| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Çevre ve Şehircilik Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü c)Gençlik ve Spor Bakanlığı ç) Spor Genel Müdürlüğü d) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu e)Spor Toto Teşkilat Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 11 .11.2019 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de benden önceki arkadaşlarım gibi, Sayın Bakanım, sizin şahsınızda yardımcılarınızı ve bürokrat arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum ve bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.
Ben sunumunuzdan şöyle bir şey bekledim ve beklerdim, beklemeye de devam ediyorum: Sizin sunumunuzda, önümüzdeki elli yıl içerisinde Türkiye nereye gelecek, Türkiye'nin nüfusu ne olacak, Türkiye'nin şehirleri ne yönde gelişecek, İstanbul nasıl bir İstanbul olacak, İzmir nasıl bir İzmir olacak, Ankara nasıl bir Ankara olacak, Diyarbakır nasıl bir Diyarbakır olacak, Hakkâri nasıl bir Hakkâri olacak, dolayısıyla bu ortaya çıkan projeksiyonlar çerçevesinde bu kaynaklar nasıl tahsis edilecek, derelerimiz nasıl ıslah edilecek, göllerimiz nasıl ıslah edilecek, dünyada ortaya çıkan iklim değişiklikleri çerçevesinde akarsularımızı, göllerimizi nasıl daha etkin bir şekilde kullanacağız, bunun bir planının, projesinin, vizyonunun, misyonunun olması lazımdı ve buna göre de bizim şu anda bu çerçevede sizin 2020 yılı bütçenizi tartışmamız, onun uygulamasını tartışmamız gerekirdi. Maalesef böyle bir şey yok. Onuncu Plan'da da böyle bir şey yok. Dolayısıyla niye bunu yapıyoruz? Biz şu anda ülke olarak maalesef makroekonomik sorunlarımızı çözebilmiş bir ülke değiliz. Büyümemizi rayına oturtamadık, tasarrufumuzu yerine oturtamadık, yatırımları yerine oturtamadık. Kendi pınarımızdan kaynayan suyu içerek ekonomik büyümemizi sağlamanın yoluna giremedik. Dışarıdan gelen tasarruflara son derece bağımlıyız. Bütün bunların sonucu olarak ortaya çıkan şey şu: Günübirlik kaynak ihtiyacımız var. Bu kaynak ihtiyacını nasıl temin ederiz, nasıl yapabiliriz?
Ben neredeyse bir buçuk yıldır bu Meclisteyim ve bir sürü yasa çıkarıldı. Bu çıkarılan yasaların hepsinin özünün özü damıtılsa ortaya çıkan bir gramlık iksir şu: Kaynağı nereden, nasıl bulabilirim? Ve geldiğimiz nokta da şu: Nasıl kısa vadede neyi neyle değiştirebilirim, neyi nasıl yer değiştirerek oralardan birtakım kaynaklar elde edebilirim? Hep, sürekli kısa vadeli düşünüyoruz. Bütçemizi bu şekilde yürütüyoruz ve büyümemizi ve diğer makro değişkenlerimizi de maalesef bunun üzerine oturtuyoruz. Dolayısıyla şu anda sizin bize sunduğunuz bütçenin özü, esası da bu. Yani millet bahçesi, parklar, dereler, yıkılan yerlerin yeniden yapılması, afet gören yerlerin düzeltilmesi vesaire, bütün bunların arkasında olan şey, maalesef, yine bir kaynak aramaya yönelik bir şey. Biz aslında şu gün itibarıyla sizin programınızda bundan otuz, elli yıl önce, yüz yıl önce yapmadığımız veyahut da göz yumduğumuz bazı sorunların bugün ortaya çıkardığı sonuçlarını tartışıyoruz ve onun çözümünü yapıyoruz. Neydi bu? Gecekondulaşma diye bir problem vardı, o problemi zamanında çözmedik, çözemedik ve bugün bu sorunla karşı karşıyayız, şimdi bunu çözüyoruz ama bu sorunu çözerken geleceğin elli yılının sorunlarının da tohumunu atmaya devam ediyoruz. Dolayısıyla bizim karakterimiz şu anda, senin yerinde ben otursam, benim yerimde sen otursan, bu konuşmayı sizler de yapsanız değişen bir şey yok. Bu bizim kültürümüzde, biz kısa vadeciyiz, uzun vadeli perspektifimiz yok ve dolayısıyla da bizim uzun vadeden anladığımız üç yıl, beş yıl.
