KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, kamu kurum ve kuruluşlarımızın, sivil toplum kuruluşlarımızın ve basınımızın değerli temsilcileri; öncelikle hepinizi hürmetle selamlıyorum.

2020 yılı bütçesinin bereketli olmasını, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı hizmetlere vesile olmasını diliyorum.

Bütçe, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önümüzdeki bir yıllık sürede kamuya kaynak aktarma ve bu kaynakları dağıtma yetkisini verdiği bir belge, aynı zamanda da uygulanan ekonomik ve sosyal politikaların önemli bir aracıdır.

Bütçe ve kesin hesap görüşmelerini iktidarın bir yıllık politika ve uygulamalarını değerlendiren ve denetleyen bir süreç olarak da görmek gerekmektedir.

Bütçe, yasama organınca yürütme organına izin ve yetki verilmesini düzenleyen bir kanun olup, bu izin ve yetkinin mevzuata ve bütçeye uygun şekilde kullanılıp kullanılmadığının izlenmesi ve denetlenmesi gerekir.

Anayasa'nın 160'ıncı maddesine göre, Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleriyle mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir.

Sayıştayın 2018 yılı kesin hesaplarına ilişkin düzenlediği denetim raporlarında çok sayıda ve önemli bulgular yer almaktadır ki bu bulguların önemli bir kısmının da önceki yıllarda da bulgu olarak yer almış ve aynen devam eden bulgular olduğunu görüyoruz.

Sayıştay denetim raporlarında yer alan önerilere mutlaka riayet edilmelidir. Yine, Sayıştay'ın tespit ettiği yetkinin üzerinde ödenek aktarımı ve ödenek üstü giderler gibi Meclisin yetkisinin elinden alınması anlamına gelen, bütçe hakkını zedeleyen uygulamalara asla meydan verilmemelidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin önemli fonksiyonlarından biri denetleme yetkisidir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde yasamanın yürütme üzerindeki denetim görevinin daha da önem kazandığı dikkate alınarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin etkin biçimde denetim görevini yapabilmesini teminen kesin hesap kanun teklifi ve Sayıştay denetim raporlarının oluşturulacak ayrı bir komisyon tarafından görüşülmesi için Meclis İçtüzüğü'nde gerekli düzenleme mutlaka yapılmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti, 9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren yaklaşık on altı aydır Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yönetilmektedir. Yeni sisteme geçiş devresi son derece uyumlu geçmiş, hükûmet krizleri söz konusu olmamıştır. Parlamenter sistemde hükümet kurulma sürecinde yaşanan uzun süreli gerginlik ve çalkantıların hiçbiri vasat bulmamıştır. Seçimin akabinde Cumhurbaşkanı, kabinesini süratle teşkil etmiş, ülke gündemine, temel meselelere odaklanmıştır.

Sistem demokratik kurum ve kurallar çerçevesinde ve sağlıklı bir şekilde işlemektedir. Yeni hükûmet sistemiyle birlikte kalıcı siyasi istikrar sağlanmış, hızlı ve etkin icraat sistematik hale gelmiş, güvenli ve huzurlu Türkiye'nin yolu inşa edilmiştir.

