KOMİSYON KONUŞMASI

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben ilk olarak bu Mecliste birlikte çalıştığımız personellere ilişkin sıkıntıları Meclis Başkan Vekilimiz buradayken aktarmak istiyorum.

Doğrusu Meclise ayrılan bütçenin en büyük yekûnunu personellere ayrılan bütçe oluşturuyor. Sözleşmeli personelin hâlâ kıdem tazminatı hakkı yok ve bu anlayış devam ediyor maalesef. Bununla birlikte, yani şu anda yaptığımız tespite göre gerçekten aynı işi yapan 2 personel arasında 3 bin TL'ye varan fark bulunmaktadır. 696 sayılı KHK'yle (4/d) sürekli işçi statüsüne geçen Meclis personelinin geçen sene ile bu sene aldığı maaşlar aynı. Bu kapsamda hiçbir iyileştirme yapılmadı ama zamlar hızla devam ediyor ve geçim sıkıntıları çok ciddi boyutlarda. Anayasa'nın eşitlik ilkesi gereğince, beraber çalıştığımız, mesai yaptığımız ve hizmet sektöründe çalışan personellerin bu durumunun gözetilmesi ve düzenlenmesi, eşitliğin sağlanması çok önemli.

Tabii, toplantıya gelirken maalesef dün gibi yeni bir haber de duyduk, çok vahim bir şey: Çağlayan'da, İstanbul Adalet Sarayı'nda en üst kattan, 6'ncı kattan bir vatandaş atlamış ve intihar etmiş. Dün 4 kardeş birlikte aynı evde intihar etmişti ve yaşamlarını yitirmişlerdi, bugün de yine adalet sarayında adaletsizliğin ve geleceğe olan güvensizliğin çok acı bir tablosunu daha yaşamış olduk.

Diğer bir mesele, şunu da söyleyeyim yani sırayla söyleyeceğim çünkü zamanımız kısıtlı: Sayın Ombudsman buradayken, benim bir iki başvurum vardı, bir tanesi çok ciddiydi. Cizre'de bodrumlarda -hatırlarsınız Genel Kurulda da anlatmıştık- sivillerin yaşam hakkının her an ortadan kalkabileceği gerekçesiyle çok ivedi başvurular yaptık ama maalesef yaptığımız başvuru da sonuçlanmadı yani yargı yolları gösterildi ve o 24 insan yaşamını yitirdi Cizre'de. Sonrasında size tarihi vereceğim.

KAMU BAŞDENETÇİSİ ŞEREF MALKOÇ - Yeni mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yeni değil.

Bu konulardaki hassasiyetin çok büyük olması gerekiyor, özellikle yaşam hakkıyla ilgili meseleler çok ivedidir, çok önemlidir. Ben sadece örnek olarak söyledim.

Diğer bir mesele, hani biz milletvekilleri olarak kendi sorunlarımızı da bu bütçe aşamasında söylemek zorundayız. Sayın Başkan, biliyorsunuz, bizim verdiğimiz soru önergeleri çoğunlukla cevaplanmıyor, cevaplandırılanlara da cevap diyemiyoruz.

