| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Türkiye Büyük Millet Meclisi b)Sayıştay Başkanlığı c)Kamu Denetçiliği Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 07 .11.2019 |
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Başkanım, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun çok değerli üyeleri, değerli milletvekillerimiz; ben öncelikle bütün görüş ve eleştirileriniz, destekleriniz ve yapmış olduğunuz katkılar için çok teşekkür ediyorum. Gerçekten, bu görüşmelerin Plan ve Bütçe Komisyonuna, bu teknik Komisyona her zaman olduğu gibi yakışır bir biçimde, hakikaten iyi bir üslup içerisinde, seviyeli bir üslup içerisinde olmasından duyduğum büyük memnuniyeti ifade etmek istiyorum.
Bu Plan ve Bütçe Komisyonunda Divan üyesi olarak görev yapmış olduğum on iki yıl içerisinde 12 bütçe, 1 de geçici bütçe olarak 13 bütçe yapmıştım. Bugün 14'üncü bütçede burada, bu koltukta oturarak sizlerin yapmış olduğu değerlendirmelerle ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Takdir edersiniz ki en büyük zenginlik tabii ki burada farklı düşünceleri harmanlayarak doğruyu yakalayabilmek. Hepimizin motamot her konuda aynı istikamette düşünüyor olmamız mümkün değil, zaten böyle bir şey de demokrasinin ruhuna ters. Belki bu bağlamda siz de yapmış olduğum bazı değerlendirmeleri doğru bulmayabilirsiniz, yerinde bulmayabilirsiniz ama taraflı olmaz çünkü taraflı olacak bir şey yok. Türkiye Büyük Millet Meclisi hepimizin, burası millî iradenin tecelli ettiği bir tecelligâh. Onun için, yıllardır da vermiş olduğumuz mücadele burada millî iradenin mücadelesi. Onun için de burada bir siyasi ideolojik düşünce içerisinde bir cevap değil, gerçekten doğru olduğuna inandığım, düşündüğüm şekliyle bunları sizinle paylaşacağım.
Tabii, baktığımızda, milletvekillerimizin değerlendirmelerini, hassasiyetlerini 3-4 ana konu üzerinde toparlandığını, onun dışında birtakım başka konular üzerinde de birtakım değerlendirmeler yaptığını görüyorum. Buradaki en önemli konu, hemen hemen herkesin dile getirdiği husus, yeni Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, bunun ışığında yasama-yürütme ilişkileri, yasama süreçlerinde yürütmenin rolünün ne olup olmaması gerektiği, Meclisin yasama kapasitesi; ana temel konuyu bu işliyor. Tabii ki yeni Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde Parlamentonun rolü, Parlamentonun içerisinde en önemli unsur olan, belki de Parlamentonun kalbi diyebileceğimiz, yasama süreçlerinin mutfağı diyebileceğimiz Plan ve Bütçe Komisyonunun yeni yapısı, bunun ışığında burada geçmişten bugüne yaptığımız değerlendirmeler.
Diğer bir husus tabii ki denetim ayağı, hem Sayıştay tarafı hem de Parlamento içerisinde bir denetim mekanizması olarak ortaya konulan yazılı soru önergeleri ve bunlara ilişkin verilen cevaplar, bunların nitelikleri ve Başkanlığımızın bu konuda almış olduğu tavır ve yapmış olduğu işlemler oldu.
Onun ötesinde, tabii, en önemli konulardan bir tanesi doğal olarak, çalışanlarımız. Çalışanlarımızın yani Türkiye Büyük Millet Meclisi personelinin sorunları hemen hemen bütün milletvekillerimiz tarafından dile getirildi. Onun için de ben şu milletvekilimizin sorusu şudur değil de bu bahsetmiş olduğum başlıklarda genel değerlendirmeler yapacağım, kalan diğer kısımlarda ise sayın milletvekillerimizin birebir sorularının cevapları karşılığını bulmuş olacak, böyle bir yöntem izleyeceğim müsaadenizle.
Öncelikle yeni hükûmet sistemine gelmek istiyorum. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte kuvvetler ayrılığı ilkesinin daha da yerleşik ve net hâle geldiğini vurgulamak istiyorum ama tabii, kuvvetler ayrılığı ilkesinin net olarak gelmesi bu kuvvetlerin birbirleriyle karşıt oldukları gibi bir anlam ifade etmiyor. Pek çok konuda, bilhassa yasama süreçleri ve devletin işleyişine ilişkin bütün konularda yasama ve yürütme tarafının belli bir platformda mutlak surette ilişki içerisinde olması gerekliliğinin altını çizmek istiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisine, milletvekillerimize teklif verme ya da yasa teklif etme erki Cumhurbaşkanlığının sunduğu bütçe teklifi dışında tamamen milletvekillerimize ve Parlamentoya geçmiş vaziyette. Milletvekillerimiz yürütmeden bağımsız bir teklif getirme durumunda olduklarında bunu yapabilecekleri, belki de işte bir Anayasa değişiklikleri, temel hak ve hürriyetler, özgürlükler alanlarında milletvekillerimizin burada yürütmeden bağımsız getirecekleri teklifler, yasalaştıracakları teklifler olabilir ama onun dışında yasama süreçlerinin hemen hepsi ki Sayın Kuşoğlu da bunu ifade etti, direkt olarak yürütmenin daha işleri hızlı bir şekilde, etkin bir biçimde, şeffaf bir biçimde götürebilmesine imkân verecek yasal düzenlemeler olacağı için milletvekillerimizin bu teklifleri hazırlarken yürütmeyle, bakanlarla, oradaki bürokrasiyle bu işleri istişare etmesi ve onların ihtiyaçları doğrultusunda, görüşleri doğrultusunda ama nihai kararı verecek olan da burada Plan ve Bütçe Komisyonu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu olduğuna göre bütün rötuşların da burada yapılmasıyla bu süreçler işleyecektir. Burada sıkıntı şundan kaynaklanıyor: Evet, biz doğru bir İç Tüzük yaptık yani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildikten sonra bir İç Tüzük oluşturuldu ama bu İç Tüzük'le hakikaten yasama ve yürütme ilişkilerinin nasıl olması gerektiği maalesef tam anlamıyla net olarak belirlenemedi. Hatta yürütmenin gerek komisyon aşamasında olsun gerek Genel Kurul aşamasında olsun, gerek bütçe süreçlerinde gerek yasama süreçlerinde temsilin nasıl olması gerektiği bile net olarak tanımlanmadı. Hatta İç Tüzük'ün 29, 30, 31'inci maddelerine baktığınızda da kendi içerisinde buradaki temsilde 3 maddenin de birbiriyle çeliştiğini görürüz. Şimdi, onun için mutlak surette önümüzdeki süreçte Parlamentonun ciddi anlamda, bütün siyasi partilerimizin katılımı ve bir ortak akıl içerisinde bu İç Tüzük meselesini halletmeleri gerekiyor.
Biraz sonra bu işin denetim ayağıyla ilgili öyküden size bahsedeceğim. Yani hep arkadaşlarımızın, başta Sayın Kalaycı olmak üzere dile getirdikleri, diğer milletvekillerimizin ve üyelerimizin de dile getirdiği bu kesin hesap komisyonuyla ilgili bu yaşadığımız sekiz on yıllık tarihî süreçte nelerle karşılaştık, ne oldu, ne bitti, bunlarla ilgili de size bazı kısa bilgiler ve değerlendirmeler yapmak istiyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yirmi dakikanız kaldı Sayın Başkan.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Ne oldu, sıkıntı mı var?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yok.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Başkan çok gönlü boldur, orada bir sıkıntı yok yani o, on iki sene buraya vermiş olduğum hizmetin karşılığı olarak gerekiyorsa bana bir iki saat konuşma süresi verir, ondan sorun olmaz.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Sorulara yazılı cevap verebilir.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Yok, yazılı müesseseyi bari burada işletmeyelim, hani burada işletmeyelim.