Sistem uygulandıkça varsa aksayan uygulamaya dönük hususlar kuşkusuz düzeltilecektir. Bunlar hayatın doğal akışı, ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmelerin zorunlu kıldığı, düzenlemeler olacaktır. Önemli olan sistemin işlemesi, karar mekanizmalarının çalışmasıdır.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi millî güvenliğimizle ilgili etkin, hızlı ve isabetli kararların alınmasını kolaylaştırmıştır. Türkiye, 15 Temmuz hain darbe girişimiyle başlatılan ülkemizi işgal planının çok cepheli olarak devam ettirildiği süreçte tüm tehdit ve saldırılara daha güçlü bir karşılık vermiştir. Terörle mücadelede önemli ve büyük bir başarı sağlanmıştır. FETÖ, PKK ve IŞİD gibi terörist yapılarla daha etkili bir mücadele kararlılıkla ve tavizsiz devam ettirilmektedir.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle büyük bir atılımın gerçekleştirilmesi ve öngörülen hedeflere ulaşılabilmesi için temel alanlardaki yapısal sorunlara yönelik tedbirlerin hızla alınması gerekmektedir. Sistemin uygulama safhasında adalet ve hukuk alanında önemli bir reformun hazırlanmış olması memnuniyet vericidir. Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde "güven veren ve erişilebilir bir adalet vizyonu" amacı çok değerlidir. Sağlam teminatlara bağlanmış bir yargı bağımsızlığı demokratik rejim için hayati önemdedir. İnsan odaklı hizmet, hak ve özgürlüklerin daha etkin korunması, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının geliştirilmesi, hukuk güvenliğinin güçlendirilmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması, makul sürede yargılama hakkının gözetilmesi ve yargıya güvenin artırılması kapsamında belirlenen ilkeler yargı reformu paketinin içeriğinde yer almaktadır. Hak ve özgürlükler ile adalet sisteminin işleyişi arasındaki sağlıklı ve dengeli irtibat ve illiyet bağı aynı zamanda toplumsal huzur ve iç barış ortamı için vazgeçilmez önemdedir. Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde bunun iyi niyetle ve samimiyetle gözetilmiş olması büyük bir gelişmedir. Yargı Reformu Strateji Belgesi kararlılıkla icra edilmeli, hukukun temel ilkelerinden ve adaletin ruhundan hiçbir şart altında taviz verilmemelidir.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sağladığı hızlı ve etkin karar alma mekanizmasıyla ekonomik dönüşüm ve değişim süreci daha koordineli bir şekilde yönetilmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk kalkınma planı olan ve 2019-2023 dönemini kapsayan On Birinci Kalkınma Planı Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından geçen yıl onaylanmıştır. Planın son yılının cumhuriyetimizin 100'üncü yılı olan 2023'e isabet etmesi plan hedeflerini daha da önemli hâle getirmiştir. On Birinci Kalkınma Planı daha fazla değer üreten, daha adil paylaşan, daha güçlü ve müreffeh Türkiye vizyonuyla uzun vadeli bir perspektif sunmaktadır. Türkiye'nin kalkınma vizyonunu ortaya koyarak milletimizin temel değerlerini esas alıp beklentilerini karşılamak, ülkemizin uluslararası konumunu yükseltmek ve halkımızın refahını artırmak için temel bir yol haritası olan On Birinci Kalkınma Planı her alanda topyekûn bir değişimi ve dönüşümü öngörmektedir.

2019-2020 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program "Yeni Ekonomi Programı" adıyla Hazine ve Maliye Bakanımız tarafından geçen yıl, 20 Eylül 2018 tarihinde açıklanmıştır. Ana mesajları dengelenme, disiplin ve değişim olarak belirlenen programın temel amacının, kısa vadede fiyat istikrarının ve finansal istikrarın yeniden tesis edilmesi, ekonomide dengelenmenin ve bütçe disiplininin sağlanması, orta vadede sürdürülebilir büyüme ve adaletli paylaşıma yönelik ekonomik değişimin gerçekleştirilmesi olduğu açıklanmıştır. Son dönemde yaşanan iç ve dış gelişmeler nedeniyle belirsizliğin yüksek olduğu bir ortamda hazırlanan bu program, rasyonel temeller üzerine oturtulan gerçekçi ve tutarlı hedefleriyle önemli bir yol gösterici olmuştur.

2020-2022 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program da yine "Yeni Ekonomi Programı" adıyla ve "Değişim başlıyor." temasıyla Hazine ve Maliye Bakanı tarafından 30 Eylül 2019 günü açıklanmıştır. Programın temel amacı, fiyat istikrarı, finansal istikrar ve cari işlemler dengesinde son bir yılda elde edilen kazanımların korunup geliştirilmesi, üretim ve verimlilik odaklı sürdürülebilir büyüme ile adaletli paylaşıma yönelik ekonomik dönüşümün ve değişimin gerçekleştirilmesidir.

