz ediyorum yaşadığı şiddet sebebiyle, sürüklenerek getirilmiş, dayak yemiş, işkence görmüş.
BAŞKAN - Sayın Beştaş...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ya, nasıl anlatayım daha çok? Bunlar Gençlik Meclisimizin MYK'sı ya. İşkenceyi savunan bir vekil oldunuz şu anda.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - İşkenceyi savunmuyoruz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Ben işkenceyi savunmuyorum.
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Hiç kimse işkenceyi savunmuyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ve avukatları da terörle suçlayamazsınız!
BAŞKAN - Sayın Beştaş, bir saniye...
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Haddinizi bilin!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Siz haddinizi bilin!
BAŞKAN - Arkadaşlar...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Böyle bir üslup yok ya, böyle bir üslup yok.
BAŞKAN - Sayın Beştaş, ben Komisyon Başkanı olarak, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı olarak en başta burada bırakın bir üyemizin, kim olursa olsun işkenceyi savunmasına zaten müsaade etmem.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Etmeyin zaten.
BAŞKAN - Dolayısıyla, sizin bu söyleminize de "İşkenceyi savunan bir vekil oldunuz." sözlerinize de katılmıyorum, böyle bir şey söz konusu değil.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - "Avukatlar da onlar gibi." diyor, herkesi terörist ilan ediyor, işkenceyi savunuyor. Sizin bence oraya müdahale etmeniz lazım Başkanım, bana değil.
BAŞKAN - Bakınız, burası İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, dolayısıyla kimsenin burada işkenceyle ilgili... Ben bütün arkadaşlarımızın tavrının, tutumunun, düşüncelerinin de bu konuda net olduğunu düşünüyorum. Evet, sizin birtakım iddialarınız var, bunlar bize Sayın Meclis Başkan Vekili tarafından iletildi, yazısı da burada, yanımda. Bunlarla ilgili olarak, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Kanunu'nun bize verdiği yetkiye dayanarak ne yapılması gerekiyorsa yapacağız. Tamam.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben de toparlıyorum bu meseleyi. Burada biz hangi sözün ne anlamda kullanıldığını anlayabilecek yaşta ve olgunluktayız; deneyimimiz bu kadar var. Bir meselede işkence iddiasına karşı...
BAŞKAN - Yapmayın Sayın Beştaş, burada kimse işkenceyi savunmaz yani.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Lütfen müsaade edin.
İşkence iddiasına karşı "Ama onlar da sorun çıkarmışlar." "Ama onlar da şov yapmışlar." "Ama avukatlar da onlar gibi." demek "İşkence vardır ama haklıdırlar." demektir.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Avukatların doğru söylediği nereden belli?
BAŞKAN - Sayın Eronat...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bu "Haklıdırlar." demektir.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Nereden belli?
METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Direnişi kırmak için yapılan müdahale var orada.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - "Haklıdırlar." demektir ya, bu savunma bu anlamda.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - "Ben haklıdır." demiyorum. "Nettir." diyemezsiniz.
BAŞKAN - Sayın Eronat...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Başkan, burada benim sözüm kesiliyor. Onlara müdahale etmiyorsunuz, ben ediyorum.
BAŞKAN - Ediyorum, nasıl etmiyorum, ne yapıyorum şu anda, şu anda yapmakta olduğum şey ne Sayın Beştaş?
Lütfen buyurun.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Başkan...
BAŞKAN - Bitirsin Sayın Günay, bitirsin.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Tamam.
Siz de avukatsınız "Avukatın yalan söyleyip söylemediğini bilmiyorum." demek avukatlık mesleğine hakarettir, kabul edilemez. Ben bir avukat olarak bu söylemi kabul etmiyorum.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Ben mühendisim. Hiçbir mühendis yalan söylemez mi? Söyler.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Ben bunu kabul etmiyorum. Savunma makamı ya. Savunma makamına hakaret edilemez.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Dokunulmazlığı mı var avukat milletinin?
BAŞKAN - Söz alın arkadaşlar.
EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Savunma makamının dokunulmazlığı var. Savunma makamına hakaret edemezsiniz; bu kadar!
BAŞKAN - Arkadaşlar, toplantımıza saat on buçukta başladığımızdan itibaren buraya kadar son derece verimli ve kaliteli bir ortamda gerçekleştirdik.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Müdahale edilinceye kadar.