Şimdi, tabii, Plan ve Bütçe Komisyonu, eski, parlamenter hükûmet sistemindeki anayasaya baktığımızda 161, 162 ve 163'üncü maddelerde tanımlanıyordu. Evet, anayasal bir Komisyon, Plan ve Bütçe Komisyonunun o anayasal Komisyon olma hüviyeti hâlâ devam ediyor ama eski Anayasa'mızda Plan ve Bütçe Komisyonu şöyle tanımlanıyordu: Anayasa'da "Plan ve Bütçe Komisyonu" ya da "Bütçe Komisyonu" diye geçiyor. "40 üyeden oluşur. En az 25 üyesi iktidar partisinden, 15 üyesi de muhalefet partilerinden oluşur." diye tanımlanmıştı. Ben Sayın Zekeriya Temizel Bakanımızı -Cumhuriyet Halk Partisinin burada sözcülüğünü yaptı- hakikaten buradan anmak istiyorum. Kendisi ilk zannediyorum 26'ncı Dönemde burada yapmış olduğumuz ilk toplantıda, Başkanlık kürsüsünde geçici Başkanlığı kendisi yaptığında şu ifadeleri kullanmıştı: "Değerli arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonu Anayasa'nın bu tanımlamış olduğu biçime göre baktığınızda iktidar Komisyonudur." "Her ne kadar Meclisin bir organı gibi görünse de Plan ve Bütçe Komisyonu bir iktidar Komisyonudur." demişti. Bu laf beni etkilediğinde, ben Meclisin arşivlerine baktığımda, Plan ve Bütçenin arşivlerine baktığımda şunu gördüm: Plan ve Bütçe Komisyonu oluşturulduğundan o güne kadar -ki o, şimdi bugüne kadar da devam etti- yüzde 95 hükümetlerden gelen tasarıları gündemine almış, yüzde 5 de milletvekillerinden gelen teklifleri ama o tekliflerin hepsi de iktidar partisi milletvekillerinin imzalanmış olduğu teklifler. Zaten bu da net olarak buranın bir iktidar Komisyonu olduğunu gösteriyordu.
Neyse, biz ne yaptık? Nisan 2017 referandumu oldu, biz mayıs ayında toplandık geldik, Sayın Başkanın yerinde ben oturuyorum yani referandum sonrası ilk toplantımızı yapıyoruz, Sayın Kuşoğlu çok iyi hatırlar, önce Sayın Temizel söz aldı, sonra diğer arkadaşlarımız söz aldı ve buradaki temel felsefe de Plan ve Bütçe Komisyonunun önümüzdeki süreçle ilgili yani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi devreye girdikten sonraki yeni hâli. Ne oluyordu yeni hâli? Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin Meclisteki sandalye dağılımına orantılı olarak siyasi parti grupları arasında bölüştürülmesi şeklindeydi ve nitekim bu sisteme geçtikten sonra da 40 olan sayı 30'a indi. Sayın Tatlıoğlu az önce buradan gitti. O zaman zaman hep bu 30 sayısını tartışmaya açar, der ki işte "34 olsaydı böyle idi, 28 olsa böyleydi, şu an 30 olduğu için burada yüzde 15 falan filan." Aslında bu tam da kuvvetler ayrılığı ilkesini dengeleyen, kuvvetlerin birbiriyle çatışma değil ama memleket meselelerinde ve yasama süreçlerinde, bütçe süreçlerinde uzlaşmasını, anlaşmasını gerektirecek olan ve uzlaşma kültürünü yerleştirecek olan bir yapıyı getirdi.
Ben mesela şimdi çıkardım, biz 10 Mayıs 2017'de, 26'ncı Birleşimde Plan ve Bütçe Komisyonunda yani bahsetmiş olduğum birleşimde toplanmışız, hemen referandumun ertesi. Sayın Zekeriya Temizel yapmış olduğu konuşmada -ki kendisi hakikaten bize müthiş katkılar sağladı, ben şahsen ve bütün arkadaşlarımız kendisinden hem devlet adamı kimliğiyle hem de o engin bilgi ve tecrübesiyle çok şey öğrendiğimizi buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum ve kendisini gerçekten buradan şükranla anıyorum, çok şey öğrendim kendisinden- şunu söyledi yani ben sadece altını çizdiğim başlıkları alacağım: "Plan ve Bütçe Komisyonunun temel işlevlerinden bir tanesi bütçe hakkının millet adına yerine getirilmesinde üstlendiği işlevdir. Çünkü sürekli bütçe hakkına da vurgu yaptık. Dolayısıyla bütçenin yapılması olgusu Plan ve Bütçe Komisyonuna aittir. Şimdi Cumhurbaşkanına verdiğimiz bütçenin yapılmasıyla ilgili işlevin aslında temel düzenleyicisi Plan ve Bütçe Komisyonudur. Plan ve Bütçe Komisyonunun 25 üye iktidardan, geri kalan 15 üyenin muhalefetten olmasının bir tek nedeni vardır: Bütçe hakkını kullanacak olan, o anda devleti yönetme iktidarına sahip, halkın büyük çoğunluğunun oy verdiği kitlenin bu hakkı kullanacak olmasındandır yani bütçe hakkını iktidar kullanır. Bütçe hakkını muhalefet de kullanmaya kalkarsa ya da eşit olarak herkesten, her kafadan bir ses çıkmaya başlarsa işte o anayasal nizamın çürütülmesi burada başlar, işlemez o sistem."
Devam ediyor: "Bu Komisyonun gelecekte yani yeni Cumhurbaşkanlığı Hükûmet sistemine geçildiğinde yapılacak anayasal düzenlemelerden sonra nasıl çalışacağı konusunu belirlemek temel bir görev olarak ortaya çıkıyor. Bu konuyu, bütçe hakkının kullanılmasının iktidara ait olduğu gerçeğini bir defa hatırlatarak özellikle belirtmek istiyorum. Yani buradaki anayasal düzenin veya anayasal bir kurum olmaktan Plan ve Bütçe Komisyonunu çıkartılmasıyla demokrasimize hizmet mi ettik, yoksa gerçekten demokrasilerin de bir disiplin rejimi olduğu, iktidarların özellikle bütçe hakkını kullanma konusundaki anayasal haklarının korunması mı olduğu konusun bütün arkadaşlarımızın dikkatlice bir defa değerlendirmesi gerektiğini söylemek istiyorum." Hatta bu görüşmeleri yaparken arkadaşlarımızdan bir tanesi de şunu söyledi: "Yani bu şu anlama mı geliyor?" dedi. "Bu yasamanın yürütmeye müdahalesi anlamına mı gelecek?" Yani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi bütçesini getirdiğinde bu Komisyonun bütçe üzerinde her türlü tasarruf hakkı var mı? Ödenekler arasında kaydırmalar yapabilir mi? Ne bileyim bütçe açığını, fazlasını indirebilir, çıkarabilir mi? Yatırımlarla ilgili kararlar yahut da kurumlar arasındaki birtakım ödenek kaydırmalarını yapabilir mi? Yapabilir. Bu Komisyonun buna yetkisi var mı? Yetkisi var. Bunun doğru olmayacağını ifade etti arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğu. Ben de şunu söyledim, işte tam da benim ifade etmek istediğim bu. Biz bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgili referanduma gitmeden önce arkadaşlarımız bana şunu söylüyor: "Ya Başkan, Plan Bütçe Komisyonunun yetkisi gidiyor, Meclisin yetkisi elinden gidiyor, yahu sen bu işte bir şey yapmayacak mısın?" diyen arkadaşlarımız bu sefer referandumdan sonra "Ya, bu, yasamanın yürütmeye müdahalesi anlamına gelmez mi?" dediklerinde ben de şunu söyledim: İşte tam da demokrasi budur, kuvvetler ayrılığı prensiplerini tam anlamında yerine oturtmak ve uzlaşma kültürünü bizim mutlaka ülkemizde yerleştirmemiz gerekiyor.