Görüşmelerine başladığımız 2020 yılı merkezî yönetim bütçesi de sürdürülebilir büyüme ve adaletli paylaşıma yönelik ekonomik dönüşümün gerçekleştirilmesi, mali disiplinin sürdürülmesi, kamu dengelerinin iyileştirilmesi, maliye politikasının sürdürülebilirliğinin gözetilmesi ve kamu maliyesi alanında elde edilen kazanımların gelecek dönemde de korunması başta olmak üzere, belirlenen hedeflerin gerçekleştirilmesi amacını taşımaktadır.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere ülkemiz 15 Temmuz hain darbe girişimi ve terör saldırılarıyla birlikte, küresel güçlerin öncülüğünde kur ve faiz üzerinden ekonomik saldırılara da maruz kalmıştır. Türkiye ekonomisinin çökertilmesi hedeflenmiştir. Özellikle geçen yıl ağustos ayından itibaren finans sistemimizi hedef alan saldırılar sonucu döviz kurundaki yükselişle başlayan finansal dalgalanma faizlerden enflasyona, büyümenin negatife dönmesinden işsizliğin artışına kadar pek çok zincirleme etkiye yol açmıştır. Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik saldırılarına maruz kalmasına rağmen ülkemizin içine girdiği faiz-kur- enflasyon şeytan üçgeninden çıkarılması konusunda önemli bir mesafe katedilmiştir. Öncelikle, saldırı dalgasının ilk ayağı olan döviz kuru nispeten istikrarlı bir çizgiye oturtulmuştur. Ardından, ülkemiz ekonomisinin gerçekleriyle orantısız bir şekilde yükseltilmiş olan faizin kademeli olarak aşağı inmesi için gerekli adımlar atılmıştır. Hem TÜFE'de hem de yurt içi ÜFE'de tek haneli rakamlara ulaşılarak enflasyonla mücadelede büyük bir aşama geride bırakılmıştır.

Türkiye'nin, tüm yaşananlara rağmen dengelenme sürecinde en önemli kırılganlıklardan biri olan cari dengeyi gözeterek ve pozitif büyümeyi de işin içine katarak çok önemli bir performans sergilediğini, ekonomide ılımlı bir toparlanmanın olduğunu değerlendiriyoruz. Nitekim, IMF, OECD ve Dünya Bankası ile uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları da son raporlarında Türkiye'yle ilgili makroekonomik beklentilerini, özellikle de büyüme tahminlerini yukarı yönlü revize etmişlerdir. Daha bugün düşen bir haber var, Dünya Bankasının Ekonomi İzleme Raporu, bu raporda Türkiye'nin zor dönemden çıktığını ifade ediyor. Ama buradaki "Türkiye battı, bitti." gibi hezeyanlar hakikaten üzücü. Yani mutlaka ekonomik sorunlar var ama ekonomide ılımlı da olsa bir toparlanma olduğu ortada. Bakınız, Dünya Bankası 2019 büyümesi için daha önce eksi 1 büyüme öngörmüştü, 0,25'e çekti büyümeyi. Biliyorsunuz, programda da 0,5; bir anlamda, pozitif büyümeye Dünya Bankası da döndü. 2020 büyümesini de 2,6'dan 3'e çekti. Aynı şekilde, IMF'ye bakıyorsunuz, geçen ay açıkladı rakamlarını, 2019 yılı için eksi 2,5 büyüme öngörmüştü yani küçülme öngörmüştü ama 0,2'ye çekti geçen ayki yaptığı açıklamada, raporunda, büyümenin pozitife döndüğünü IMF de kabul etti. 2020 için de 2,5 büyümeyi 3'e çıkardı. Yani uluslararası kuruluşların Türkiye'yle ilgili tahminlerini hep olumlu yönde, yukarı çektiğini görüyoruz.

