KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, burada tartışılması gereken asıl konu bu madde değil. Daha önce yapılan düzenleme, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname de 703 sayılı KHK'yle yapılan değişiklikle oraya taşındı, 375'e taşındı. Eski düzenleme âdeta bir yönetmelik düzenlemesi gibi aşırı ayrıntılı. "Yüze 5'i şuraya, yüzde şusu buraya, sözlü puan notu, yazılı puan notu, ikisinin ortalaması" vesaire vesaire yönetmelikle düzenlenmesi gereken konular maalesef yasaya taşınmış. Bu kadar ayrıntılı bir düzenleme o zaman yanlıştı. Ne demek? Yani bunlar idarenin ihtiyaçlarına göre her an değişebilir; oran bugün yüzde 5'tir, yarın yüzde 20 olur, bunları yasayla belirlemek esasen geçmişte yanlıştı.

Teklifle gelen düzenlemedeki şu içerik beni rahatsız etmiyor ama konumuz bu değil arkadaşlar, konumuz bu değil. "Bu böyle olsun; idare, ihtiyaçlarına göre elbette hangi grupta ne kadar kişi olacağına karar versin, transfer fiyatlamasında şunlar olsun, küçük orta boy işletmeleri denetleyen grupta şu kişiler olsun." Bunun kararını idare verecek esnekliğe sahip olmalı, bunun sınırları asla kanunla çizilmez. Konumuz o değil arkadaşlar. Biraz eskiye gidelim. Şimdi, Maliye Bakanlığının her kademesinde görev yaptım, Maliye Teftiş Kurulu mensubuyum yani oradan yetiştim. Maliye Teftiş Kurulu gibi Bakana bağlı bir ikinci değerli grup vardı, Hesap Uzmanları Kurulu. Gelirler Genel Müdürü olarak gelirler kontrolörü arkadaşlarımla doğrudan çalıştım. Defterdar olarak vergi denetmeni arkadaşlarımla çok güzel görevler yaptık, çok güzel denetimler yaptık, çok değerli insanlar vardır. Bu 4 denetim grubunda da gerçekten çok değerli arkadaşlar vardır; hepsi çok değerli, böyle severek görev yaptım, severek. Yani özellikle Ankara, İstanbul Defterdarlığı görevlerimde -o zaman vergi daireleri defterdarlığa bağlıydı- denetmenlerle harikalar yarattık diyebilirim. Bu kadar güzel görevler yaptım. Hepsi teşekküre, takdire layıktır. Hiçbiriyle ilgili hiçbir olumsuz değerlendirmem asla olmaz.

Yanlışlık, 2005 yılında 5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığı Teşkilat Kanunu kurulmasıyla başladı. Bu, aslında, belki kendi içinde doğru, tutarlı bir adımdı. OECD ülkelerindeki, AB ülkelerindeki gelir idaresi yapılanmaları esas alınarak Türkiye'ye de benzeri modeli getirmek gibi bir amacı güdüyordu. Bu ülkelerde demokrasi son derece güçlüdür. Demokratik devlette yönetimin zor kullandığı en geniş alan vergidir. Bu kadar geniş bir alanı siyasi iktidarların kontrolüne tamamen bırakmak doğru değildir. İktidarın gücünü sınırlandırmak gerekir.

Nasıl ekonomide merkez bankası bağımsızlığıyla yürütmenin gücü sınırlandırılıyor ise vergi alanında da vergi uygulamasına siyasi iradenin müdahale etmesinin önüne geçmek için gelir idareleri, klasik maliye bakanlığı yapılanmasından koparılarak yarı özerk bir yapıya kavuşturulur. Yarı özerk diyorum. Aslında uygulamada bağımsız ama hükûmete, yönetime hesap veren, hükûmetin onu performans yönünden denetlediği bir kurum. Bu niyetle yola çıkıldı. Yapı tam öyle kurulmadı ama bir adım olarak ben telakki ettim onu. Öyle bir yapı olabilmesi için kendisine bağlı arkadaşların atamalarını Gelir İdaresi Başkanının kendisinin yapabilmesi lazım.

Bütün gelirler kontrolörleri, vergi denetmeleri de bu yapıya bağlandı. Teftiş Kurulu ve Hesap Uzmanları Kurulu yine bakana bağlı olmaya devam etti. Sonra ne oldu arkadaşlar? Birden vergi denetimi bakana bağlandı. E, hedef neydi? Uygulamayı siyasi iktidarın kontrolünden çıkarmak değil miydi? Gelir İdaresinin kurulma nedeni buydu.

Bakın, OECD ülkelerine. Klasik maliye bakanlığı modelindeki gelir idaresi yapılanması giderek azalmıştır. Son sayıyı da arkadaşlar bana verirse memnun olurum. Bir ara 13 ülkeydi, en son baktığımda 17 ülkeye çıkmıştı, belki şimdi 20'yi de geçmiştir.

Şimdi, biz böyle bir ilkeyi takip ederken birden geriye dönüp uygulamanın kendisi olan vergi denetimini bakana bağladık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, toparlıyorum.