BAŞKAN - Lütfen, şu anda görüşmekte olduğumuz her iki rapor gerçekten çok önemli, bütün arkadaşlarımızın üzerinde ortaklaştığı konu da son derece objektif ve nesnel bir surette hazırlanmış bir raporun varlığına işaret ettiler. Dolayısıyla, bizim şu anda cezaevlerinde ortaya çıkan bu durumlarla ilgili olarak, Sayın Genel Müdürümüz ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü temsilcilerimizin bulunduğu bir ortamda yapıcı, sorunu çözücü nasıl alternatifler geliştirebiliriz ona odaklanalım, diğer konuları zaten kendi mecrasında sürdürmeye devam edeceğiz.
Lütfen hiçbir arkadaşımız müdahale etmesin.
Buyurun Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bitiriyordum zaten müdahale edilmeseydi.
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda işkencenin bu yöntemle tartışılmasını çok vahim bulduğumu, bütün üyelerinin işkence iddiası karşısında hemen müdahale edelim çağrısında bulunmasını beklediğimi, en azından böyle bir temennim olduğunu ifade edeyim.
Burada avukatları suçlayan, yok "Şov yapıyorlar." diyen ve benzeri yaklaşımları şiddetle reddediyorum. Burada bizim görevimiz, işkence iddiasında bulunanları suçlamak değil, onların avukatlarını suçlamak değil, bunu objektif olarak araştırmak ve bunu engellemektir; bunun altını çiziyorum.
Diğer mesele, sorularımı sorup bitireceğim, ayrıca şerhimiz var yani incelemelerimiz sağlıklı ama raporun objektif ve bütün sorunlara olduğu gibi yer verdiği noktasında değiliz, yoksa muhalefet şerhi vermezdik zaten.
Sayın Genel Müdür, cezaevlerinde kalan kadın kişi sayısı nedir? Kadın, erkek ve çocuk ayrımı yani o başlıklar, öğrenci mahpus sayısı, tutuklu ve hükümlü sayıları ve oranları. İlk yargı paketinden yararlanıp tahliye olan kişi sayısı kaçtır; erkek, kadın, çocuk yani alt başlıklarla? Hasta mahpus sayısı kaçtır, ağır veya orta derece yani derecelerini de öğrenmek isteriz? Hamile mahpus sayısı kaçtır? Cezaevinde doğum sayısı. Bu son beş yılı ya da on yılı esas alabiliriz. Cezaevlerinde son on yıl içinde hayatını kaybeden kişi sayısı kaçtır? Kreş ve eğitmen sayısı kaçtır? Bunlardan cezaevlerinde bulunan çocukların yararlanma oranı ne kadardır? Son bir yılda kaç nakil talebi oldu -bütün cezaevlerini kastederek söylüyorum- ve kaçı kabul edildi? Disiplin cezaları sebebiyle koşullu salıverilmeden yararlandırılmayan kişi sayısı, mahpus sayısı kaçtır? Denetimli serbestlikten yararlandırılmayan kişi sayısı ve hangi kriterlere göre yararlandırma ve ret oluyor; bunu da soruyoruz. İaşe bedeli uygulamasından kaynaklı ailelere yapılan haciz sayısı ve bedeli ne kadardır? İşyurtlarında çalışan kişi sayısı kaçtır ve ödenen ücret oranları aynı mıdır, farklı mıdır; bunu öğrenmek istiyoruz. Şikâyetlerden kaynaklı kaç infaz koruma memuruna soruşturma açılmıştır, kaçı sonuçlanmıştır, görevden uzaklaştırılan ya da ceza alan var mıdır? Sorularım bunlar ve şunu da ekleyeyim: Disiplin cezalarından dolayı sevk talepleri kabul edilmeyen ve şartlı salıverme tarihlerini doldurdukları hâlde tahliye edilmeyen kaç kişi vardır? Mesela elimdeki mektup buna ilişkin. Buna ilişkin onlarca mektup aldım Kocaeli Kandıra'dan. Mikail Bucak isminde bir mahpus "Tahliye olacaktım 17 Ekimde fakat denetimli serbestlik de dolmuştu. Bir kavga bahanesiyle bana beş gün hücre cezası verildi ve şimdi altı ay daha ceza verildiğini öğrendim." diyor. Bunu da aydınlatırsanız bize sevinirim.
Teşekkür ediyorum.