Ekonomik göstergeler önümüzdeki dönem için olumlu yönde gelişmelerin yaşanacağına da işaret etmektedir. Üretim ve büyüme açısından önemli bir gösterge olan, Mart 2018'de 50 değerinin üzerinde ve büyüme bölgesindeyken geçen yıl eylül ayında 42,7'ye kadar düşen, İngilizce ifadesiyle PMI, Türkçe ifadesiyle Satın Alma Yöneticileri Endeksi bu yıl eylül ayında 50'ye yükselmiş, geçen ay ise 49 olup 2018 yılı Temmuz ayı seviyesindedir. Bu endeks güncel, doğru ve genellikle benzersiz aylık ekonomik eğilim göstergeleri sunabilme kapasitesi sayesinde merkez bankalarının yanında, mali piyasalar ve ticari karar vericiler tarafından dünyada en çok takip edilen iş anketi unvanına sahiptir. Ekonomiye olan güvende önemli düzeyde artış görülmektedir. Burada güvenin düştüğü söylendi ama verilere baktığımız zaman tersini görüyoruz. Ekonomik Güven Endeksi geçen ay 89,8'e yükselerek 2018 Temmuz ayından sonraki en yüksek orana çıktı yani Ağustos 2018 kur saldırısından önceki seviyesine gelmiş durumda. Aynı şekilde, Reel Kesim Güven Endeksi de 104,2 düzeyine yükselerek 2018 Mayıs ayından sonraki en yüksek seviyesine çıkmıştır. Tüketici Güven Endeksi ile Hizmet Sektörü, Perakende Ticaret Sektörü ve İnşaat Sektörü Güven Endekslerinde de önemli artışlar söz konusudur. Bilindiği üzere, sektörel güven endeksleri son üç ay itibarıyla iş durumundan, hizmetlere olan talepten ve toplam çalışan sayısı ile gelecek üç ay itibarıyla hizmetlere olan talepten, çalışan sayısından ve satış fiyatlarındaki beklentilerden oluşmakta. Buralarda da olumlu gelişmeler olduğunu görüyoruz.

Enflasyon 2018 yılı Eylül ayında son on beş yılın en yüksek seviyesini görmüş, tüketici fiyatları eylülde yüzde 24,5; ekimde yüzde 25,2; yurt içi üretici fiyatları ise eylülde yüzde 46,2; ekimde yüzde 45,01 düzeyine çıkmıştır.

Yüksek enflasyon ekonomiler için ciddi bir sorundur ve ekonomik dengelere büyük zarar vermektedir. Yüksek enflasyon toplumun tamamını ilgilendirmekte olup gelir dağılımını da bozmaktadır. Artan fiyatlar hepimizin cebinden bir şeyler alıp götürmektedir. 1970'li, 80'li, 90'lı yıllarda Türkiye ekonomisi kronik ve yüksek enflasyondan uzun süre çok ciddi olarak zarar görmüş, sıkıntı çekmiş bir ekonomidir. İşte o dönemlerde, o yıllarda "enflasyon canavarı" diye adlandırılan böyle bir soruna karşı verilen mücadele, uygulanan politikalar ve alınan tedbirler sayesinde bir yıl gibi kısa bir süre içinde ve de bu sürede yaşanan 2 seçime rağmen, tüketici fiyatları eylül ayında yüzde 9,3; ekim ayında yüzde 8,6; yurt içi üretici fiyatları ise eylül ayında yüzde 2,5; ekim ayında da yüzde 1,7 düzeyine gerilemiştir.

Her dönemde olduğu gibi, enflasyon hesabına, enflasyon sepetinde yer alan ürünlere ve ağırlığına yönelik eleştiriler yapılmaktadır. Bazı eleştirilerin haklı yönleri olabilir. Ancak, enflasyonla mücadelede katedilen aşamayı görmek ve bu mücadeleye destek vermek gerekir. Bugün de burada ifade edildi, resmî verilere yönelik eleştiriler yapıldı. Ben şimdi sormak istiyorum: Yani TÜİK verilerini yerden yere vuranlar sendikaların açıkladıkları verilere ne diyecekler acaba? Bakınız, sendikaların çalışanların harcamaları üzerinden hesapladıkları açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarındaki bir yıllık artış TÜRK-İŞ'e göre yüzde 7,2; DİSK'e bağlı BİRLEŞİK METAL-İŞ'e göre yüzde 7,7 düzeyindedir. Yani DİSK'e bağlı BİRLEŞİK METAL-İŞ bugün açıkladı, bugün basında yer aldı ekim ayı rakamı. Bir önceki yıl ekim ayı rakamıyla oranladığın zaman da artış 7,7 düzeyinde. Yine, TÜRK-İŞ'e göre de bekâr bir çalışanın yaşama maliyeti bir yılda yüzde 7 artmış görünmektedir. Dolayısıyla, sendikaların hesapladıkları, çalışanların harcamaları üzerinden yaptıkları enflasyon hesabında enflasyon TÜİK'inkinden daha düşük çıkıyor. Yani bunu da burada ifade ediyorum.