Sayın Kaboğlu konuşmasında şunu söyledi. Yani "Devletler anayasalarla doğar, anayasalarla yaşar." Ama anayasalar kadar, işte İngiltere'nin yazılı bir Anayasası var mı?
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Tek istisna.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - "Tek istisna." Olabilir ama var mı? Yok ama yıllardır sistemi yürütebiliyor. O zaman burada en önemli hususlardan bir tanesi de kültür, teamüller, yerleşik teamüller. Biz genç bir demokrasiyiz, evet -100'üncü yılımızı kutluyoruz ama genç bir demokrasiyiz- ben inanıyorum ki önümüzdeki süreçte Türkiye Cumhuriyeti devleti her anlamıyla, cumhuriyetiyle, demokrasisiyle, kültürüyle, kuvvetler ayrılığı prensipleriyle en doğru noktaya doğru gidecektir.
Buradaki en önemli sistem, bu sistemin asıl noktası zaten vesayet sistemlerinin ortadan kaldırılmasıydı. Sadece vesayet derken yargının siyaset üzerindeki vesayeti veya ne bileyim işte askerin vesayeti, baskı gruplarının vesayetinden bahsetmiyorum. Bu sistemle beraber siyasetin kendi içerisinde siyasette oluşturduğu vesayet sistemi de mi ortadan kalktı yani oradaki çift başlılık da ortadan kalktı. Bir tarafta bir Cumhurbaşkanı her türlü yetkiyi haiz, yargı tarafında haiz, yasama tarafında haiz, ne bileyim asker tarafında haiz, her alanda haiz ama hiçbir sorumluluğu yok. Ve bunun ülkeye yaşatmış olduğu sıkıntıları da zaman zaman işleyişlerde hep beraber gördük ve müşahede ettik. 28 Şubat sürecinde gördük, sonrasında işte o Anayasa kitapçığının fırlatıldığı dönemde gördük ya da üçlü kararnameye tabi olan her türlü atamada nasıl engellendiği noktasında gördük. Yani bir başbakan istediği her kişiyi bakan dahi yapamadı bu memlekette. Sayın Abdüllatif Şener Bey, o dönemleri bilir, kendileri de o zaman hükûmet ettikleri dönemde Sayın Başbakan her istediği arkadaşı bakan yapabildi mi Sayın Necdet Sezer'in döneminde? Bu daha önce de oldu. Olmadı, sonrasında da o yüzden bu yeni sistemin yerleşmesine ve bu kültürün oluşmasına hepimizin katkıda bulunması gerekiyor çünkü milletin yüzde 50'sinden fazlasının oyuyla ve millet tarafından kabul edilen yeni bir sisteme geçtik ve bizim de her şeyden önce millî iradenin temsilcileri olarak milletin göstermiş olduğu bu iradeye saygı duyma sorumluluğunun en başta, en temelde bizde olması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Onun dışında mesela buradaki en önemli alanlardan konulardan bir tanesi denetim meselesi. Şimdi, Parlamentonun yapması gereken en önemli iş denetim. Evet, bütçe Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi bütçe hakkını kullanması gereken yürütme, iktidar ama denetim hakkı da bütçe hakkı gereği bizde olmak mecburiyetinde. Şimdi, eskiden nasıldı? Plan ve Bütçe Komisyonuna siz getiriyorsunuz, yürütmeyi denetle diyorsunuz iktidar partisinin yürütmesine. Ama Plan Bütçe Komisyonunda 40 üyesinin 25'i gene iktidardan, 15'i muhalefetten ve görüşme usul, esasları Anayasa'ya göre birlikte görüşülür. İşte bugün görüştük, Sayıştay raporlarını ne kadar konuşabildik? Hiç konuşamadık.
O zaman ben size şu tarih şeyiyle ilgili çok kısa bir bilgi vermek istiyorum. Bakın, ilk olarak 22'nci Dönem Dördüncü Yasama Yılında Sayın Bülent Arınç tarafından verilen (2/818) esas numaralı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde Değişiklik Yapılması Hakkındaki İç Tüzük Teklifi'ni Anayasa Komisyonundaki görüşmeleri tamamlanıyor. Söz konusu teklife göre Plan ve Bütçe Komisyonu bünyesinde bütçe alt komisyonu ve kesin hesap alt komisyonu kurulması ve diğer ihtisas komisyonlarının da bütçe ve kesin hesap sürecine dâhil edilmesi öngörülmüştür; kadük oldu.
Daha sonra geliyoruz 23'üncü Dönem İkinci Yasama Yılında Sayın Köksal Toptan tarafından verilen (2/122) esas numaralı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında İç Tüzük Teklifi'nin Anayasa Komisyonunda görüşmeleri tamamlandı ancak Genel Kuruldaki görüşmeler tamamlanamayınca teklif kadük oldu. İç Tüzük değişiklik teklifinde bütçe kesin hesap kanun tasarıları ve eki belgeleriyle Sayıştay raporlarını TBMM'de görüşülmesiyle ilgili olarak sistem değişikliğine gidiliyordu ve kesin hesap alt komisyonu kuruluyordu, kadük oldu.
Üçüncü olarak geldik 2010 yılına. 2010 yılında çıkarılan 6085 sayılı Sayıştay Kanunu'nun Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından kabul edilen metninde bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarıyla ve eki belgeleriyle Sayıştay raporları Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesiyle ilgili olarak yasal düzenlemelere yer verilmiş, ancak söz konusu hükümler kanunun Genel Kurul görüşmeleri esnasında metinden çıkarılmıştır. Düzenlemeye göre Plan ve Bütçe Komisyonu bünyesinde kamu hesapları alt komisyonu kurulmaktaydı. Ayrıca 2009 yılında Genel Kurulun onayıyla kurulan İç Tüzük Uzlaşma Komisyonundan da geçen raporda -daha fazla uzatmayacağım- orada da bir bütçe daimî alt komisyonu ve kesin hesap daimî alt komisyonu Plan ve Bütçe Komisyonunun altında kurulması öngörülüyordu.
Bütün siyasi partilerin yeni İç Tüzük çalışmaları esnasında yapmaları gereken en önemli şey hem de Sayıştayımız tarafından yapılmış olan bu denetimlerin Meclis ayağının bir an önce düzenlenmesi ve oradan gelen raporların ve hesapların tam olarak burada incelenebilmesinin, denetlenebilmesinin yolunu açmak için hem arkadaşlarımızın ve Sayın Kalaycı'nın da ifade ettiği gibi ve diğer arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi mutlaka bu Komisyonun bünyesinde bir kesin hesap alt komisyonunun mutlak surette kurulması gerekiyor. Bunu hatta ben başkan vekilliği yapmış olduğum 24'üncü Dönemde aşağıda bütün parti gruplarının grup başkan vekillerine danışarak orada görüşülen bir torba yasaya bunu ilave etmek istedim. Oradaki o günkü siyasi partilenin 3 tanesini ikna ettim, sadece 1 tanesinin grup başkan vekilini ikna edemedim. O da haklıydı "Yani bunu İç Tüzük görüşmeleriyle beraber ele alalım." dedi ve o gün o orada kadük oldu. Hâlbuki hem ben AK PARTİ Grubuna hem diğer 2 parti grubunu o gün için bu işe ikna etmiştim ama kadük oldu.