Bugün, 1950'lerde, 1960'larda, 1970'lerde kırsal kesimden kente göçün yarattığı gecekonduculuğun çıkardığı sorunların çözümünü tartışırken bugün bir başka sorun yapıyoruz. Mesela, şehirlerimizin çevresi "hobi bahçesi" diye bir oluşumla çevrilmiş durumda. Yani bu konuda bir şey düşünülüyor mu, bu konuda bir perspektif var mı? Ankara'da Ulus'u merkez alın, 80 kilometre kuzeye, 80 kilometre güneye, doğuya, batıya gidin; bütün araziler neredeyse parsellenmiş. Kadastrosu yok, tapusu yok; birileri noter senediyle bir şey yapıyor, hobi bahçesi diye bir şey yapılıyor. Ortasına yol koymuş; birinin yolu kuzeyden güneye, yanı başındakinin yolu doğudan batıya. Günü geldiğinde, elli sene sonra bizim çocuklarımız bunları nasıl rehabilite edecekler? Şu anda bizim atalarımızın yaptığı gecekondu sorununu çözemediğimiz gibi böyle bir sorunla karşı karşıyayız. Maalesef bu kısa vadecilik bizi perişan ediyor. Dolayısıyla yapılması gereken şey, bence uzun vadeli düşünmek ve bu uzun vadeli düşünmenin içerisinde de eğer bunun maliyeti varsa bunu üstlenmek. Bunu üstlenmediğimiz sürece de günü kurtarırız ama yarına çok fazla bir şey bırakamayız. Bu kısa vadeciliğe örnek olarak işte ben gecekonduculuğu verdim.
Sunumunuzun içerisinde örneğin "Yatay mimariye geçeceğiz." dediniz. Yatay mimariyi biz nerede unuttuk? Benden önce konuşan arkadaşlarımızın söylediği gibi, on sekiz yıllık döneminizde. Ondan önce yok muydu? Vardı fakat hepimiz birlikte suçluyuz. Bunu siz yaptınız, şimdi kendi elinizle yarattığınız bu sorunun çözümü için projeler üretiyorsunuz. Bu doğru mu? Doğru ama bize düşen görev, bu sorun yaratılmadan önce bunun üzerine düşünmekti. Maalesef sizin şu andaki bu 2020 bütçenizin öngördüğü çözümlerin içerisinde bunlar yok.
Şimdi, arkadaşlarım da söyledi benden önce, işte, Kaz Dağları'nda bir problem var, Murat Dağı'nda bir problem var, Ordu'da vatandaşlarımız ayaktalar, efendim, Artvin'de altın aranıyor, JES'ler var, HES'ler var vesaireler var. Şimdi, bütün bunlar neyi ifade ediyor? "Bunların ÇED raporları var." deniliyor. İçimizde bilen varsa çıksın, söylesin; elli yıl sonra örneğin Murat Dağı'nda bugün yapılan altın aramalarının sonucunda kuzeyinde Susurluk'u, Porsuk Çayı'nı; güneybatısında Menderes Ovası'nı sulayan Büyük Menderes, Küçük Menderes, Banaz Çayı'nı; batıda Gediz Ovası'nda Menemen'e kadar olan bölgeye su sağlayan bu havzayı yok etmek pahasına da olsa oradan elde edilecek altına izin veren ÇED raporunu kim nasıl hazırladı ve bunun elli yıl sonra ortaya çıkacak maliyeti ile çıkarılacak olan altından elde edilecek faydanın bugüne indirgenmiş değerini kim nasıl hesaplayabildi? Var mı böyle bir hesap yapan? Elli yıl sonraki reeskont faizi ne olacak ki o günkü değeri bugüne indirelim?
