| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 21 .01.2015 |
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Evet, Sayın Başkanım, önce bir saptama yapalım: Şu anda Komisyonda kaç sayın parlamenter var, bunların kaçı iktidar partisinden, kaçı muhalefetten? Saymadan geçiyorum!
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu saptamayı şunun için yaptım: Yani iktidar partisi milletvekillerinin tek görevi parmak kaldırmak, indirmek değil Sayın Turan, o bakımdan.
Değerli katılımcılar... Sayın Bakanım, muhalefetin kıymetini bilin lütfen, Türkiye'de muhalefetin kıymetini lütfen bilin çünkü günlerdir uyarıyoruz yani bizim uyarılarımızı dikkate almıyorsunuz, mecbur kalınca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin uyarılarını dikkate almak zorunda kalıyorsunuz. Bir yandan "Avrupa Birliğine gireceğiz, gireceğiz." diyorsunuz. Avrupa Birliğine topla tüfekle, TOMA'yla, gazla girilmez Sayın Bakan. Avrupa Birliğine uluslararası normlarla, kurallarla, ileri demokratik değerlerle, hukuk devletinin hukukun üstünlüğü ilkesiyle girilir. Yani siz bu yasayla devletin haşin gücünü, kudretini kanıtlama peşinde misiniz yoksa yurttaşı şefkatle kucaklayıp onların demokratik haklarını, özgürlüklerini güvenceye alma peşinde misiniz?
Her gün yeni bir yasa geliyor, bir gelen ötekini aratıyor Sayın Bakanım yani Türkiye Büyük Millet Meclisini de devletin bir numarasında olan zatın emellerine alet etmeye kimsenin hakkı yok. Yasa dinlemiyor, mahkeme kararı dinlemiyor, kaçak sarayda kaçak sarayın inşasını tamamlıyor. Kaç milyara, kaç katrilyona mal olduğu hâlâ belli değil, hatta "bin odalı" denince "Ne bin odası, 1.150 küsur." dedi. Ben o küsuru hâlâ anlayabilmiş değilim, 1.150,5 mu, 1.150'den çok mu?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Onlar hep devlet sırrı!
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Yani oda sayısının çokluğuyla devletin gelişmişliği ölçülecekse Berlin'de Corbusierhaus var, 3 bin odalı bir bina yani Berlin'in tepesinde Corbusierhaus ünlü bir mimarın yaptığı bir bina, oda sayısı daha çok ama ülkemizin kudreti özgürlüklerin, demokratik değerlerin, hukukun üstünlüğünün, evrensel normlara uygun olmasıyla ölçülebilir. Devlet haşin gücünü değil, şefkatli yüzünü gösterirse daha kudretli olur.
Şimdi, Eskişehir'de bir vali var, hâlâ almıyorsunuz. Ne zaman alacaksınız Sayın Bakanım, soruşturma açtınız mı?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - O alındı herhâlde değil mi?
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Yok, hayır, aynı kişi devam ediyor. Nifak sokuyor, gıybet ediyor, milleti, göstericileri birbirine düşürüyor.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ayıp bir şey.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Oradaki polisleri, devletin, vilayetin emniyet müdürünün görevlendirdiği söyleniyor. "Sivil kıyafetle katılın, sokak arasında yakaladıklarınızı pataklayın." Böyle bir şey var mı yok mu?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - "Pataklayın" değil, "Halledin."