Şimdi, tabii, Sayıştay tarafına gelince yani denetim hakkı son derece önemli ama denetim ayağını oluşturacak yani bütçe hakkı gereği bir kere 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu bu konuda son derece önemli bir reform oldu, bütçe hakkı ve denetim gereği. Arkasından 6085 sayılı Sayıştay Kanunu çıktı. Bakın, 2013 senesinde biz 6085 sayılı Kanunu çıkarana kadar Sayıştayın denetim yaptığı o son kırk dört yılda sadece ve sadece yılda 3 tane raporu Meclisin denetimine ve bilgisine sunuyordu, sadece 3 rapor sunuyordu, onun dışında başka hiçbir şey gelmiyordu. Ancak sonrasında, 6085 sayılı Kanun'dan sonra işte bu sayıların tamamı arttı ki şu an bilmiyorum ama herhâlde ana raporların dışında herhâlde 195 Sayıştayın denetim raporu Meclis Başkanlığına yani daha doğrusu Plan ve Bütçe Komisyonunun denetimine sunulmuş vaziyette. Raporları incelerseniz... Geçen sene de öyleydi, hep Sayıştay üzerinden birtakım tartışmaları yapıyoruz. Sayıştayı kim denetleyecek gibi bu tartışmaları da yapıyoruz ama bizim uluslararası ziyaretlerimiz oldu, uluslararası ziyaretlerde diğer Parlamentoların Sayıştaylarına o "audit court"larına da gittik, gördük, onları da ziyaret ettik. Ben diyebilirim ki INTOSAI kuralları çerçevesinde Türk Sayıştayı belki dünyadaki en etkin denetim yapan en önemli Sayıştaylardan bir tanesi. Ki Sayın Kuşoğlu'nun da özellikle belirttiği gibi bulgulara girdiğiniz takdirde ve denetimin içine baktığınız takdirde son derece önemli hususlar var. Sayın Kuşoğlu'nun işaret ettiği "Ya bunlar cevapsız mı kalacak? Bu bulgularla ilgili olarak bu kurumlar bizim karşımıza geldiğinde biz bunların cevabını alamayacağız." dedi. Dünden gelen tartışma için de şunu söylemek istiyorum: Yarından itibaren buraya gelen bütün bakanlıklar ve ilgili kurumlar kendi raporlarıyla, denetim raporlarıyla, Sayıştay raporlarıyla ilgili soracağınız bütün sorulara cevap vereceklerdir ve vermek durumundadırlar. Parlamento hakkı gereği denetim Türkiye Büyük Millet Meclisindedir.
Tabii, bu bize geçti ama onun yanında bir önemli husus daha var; teklif etme yetkisi bize geçti. Peki, Parlamentonun bu yasama kapasitesi nasıldır, bu yapılabilir mi, bunun güçlendirilmesi lazım? Bu yönde de adımlar atılıyor. Yani bir kere yasama kapasitesinin güçlendirilmesinin en temel yolu insan kaynakları yani burada gerçek anlamda yasama uzmanlarından bir ordu oluşturmak, bütün ihtisas komisyonlarımızı çalışır hâle getirmek. Hakikaten, Plan ve Bütçe Komisyonunda kendi içerisinde bir alt ihtisaslaşma oluşturmak, yeteri derecede buralarda mutlak surette uzmanlarla bu süreçleri götürmek. Bunun dışında, bir de milletvekillerimizin kendi tekliflerini oluşturabilmelerine imkân sağlayabilmek için de biz gene Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı bünyesinde şimdi yeni bir yasama uzmanlardan kurulu bir yapı oluşturuyoruz ki bütün milletvekillerimize hizmet verebilsin. Şu anda Araştırma ve İnceleme Merkezimizde sadece şunu vereyim, mesela, bu dönem için, 27'nci Dönem için söylüyorum: 4 Kasım 2019 tarihi itibarıyla milletvekillerimizin talep etmiş olduğu 299 kanun teklifi talebi bizim uzmanlarımız tarafından orada karşılandı. Bir de gene Meclis Başkanlığı olarak bu uluslararası antlaşmaların onaylanmasına ilişkin tekliflerin taslaklarını da gene orada hazırlıyoruz. Bu çerçevede de Sayın Meclis Başkanı için 157 tane de bu anlamda tasarı, uluslararası anlaşmaya ilişkin teklif orada hazırlandı.
Bu 299'un dağılımına bakarsak 10 AK PARTİ milletvekili bundan faydalanmış, Cumhuriyet Halk Partisinin 182 milletvekili bu hizmetten yararlanmış, Halkların Demokratik Partisinden 24 milletvekili, Milliyetçi Hareket Partisinden 43 milletvekili -tabii ki burada kendi içlerinde mükerrerlikler vardır, bazı milletvekillerimiz 3, 5, 10 teklif konusunda bu destekleri almıştır- İYİ PARTİ'nin 35 milletvekili, Türkiye İşçi Partisi 4, Büyük Birlik Partisi 1 olmak üzere toplamda 299 teklif burada hazırlandı.
Gerçi, ben onun cevabını verdim Sayın Kaboğlu sordu ama bizim Başkanlığımızda bekleyen hiçbir teklif yok. Türkiye Büyük Millet Meclisine şu ana kadar sunulmuş olan 2.328 teklif vardır, bunun 2.217 tanesi komisyonlara havale edilmiştir, diğer kalanlarının da inceleme süreçleri devam etmekte.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Muhalefetin kaç teklifi görüşüldü komisyonlarda?
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Ben şöyle söyleyeyim: Adalet ve Kalkınma Partisinin sunulan 184 teklifi var, bunlardan 73 tanesi komisyonda bulunuyor, 67 tanesi gündemde, kanunlaşan 43 tane. Muhalefet partisi diye bir şey yok, bu 1'inci parti, 2, 3 ve 4'üncü partilere ilişkin söylüyorsan teklifleri komisyonda bekliyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani hiçbirisi görüşülmedi.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Burada tabii, enteresan bir başka veriyi daha paylaşayım...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani 3'üncü ve 4'üncü partilerin görüşülmeye değer bulunmadı hiçbir teklifi.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Müsaade edersiniz... Onun değerlendirmesini ben yapacak değilim. Komisyon başkanlarımız... Bakın, İç Tüzük açıktır, komisyonlar gündemine hâkimdir, hangi teklifleri...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Komisyon başkanları bazen "Teklif beni aşar." diyor mesela, ne yapalım?
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Başkan hiç öyle bir şey söylemez; komisyon gündemine hâkimdir.
Şöyle örnek, enteresan bir şey söyleyeyim size: Mesela, 24'üncü Dönem İkinci Yasama Yılında 343 kanun tasarısı, 753 kanun teklifi, toplamda 1.096; 26'ncı Dönem İkinci Yasama Yılında 91 kanun tasarısı, 454 kanun teklifi, toplamda 545; şimdi, 27'nci Dönem İkinci Yasama Yılında yani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle beraber Cumhurbaşkanlığı teklifi 2, milletvekillerinin vermiş olduğu kanun teklifi sayısı 2.079. Yani neredeyse teklif üretme noktasında milletvekillerimizin ciddi manada üretken hâle geldiklerini görüyoruz, böyle bir faydası olmuş.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Üretim var ama sonuç yok, sonuç yok. Üretiyoruz da sonuç ne?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sonuç önemli ya.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Arkadaşlar, sonuç, şöyle söyleyeyim: Burada gene İç Tüzük'e atıfta bulunacağım, Genel Kurulun bu çalışma sistemi içerisinde devam edildiği müddetçe... Ne bileyim işte, diyelim ikide başlıyorsunuz, siz altıya, yediye kadar sadece gündem dışı konuşmalar, söz almalar veyahut da işte partilerin grup önerileri falan gibi, altıda, yedide kanun görüşmelerine başladığımız müddetçe ne torba yasalardan vazgeçilebilir ne de bütün bu tekliflerin komisyonlarda ve Genel Kurulda değerlendirilmesinin önü açılabilir. Hem görüşme usulü hem dediğim gibi, görüşülen tekliflerin oylamasının usulüyle ilgili olarak zannediyorum, siyasi partilerimiz yeni İç Tüzük çalışmalarında Meclisin daha etkin, hızlı ve işlevsel çalışmasına imkân verecek bir yapıyı kuracaklardır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani bir uzlaşma olmadığını...
BAŞKAN - Toparlayalım efendim.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Başkanım, bir yarım saatte toparlarım, çünkü soruları hızlı geçiyorum.
Şimdi, soru önergelerinin iadesine ilişkin çok itirazlar vardı, önce onu söyleyeyim. 27'nci Dönemde yazılı soru önergelerinin...
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) - Bize yirmi dakika vermiyorsunuz.