Bunu şey olarak düşünmesin hiçbir arkadaşım. Vergi Denetim Kurulunda maliye müfettişi arkadaşlarımız var, gelirler kontrolörleri var, hesap uzmanları arkadaşlarımız var, vergi denetmenlerinden gelenler var ve vergi müfettişi yardımcısı olarak sınavla giren arkadaşlar var. Hepsi takdire layıktır. Asla onların nereye bağlı olacağı konusunda kişisel, bireysel bir değerlendirme yapmıyorum. Modeli tartışıyorum ben. Uygulama bağımsızdır. Aslında daha ileride yapılması gereken, Gelir İdaresi Başkanını Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçmesini sağlamaktır bakın. Oralara doğru gitmeli bu iş. Ve denetim onun içinde olmalı. Şu an bakana bağlı olmak elbette bu arkadaşlarımızın hepsini onore ediyor. Güzel bir şey. Biz de bakan adına görev yaptık. Bundan insanlar onore olur, güç alır bakan adına hareket ediyor olmaktan.

Bu yanlışlıklar yapıldı. Sonra bir Hazine ve Maliye Bakanlığı Teftiş Başkanlığı kuruldu. Yeni, 7 Ağustos 2019 tarihinde. Ya hani bu teftiş meftiş lüzumsuzdu bunlar, ne oldu birden? Yine bakana bağlı bir teftiş kurulu kuruldu ve müfettişler oraya atamayla geçti. Niye buna ihtiyaç duyuldu? Vergi müfettişini sadece vergide yetiştiriyorsunuz diye biliyorum. Oysa Hazine ve Maliye Bakanlığının görev alanı o kadar geniş ki. Bu görev alanının hepsinde yetişmiş kişiler lazım. Daha sonra bu kişiler orada genel müdür yardımcısı olacak, genel müdür olacak, grup başkanı olacak, daha yukarı çıkacak, gelir idaresi başkan yardımcısı olacak vesaire vesaire. Ama vergiyle sınırlandırdığınız zaman bütün bunların ihtisas alanını sadece vergide yetişirler.

Evet, böyle bir grup olacak tabii ki. İşi vergi olan bir grup olacak ama teftiş kurulu kuruyorsanız o bakanlığın görev alanına giren bütün faaliyetleri bilen kişiler olacak. Kariyer, liyakat, bütün bu ilkeler gözetilecek.

Ve vergi denetimiyle ilgili bir şey söyleyeceğim. Hiçbir arkadaşım üzerine alınmasın. Şu anki yapıyı da tanımıyorum. Hepsi yeni arkadaşlar. Ama vergi denetimi, klasik maliye bakanlığı modelinde hiç olmadığı kadar siyasallaştı. Bunun örneklerini geçmişte gördük. Ben o kadar defterdarlık görevinde bulundum, Gelirler Genel Müdürlüğü görevinde bulundum. Bana hiçbir maliye bakanı "Şu mükellefin hesaplarına bir bak, bir denetle." dememiştir arkadaşlar, aklından geçirmiş ise de... Bu benim şahsımla da ilgili değil. Benim yerimde benden önce de genel müdür üstatlarımız vardı, benden sonra da olmuştur. Öyle bir şey yoktu, yoktu. Ama şimdi bir bakıyoruz, ısmarlama raporlar yazılıyor, yargı bunları doğru dürüst denetleyemiyor. Bunun örneklerini gördük.

Şimdi bu yapı buna dönüşsün ama önemli olan, bu vergi denetimini nasıl bağımsız kılacağız. Bunun güvencesi yok. Burada yapılması gereken, Gelir İdaresinin teşkilatlanmasını değiştirmektir. Bu maddede hiçbir sorun görmüyorum. Mesele bu değil ama buna takılıp kalırsak... Mesele bu değil. Vergi denetimini, vergi uygulaması- daha doğrusu sadece denetim değil, vergi uygulaması- yarı özerk gelir idaresi yapılanmasına uygun olmalıdır.

Bir de Maliye Bakanlığı bindiği dalı kesmiştir. Kendi eleman kaynaklarını yok etmiştir. Bırak yetişsin oradan insanlar geliyor işte, her şeyi bilerek geliyor, yetişiyor, son derece ciddi sınavlardan geçiyor. Ortalama 7 olmazsa, 100 üzerinden 70 alamazsa kimse yeterlik sınavından geçemezdi arkadaşlar. Yeterlik sınavı 1 kereydi, 1 kere hani. Olmadı, bir daha sınava gireyim... Yoktu böyle bir şey. Yeterlik sınavı 1 kere; kazandın kazandın, kazanamadın bitti. Yoluna başka türlü devam edersin. Bunları o kadar esnettiniz ki, o kadar esnetti ki hükûmetler yani AK PARTİ hükûmetleri, doğru bir yola gitmedik. Kapatalım, yok edelim...

2011'de ayrıntıyla bir kanun yazılıyor "Yüzde 5'i şuraya, yüzde 3'ü..." Şimdi "Ya, olmadı bu. Kanun elimizi bağlıyor." Bağlar tabii. Her şeyi bilirim iddiasıyla o maddeleri yazarsanız böyle olur.

Teşekkür ederim.