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Yoksa, niye bu durumla karşı karşıya kalındı? Kaçan, canını kurtarmaya çalışan, acz içinde bir duvar dibine çöken, orada elleriyle kollarıyla kendini savunmaya çalışan bir gence polis üniformasını taşımak şerefinden yoksun biri tekme atarak ölümüne neden oluyor ve siz hâlâ o valiyi orada tutuyorsunuz. Burada sizin vebaliniz var Sayın Bakan. Görevini ehliyetle yapana yardımcı olmak; görevini liyakatle yapmayan, basiretle yapmayan, sağduyuyla yapmayan, görevinde acze düşeni almak öncelikle Bakanlığın ve Hükûmetin görevi. Asayişi koruma becerisi olmadığını gösterdi, sağduyuyla yaklaşmadığını gösterdi. Sonradan "Asayişi koruyamam, yargı güvenliğini sağlayamam." diye yargı çevresi dışında yargılanmaya neden oldu. Ailelerin çocukları öldü, kaç duruşmadır da sıkıntı çekiyorlar, oradan oraya, oradan oraya. Bugün annenin feryadını gördük, insafı olan, vicdanı olan gözyaşlarını tutamadı. Yani gösteri yapanlar için, böyle akıbetlere uğrayanlara "Oh olsun." demek marifet midir? Gösteriler sırasında yaralanıp ölenlerin annelerini ıstıraba sokmak marifet midir? Onları meydanlarda yuhalatmak marifet midir? Bu marifeti sergileyenlerin saltanatlarının kaim olması mukadder midir?
Yolsuzluk var, antidemokratik uygulamalar var, özgürlükler kısıtlanıyor. Sınavlarda kul hakkı yeniyor, yüksek puanlar alanlar işlere giremiyor, sınavsız işe adamlar alınıyor. Millet, demokratik direnme, protesto hakkını kullanamayacak mı? Kullananlar orantısız güçle, ölçüsüz güçle coplanmaya, gaz sıkılmaya, TOMA'larla ıslatılmaya, bir de boyalarla boyanmaya mahkûm mu edilecek? Bu mu demokratik anlayış?
Güçlü olan insaflı olur, ölçülü olur. Zaman zaman görüyoruz "Bana niye yan baktın?" diye otopark tartışmasında belinde silahı olan karşısındakini yere seriyor çünkü belinde silah var. Ona belindeki silah, tartıştığı adamı öldürmek için verilmemiş ki; devletin güvenlik hizmetlerini layıkıyla yerine getirsin, zorunluluk doğarsa kullanabilsin, kamu esenlik ve güvenliğini sağlama konusunda acze düşmesin diye verilmiş. Görüyoruz bazı yerlerde Yunuslar büyük öz güven içindeler. Çok iyi, bir polisin, bir güvenlik mensubunun öz güven içinde olması çok iyi ama yolda yürürken benim avukat kızımı omuzuyla çarparak tedirgin edebiliyor; buna ne hakkı var?
Zaman zaman söylüyorum, bir doktora verilmesi sırasında söyledim, valilerin afra tafra hakkı yok; o makam, onlara kamuya hizmet için verildi. Komutanların herkesi er gibi görmeye hakkı yok; o makam, onlara memleketi savunmak için, nitelikli personel yetiştirmek için verildi. Hâkimlerin kürsüde caka satma hakkı yok. "Özefe" midir nedir öyle birileri vardı "Dinlemiyorum" diyordu, getirilen şahitleri dinlemiyorlardı. Hâkimler orada kudretlerini kanıtlamak için değil, hakkaniyetle adalet dağıtmak için görevlidirler; bunun farkında değiller, herkesi sanık gibi göremezler. Doktorlar herkesi hasta gibi göremezler; halk sağlığına hizmet etmek, önleyici sağlık görevini -mümkün olmamışsa- tedavi edici sağlık hizmetini yerine getirmekle yükümlüler. Belli mevkilere gelenler... Cumhurbaşkanlığına gelmiş kudretini kanıtlama peşinde. Kudretini kanıtlayacağına, sorumlu Başbakanı kenarda oturtacağına, Anayasa'da yazılı hususlara göre hareket etmesi beklenir.
Başkaca değerlendirmelerimiz var. Zaman zaman Sayın Başkan benim katılmamdan rahatsız oluyor ama ben bir İçişleri mensubunun çocuğuyum, babam -rahmetli- nüfus müdürüydü, nahiye müdürlüğü yaptı, belediye başkanlığı yaptı. Zaman zaman söz almaya devam edeceğim Sayın Başkanım. Burada kesiyorum.
Teşekkür ederim.