BAŞKAN - Normalde kırk beş dakika söz hakkı, yarım saat verdim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - 2 kurum daha var.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Yarım saat verdiler efendim.
BAŞKAN - On beş dakikada toparlarız Başkanım.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Otuz dakikada toparlayalım Başkanım. Ben her zaman o toleransı orada göstermiştim.
BAŞKAN - Şimdi, tabii şöyle bir...
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Bakın, Sayın Bakan, hemen hızlandırayım da.
Yazılı soru önergelerinin sadece yüzde 1,16'sı yani 21.847 soru önergesinden 254 tanesi iade edilmiştir yani işte bu kaba, yaralayıcı söz, 67, 68, 97'yle ilgili.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - O sözlük var mı? Nedir o sözlük?
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Ben bir sözlük oluşturacağım bununla ilgili size.
Bakın, bu oran tüm dönemlerin en az iade oranını oluşturuyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Çünkü önergelere cevap verilmediği için önergeler azaldı.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Araştırma önergelerinin de yani 2.141 önergeden sadece 66 tanesi iade edilmiştir; yüzde 3'üdür bu. 26'ncı Dönemde bu oran 2 katından çok daha fazlaydı.
Şurada "Ne yaptınız?" derseniz hem 2018 yılını hem de en son 5 Temmuzda hem Cumhurbaşkanı Yardımcısına hem de bakanlara Meclis Başkanımızın imzasıyla göndermiş olduğumuz yazıda bu yazılı soru önergelerinin süresi içerisinde cevaplanması ve içeriklerinin istenilen sorunun karşılığı olması için yazı yazılmıştı, ben sadece son paragrafını okuyacağım, hatta bu soru-cevapların zamanında paylaşılmaması meselesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim görevini tam olarak yerine getiremediği ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına da zarar verdiği konusundaki eleştirileri de içeren bir metnin son paragrafı da şudur: "Bu kapsamda, tarafınıza gönderilen yazılı soru önergelerinin süresi içinde cevaplandırılması ve verilecek cevapların Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına uygun olacak şekilde soruları tam olarak karşılayan, yeterli ve tatminkâr nitelikte hazırlanması hususunda gerekli hassasiyetin gösterilmesini de rica ederim."
Şimdi, bu ne oluyor süresi içerisinde cevaplanmadığında? İç Tüzük bununla ilgili olarak bize, Başkanlığa bir yaptırım vermiyor ki bütün yaptırımımız gelen kâğıtlar listesinde yayınlamak ve iş orada kalıyor. Onun için ben hep şunu söylüyorum: Demokrasi dediğiniz şey, uzlaşma bu, bir kültürdür; süreç içerisinde bu denetim mekanizması ve bu soruların zamanında, doğru, etkin, tam anlamıyla karşılayacak şekilde gelmesi kültürü de oluşacaktır.
Bakın, benzer sıkıntıyı aşağıda yasama görüşmeleri sırasında da görüyoruz. Mesela, milletvekillerimiz söz alıyorlar, hâlbuki sözlü soru bitti yani konunun oradaki formata uygun olması lazım. Ama o soru-cevap işlemine girdiğimizde işte, "Ben İçişleri Bakanına sormak istiyorum." "Ben Tarım Bakanına sormak istiyorum." ama İçişleri Bakanı da yok orada, Tarım Bakanı da yok. Yani o sorunun oradan alınıp da öbür tarafa iletilmesine ilişkin bir mekanizma da düzenlenmemiş vaziyette, sadece kayıtlara girmekten, tutanaklara geçmekten öte bir anlam ifade etmiyor.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Öyle bir yasal düzenleme yapmayı düşünür müsünüz Sayın Başkan?
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Ben, çok hızlı bir şekilde devam edeyim.
Milletvekillerimizin personelle ilgili sormuş oldukları sorulara gelmek istiyorum. Hep personel sayıları gündeme geldi. Meclisimizde toplamda Ankara ve İstanbul dâhil olmak üzere 5.809 personelimiz var. Bunun 1.846 tanesi milletvekilleriyle birlikte çalışan personeldir, 3.963 tanesi de diğer personeldir. Burada kadrolu, sözleşmeli, 4/B'li, sürekli işçi, işte sözleşmeli bilişim personeli gibi bu ayrışımlar var. Toplam sayı 5.809'dur. 2008 yılı faaliyet raporunda personele ilişkin verilen sayılar gerçeği yansıtmakta olup, bugünkü sayılarda ise Millî Saraylar personelinin devri, emeklilik, istifa, nakil gibi farklılıklar vardır. O yüzden, iki sayı arasında bir farklılık olabilir.
Başbakanlıktan gelen personel, evet, 367 personel... Başbakanlık lağvedildikten sonra personel dağıtımında 367 personel buraya geçmiştir. Bunun 33'ü müşavir, 55'i yasama uzmanı, 54 araştırmacı ile diğer unvanlardaki personel, 225'i de sürekli işçi olmak üzere 367 personeldir.
Sayın Beko -burada değil- sormuştu "Yine, Mecliste taşeron olarak çalışan hâlâ 16 personel var." diye. Doğru, bunun 9'u Meclisin kreşinde, 7'si de sosyal tesislerde olmak üzere 16 personel var. Ancak buradaki şeyimiz şu: Bunların giderleri, işçi giderleri işletmenin kendi gelirlerinden karşılandığı ve merkezî bütçeden bir pay almadıkları için sürekli işçi kadrosuna geçirilememişlerdir. Aynı şekilde gene gelirlerini kendi bütçelerinden karşılayan diğer kamu kurumlarında da benzer durum söz konusudur.
İhraç edilen personel sayısı -Sayın Çakırözer'in sorduğu- 72'dir. İhraç edilip göreve iade edilen personel sayısı da 17 olmuştur.
Bu işsizlik sigortası ve milletvekili personeliyle ilgili kıdem tazminatı meselesini pek çok arkadaşımız gündeme getirdi. 6253 sayılı Teşkilat Kanunu'nun 30'uncu maddesi açıktır yani Meclisin Teşkilat Kanunu: "Bu kapsamda çalıştırılan tüm personele sözleşme ücreti dışında mali ve sosyal haklar kapsamında herhangi bir ad altında ödeme yapılmaz." hükmü yer almaktadır. İlgili mevzuat gereğince de Mecliste çalışan milletvekili personeline kıdem tazminatı ödemesi ve işsizlik sigortası primi kesintisi yapılamamaktadır. Bunun yapılabilmesinin yolu ancak 6253 sayılı Kanun'da tadilattır. Ancak ben, 2012 yılında alt komisyon başkanı olarak o Teşkilat Kanunu'nu yaptığım için de söylüyorum, başında zaten bu düzenleme bu şekilde olduğu için ve bu personel milletvekiliyle gelip gittiği için de ücretleri kamuda çalışan diğer personele göre yüksek tutulmuştur. Bunun da ana sebebi budur.
Milletvekili personeline yol ve giyim yardımı hakkında gene 6253'e göre bizim onlara herhangi bir şekilde, herhangi bir ad altında yol, harcırah vesaire bir ödeme yapmamız mümkün değil.
Milletvekili personelinin izinleri hakkında -Sayın Sındır, onu siz söylemiştiniz- da değişen bir şey yok. Devlet memurlarında olduğu gibi milletvekili personeline de sözleşme esaslarına göre hizmet süresi bir yıldan on yıla kadar olanlara -on yıl dâhil olmak üzere- yirmi gün, on yıldan fazla olanlara ise otuz gün ücretli yıllık izin veriliyor. Onun dışında ayrıca eşinin doğum yapması hâlinde, gene istem üzerine, on gün babalık izni; kendisinin veya çocuğunun evlenmesi ya da eşinin, çocuğunun, kendisinin veya eşinin anne babasının ölümü üzerine de yine isteği üzerine, her olay için de yedi gün mazeret izni verilebiliyor. Zaten kadın çalışanlarımız da hamilelikle ilgili diğer devlet memurlarıyla aynı statü içerisinde doğum iznini kullanabiliyorlar.