Peki, maden aramayalım mı? Elbette maden arayalım. Maden aramasaydık, maden bulmasaydık medeniyet bugüne gelmezdi. Taş Devri'nden Demir Devri'ne, Tunç Devri'ne geçtik. Maden bugün kaçınılmaz bir şey ama şunun hesabını yapmıyoruz: Biraz önce başta söylediğim, o kısa vadeli kaynak ihtiyacı bize uzun vadeli hesap kitap yapmayı öneriyor, kısa vadeli çözümlerin arkasından gidiyoruz. Ben size soruyorum: Murat Dağı'ndan elde edilecek -kaç yıl vadeliyse, bu altın yirmi yılda mı elde edilecek, otuz yılda mı elde edilecek, işletme süresi nedir- altının bugünkü değeri ile elli yıl sonra orada, biraz önce söylediğim bu su havzalarında ortaya çıkacak sorunların maliyetini kim nasıl hesapladı? Bize bir cevap verebilir misiniz. Eğer bugünkü faydası, altından elde edeceğimiz gelir doğanın tahribatından, su kaynaklarının vesairenin kötüleşmesinden dolayı uğrayacağımız zarardan yüksekse, amenna, çıkaralım altını ama yok böyle bir şey, böyle bir hesap yok.
Ben Uşaklıyım, Uşak'taki köyümün karşısında Kışladağ Altın Madeni var. Bu Kışladağ Altın Madeninin olduğu yerde tarım yok, maki var, ekilir sürülür yer de yok fakat burada, kamuya açık bilgilerden edindiğimize göre, 259-260 ton altın üretilecek ortalama yirmi yılda. Kaba bir hesapla bugün altının ons fiyatını alsanız ve bunu fiyatıyla çarpsanız 11-12 milyar dolar ediyor. Burada şu anda işsizlik had safhada, bu madende 1.300-1.400 kişi istihdam ediliyor. Bunların giydirilmiş maliyetini ortalama 4 bin lira alsanız ve bunu 12'yle çarpsanız ve bunu da 20'yle çarpsanız ve bunu dolar kuruna bölseniz o bölgenin buradan elde edeceği gelir 225 milyon dolar. Kamunun aldığı, vilayetin aldığı payı alın, o da yüzde 4 yani yabancılara çalışıyoruz, yerliye çalışmıyoruz. Dolayısıyla bu ÇED raporları öyle kolay hazırlanan raporlar değil ve ben bu raporların da gerçeği yansıttığı düşünmüyorum. Onun için sizden istirhamıma meseleye bu şekilde yaklaşın ve kılı kırk yarın. Şu anda geldiğimiz noktada bizim buralardan elde edeceğimiz yirmi yıllık, otuz beş yıllık gelirlerimizin bu doğa tahribatını karşılayacağını düşünmüyorum ama şu bir gerçek ki doğa üzerine yapılan bir işlemde kısa vadede bireylerin elde ettiği gelirler uzun vadede toplumsal zararlardan çok daha yüksek. Orada bu işi yapanlar elbette çok kazanacaklar ama toplum olarak biz çok fazla bir şey kazanmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Dolayısıyla sizden istirhamım, lütfen bu ÇED raporlarıyla ilgili olarak Murat Dağı, Kaz Dağları, Artvin, Ordu, nerede ne varsa... Buralardan gerçekten ne bekleniyor ve önümüzdeki elli yılda bunun maliyeti ne olacak? Dolayısıyla "Bu hesabı yaptık, bugünkü indirgenmiş değeri gelecekteki elli yıldan daha fazla, onun için yapıyoruz." diyebiliyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.