Diğer bir mesele, zaten araştırma önergelerimiz de çoğunluğa dayanılarak genellikle reddediliyor. IŞİD araştırma önergesinin reddedildiği gibi, cinsel istismarla ilgili de kadına yönelik şiddetle ilgili araştırma önergelerimiz de reddediliyor ama başka bir problem var. Bir şey söyleyeceğim, belki garip gelecek size: Şu anda milletvekillerinin Meclis kürsüsündeki düşünce ve ifade özgürlüğü vatandaştan daha geride. "Niye?" diyeceksiniz. Yani normal bir konuşmada Yargıtay içtihatlarına göre "katliam" demek "yargısız infaz" demek ya da "cinsel şiddet" demek ya da "işkence" demek ya da "Kürt illeri" demek "tecrit" demek "pogrom" demek suç değil; bu, Yargıtay kararlarında var ama bizim soru önergelerimizde, araştırma önergelerimizde bu kavramlar var diye kaba ve yaralayıcı bulunarak önergelerimiz reddediliyor. Bu kabul edilemez bir durum gerçekten. Benim IŞİD'le ilgili haziranda verdiğim önerge on beş gün önce biz Meclise, Genel Kurula indirmek istediğimizde reddedildi, efendim kaba ve yaralayıcıymış. Yani ben hukukçuyum ve önergelerimde kaba ve yaralayıcı ne olabilir? Yargıtay içtihatları ne diyor ve hele hele milletvekillerinin düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinin çok daha geniş olması gerektiği realitesi de ortadayken bu dönem yani geçen dönemle başlayan, bu dönemle devam eden ciddi bir kıskaç var, kürsüdeki sözlerimiz yargılama konusu yapılıyor, kürsüde söylediğimiz sözler sebebiyle hedef gösteriliyoruz, kürsüde söylediğimiz sözler sebebiyle tutuklanıyoruz. Şu anda İdris Baluken, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve daha birçok arkadaşımız kürsü dokunulmazlığı kapsamındaki konuşmaları sebebiyle tutuklular ve ceza alıyorlar, yasama sorumsuzluğu da rafa kaldırılmış durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Başkan Lütfi Elvan geçti)

BAŞKAN - Bir saniye efendim, ilave süre vereceğim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Bu nedenle, en azından Meclis Başkan Vekili olarak yani kaba ve yaralayıcı çıtasını lütfen bir daha değerlendirelim. Hele hele Yargıtayın içtihatlarının gerisinde bir uygulama Meclisin halkı temsil ettiği gerçeğinden bizi hızla uzaklaştırır.

Son olarak Sayıştay Başkanı da buradayken şöyle söyleyeyim: Gerçekten bizim belediyelerde müfettişlerin özel odaları var, geçen dönem de şimdi de, her gün müfettişler özel oda tahsisleriyle denetim yapıyorlar ama üç yıl boyunca kayyumların yaptıkları hırsızlıklar, yolsuzluklar, gasplar hiçbir şekilde -yani bir ara borçlarını söylediniz ama- bu açıklanmadı. Kayyumun kendisi bir darbe zaten.

Size trajikomik olan birkaç örnek vereceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen konuşmamızı tamamlayalım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bitireceğim.

Sayın Sayıştay Başkanı, Yenişehir Belediyesinde 2 adet cep telefonu, 2 adet dizüstü bilgisayarı,1 adet makam koltuğu, 1 adet makam masası, 1 adet konsol, 1 adet sehpa Yenişehir Kaymakamlığına bedelsiz devredilmiş. Cizre Cumhuriyet Meydanı -Millî Eğitimdi yanılmıyorsam- devredilmiş. Yine, Yenişehir ilçesinde bir yer altı çarşısı gaziler ve şehit ailelerine devredilmiş, kadın merkezi başka bir kuruma devredilmiş, Zarokistan yine Millî Eğitime değil, Diyanete devredilmiş. Şimdi, bunlar açıkça kamu kaynaklarını, belediye kaynaklarını kötüye kullandıklarını, bu konuda hiçbir soruşturma yapmadıklarını ve böyle bir güvenle görevlerini kötüye kullandıklarını açıkça gösteriyor. Kayyumun kendisi bir darbedir ama kayyum aynı zamanda halka hizmet olarak görev yapacakken meblağı, tutarları maalesef kötüye kullanıyor ve hırsızlık, yolsuzluklara yol veriyor diyeceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yani Mardin'de 24 kişilik bir yemek salonunda 2.226 -rakam yanlışsa düzeltirim- kişiye yemek vermiş gibi fatura düzenlemiş. Böyle bir vahamet olamaz yani açıkça kamu kaynağını bu şekilde hırsızlıyor ve bunu Türkiye'den saklıyoruz. Yani biz saklamıyoruz, biz söylüyoruz da açığa çıkmaması için her türlü sansürle karşılaşıyoruz.

Çok teşekkür ediyorum Başkanım.