Çok doğru söylediniz Sayın Kalaycı, yardımcı hizmetler sınıfında bulunan personelin genel idare hizmetleri sınıfına aktarılması. O dönemde biz bunu yasayla yapacaktık fakat yasayla yapmamızın diğer kamu kurumları noktasında da sıkıntı yaratacağı düşüncesiyle o gün bütün siyasi partiler, işte komisyon üyeleri uzlaşarak biz Başkanlık Divanına bu konuda yetkilendirme yaptık ama sonrasında dedik ki yani en azından üniversiteyi bitiren arkadaşlarımızı buraya geçirelim. Şu durum itibarıyla da bu şekilde çalışan yani yardımcı hizmetler sınıfında çalışan personelimizin 1'i ön lisans, diğer 4'ü lisans olmak üzere 5'i de zaten üniversite mezunu diyelim. Onun dışında zaten lise mezununun altını yapamıyoruz yani 9 ilkokul ve 59 ortaokul var; yasa gereği zaten onları genel idare hizmetleri sınıfına alma imkânımız yok. Lise mezunu olarak da 112 arkadaş var. Başkanlık Divanında, dediğim gibi, orada bir yetki var. Yalnız bununla ilgili sonradan çıkarılan bir yönetmelik vardır yani sınavla ilgili yönetmelik, kadro çalışmalarıyla ilgili. Bunlarla ilgili düzenlemeleri Başkanlık Divanına getiririz, ben bu konuyu Başkanlık Divanında da aktaracağım.
Yine, 4/B'li personelin 4/A'ya geçirilmesi. Kurumda bu statüde çalışan personel sayısı 990. Zaten burada bir sınav açtığımız zaman da bu toplam kadronun -kaç kadro alacaksanız- en az yüzde 20'si sizin kendi bünyenizde çalışan personele ayrılıyor. Bunun tamamının kadroya geçirilmesi eğer istenirse -ki İsmail Bey bunu söylemişti- bunun için yasal düzenleme yapılması gerekiyor. Kanunda düzenleme yapılması hâlinde kurumumuz da bu yönde bir uygulamayı yapabilir.
Lojmanları İsmail Bey sormuştu, İstanbul'daki lojmanları. Bu Millî Saraylar personeli... Şöyle: Bu personel şeye geçti. Yani Millî Saraylarda bizde kalan personelin lojmanlar Millî Saraylara geçtiği için, orayı boşaltması gerekiyor ama biz İstanbul'da çalışan Türkiye Büyük Millet Meclisi personeli için lojman temini konusunda çalışmaları başlattık. Genel Sekreterliğimiz tarafından bu çalışmalar sürdürülüyor arkadaşlarımızı mahrum bırakmamak için.
Sayın İbrahim Aydemir sordu. Biliyorsunuz, 40 stenograf yardımcısı alındı. Burada bu sınava 60 kursiyer geldi, 49'u başarılı oldu. Kadro sayısı 40'tı, başarı durumuna göre ilk 40'ı alındı ama ilk kadro açıldığında, yeni kadro geldiğinde stenograflarla ilgili ilk önceliği bu kursu bitiren gerçekten yetişmiş bu 9 arkadaşımıza tanıyacağız. Başkanlık Divanında da bu gündeme geldi ve Sayın Meclis Başkanımızın da Başkanlık Divanı toplantısında bu yönde bir irade beyanı oldu.
Gene onların çalışma süreleriyle ilgili... Görev yapan stenograflar üç gruba ayrılıyor. Üç grup da saat 09.00 itibarıyla göreve başlıyor. Birinci ve ikinci grup Genel Kurul açılışından kapanışına kadar görev yapmakta ve takip eden gün saat 13.00'te mesaiye başlamaktadır. Üçüncü grubun mesaisi ise o gün saat 18.00 itibarıyla sona ermekte ve takip eden gün saat 09.00'da göreve gelmektedirler. Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatil dönemlerinde de stenograflara zaten idari izin veriliyor, bütün o dönemde.
Yıpranma paylarına ilişkin Mustafa Bey'in bir açıklaması vardı. Bu stenograf sayılan personel, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 42'nci maddesinde fiilî hizmet zammından faydalanacak unvanlar arasında "stenograf" unvanı yer almıyor yani stenograf olarak görev yapan personele fiilî hizmet süresi zammı bu yüzden veremiyoruz. Orada bir tanımlama yapılırsa, kanunda bir düzenleme yapılırsa bu imkân dâhiline girer.
Sayın Tanal gitmiş. Kendisi de doğru... Cevap veriliyor. "Berber var mı?" diye soruyor yani naklen dışarıdan berber var mı? Naklen dışarıdan alınan berber yok. Soru da böyle... Ama Millî Savunma Bakanlığı üzerinden geçici görevlendirmeyle gelip burada üç yıldır berberlik yapan bir arkadaşımız var. Yani "Niye bu devam ediyor?" dediğimizde de milletvekillerimiz ağırlıklı olarak da kendisinin verdiği hizmetten -belki siz de o berbere gidiyorsunuzdur- memnun olduğu için Genel Sekreterlik onun görevini devam ettiriyor.
Taksicilik yapana dair bir bulgu, öyle bir şey yani bir tespit yok.
Eski Başbakanlara verilen haklar arasında personeli sormuş Sayın Sındır. Talep etmeleri hâlinde yani ister Meclisten ister diğer kamu kurumlarından biz talepte bulunuyoruz, 3 personele kadar kendilerine personel görevlendirebiliyoruz.
Tabii, milletvekili haklarını pek çok arkadaşımız gündeme getirdi. Siz söylediniz, sonra Sayın Paylan da söyledi, başka arkadaşlar da söyledi. Terzi söküğünü dikemez herhâlde. Kanunu olmayan ya da özlükle ilgili düzenlemesi olmayan tek müessese milletvekilliği müessesesi. Ben geçenlerde bunu Başkanlık Divanında da gündeme getirdim, en azından ilave bir mali hak, özlük, şudur budur değil ama hiç olmazsa değişik kanunlarda düzenlenmiş olan bütün bu düzenlemeleri tek bir kanun altında toparlayalım, hiç olmazsa milletvekilliği kanunu olsun. Şimdi bizim ücretlerimiz Cumhurbaşkanlığı -eskiden Başbakanlık Müsteşarıydı- İdari İşler Başkanına endeksli yani orada o ücret nasıl bir normla oluşturuluyorsa alalım o normu aynen buraya yazalım da en azından oraya endeksleniyor gibi olmak durumundan da çıkalım şeklinde bunu söyledim. Bunu ben Divanda da söylemeye devam edeceğim. Ama bu konuda bunu yaparken de kaçak dövüşmemek gerekiyor çünkü ben, bu süreç içerisinde "Milletvekili kanunu yapalım." denildiğinde yani çok kaçak güreşler gördüm, hatta kendi milletvekillerini ortada bırakan siyasi parti grupları da gördüm imzalarıyla beraber. Onun için bunu bir ortak anlayış ve konsensüs içerisinde bizim hep beraber, bütün milletvekilleri, bütün siyasi parti grupları olarak yapmamız mutlak surette gerekiyor. Yani "itibar, itibar" diyorsanız, milletvekillerinin kendi kanununun olmaması bile o mahalle baskısından -diyeyim- kaynaklı bir sonuç olarak ortaya çıkıyor. İlla yeni, ilave haklar falan demiyorum ama mevcut şekliyle, mutlak suretle kanunun olması gerektiğini düşündüğümü ifade etmek istiyorum.
10 Kasım günü Meclis, resmî törenden sonra, bütün ziyaretçilere açık olacaktır; onu söyleyeyim.
Cari transferlerle ilgili olarak bir bilgi vereyim. Yani, burada, bizim cari transferlerimiz içerisinde üç ana kalem var: Bir, uluslararası kuruluşlara yapmış olduğumuz üyelik aidatlarımız var; gene, Kamu Denetçiliği Kurumuna yapmış olduğumuz hazine yardımı var; bir de Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun lisans bedellerindeki yüzde 3'lük payı 1,5'a düştükten sonra kendi giderlerini karşılamadığı için, kanun gereği Türkiye Büyük Millet Meclisinden aktarılan ödenek söz konusu orada.