Programda enflasyonun 2020 sonunda yüzde 8,5 ve 2021 sonunda da yüzde 6'ya geriledikten sonra 2022 sonunda yüzde 5'lik uzun dönemli hedefin de altı olan yüzde 4,9 seviyesine gerilemesi hedeflenmektedir.

Bu enflasyon hedeflerinin tutturulması, hiç şüphesiz Türk lirasının değerini koruması, gıda enflasyonunun kontrol altında tutulması ve en önemlisi enflasyon beklentilerinde iyileşmeyle fiyat katılıklarının kırılmasıyla mümkün olacaktır. Ek olarak, artan bütçe açıklarının bir noktada tüketici fiyatlarına da yansıdığı ve dezenflasyon sürecini olumsuz etkilediği düşünüldüğünde, enflasyon hedefleri için kamu maliyesi performansı da kritik öneme sahiptir.

Merkez Bankamız önceki hafta politika faizini 250 baz puan daha indirimle yüzde 16,5'tan yüzde 14'e düşürmüştür. Son dört ayda 10 puanlık faiz indirimi yapılmıştır. Merkez Bankamızca yapılan faiz indirimleri, ticari kredi ve tüketici kredisi faizlerine de daha yüksek oranda yansımakta olup önümüzdeki günlerde daha da inmesi beklenmektedir.

Seçimlerin geride kalmasının, cari fazla vermenin, Türk lirasının değer kaybının durmasının, enflasyonun gerilemesinin ve faizlerin inişe geçmesinin de etkisiyle Türkiye kredi riskinde belli bir düşüş gerçekleşmiştir. Geçen yıl 500 puanı geçerek 523'lere kadar çıkan CDS primi son olarak 325 puana kadar inmiştir. Hâlen yüksek olmakla birlikte, üçte 1'e yakın bir düşüş gerçekleştiği ortadadır.

Bankacılık sektörünün Eylül 2019 itibarıyla sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 18'dir. Sektörün tahsili gecikmiş alacak oranı yüzde 5 düzeyindedir. Programda finansal istikrarın güçlendirilmesi, dolarizasyonun azaltılması, tasarrufların artırılması ve böylece dış finansmana bağımlılıktan kaynaklanan kırılganlıkların azaltılması...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Başkan Lütfi Elvan geçti)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - ...finansal piyasalarda bilgi boşluklarını dolduracak yapısal reformlar yoluyla kaynak dağılımında fiyatlama etkinliğinin artırılması, finansal sistemde sermaye piyasası bacağının güçlendirilmesi hedeflenmektedir.

2019 yılında dolar bazında gayrisafi yurt içi hasılanın yaklaşık 40 milyar dolar düşerek 749 milyar dolar olması, kişi başına millî gelirin de yaklaşık 600 dolar düşerek 9.093 dolar olması tahmin edilmektedir.

2019 yılında yüzde 0,5 bir büyüme beklenmektedir. 2019 yılının ilk yarısındaki yüzde 1,9'luk küçülme dikkate alındığında, ekonomideki canlanmanın yılın ikinci yarısından itibaren, özellikle de son

çeyrekte artan bir hızla başlaması beklenmektedir. Program döneminde her yıl yüzde 5 büyüme hedeflenmektedir.

Programa göre, 2020 yılında büyümenin temel belirleyicisi yurt içi talep olacaktır. Özel tüketimin, ertelenmiş talep, kredi ve güven kanalının desteğiyle büyümeye en yüksek katkı veren kalem olması beklenmektedir. 2019 yılında büyümenin yüzde 2,3'lük ilk tahmin yerine yüzde 0,5 gerçekleşmesinden dolayı düşük baz etkisinin 2020'de yüzde 5'lik hedefe ulaşma konusunda yardımcı olacağı da açıktır.