İstanbul'daki tesislerde -gene Sayın Aksu söyledi- hakikaten doğru, tadilatlar yapılıyor. Cumhurbaşkanlığı Millî Saraylar İdaresi Başkanlığıyla yapmış olduğumuz protokolle şu an Florya Atatürk Deniz Köşkü ve Sosyal Tesisleri, Yıldız Sarayı Konukevi, Beşiktaş Misafirhanesi, İstanbul Göztepe'deki Filizi Köşk, Yalova Atatürk Köşkü ve Sosyal Tesisleri ile Yıldız Sarayı bahçesinde bulunan Dış Karakol Binası Türkiye Büyük Millet Meclisine tahsis edildi. Aynı zamanda, daha önce milletvekillerine hizmet veren Mustafa Necati Kültür Evi de Kültür Bakanlığına iade edilmişti, onu da geri talep ettik. O süreç de, zannediyorum, devam ediyor; protokol aşamasına geldi. Sayın Bakanla da anlaştık, onu da tekrar Meclise kazandırıyoruz.
Filizi Köşk iki sene önce tamamen yenilenmişti.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Benim sorduğum, Millî Saraylardan çıkmış olan personel bunlarla ilgili değil o zaman, öyle mi Başkanım?
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Değil. Diğer, devredilen saraylarla ilgili.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Diğer, tamam.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Buraların tadilatı için de 2020 bütçemizde cari giderleri için 5 milyon lira; yatırım giderleri için de, bu takım tadilatlar için de 10 milyon lira ödenek ayrılmış vaziyette.
Sayın Katırcıoğlu, Meclis harcamalarının Sayıştay denetimi noktasında... Yani, zaten Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimi Sayıştay tarafından görevlendirilen 3 denetçi tarafından yapılıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Sayıştayın denetimi de Başkanlık Divanı tarafından görevlendirilen ve gerekli mesleki niteliklere sahip denetim elemanlarından oluşan bir komisyon tarafından, hesaplar ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak yapılıyor. Bunlar -gelenler- hem Sayıştayla ilgili hazırlanan denetim raporları hem de üst yönetici cevapları her yıl Başkanlık Divanında da görüşülüyor.
Murat Emir Bey gitti. Aslında, biri "Tartışmışsınız." dedi, biz bir tartışma yapmadık; Sayın Emecan'ın gündeme getirdiği bir husustu. Sayın Murat Emir'in Meclis Başkanına yönelttiği 2 tane yazılı soru önergesi var. Bunlardan birincisi, bu yazılı soru önergelerinden biri, kendisi söyledi, cevaplandı. Diğeri, kartvizitlere ilişkin bir sorusu vardı, o da cevaplandı. Bir de bunun dışında CİMER'e yazdığı, CİMER tarafından Meclis Başkanlığımıza yönlendirilen bir sorusu vardı araç ihalelerine ilişkin; o da cevaplandırılarak kendisine gönderildi.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - CİMER üzerinden mi cevap?
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Evet, tabii ki. Çünkü CİMER üzerinden bize gönderdiği için, direkt olarak Meclise böyle bir yazılı soru önergesi vermediği için.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - CİMER daha hızlı Meclisten.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - A ve B bloklarla ilgili konu... Ki zaten, hani, bütçedeki azalma nereden kaynaklanıyor, onu söyledik. Ne kadardı? 153 milyon lira 2019 bütçesinde de yer alıyordu. 2020 bütçesinde, A ve B blokların yapım işinden vazgeçildiği için, azalmaya sebep oldu diyeyim.
Onun dışında, yıkılan binalarla ilgili olarak da şunu söyleyeyim: Tadilatı yapılması düşünülen bu eski blokların Afet Yönetmeliği'ne uygun olmaması, kullanım için mutlak suretle güçlendirilmesi gerektiğinden dolayı Meclis Başkanlık Divanının 27 Ocak 2016 tarihli 3 No.lu Kararı'yla yıktırılmıştır. Şu anda Meclisin de kısa vadede yeniden böyle bir yatırım ihtiyacı görülmüyor.
Araç kiralarıyla ilgili söylediniz. Yani, 2019 yılından itibaren, bu konuda Maliye Bakanlığı görüşü de alınarak satın alma yerine kiralama modelinin kamu açısından daha doğru olacağı ifade edildiği için, araçlar kiralama yöntemiyle Mecliste hizmete sunuluyor.
Sayın Çakırözer -bu önemli- "Neden dışarıdan avukatlık hizmeti alındı?" diye sordu. Arkadaşlar, Meclis Başkanlığı olarak, 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle açılan ceza davalarına müdahil olunmuştur. Bu davaların önemli bir kısmı da çok sanıklı ve niteliği gereği ceza yargılaması konusunda özel uzmanlık gerektiren davalar olduğu için bu konuda hizmet alınmaktadır ve bu hizmetler için de bugüne kadar 2 milyon 300 bin lira para ödenmiştir. Bu davaların en bilinenlerinden bir tanesi Genelkurmay çatı davasıdır, diğeriyse Akıncı davasıdır. Genelkurmay çatı davası da, biliyorsunuz, tamamlandı, şu an istinaf aşamasında; diğeri ise devam etmekte.
Eski tabur lokantasına -biliyorsunuz, Sayın Cemil Çiçek Başkanlığı döneminde yıkılmıştı- yoğun bir talep vardı; o talebi ta o zamandan beri yapanlardan biri benim. Hakikaten, hem çalışanlar hem de milletvekillerimiz açısından son derece önemli bir hizmet görüyordu. Milletvekillerimizden gelen bu yoğun talepler üzerine de burada 2.200 metrekare kullanım alanı olan; milletvekillerimiz için 370 kişi, personel için de ayrı bir salonda 180 kişi kapasitesi olan ve toplam 550 kişilik kapasiteli bir lokantanın yapılmasına karar verildi. Bunun proje çalışmaları tamamlandı, kısa zamanda da yapım ihalesini Genel Sekreterlik gerçekleştirecek.
"Yurt dışı komisyonlara gidiliyor, geliniyor; bunların faydası var mı?" diye sorulmuştu. Tabii ki faydası var. Yani, biz sürekli olarak çok daha yoğun bir biçimde bu uluslararası temasları sürdürmek ve parlamenter diplomasiyi güçlendirmek durumundayız, parlamentolararası ilişkileri güçlendirmek durumundayız; bunun için de bunu yoğun bir biçimde devam ettireceğiz. Yani, mesela en son Osman Aşkın Bak da mesela NATO PA Başkan Yardımcılığına geldi; bu da bu temasların neticesinde ortaya çıkan önemli bir husustur. Biz Türkiye olarak politikalarımızı, dış politikadaki birtakım hassasiyetlerimizi, önceliklerimizi mutlaka muhataplarımıza bire bir anlatıyor olmamız lazım. Parlamenter demokrasi açısından orada kurulan ikili ilişkiler son derece önemli. Hatta, bana göre, çok daha güçlendirilerek bu işin üzerine gidilmesi gerekiyor.
Sayın Ayhan Erel, 1 cami, 3 mescidimiz var. Şu an zaten 5 din görevlisinden 3'ü imam-hatip, 2'si müezzin olarak burada görev yapıyor. Cumaları şu an hem Ana Bina altında bulunan mescit hem Ek Hizmet Binası altında bulunan mescit hem de camide cuma namazı kılınıyor. Eğer ihtiyaç varsa bunun tespitini arkadaşlar yapacaklar. Halkla İlişkiler Binasının altındaki mescitte de cuma namazının kılınmasına imkân verecek tedbiri alırız.
İYİ PARTİ'nin, grup toplantılarının Meclis TV'den yayınlanmasına yönelik "9.45'te Meclis TV yayına girsin." falan... Biz hiçbir grup toplantısını Meclis TV'den yayınlamıyoruz arkadaşlar; bunları internet üzerinden, intranetten yayınlıyoruz.
TBMM GENEL SEKRETERİ MEHMET ALİ KUMBUZOĞLU - TRT 3'ten yayınlanmıyor.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - TRT 3'ten yayınlamıyoruz işte, onu söylüyorum, TRT 3'ten yayınlamıyoruz ama internet üzerinden kapalı devre sistemde içeride ve bir de internet üzerinden bunun yayınlarını sürdürüyoruz.
15 Temmuz etkinliklerine katılım hakkında "Ya, niye bu kadar kişi geldi? Misyonerler vardı; onlar geldi, gelmedi..." Zaten bazı Batılı ülkeler terör örgütlerinin hem kurucusu, banisi; onları evlerinde, ülkelerinde misafir edenlerden ve terör örgütlerini hem kuran ve bu yönetimlere destek veren, sağlayan ülkelerden zaten böyle bir etkinliğe katılımlarını beklemek de herhâlde doğru olmaz ki zaten onların da o etkinliklerde bulunmasının da çok doğru olacağını düşünmüyorum.
Doğal gaz ile su faturalarıyla ilgili Sayın Tanal "Sanki, hani, bunlar çok gizli bilgi; bize verilmedi." gibi bir şey söyledi. Yok, açık. Elektrik için 2019'da, şu anda altı ayda 6 milyon 235 bin lira; su için 1 milyon 336 bin lira; doğal gaz için de 2 milyon 556 bin lira ödeme yapmışız.
"RTÜK Başkanının kaç üyeliği vardır?" diye sorulmuş. RTÜK Başkanı TÜRKSAT Yönetim Kurulu üyeliğinden zaten istifasını verdi. Sadece Basın İlan Kurumunda ama orada da Yönetim Kurulu üyeliği değil, Genel Kurul üyeliği var. Ne kendi mevzuatında ne işte, RTÜK 38'inci maddeye baktığımızda bu görevi yapmasına engel bir hâl olmadığı da görülmektedir. Neden RTÜK temsilcisi burada? Az önce de ifade ettim çünkü biz Meclis bütçesinden oraya ödenek aktarımı yapıyoruz.
Faruk Bildirici meselesi... Sayın Bildirici zaten yani bu işte yürütmenin durdurulmasına ilişkin bir dava açtı. Bu süreç zaten Cumhuriyet Halk Partisiyle de ortak olarak istişare ediliyor. Onlar da zaten yeni bir isim bildirmeden işleme geçilmesi... Yani "gereğinin yapılması" diye gönderdiği şey, gereği olarak Meclisin yapabileceği şey yeniden orada bir üye seçimidir. Şu anda bu beklenecek, üye seçimine ilişkin herhangi bir şeye gitmiyoruz.
Sadece Sayın Emecan'ın şu sorusuna da cevap vereyim: Hani bu kâr amacı gütmeyen kuruluşlara ayrılan kaynakla ilgili olarak, zaten bu 4 küsur milyon liranın 3 milyon 647 bin lirası memurların öğle yemeğine yardım. O da burada kâr amacı gütmeyen kuruluşlar, bu transferler burada görülüyor. Yani şu ana kadar dernek, birlik ve kuruluşlara 500 bin lira gibi bir şey öngörülmüş ama 2019 yılı içerisinde yapılan aktarım sadece 50 bin, 25 bin, 25 bin; toplam 100 bin lira, hepsi o kadar yani. Orada ana kalem memurlara yemekle ilgili olan yapılan aktarım.
Ben sabrınız için dinlediğiniz için çok teşekkür edeceğim. Sadece...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Başkan...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Başkan... Başkan...
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Geleceğim, müsaade ederseniz... İki husus kaldı.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Başkan, hiçbir sorumuza cevap vermediniz.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Etmeyin eylemeyin. Hepsine cevap verdi, bir saat oldu.
BAŞKAN - Evet, lütfen... Arkadaşlar, bir saati geçti, lütfen...
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Şimdi, ben önce müsaade ederseniz, bu...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, bu fotoğraf çok önemli Başkan. Buraya koydum.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Bu net borç tutarının kullanımıyla ilgili, bu 70 milyardı galiba.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Başkan, şu fotoğrafa gelin.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Müsaade ediniz.
70 milyar lirayla ilgili olarak burada yapmış olduğunuz düzenlemeyle ilgili şu bilgiyi vermek istiyorum: Bu (2/2312) esas no.lu Teklif'te Hazine ve Maliye Bakanlığına verilen borçlanma yetkisinin bütçe hakkını zedelediğine ilişkin bir bilgi vardı; bu, şu: Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen teklifte yer alan ve yürütmeye borçlanma yetkisi veren maddenin Anayasa'ya ve 5018 sayılı Kanun çerçevesinde bütçe hakkına aykırılık teşkil ettiğini düşünmüyorum. Burada yapılan ek bütçe değil, borçlanma limitinin yine Parlamento onayıyla artırılmasıdır.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hep böyle yapılır, yol olur.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Nitekim, benzer bir düzenleme yani 2017 yılında yapılan bu düzenleme Anayasa Mahkemesine götürülmüş ve bu konuda da Anayasa Mahkemesinin almış olduğu kararın nihai gerekçesi şudur...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bu, resmî görüşünüz değil mi Sayın Başkan?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Öyle derler hep işte.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - "Bütçe kanunlarında o yıla ait başlangıç ödenek miktarlarıyla tahmin edilen gelirler düzenlenmekle birlikte, gelir elde edilmesi sonucunu doğurduğu gerekçesiyle net borç kullanımı limitinin belirlenmesine ilişkin genel ve soyut nitelikteki kuralların bütçe kanununda yer alması zorunlu değildir. Bu itibarla, 2017 yılı için geçerli olmak üzere net borç kullanımı tutarlarının artırılmasını öngören kuralın Anayasa'nın bütçeyle ilgili kurallarına aykırılığından söz edilemez."
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - "Resmî görüşümdür." diye bitirin de Sayın Başkan.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Yok, bu Anayasa Mahkemesinin resmî kararıdır; ben onu söyleyeyim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, sizin görüşünüzü merak ediyoruz Sayın Başkan.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Başkanım, müsaade ederseniz, milletvekilleriyle ilgili de şunu söyleyeyim...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şuna gelin, Soylu'nun laflarına gelin.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Rahat olun yani onu atmanıza gerek yok.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Düştü bakın.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Tabii ki sizin bu konudaki değerlendirmelerinizi, bu konudaki hassasiyetlerinizi ben Meclis Başkanımızla paylaşacağım ama ben zaten bunu paylaşmadan önce değerli mevkidaşım Mithat Hocanın bu konuları Sayın Meclis Başkanımıza aktardığını düşünüyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sonuç yok.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Bilemiyorum yani o ikisi arasında olan bir görüşme ve ondan...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Bilemiyorum." ne demek? Siz "Meclisin Başkanı Vekiliyim." diye geldiniz, onun gibi konuşabilirsiniz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ama hiç öyle davranmadınız.
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Doğru. Her bilgiyi şu an haiz olmayabilirim. Şu an elimde Sayın Mithat Hoca ile Sayın Şentop arasında yapılan görüşme ve buradan çıkan neticeyle ilgili elimde herhangi bir bilgi olmadığı için bir şey söyleyemiyorum ama ben sadece şunu söyleyeyim: Millî iradenin temsilcisi olan Parlamentonun milletvekillerinin mutlak surette itibarlarının her platformda korunması gerektiğine inandığımı burada ifade etmek istiyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ne yaptığınız bununla ilgili? Mesela ne yaptınız?
TBMM BAŞKANI VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Ben şu an gördüm. Yani vallahi "Sayın bakanlar korumalarla geziyor." diye kızıyorsunuz ama siz de maşallah bayağı zengin bir koruma ordusuyla dolaşıyorsunuz.
Çok teşekkür ederim.