Yine, programda yatırımların, finansal koşullardaki iyileşme, yatırımcı güvenindeki toparlanma ve öngörülebilirliğin artmasıyla kuvvetli bir yükseliş kaydetmesi öngörülmektedir. Net ihracatın katkısının, ihracatın güçlü görünümüne rağmen yurt içi talepteki artışa bağlı olarak ithalat talebinde gözlenecek artışla zayıflaması beklenmektedir.

Zamanım daralıyor, birkaç önemli hususa daha değineceğim.

2018 yılında 27 milyar dolar cari açık verilmesine karşın, 2019 yılının 1 milyar dolar cari fazlayla kapanması beklenmektedir. İthalatın azalması etkili olmakla birlikte, önemli olan, ihracatın artmakta olmasıdır. Bir taraftan cari fazla verilirken, diğer taraftan hem de ticaret savaşlarının yaşandığı bir ortamda ihracatımızda da artış görülmektedir.

Üç yıl üst üste yüzde 5 büyüme öngörülürken cari açıkta düşüş olması, turizm gelirlerinde iyileşmenin ötesinde, imalat sanayisinde yerli ara malı kullanımının artırılması ve ihracatımızın daha yüksek katma değerli ürünlere kaydırılması gibi bir yapısal dönüşümle mümkün olabilir. Türkiye ekonomisinde böyle bir dönüşüm ülke risk priminin daha ciddi anlamda da düşmesini sağlayacaktır. Yeni Ekonomi Programı'nda da yüksek katma değerli ürün ihracatının artırılması, yerlileştirme yoluyla ithalata olan bağımlılığın azaltılması ve turizm gelirlerinin önemli derecede artırılması hedeflenmektedir.

2019 yılında bütçenin -80,6 milyar öngörülmekle birlikte- 125 milyar lira açık vermesi beklenirken, bunun ana sebebini vergi gelirlerinde 2019 yılı hedefinin çok altında kalınması olarak görüyoruz ki rakamlara baktığımız zaman da bunu görüyoruz. Beklenen vergi gelirlerinde yüzde 7 artış var, hâlbuki giderlerde yüzde 19'u aşan bir artış var. Özellikle de katma değer vergisi ve kurumlar vergisinde bir azalma olduğu görülüyor.

Program döneminde mali disiplinin sürdürülmesi, bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 3'ün altında kalması, faiz dışı dengenin gayrisafi yurt içi hasılaya oranının dönem sonunda yüzde 0,3 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.

Bütçe hedeflerinin tutturulması, hiç şüphesiz, yüzde 5'lik büyüme hedeflerinin tutturulmasıyla doğrudan ilgilidir. İmar affı, bedelli askerlik gelirleri, Merkez Bankasından yapılan transfer gibi kalemler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız Sayın Kalaycı.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Az kaldı.

...bütçe açığının daha da büyümesine mâni olmuştur. Önümüzdeki yıllarda bu gelirlerin çok daha düşük seviyelerde kalabileceği ihtimali değerlendirildiğinde, bütçe açığı hedeflerine ulaşılması için kamu harcamalarında tasarruf ve vergi reformuna ihtiyaç bulunmaktadır. Ayrıca, vergi denetimlerinde etkinlik, dolaysız vergileri tabana yaymak, döviz bağımlılığını azaltıcı önlemler bütçe dengesi açısından önemli adımlar olacaktır. Sermaye piyasalarında derinlik oluşturma ve halka açılmanın kolaylaştırılması da bütçeye yeni kaynaklar sağlayabilecektir.

Türkiye 2023 yılına kadar siyasi istikrar içinde ekonomik atılımların gerçekleştirilebileceği bir vasatı yakalamıştır.

Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları bulunmaktadır. Önümüzdeki dönemde dış riskler de göz önüne alındığında, bir taraftan sıkı para politikası ile etkili maliye politikaları uygulanırken diğer taraftan başta üretim, tasarruf, vergi, iş gücü piyasası, eğitim ve tarım gibi temel alanlarda yapısal önlemlerin büyük bir ciddiyetle hayata geçirilmesi önem arz etmektedir.

Son olarak da bütçeye emeği geçen tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum ve bütçenin tekrar hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum.

Başkanım, teşekkür ediyorum.